İSTANBUL – SEVİL ÇELİK
Bilişim Güvenliği ve Bilişim Suçlarına Karşı Mücadele Derneği Kurucu Başkanı Gökhan Şanlı, Türkiye’de bilişim alanında, sosyal medyada işlenen suçların başı çektiğini söyledi.
Şanlı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, bilişim suçlarının daha önce bilgisayarlarla işlenen suçlarla sınırlıyken bugün bu tanımın yeterli olmadığının ortaya çıktığını belirtti.
Artık bir güvenlik kamerasının bile bir sisteme erişimin engellenmesi amacıyla kullanılabildiğini ifade eden Şanlı, “Bu suçları tanımlarken bilişim sistemleri ifadesini kullanmak çok daha doğru olacaktır. Yani bilişim sistemlerini kullanmak suretiyle ülkelerin belirlediği yasalar ile hukuka aykırı eylemler yapmayı bilişim suçları olarak niteleyebiliriz.” dedi.
Şanlı, bir ülkenin enerji altyapısını yöneten Scada sistemlerine yönelik yapılan saldırıların da bir bireyin sosyal medya hesabından hukuka aykırı yaptığı eylemlerin de bilişim suçu olduğunu vurguladı.
Bir bilgisayar oyunundaki karakterin çalınarak el değiştirmesi sonucunda ortaya çıkan ancak etkileri sanal alem içinde sınırlı kalabilen bir hakkın kötüye kullanımının da bilişim suçu olarak değerlendirilebileceğini aktaran Şanlı, şöyle devam etti:
“Türkiye’de bilişim alanında, sosyal medyada işlenen suçlar başı çekiyor. Sosyal medyada nefret söylemi, sahte profil açarak kişisel verilerin ifşa edilmesi ve sosyal medya hesaplarının ele geçirilmesi bu suçlardan bazıları. Şirketlerin sunucularına girilerek kurumsal verilerin şifrelenmesi, şifrelenen bu verilerin yüksek bedellerle şirket sahiplerine satılması, rakip şirketlerin internet sitelerine servisi engellemeye yönelik ataklar, kurum içi veri hırsızlığı, başkası adına online fatura ödeme ve bunu tahsil etme ile ön ödeme dolandırıcılığı, sanal ortamda para aklama, kimlik hırsızlığı da diğer bilişim suçlarından.”
“Çocuklar bilinçlendirilmeli”
Şanlı, bilişim suçlarının büyük çoğunluğunun çocuk yaştaki gençler tarafından işlendiğinin unutulmaması gerektiğini vurgulayarak, “Bu bize erken yaşta siber güvenlik bilinci kazanılmasının ne kadar önemli olduğu konusunda da fikir vermektedir. Bu yeteneklerin doğru kanalize edilmesi adına internetin etik kullanımı ve haklar çocuklara erken yaşta öğretilmelidir. Bilinçli kullanıcı ve ebeveyn sayısı artmalıdır.” diye konuştu.
Çocukları bilinçlendirmek için öncelikle fen bilimleri kategorisi altındaki bilişim teknolojileri ve yazılım dersinin seçmeli değil zorunlu dersler arasında olacak şekilde müfredatta yerini almasının önemine değinen Şanlı, şöyle devam etti:
“Mevcut durumda çocuklarımızın birçoğu okulda gördüğü eğitimden çok daha önce bilgisayar ve internetle tanışıyor. Bu derslerin içeriği de bilişim güvenliğiyle ilgili konularla zenginleştirilmelidir. Bilişim suçuyla karşı karşıya gelmemek için ilk olarak güvenlik bilincine sahip olunmalıdır. Çünkü bilişim suçlarının yüzde 80’i kullanıcının hatası sonucu işlenir. Yalnızca yüzde 20’sini sistem zafiyetleri teşkil eder. Kullanıcı hata ve dikkatsizliklerini de aşmak için bilişim güvenliği konusunda yeterli bilgiye sahip olmak gerekmektedir. Tabii bu bilinç yeterli olmayacaktır. Bunun yanında ihtiyaçlar doğrultusunda güvenlik yazılımları kullanmak önemlidir.”
Şanlı, zorunlu olmadıkça hiçbir kablosuz ağa bağlanılmaması, URL kısaltma linklerine tıklanmaması gerektiğini dile getirdi.
Birçok zararlı yazılımın, tarayıcıların güvenlik izlerinden faydalanarak sisteme bulaştığını bu nedenle özellikle ActiveX ayarlarının güvenli şekilde ayarlı olduğundan emin olunması gerektiğini ifade eden Şanlı, şöyle devam etti:
“Bilgisayarınızda normal aktiviteler dışında bir yavaşlık fark ettiğinizde işlemci, bellek ve ağ performansınızı görev yöneticisi altındaki performans sekmesinden takip edin. Eğer bilgisayarınızda zombi ya da dışarıya paket atan herhangi bir zararlı yazılım yüklü ise bunlar aktif olduğu anda performansa etkisi olacaktır.”
Şanlı, derneklerinin uzun altyapı çalışmalarından sonra 2007’de kurulduğunu ve hukuk servislerinin bilişim suçları mağdurlarına, yönlendirme amaçlı destek verdiğini kaydetti.