Mısır’da Seyf-el Din Abdul Fatah, 30 Haziran sonrası Al-Ahram’da yayınlanması yetkililerce yasaklanan yazısı Çeviri: Yesemen Semiz
‘Tecrübelerimizden çıkardığımız derslerle yeni fikirler geliştiririz. Her devrimin amacı despotik yönetimden kurtulup yeni bir yönetime kavuşmaktır. Tıpkı 25 Ocak devriminin yozlaşmış, hiç de akılcı olmayan bir yönetimden makul ve erdemli bir yönetime kavuşmayı amaçladığı gibi. Yalnız burada despot, yozlaşmış bir lidere karşı devrimci gösterilerle; başarılı olamamış, akılcı politikalar üretememiş bir lidere karşı protesto gösterileri arasındaki farkı iyi görmek gerekiyor. 30 Haziran protestoları bize 25 Ocakta talep ettiklerimizi unutturamaz. Devrimimizin asıl amaçlarının eski rejim ya da herhangi bir yeni düzen tarafından çalınmasına, saptırılmasına izin vermeyiz.
25 Ocak devrimi ve 30 Haziran protestolarını birbiriyle bağdaştırmayı hiç doğru bulmuyoruz. Zira 30 Haziran’dan sonra vuku bulan iki mesele 25 Ocak’ın ruhu ile çelişmektedir. İlk olarak muhalif yanlı yayın yapan televizyon kanallarının hiçbir yasal dayanak olmaksızın kapatılması 25 Ocakta talep etmiş olduğumuz ifade özgürlüğünün ihlalidir. Ordu, eğer bunu olağanüstü hale dayandırmaktaysa neden bu önlemler 25 Ocakta Mübarek rejimine karşı alınmamıştı? Biz kimseye açık çek vermedik, öyleyse muhalif görüşlerin engellenmesi niye? Neden Rabia Adaviya Meydanı kuşatma altında? Bu tip despot uygulamaları, karşıt görüşlerin kökünü kazımaya yönelik girişimleri reddediyoruz. Muhalefetin engellenmesi daha fazla kutuplaşma ve toplum içinde ayrışmalara yol açacaktır. Bu durum kabul edilemez. Böyle uygulamalar özü itibariyle hiç şüphe yok ki, özgürlüğe dair değerlerin ihlalidir. Bundan sonra liberalizmden söz etmek, tüm olan biteni liberalizmle, gençlerin talepleriyle örtbas etmeye çalışmak ülkenin geleceği için ciddi tehlike arz etmektedir. Basın özgürlüğü talep edenler şimdilerde televizyon kanalarının keyfi bir şekilde kapatılmasına göz yummaktadırlar.
İkinci mesele eski rejim sembollerinin ön saflarda belirmesidir. Anayasa Mahkemesi Başkanı başkanlık görevi için yemin ederken, Mübarek’in başsavcısı Abdul Mecid Mahmud’un yeniden ofisindeki yerini alması manidardır. Eğer 25 Ocak devriminin talepleri dikkate almak isteniyorsa ilk yapılması gereken iş Mübarek’in savcısının geri çekilmesi olmalı. Siyasi taleplerimizi herkes unutsa da biz unutmayacağız. Bir devrimi bir diğeriyle değiş tokuş etmeyeceğiz. Eski rejim mensuplarına kapıların tekrar açılmasına izin vermeyeceğiz.
Bu iki mesele arasında asıl olan devrimin gerçek sahibi gençlerin güçlendirilmesidir. Ve 25 Şubat ile 30 Haziran’ı bağdaştıranların cevaplandırması gereken sorular vardır:
Televizyon kanallarının kapatılması suretiyle muhaliflerin seslerinin kesilmesini kabul edecek miyiz?
Kendisine karşı ayaklandığımız başsavcının göreve gelmesine izin verecek miyiz?
25 Ocak devriminde reddettiğimiz eski rejim modelinin tekrar belirmesini kabul edecek miyiz?
Askeri mahkemeleri ve keyfi uygulamaları kabul edecek miyiz?
Polis gücü gölgesinde ulusal bir uzlaşma sağlayabilecek miyiz?
İfade ettiğimiz düşüncelerimiz bundan sonra Mısır’ı yöneteceklere açık bir uyarı niteliğindedir. Bilinmelidir ki biz devrimde benimsediğimiz değerlerlerimizi göz ardı etmeyeceğiz, 25 Ocak devriminden uzaklaşmayacağız.
Sözün iktidara yeni gelenlere ‘devrimi çalamayacaksınız’. Daha fazla despot, keyfi uygulamalara izin vermeyeceğiz. Anayasa Mahkemesi Başkanının aynı zamanda yasama ve yürütmenin de başı olması hayret veren bir durumdur. Bu yeni bir Firavun projesinden başka ne olabilir? Tekrar vurguluyorum ki olup biteni gözlemleyen gençler iktidarın istismar edilmesine, yeni bir despot rejimin tesis edilmesine karşı duracaktır. Bu eski rejim yanlılarına ve ülkenin ilerideki yöneticilerine ikazdır.
Mısır halkının ayaklanmalarından çıkarılacak en önemli ders şudur ki; yönetici kontrol eden değil, adaletle yöneten, erdemli ve makul bir şekilde hükmedendir. Öncekilerin hataları sonrakiler için ders niteliğindedir. Diğerlerini göz ardı edenler bir süre sonra kendileri devre dışı bırakılırlar.
SDE