Yeni yüzyılın küresel kodu; “Öze dönüş”
Herkes özüne dönerek yeni yüzyıla hazırlık telaşında;
Dünyanın mevcut sistemi uzun uzun anlatılıyor, ama özet geçerek hatırlatmakta konuyu anlamada açısından gerekli;
Batı olarak tabir edilen ülkeler Doğu olarak tabir edilen coğrafyaları sömürerek veya çalıştırarak Halklarının refahını sürdürüyor, değirmenlerini döndürüyor, hayatlarını idame ettiriyorlar.
Bu sistem yeni değil, ezelden bu yana böyle. Roma, Bizans, Güneş Batmayan Britanya, ABD tüm batı medeniyetlerine bakın, bu sömürü düzenini görürsünüz.
19. Yüzyıl ile bu sömürü düzenini adalet, eşitlik, özgürlük ve ekonomik refah kılıfına koyup bizlere kabullendirildi. Bunu yaparken önce bize bildiklerimizi unutturdular, sonra bize her şeyi yalan yanlış öğrettiler. Böylelikle Dünyayı bir laboratuvar gibi deneyler, testler ve uygulamalarla yönetebiliyorlar.
Siyasi ve sosyolojik dizaynlarını uygulamalarındaki temel enstrümanları bu yüzyılda Medya, son yıllarda teknolojinin ilerlemesiyle de Medya alanında çeşitlilik artması kontrol güçlerinin iyice ellerinden kaymaya başlamasına sebep oldu, birde üzerine kontrolü son derece güç sosyal medya çıkınca her fikir yayılmaya başlandı, uyanış için zemin hazırdı.
Bu uyanışın zeminiyle birlikte sorgulama başladı, ardından cici maskelerinin arkalarını daha da anlamamızı sağlayan olaylar başladı; Aylan bebekler, yasaklar, zulümlerle maskelerinin arkasındaki yüzlerini iyice tahayyül etmeye başladık. Ve şimdi maskeleri onların sinir halleri sebebiyle onları rahatsız etmeye başladı.
Artık maskeler çıkıyor, herkes özüne dönüyor!
Trump, ABD’nin adeta vücut bulmuş hali, tüm ekibi savaşçı veya CEO. Amerika’nın sahada uyguladığı politikaları kürsüden ve twitterdan açıkça savunuyor artık.
İngiltere kendi kurduğu AB’den Brexit ile kaçtı. Batının bencilliği sadece Doğu toplumlarına yönelik değil, çıkarlarına ters düştüğü zaman dostlarına karşıda bencildir. AB’nin her anlamda karışacağını biliyor. İngiltere, krizi lehine çevirmek için, ileri karakol olarak kendisine koruma kalkanı ve diğer coğrafyalar elinden kaçarsa sömürecek bir alan elinin altında kalsın diye AB’den çıkıyor.
Ve İngiltere dışındaki AB ülkeleri; Almanya öncülüğünde saflarını sıklaştıran Almanya Yeni AB’nin ağabeyi, hatta şimdilik ablası diyelim J Ablanın öngördüğü sistem, sömürüye tam gaz devam ama bu sefer soft power ile değil, daha rijit politikalarla; Sağ, aşırı ve muhafazakâr politikalarla.
Özetle, AB Adalet, Eşitlik ve Özgürlük kılıfıyla sömürdüğü veya köleleştirip çalıştırdığı coğrafyaları artık bu kodlarla yönetemeyeceğini biliyor. Bundan dolayı sistemini artık daha saf bir yapıda, art niyetini gizlemeyen, duruşunu fikrini açıkça savunan bir siyaset geliştirdi.
Bu duruşları sebebiyle teşekkür etmek gerekiyor zira, sürekli arka planı anlatmaktan nasıl mücadele edileceğini düşünmeye vakit bulamıyorduk, artık herkes duruşunu açıktan savunması bu anlamda lehimize.
Peki, Batı böyle şekillenirken Doğu ne yapıyor?
Burada bahislerin bizden yana olmadığını düşünebilirsiniz ama tam tersi. Zaten hızlıca bu derece rijitleşmelerinin ve sinirli hallerinin sebebi, kaybetme risklerinin çok yüksek olması ve sürekli planlarını değiştirmek zorunda kalmaları.
Doğu 2000’ler itibariyle bu sürece hazırlığa başladı, bunu yaparken de akıllıca davrandı, mevcut sistemin değirmenine su taşıyacağız diye başladı hepsi.
Çin, Rusya ve Türkiye ekonomik ve siyasi dönüşümü 2000lerin başında başlattı, tüm imkânlarını Batı sermayesine açtı, muazzam paralar kazandırdı. Bu muazzam karı gören sermaye öze dönüşlerin temelleri atılırken umursamadı, çünkü güç onlardı onlar ne isterse o olurdu.
Son yüzyılda nihayetinde Koskoca Osmanlı’yı yıktılar, Çin’i içine kapattılar, Rusya’yı alt üst ettiler. Deneyimlerine göre her şey onların istediği gibi olmuştu ve olacaktı. Mı acaba?
Eksen kayıyor, yetişin!
2007 itibariyle Türkiye birden bire Recep Tayyip Erdoğan’ın söylemleri sebebiyle çalkalanmaya başladı; manşetlerin özetini hatırlatalım; Türkiye eksen kayması yaşıyor!
Tam tersi bu öze dönüştü, bu olacağı bilen Devlet aklının, siyasi iradeyle omuz omuza savaşa hazırlık için uzun zamandır beklenilen, tasarlanan, sabredilen politikaların sahaya fiilen yansımasıydı.
Bu kayma değil, tam tersi oturmaydı. Bu Dünyanın mevcut düzeninin pis planlarını ekarte edecek, Proaktif ve ilmik ilmik işlenen en etkili Ülke politikalarından biridir.
Normal şartlarda o dönemde uygulanması imkânsız görünüyordu, ama Allah’ın hikmetiyle 2008 krizi patlak verdi ve kendi dertlerine düşen Dünya bizimle çok uğraşmadı, nasılsa her şeye güçleri yetiyordu.
Bu her şeye güç yetme özgüvenini de sadece kendini beğenmişlikle addetmemek lazım. Çünkü adamların ellerinde; PKK, DAEŞ, FETÖ, Finansal yaptırımlar, Siyasi krizler, Medya gücü, vs.vs.vs. enstrümanları boldu.
Vekâletler savaşı sonrası, 2017 yazı sonrası, Dünyaya uygulayacakları tüm savaş enstrümanlarını bize 2012 ile 2016’da uyguladılar ve biz sağ ve salim olarak çıktık bu saldırılardan.
Özetle; herkes özüne dönüyor, dönmek zorunda. Ya özümüze dönmeyi kabulleneceğiz, yada Batının sömürgesi, yada askeri, yada kölesi, yada kapı kulu olacağız. Bu sıfatları bize uygularkende köleden beter hale getireceklerdir, bir daha böyle bir şeye kalkışma ihtimalimiz olmasın diye.
Tabi bizim Batıcı, Sol görüşlü aydınlarımıza, siyasetçilerimize anlattıkları geçtiğimiz yüzyıl ile aynı; küçük olan ama sizin olan bir Türkiye. Bu artık uygulanabilir değil, bu gerçeği kavraması lazım artık bu kesimin. Bunun olmayacağına dair net emareler varken egolarına, sinirlerine yenilmemeleri gerekiyor.
İşte 16 Nisan’da bunu oylayacağız, Türk, Müslüman ve Doğu toplumlarının lideri kodlarını içselleştiren bir Türkiye mi, Batı’nın parça parça ettiği ve bataklıklarla doldurduğu arka bahçesi olan bir Türkiye mi?
İşte bundan dolayı bizimle bu kadar ilgili olma sebepleri, bundan dolayı birden bire Devlet Bahçeli Yurtsever motivasyonla bu referandumu savundu. Nihayetinde 7 Haziran’dan sonra medya önünde Başbakanlık teklif edilmiş birinden bahsediyoruz, koltuk sevdasında olsa o zaman kabul ederdi, siyasi gelecek derdi olsa bu kadar zorlu bir politikaya girişmezdi.