Başbakan Binali Yıldırım, gündemdeki gelişmeler hakkında HaberTürk canlı yayında önemli açıklamalarda bulundu.
Başbakan Yıldırım’ın açıklamaları:
“Bölgede terör gruplarının mahallinde etkisiz hale getirme kararına vardık. Burada esas itibariyle zamanlamada bununla ilgilidir. DAEŞ’liler buradan çıkarılınca kuzeye, Cerablus’a geldiler.
CİDDİ TEHDİTLER OLUŞTU
Bu sefer bizim bu tarafa saldırmaya başladılar. Bir yandan da onların arkasından PYD-YPG unsurları da gelmeye başladı ve ciddi anlamda sınırlarımızda tehdit oluştu.Bunun üzerine böyle bir harekatı yapmaya karar verdik. Gerekli yerlerle görüşmeler yapıldı ve operasyon başladı.
Operasyonun zamanlaması tamamen oradaki durumun gittikçe kritik hale gelmesiyle ilgilidir. Barzani ya da ABD Genel Başkanı’nın gelmesiyle yorumlamak farklı olur. Öyle bir şey yok”
“ABD konuyla ilgili çünkü Cerablus’un geri alınması konusunda etkin rol oynadılar. Mücadele başlarken bize verilen söz vardı. PYD ve YPG unsurları Fırat’ın batısına geçmeyecek dendi. Bunlar da geçince, bizim sınırmıza doğru gelip bir yandan da Afrin tarafına doğru hareket ettikleri için burada bu adımları atmaktan başka çare kalmadı”
“BUNU ASLA KABUL EDEMEYİZ”
“Kendi sınırlarımızı emniyet altına almak açısından ve herhangi bir füze, roket atışlarından dolayı can ve mal kaybı olmaması için böyle bir şey yaptık. Bir yandan da DAEŞ’in bölgeden çıkartılması, ondan doğan boşluğu da PYD-YPG doldurmaması için operasyon yaptık. Bunu asla kabul edemeyiz. Bunu önlemek için yaptık.”
“Rejim muhalifleri kontrolü aldılar. Baştan beri Suriye’e taraflar var. Terör örgütleri, rejim ve rejim muhalifleri birbirleriyle çatışıyor. Ayrıca ABD ve ona bağlı koalisyon güçleri var.
Bir de Rusya sisteme dahil oldu. İran bir şekilde işin içinde. Dolayısıyla işin içine karışan çok ülke var. Ana mantık da DAEŞ’le mücadele etmek, Suriye’nin gelecekte toprak bütünlüğünü bozmadan bütün etnik grupları, Kürt, Arap hepsinin birlikte yaşayacağı Suriye inşa etmek. Böyle bir hedef var. Bu hedefin gerçekleştirilmesi için gereken çabayı gayreti gösteriyoruz.
İran da bu yönde çalışmalarımız var. ABD’ye telkinlerimiz var. Rusya’ya bu meseleyi Cumhurbaşkanımız açtı. Bölgede barışın gelmesi için etkin rol almasını istedi. İran’la bu konuda benzer düşünceleri paylaşıyoruz. İran da istikrarın sağlanmasını istiyor. O bakımdan birçok ülke aynı düşündüğüne göre, artık bundan sonra yapılması gereken bu düşünceleri hayata geçirmek”
“HER ETNİK GRUP DEVLET KURARSA BETER OLUR”
“Türkiye açısından olmazsa olmaz, Suriye’nin toprak bütünlüğüdür. PYD’nin bizim için PKK’dan farkı yok. PYD ile birleştiler ve orada sürekli alan genişletmeye çalışıyorlar. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Her etnik grup devlet kurarsa bugünkünden beter olur. Hiçbir sorun çözülmeyeceği için başa döneriz.
Bedeli de biz ödüyoruz. 3 milyondan fazla memleketinden olmuş Suriyeli var. Bu insanların da bir an önce normal hayata dönmesi gerekiyor”
“Bu bölgede Suriyeliler olacak. Topraklarında gözümüz yok. Bizim hassasiyetimiz, oldubittiye getirilerek PYD’liler tarafından işgal edilmemesi. Tamamen bu bölgeden, daha güneye doğru devam ediyor.
Cerablus da dahil, bütün alanın YPG ve PYD’den temizlenmesi lazım. YPG ve PYD unsurlarının nehrin doğusuna geçmeli. Başka çaresi yok.”
“Menbiç’te bulunan PYD’lilerin nehrin doğusuna geçmesi lazım. Bu ABD’nin bize garantisidir. Bu olana kadar operasyonlarımız sürecek.
Böylece sınırlarımızdan ülkemize yönelik hiçbir tehditin kalmadığını kesinleştirmemiz lazım”
“300 TANE OLAYI ENGELLİYORSUNUZ, BİR TANESİ KAÇIYOR”
“Başka ilçelerde tehdit yok. Tedbiren boşaltımlar var. Beklenmedik karşı saldırı olursa herhangi bir can kaybı olmasın diye tedbiren yapıldı. DAEŞ olsun PKK olsun yoğun bir şekilde bir takım ses getirici terör eylemleri yapma kararları olduğunu kaynaklar belirtiyor.
Biz de tedbirimizi alıyoruz. 300 tane olayı olmadan engelliyorsunuz, bir tanesi kaçıyor ama o 300 olay hiç konuşulmuyor. O bir tanesi canımızı yakıyor. İki gün önce Gaziantep’te olan olay gibi. Maalesef terör örgütlerinin hiçbirinin kutsalı yok. Ölçüsü yok. Bunlar birbirleriyle de paslaşıyorlar. Şu eylemi sen yap, bunu ben yapayım diye.”
“Çocuklarımızla ilgilenelim. Çocuklarımıza sahip çıkalım. Onlar bizim geleceğimiz. Aksi halde hiç tahmin etmediğimiz şekilde, günün birinde büyük bir tehlikeyle karşılaşabiliriz”
“ESED EN BÜYÜK TEHDİTİ İSRAİL GÖRDÜ, TEK KURŞUN ATMADILAR”
“6 ayı neye göre söylüyoruz ona açıklık getirelim. Suriye’de 6 seneye yaklaştık. Zaman geçtikçe iyi olacağına daha kötü oldu. 500 bin insan ne için öldü? Anlamsız bir savaş için. Bashar Esed en büyük tehditi İsrail gördü. Tek bir kurşun bile atmadılar. Yıllarca biriktirdiği silahı kendi vatandaşı üzerinde kullandı.
Suriyeliler o yoksulluk içinde alınan silahların kendilerine döneceğini düşündüler mi? Düşünmediler. Aynı şekilde Türkiye’de. Bizim silahlarımızı bu FETÖ’cüler, hainler, vatandaşın üzerine çevirmekten asla geri durmadılar.”
“BUNUN SONU YOK”
“Bunun bedelini oradaki sivil insanlar ve Türkiye ödüyor. Bedel ödemeyen ülkeler, buradaki yükün ağırlığını asla anlayamazlar. Biz, başta İran, Rusya, ABD olmak üzere diyoruz ki, artık bu kanı durduralım ve burada Suriye’nin artık istikrara kaosun ve bu savaş ortamı sona ersin.
DAEŞ’le mücadele ediyoruz eyvallah. DAEŞ’i hallettik. Bu sefer YPG çıkacka, PYD çıkacak. Bunun sonu yok ki. Burada irade koymak zorundayız. Biz bütün muhattaplarımıza etnik temele dayalı bir yönetim kurulmamalı diyoruz. Suriye’nin toprak bütünlüğü sağlanmalı. Araplar, Kürtler, Nusayviler. Hak ettikleri şekilde temsil edilmeliler. Bu sonucu almak mümkün.”
“ÇÖZÜM ÜRETİLECEKSE REJİMİ YOK SAYAMAYIZ”
“Rusya Esed’le birlikte hareket ediyor. DAEŞ’le mücadelede ABD başı çekiyor, biz yardım ediyoruz. Kalıcı çözüm için Esed’in sistemde geleceğini görmüyoruz. Ancak başlangıçta istesek de istemesek de Esed taraflardan bir tanesi. Çözüm üretilecekse rejimle de, rejimi de yok sayamayız, onlarla da bir araya gelip Suriye’nin paydaşları çözüm üretmeli. Esed mücadele ediyor, kendi halkına saldırıyor. E ona destek verenler var.
Bir de muhaliflere destek veren var. Bir kör dövüşüne döndü. Bunu devam ettirmenin büyük bedeli var. O bedel insanlardır. Hayatlarını yitiriyorlar, bütün kaynaklarını kaybediyorlar. Bu artık bölgesel ve küresel bir soruna dönüşüyor.
Bu yönde atılacak adımlara öncelik veriyoruz. Başta İran, Rusya olmak üzere bütün tarafları bir araya gelip çözümde birleşmenin gayretini veriyoruz”
“FETÖ KONUSUNDA GERİ ADIM ATMAK YA DA VAZGEÇMEK GİBİ BİR ŞEY OLAMAZ”
“ABD ile Türkiye arasında 1979’da imzalanmış bir anlaşma var. Adli yardım ve suçluların iadesine ilişkin anlaşma. Diyelim ABD’nin istediği birisi varsa biz vereceğiz, eğer ABD’de bizim istediğimiz biri varsa verecek. Bu yargı kararıyla oluyor. Türkiye’de de ABD’de de aynı oluyor.
Burada konu FETÖ’nün başı Fetullah Gülen. Biz bunu talep ediyoruz. 15 Temmuz’dan önce talep ettik. 17 Aralık’tan sonra bunun bir terör örgütü olduğu Milli Güvenlik Kurulu’nca da karara bağlandı. Delilleriyle birlikte ABD’ye sunuldu.
Ancak o kadar çok döküman var ki işin içinden çıkamadılar, destek istediler. Biz de gelin anlatalım dedik. Heyet geldi. Bizim savcılarımızla görüştüler, konuştular. İstedikleri her şey verildi. Sordukları cevaplandırıldı. İade sürecinin hızlandırılması için yapıldı.
Bu gelişlerinde 15 Temmuz olayı da dahil oldu. İtiraflar, ortaya çıkan belgeler net bir şekilde görüldü ki darbenin arkasında Fetullah Gülen var. ABD’ye düşen hukuki süreci başlatıp, aramızda sorun olan bu terör örgütünün başını Türkiye vermek. Bu konuda asla geri adım atmak ya da vazgeçmek diye bir şey olamaz”
“ABD’YE GEREKEN MESAJI VERDİĞİMİZİ ANLAYABİLİRSİNİZ”
“ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in “Türkiye’nin en iyi dostu biziz” açıklamalarının arka planı var. Görüşmelerde aramızda geçen diyaloglar var. Onları anlatmıyım. Gereken mesajı verdiğimizi anlayabilirsiniz. FETÖ yüzünden ne kadar büyük sıkıntı içinde olduklarını gösteriyor. Ülkelerinde olmasından memnun değiller. Türkiye’nin dostluğunun bu örgüt başından daha değerli olduğunu biliyorlar.”
“BAZI AB ÜLKELERİNİN PUSULALARI ŞAŞTI”
“ABD ile Türkiye’nin ilişkileri çok köklü. 1950’den sonra ilişkiler hep gelişerek devam etmiş. Hem askeri hem ekonomik alanda beraberdik. ABD AK Parti iktidarıyla birlikte, Avrupa Birliği’ne de Türkiye’nin tam üye olması için çok gayret etti. Şu anki düşüncesi de aynı.
Ama Avrupa Birliği’ndeki bazı ülkeler, tamamı demiyorum, bazıları darbe girişiminde biraz pusulaları şaştı. Farklı şeyler söylemeye başladılar. Sonunda gerçeği gördüler. Geçen hafta 5 tane ülkeden bakanlar geldi. Bu hafta yine geliyor. Avrupa Parlamentosu’nun temsilcilerini kabul ettik. Nasıl anlaşıldı? Üzerinde durmak lazım.
Olayın vehameti, darbenin sonuçları daha iyi görülünce Avrupalılar burada ciddi bir şey olduğunu gördüler. Darbeden sonra Türkiye’de kutuplaşma olacak, millet birbirine düşman olacak beklediler. Böyle bir şey olmadı. Bütün partiler, esas itibariyle iki büyük parti milletten ve hükümetten yanayız dedi. Meşru hükümeti ortadan kaldırmaya yönelik bir iştir yanınızdayız dediler.
Yenikapı’da üç büyük parti bir araya geldi. Türkiye’nin 79 milyon olarak bir ve beraber olduğu, kenetlendiği, teröre en kuvvetli şekilde karşı koyduğunu dünyaya gösterdi. Batı da başka ülkeler de yanlışlarını gördüler. Ve Türkiye ile ilişkileri geliştirme sürecine girdiler”
“MISIR’LA İLİŞKİLERİN NORMALLEŞMESİ LAZIM”
“İran’da her konuda, gerek terörle mücadele, gerek Suriye’deki sorunların çözülmesi, gerek ikili ilişkilerin geliştirilmesi konularında önemli kararlar alacağız. Mısır halkıyla, Türk halkı kardeştir. İnanç, kültür, bölge yoluyla ortak değerlerimiz var.
Dolayısıyla Mısır’la ilişkilerimizi düzeltmek zorundayız. Böyle devam edemez. Mısır için de bizim için de böyle devam edemez. Siyasi bakımdan sıkıntımız var. Darbe olunca bütün dünya adeta darbeyi alkışladığı zaman, bu bir darbedir, seçilmiş hükümetin alaşağı edilmesidir diye tek başına duran Sayın Cumhurbaşkanımızdır.
Bu durum ilişkileri geliştirmeye mani değildir. Özellikle ekonomik, kültürel ilişkiler başlayıp işin Mısır’da da normalleşmesi lazım. Bu normalleşmenin herkerse faydası var.”
“TÜRKİYE’SİZ NATO DÜŞÜNÜLEMEZ”
“NATO ile ilişkiler daha iyi. Gittikçe iyiye gidiyor. NATO’nun biz hemen hemen en eski üyelerinden biriyiz. NATO kurulduktan kısa süre dahil olduk. Dolayısıyla Türkiye’siz NATO düşünülemez. NATO, Türkiye ile ancak güçlü hale gelebilir. Dünyanın üçüncü güçlü silahlı gücü olan Türkiye, NATO için teminattır.
O bakımdan ilişkileri bozacak bir neden de yok. Darbeye NATO’nun olur vermesini mi bekleyeceğiz? Böyle bir şey düşünülebilir mi? NATO’nun görevi üye ülkelerin güvenliğini korumak, demokratik rejime karşı kalkışma olduğunda gerekli duruşu göstermek”