TBMM
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grubu’nda yaptığı konuşmaya, 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü kutlayarak başladı.
1 Mayıs’ın Taksim’de kutlanmasının bu yıl da yasak olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, Taksim’i hiç unutmadıklarını, unutmayacaklarını söyledi. Taksim’de 1 Mayıs 1977’de 34 kişinin hayatını kaybettiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, yaşamını yitirenleri rahmet ve saygıyla andı.
Kılıçdaroğlu, Emek ve Dayanışma Günü olarak 1 Mayıs’ı kutlamanın, herkesin ortak amacı olduğunu, vatandaşların, çalışarak, üreterek, alınteri dökerek geçimlerini sağlamak, 1 Mayıs’ı, yasak, baskı, şiddetle değil bayram havasında kutlamak istediğini söyledi.
Sendikaların, 1 Mayıs’ta olay olmamasına büyük özen gösterdiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, sendikaları, sivil toplum kuruluşlarını ve partileri kutladı.
Kılıçdaroğlu, 2016’da iş kazalarında bin 970 işçinin hayatını kaybettiğini, bu yılın ilk 3 ayında ise bu sayının 441 olduğunu bildirdi. Kılıçdaroğlu, kişilerin iş güvencesi bulunması, iş yerinin güvenlikli olması gerektiğini belirterek, “Neden iş kazalarında Avrupa birincisi, dünya üçüncüsüyüz? Neden insanımızın hayatı bu kadar ucuz? İktidar bütün bunlara karşı neden duyarsızlığını koruyor?” sorularını yöneltti.
“Dönüm noktası”
Kemal Kılıçdaroğlu, 25 Nisan 2017’nin kendileri için dönüm noktası olduğunu, bu tarihte Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin, Türkiye’yi yeniden denetim sürecine aldığını anımsattı.
“Batılılar bize düşman, niye denetime aldılar” diye kızıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, aynı kurumun 2004’te Türkiye’yi denetim dışına çıkardığında hep birlikte alkışladıklarını vurguladı. Kılıçdaroğlu, hangi gerekçeyle Türkiye’nin denetime alındığı üzerine hiç durulmadığını söyledi.
Konuşmasında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisinin bazı saptamalarına yer veren Kılıçdaroğlu, anayasa referandumundaki eşitsizlikler ve haksızlıkların bu rapora da girdiğini ifade etti. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bunların hangisi yanlış, hepsi doğru. Son yayımlanan kararnameler dahil kamuda görevine son verilenler, 4 bin 195 yargı mensubu, mülki idare amiri 385 kişi, emniyet genel müdürlüğünden 20 bin 672 kişi, öğretim elemanı 5 bin 300 kişi, eğitim, öğretim hizmetlerinden 33 bin 480 kişi, TSK’dan 8 bin 832 kişi, din hizmetlerinden 2 bin 198 kişi, sağlık ve yardımcı sağlık hizmetleri 6 bin 784 kişi, mahalli idarelerden 2 bin 349 kişi. Toplam 102 bin 319 kişi kamu görevinden sorgusuz sualsiz atıldı. Bunların hiçbirinin haklarını arama özgürlükleri yok. Dijital ansiklopedinin yasaklandığı süreci yaşıyoruz.
“Anayasa’nın güvence altına aldığı hiçbir hak yoktur”
Türkiye’de OHAL uygulamasıyla Anayasa fiilen askıya alındığını savunan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Türkiye’de Anayasa yürürlükte değildir. Çünkü Anayasa Mahkemesi, Anayasa’ya aykırı bütün OHAL düzenlemelerine, ‘Ben görmüyorum, bunlara bakmayacağım’ demektedir. Anayasa’nın güvence altına aldığı hiçbir hak yoktur. Bir OHAL kararnamesiyle herkes, her an hapse atılabilir, mal varlığına el konulabilir. Bu nedenle kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. O kadar ki TBMM’nin vermediği yetkileri bile OHAL kararnameleriyle düzenliyorlar. Vermediği yetkiler düzenlenirken TBMM Başkanı, itiraz dahil etmemektedir. TBMM Başkanlığının onuruyla oynanmaktadır. Dikta yönetimlerinin bütün koşulları, OHAL kararnameleriyle sağlanmıştır. Son kararnamede bir komisyon kurulması öngörüldü, bu komisyonda görev alacakların hiçbir sorumluluğu olmayacak. Bu komisyon ne yapacak, tek kişiye bakacak, oradan alacağı talimata bakacak. Hak, hukuk ve adalet kavramları Türkiye’de artık yoktur.”
Muhabir: Meltem Öztürk