İSTANBUL
Filistin Vakıflar ve Din İşleri Bakanı Yusuf Edis, Ürdün Krallığı’nın, Kudüs’teki Hristiyan ve Müslüman vakıf malları üzerindeki himayesine ilişkin, “Eğer bu himaye olmasaydı, orada çok büyük bir boşluk oluşacak ve İsrail yönetimi Kudüs ve Mescid-i Aksa’ya yönelik ihlallerini çok daha derin bir şekilde gerçekleştirebilecekti. Filistin yönetimi ve Ürdün Krallığı birlikte Kudüs’ün yapısını, kimliğini korumaya yönelik büyük çaba içindedir.” dedi.
Cumhurbaşkanlığı himayelerinde Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen Vakıflar Haftası Açılışı ve Uluslararası Vakıflar Forumu kapsamında, “Kudüs ve Çevresinin Desteklenmesinde Filistin ve Ürdün’ün Rolü” başlıklı oturum gerçekleştirildi.
Filistin Vakıflar ve Din İşleri Bakanı Edis, Filistin Devleti’nin, Kudüs ve çevresini korumasının, Kudüs’e yönelik sorumluluğu olduğunu dile getirdi.
Filistin Devleti’nin, Arap kardeşlerinden ve Müslüman dostlarından gerekli destekleri talep ettiğini, Kudüs’e yönelik çabalarını da bakanlık çatısı altında birleştirdiğini anlatan Edis, aynı zamanda İletişim Bakanlığı üzeriden de Kudüs’e yönelik İsrail yönetiminin gerçekleştirdiği ihlalleri de duyurduğunu söyledi.
Kudüs şehrinin, her boyutuyla ağaçlarından, taşlarına, insanlarından, ölülerine kadar her bir unsurun, İslamı ve Arap toplumunu temsil eden tüm unsurların, bu ihlallerden nasibini aldığını aktaran Edis, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ürdün Krallığı’nın Kudüs’teki Hristiyan ve Müslüman vakıf malları üzerindeki himayesini özellikle vurgulamak istiyorum. Eğer bu himaye olmasaydı, orada çok büyük bir boşluk oluşacak ve İsrail yönetimi Kudüs ve Mescid-i Aksa’ya yönelik ihlallerini çok daha derin bir şekilde gerçekleştirebilecekti. Filistin yönetimi ve Ürdün Krallığı birlikte Kudüs’ün yapısını, kimliğini korumaya yönelik büyük çaba içindedir. Bu iki liderlik, UNESCO’nun son kararını kabul etmişler ve bu kararda Mescid-i Aksa’nın Müslüman mirası olduğunu ve Yahudilerin hiç bir şekilde buradan bir hak sahibi olmadığına dair kararı sevinçle karşılamıştır. Ancak İsrail yönetimi hiçbir şekilde uluslararası kanuna itibar etmemektedir. Filistin ve Ürdün yönetimleri, bu soruna yönelik bir çok çalışmalar da yapmaktadır. Filistin ve Kudüs’te İslami kültürü ihya etme kurumunu tesis etmişler. Bu kurum aracılığıyla buradaki arşivlerin ve kayıtların korunması, güçlü bir şekilde bugünlere gelmesi konusunda çalışmalar yapmaktadır.”
Arşivlerin korunmasındaki çabalarından dolayı TİKA’ya da teşekkür eden Edis, “İsrail, Kudüs’ü diğer kentlerden kopardığında, köyleriyle ilişkisini kestiğinde Filistin yönetimi, Kudüs İşleri Bakanlığı kurarak buradaki köylerin ve çevre kentlerle Kudüs’ü tek bir vücut olarak görmüş ancak kafası kesilmiş bir vücut haline geldiğini görerek, bu kentin Arap yapısını ve kimliğini korumaya yönelik özel çabalar sarf etmeye başlamıştır. Akademiler, okullar, üniversiteler, hastaneler inşa etmiştir. Kudüs’e destek olmak herkesin boynunun borcudur, herkesin sorumluluğundadır. Finans anlamında Kudüs’e vermek zorundayız.” diye konuştu.
Edis, Kudüs kentinde çok şeye ihtiyaç olduğunu anlatarak, “İslam ve Arap kültürünü, aidiyetini, kimliğini ortaya koymamız için sizlerin de Kudüs’e ziyaretine ihtiyaç vardır. Çünkü İsrailliler, Kudüs’ün sokaklarında Müslümanların, Arapların gezmesini istemiyorlar. Sadece yerleşimcilerin olmasını istiyorlar. ” dedi.
“UNESCO kararına rağmen, İsrail kazıları hala devam ettiriyor”
Kudüs Valisi Adnan el-Hüseyni de vakıfların, Kudüs’ün müesseselerinin ve kurumlarının omurgası olduğunu, vakıfların müdafaasının aynı zamanda Kudüslülerin müdafaası anlamına geldiğini söyledi.
Hüseyni, 1948 yılında Kudüs’ün 17 kilometrekare çapında bir alanının işgal edildiğini, 2,2 kilometrekarelik Doğu Kudüs’ün ise Batı Şeria ile birlikte Ürdün’ün hakimiyetine geçtiğini hatırlattı.
İsrail’in şu an 2,2 kilometrekarelik bölümü de ele geçirmek için çaba sarf ettiğini anlatan Hüseyni, “Bu bölge tam olarak eski Kudüs olarak ifade edilen Mescid-i Aksa, Kıyamet Kilisesi ve tarihi eserlerdir. Burası aslında Kudüs’ün kalbi olan bir bölge ve kendileri burayı Yahudilerin kalbi olarak isimlendiriyorlar. Bu anlamda çok büyük bir mücadele vermek durumundayız, büyük bir desteğe ihtiyacımız var. Bu anlamda İsrail farklı yöntemler kullanıyor. Başlangıçta tünel kazıları vardı. Kudüs’ün altını oyarak buradaki her şeyi yok etmek ve şehrin tarihine yönelik kendilerine ait bir şeyler bulmaya çaba sarf ettiler. Ancak yapılan kazıların tamamında Bizans, Roma ve İslam dönemine eserler çıktı. Bu kazıların durdurulmasına yönelik UNESCO kararına rağmen, İsrail bu kazıları hala devam ettiriyor.” diye konuştu.
İsrail’in, gayrimenkullere de el koymaya devam ettiğini aktaran Hüseyni, “Bu gayrimenkullerin bir çoğu okul ve vakıf mallarıydı. İsrail bu okulları ele geçirmiş, müfredatları değiştirerek kimliğimizi Yahudileştirmektedir. Ancak bizler yeni evler satın aldık, bunları okullara çevirerek kendi müfredatımız doğrultusunda çocuklarımızın yetiştirmeye devam ediyoruz. Siyonistler, Mescid-i Aksa’yı ve eski şehrin çevresini de ele geçirmeye çalışıyorlar. Bu dava çok büyük çabaları ortaya koymamızı gerektiriyor.” dedi.
Muhabir: Çiğdem Alyanak