İSTANBUL
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Selimiye‘de bulunan 1. Ordu Komutanlığında yaşananlar ve Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünün Üsküdar’daki yerleşkesinin ele geçirilmeye çalışılmasına ilişkin soruşturma sonunda biri sivil, 127’si asker olmak üzere 54’ü tutuklu toplam 128 kişi hakkında hazırlanan iddianamenin detayları belli oldu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Bülent Başar ve Hikmet Pak tarafından hazırlanan iddianamede, darbe girişimi sırasında 1. Ordu Komutanlığında yaşananlar ile Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünün Üsküdar yerleşkesinin ele geçirilmeye çalışılmasına ilişkin tüm ayrıntılara yer verildi.
Darbe girişimi öncesinde 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı ve Harp Akademileri Komutanlığında gerçekleştirilen toplantılar ve yapılan hazırlıklarla ilgili bilgiler bulunan iddianamede, şüphelilerin darbe kalkışmasına iştirakleri ve kalkışma esnasında üstlendikleri görevler de anlatıldı.
1. Ordu Komutanlığının bulunduğu Selimiye Kışlasının tarihi ile komuta kademesi ve bağlı birimlerden bahsedilen iddianamede, kalkışma esnasında İstanbul’daki faaliyetlerin 1. Ordu Komutanlığı Harekat Merkezinden koordine edildiği ve kalkışma esnasında buranın adeta karargah olarak kullanıldığı vurgulandı.
Kalkışma günü mesai saatleri içinde ordu karargahı ve Selimiye Kışlası içerisindeki faaliyetlerin rutin olarak devam ettiği, herhangi bir olağan dışı hareketliliğin yaşanmadığına dikkat çekilen iddianamede, kalkışmaya iştirak eden karargahta görevli personelin bir kısmının mesaiyi normal şekilde terk ettiği ancak tahminen saat 21.00’den itibaren geri dönüp faaliyetin içerisinde yer aldıkları anlatıldı.
“Gürler, Dündar’ın derdest edilmesi talimatı verdi”
İddianamede, 1. Ordu Komutanlığı Harekat Kurmay Yarbaşkanı olan ve hakkında başka bir soruşturma kapsamında dava açılan eski Tuğgeneral Eyyüp Gürler‘in, Harp Akademileri öğrencisi olan şüpheliler Murat İlhan, Muhammer Karaman, Batır Alp Çakır ve başka dosya şüphelisi Mehmet Akif Aslan’ı, 1. Ordu Komutanı olan Orgeneral Ümit Dündar’ı ikametinden alarak derdest etmekle görevlendirdiği belirtildi.
Karargahta görevli şüpheli tanık ve diğer personelin de ifadelerine yer verilen iddianamede, hakkında başka bir dosya üzerinden soruşturma yürütülen 1. Ordu Komutanlığı Lojistik Başkanı Kurmay Albay Nihat Aksüt’ün 15 Temmuz akşamı saat 22.40 sıralarında kedi aracıyla yola çıktığını, yoldayken arayan İstihbarat Başkanı Kurmay Albay Alaettin Koç’a, harekat merkezini aradığında kendisine sıkıyönetim ilan edildiğini söylediğini anlattığı bildirildi.
İddianamede, Aksüt’ün saat 23.00’te kışlaya geldiğini, burada eğitim elbiseli subaylara nereden ve hangi maksatla geldiklerini sorduğunu, bu kişilerin de Harp Akademileri Komutanlığından destek için geldiklerini söylemeleri üzerine durumdan şüphelendiklerini beyan ettiği belirtildi.
Aksüt’ün Genelkurmay Başkanlığından gelen emri sorduğunu ve kendisine verilen bu emri okuduğunda son sayfasında imza hanesinde Tuğgeneral Mehmet Partigöç ile Tuğgeneral Erhan Çaha’nın adını gördüğünü söylediğine işaret edilen iddianamede, Aksüt’ün şu beyanlarına yer verildi:
“Bu iki general cemaate yakın olarak bilinen ve tanınan kişiler olduğu için şüphelerim artmaya başladı. Genelkurmay Başkanlığında neden bir tuğgeneral imzalamış diye seslice sordum, etraftan cevap veren olmadı. Bu durumda Kurmay Başkan Vekilinin odasına tekrar çıktım. Kendisi odasındaydı. Durumu ve şüphemi anlattım. ‘O iki generalin cemaate yakın olduğunu ve imzanın bir tuğgenerale ait olduğunu bu durumun normal olmadığını’ söyledim. ‘Bu durumun içerisinde olmamak için karargahtan çıkmamızın uygun olacağımı’ söyledim, emrini sordum. Herhangi bir emri ve duruma yönelik bir değerlendirmesi olmadı. Bu arada Kurmay Albay Alaettin Koç da harekat merkezine geldi. Hemen yanına giderek, şüphemi ifade ettim. Kendisi de Genelkurmay Başkanlığından gelen emri okudu ve aynı kanaate sahip oldu. Beraberce Harekat Kurmay Yarbaşkanı Eyyüp Gürler’in yanına çıktık, Albay Koç ile birlikte endişemizi kendisine ilettik, Albay Koç, ‘durumun normal olmadığını, sıkıyönetimin ancak Hükümet veya Meclis tarafından ilan edilebileceğini’ söyledi.
Harekat Kurmay Yarbaşkanı Gürler ise Genelkurmay Başkanlığından emir geldiğini ve bu nedenle mutlak itaat edilmesi gerektiğini söyledi. Bunun üzerine Albay Koç ile birlikte tekrar İdari Kurmay Yarbaşkanı Tuğgeneral Yüksel Durak’ın odasına gittik ve değerlendirmemizi ve şüphemizi kendisine tekrar anlattık. ‘Burada kalmaya devam edersek bu gayriyasal durumun içinde olduğumuzun algılanacağını’ ifade ettik. Albay Alaettin Koç’la yaptığımız değerlendirme sonucunda yanımızda tabanca olmadığından müdahale etmemizin mümkün olamayacağını düşünerek, karargahtan derhal ayrılmaya karar verdik ve ayrıldık.”
İddianamede ifadelerine yer verilen ve başka bir dosya üzerinden soruşturması süren 1. Ordu Komutanı İstihbarat Başkanı Kurmay Albay Alaettin Koç da darbe akşamı Harekat Merkezine gidip sıkıyönetim emrini okuduğunda kuvvet karargahlarına Tuğgeneral seviyesinde karargah sorumlusu altında görevlendirmeler yapıldığını gördüğünü anlatarak, “Tamamını okumadan imzalı kısma baktığımda, emrin Tuğgeneral Mehmet Partigöç tarafından imzalandığını gördüm. Bunun üzerine şüphelendim ve yakınımda bulunan Lojistik Başkanı Kurmay Albay Nihat Aksüt’e ’emrin uygun olmadığını bir anormalliğin olduğunu’ söyledim. O da endişelerini belirtti.” dedi.
Aksüt’le karargahtaki Kurmay Başkan Vekili olan İdari Kurmay Yarbaşkanı Tuğgeneral Yüksel Durak’ın makam odasına giderek bu endişeleri ilettiklerini anlatan Koç, buradan çıkıp harekat merkezine girdikleri sırada Eyyüp Gürler’in arkasından seslenerek “bana niçin kulak vermiyorsun?” dediğini, kendilerinin de durumu anlamaya çalıştıklarını söylemeleri üzerine, Gürler’in “tam itaat, tam itaat” diyerek, odasına çağırdığını kaydetti.
Koç, ifadesinde burada durumun normal olmadığına karar verdikten sonra, saat 23.55’te karargahtan ayrıldıklarını anlattı.
Kamera kayıtları saat 22.54’ten itibaren durduruldu
İddianamede, soruşturma aşamasındaki ifadesine yer verilen uzman çavuş Selçuk Atasever de 15 Temmuz’da Görüntü İzleme Merkezinde nöbetçi olduğunu belirterek, saat 22.00 sıralarında Piyade Binbaşı Nurullah Kalebaşı’nın Görüntü İzleme Merkezine gelip “Çocuklar tatbikat var. Nizamiyeye bilgi verin, polisleri içeri almasınlar.” şeklinde emir verdiğini aktardı.
Bu esnada koridorda üniformasını giyen bir kişiyle Görüntü İzleme Merkezine gelen Tuğgeneral Eyyüp Gürler’in kendilerine “kayıtları durdurun” talimatı verdiğini bildiren Atasever, verilen emirler doğrultusunda saat 22.54’te kayıtları durdurduğunu dile getirdi.
İlerleyen saatlerde kendisini Yüzbaşı Baturalp Çakır diye tanıtan kişinin “her şey çok güzel olacak, şehitlerimizin kanı yerde kalmayacak” dediğini, bunun sebebini sorduklarında “sizin haberiniz yok mu? TSK yönetime el koydu” ifadesini kullandığını söyledi.
“Özel durumlarda ayrıntı aranmaz”
İddianamede, soruşturma aşamasında bilgisine başvurulan Albay Şenol Onuralp’in de beyanlarına yer verildi. Onuralp, ifadesinde sıkıyönetim mesajının imza hanesinde Tuğgeneral Partigöç’ün imzasını gördüğünde, bu işin bir düzmece olduğunu anladığını dile getirerek, şunları kaydetti:
“Bu işin bir düzmece olduğunu ve yasal bir faaliyet olmadığını anladım, etrafımdakilere ‘Bu mesaj yasal bir mesaj değil, sıkıyönetim bu şekilde ilan edilmez’ dedim. 1. Ordu Komutanlığı Harekat Kurmay Yarbaşkanı Tuğgeneral Eyyüp Gürler’e giderek, ‘bu mesaj uygun bir mesaj değil, buna göre işlem yapılmaz, ayrıca sıkıyönetim hükümet tarafından ilan edilir. Bu mesajın altında bir tuğgeneral imzası var’ dedim. Bana ‘bunlar özel durumlar, özel durumlarda ayrıntı aranmaz. Biz gereğini yapıyoruz, birliklere gerekli talimatları verdik, faaliyetler başladı, endişe edecek bir şey yok. Bu konuda Ordu Komutanı ile Kurmay Başkan Vekilinin bilgisi var’ dedi.”
“Helikopter gelirse atış serbest” mesajı
Şüphelilerin eylemlerinin anlatıldığı iddianamede, olay tarihinde 1. Ordu Komutanlığında Plan Harekat Şube Müdürü olarak görev yapan şüpheli Kurmay Yarbay Serkan Çetin Akbaş’ın darbe kalkışmasından önceden haberdar olduğu, bu nedenle olay günü nöbetçi olmamasına rağmen mesai bitiminde kışladan ayrılmadığı belirtildi.
Şüphelinin darbe kalkışmasına ilişkin haberleri televizyondan izlemesi, Harp Akademilerinde görevli rütbeli personellerin harekat merkezine gelerek Eyyüp Gürler ile İstanbul haritası üzerinden planlama yaptıklarını görmesi ve sıkıyönetim direktifine ilişkin mesajdan haberdar olmasına rağmen Tuğgeneral Eyyüp Gürler’in emir ve talimatlarını yerine getirmeye devam ettiği vurgulanan iddianamede, Akbaş’ın harekat merkezindeki faaliyetlerinin planlanmasına ve planların uygulamasına fiilen katıldığı ifade edildi.
İddianamede, Akbaş’ın şüphelilerden Ahmet Ertekin’e “Helikopter Gelirse Atış Serbest” şeklinde mesaj göndererek, darbe kalkışmasına bilerek ve isteyerek iştirak ettiği bilgisi verildi.
“Rütbelilerle bunun ne olduğunu anlamaya çalıştık”
Ordu Komutanlığı Harekat Merkezindeki görüntülerine de yer verilen şüpheli Aktaş’ın savunması da iddianamede yer buldu.
Aktaş, savunmasında, kalkışmadan haberinin olmadığını ve Tuğgeneral Eyyüp Gürler’n emri üzerine kışlaya geldiğini savunarak, şunları söyledi:
“Belli bir süre sonra televizyondaki haberlerde, Boğaz Köprüsü’nün askerler tarafından kapatıldığım gördüm. Oradaki rütbelilerle bunun ne olduğunu anlamaya çalıştık. Avrupa yakasında olan Harp Akademilerinden bir grup geldi. Grupta Ahmet Albay, bir Binbaşı ve yüzbaşılar vardı. Grup 12-13 kişi kadardı. Gruptakiler, bizimle muhatap olmadılar. Bir süre sonra yanlarına gittiğimde, gruptakilerin Eyyüp Gürler paşayla İstanbul haritası üzerinden planlama yaptıklarını gördüm. Gelen gruptaki öğrenci subaylara birlikleri dağıttılar. Birliklerle irtibata girmeleri istendi.”
Aktaş, bunun bir tatbikat olduğunu düşündüğünü iddia ederek, “Eyyüp Gürler paşa ‘Trakya’daki birliklere mesaj çekin İstanbul’a gelsinler’ dedi. Mesajı önce Uğur Yarbay çekmeye çalıştı, ancak o çekemedi. Yüzbaşı İsmail Arı hazırlayarak, Eyyüp Gürler paşayla birlikte mesajı çektiler.” ifadesini kullandı.
İddianamede, şüphelilerden Kurmay Binbaşı Nurullah Kalebaşı’nın darbe kalkışmasına bilerek ve isteyerek iştirak ettiği bildirilerek, şüphelinin FETÖ’nün şifreli haberleşme programı “ByLock”u kullandığı, yapılan aramada da iki adet 1 dolar ele geçirildiği bilgisi verildi.
Muhabir: Murat Paksoy-Murat Kaya-Muhammed Enes Can