ANKARA – Aylin Sırıklı – Serdar Açıl
Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz’daki darbe girişimi sırasında, Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili, sözde “Yurtta Sulh Konseyi” üyelerinin de aralarında bulunduğu 221 sanık hakkında açılan davada ilk 5 gün tamamlandı.
Dava, Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza ve İnfaz Kurumları yerleşkesindeki duruşma salonunda görüldü. Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Oğuz Dik’in başkanlığında 22 Mayıs Pazartesi günü başlayan duruşmalarda, 11 sanığın savunması alındı. Sanıklar, haklarındaki suçlamaları reddetti.
Sincan Ceza ve İnfaz Kurumundan jandarma komandoları eşliğinde çıkarılan Akın Öztürk, Mehmet Partigöç, Mehmet Dişli, Gökhan Şahin Sönmezateş ve İlhan Talu’nun aralarında bulunduğu sanıklar, cezaevi önünde toplanan ve ellerinde Türk bayrakları bulunan çok sayıda vatandaş tarafından protesto edildi.
15 Temmuz’un en kritik davasında ilk savunmayı, darbecilerin askeri kanattaki bir numarası olduğu iddia edilen eski YAŞ üyesi Akın Öztürk yaptı.
Hakkındaki suçlamaları reddeden, darbeden haberi olmadığını iddia eden Akın Öztürk, savunmasında şunları söyledi:
“1960 darbesini, 1971 muhtırasını, 1980 darbesini, 28 Şubat olaylarını yaşamış, milletin üzerindeki olumsuz etkilerini gören bir asker olarak, bu darbe girişimini haklı görecek veya destekleyecek bir kişiliğe, yapıya sahip değilim. Bu yaftayı üzerime çiviyle çaksalar da tutturamazlar. ‘Yurtta Sulh Konseyi’ isimli oluşuma dahil olmadığım gibi bu oluşumun ismini ilk defa emniyet aşamasında polislerden duydum. Genelkurmay Başkanının darbenin başına geçirilmesi konusunda oluşturulan ekibe katılmadığım gibi komutanın ikna edilmesi için herhangi bir çabam olmamıştır. Huzurda bulunan sanıkların hiçbiri benim olaya karıştığımı, katkıda bulunduğumu, emir ve talimat verdiğimi söyleyemez.”
“Vur” emri veren Özçetin, inkar etti
Davanın ilk gününde, Akın Öztürk’ün ardından eski Hava Kuvvetleri Genel Sekreteri Albay Ahmet Özçetin savunmasını yaptı.
Darbe gecesi Akıncı Üssü’nde yaşananlara ilişkin açılan davanın da sanığı olan ve Akıncı iddianamesinde, suç tarihinde albay rütbesiyle 4. Ana Jet Üs Komutanlığında Üssün Harekat Komutanı olarak görev yaptığı, darbe girişiminin yaşandığı gece eylemleri gerçekleştiren şüphelilere emir ve talimat verdiği belirtilen Özçetin, tüm suçlamaları reddetti.
Darbe girişiminde vatandaşların şehit olmasına neden olan F-16’lara bombalama emrini veren Ahmet Özçetin savunmasında, neden “Yurtta Sulh Konseyi” üyeliğiyle suçlandığı hakkında fikrinin bulunmadığını öne sürerken, FETÖ’nün TSK’daki hücre yapılanmasını da iddianameden öğrendiğini iddia etti.
Daha önceki ifadesinde Polis Özel hareket Merkezi’ndeki yol nizamiye ve bazı yerlerin vurulması talimatını verdiğini kabul eden Özçetin, hakim karşısında ise suçlamaları reddetti.
Mahkeme Başkanı Oğuz Dik’in, darbe girişiminin yaşandığı gece Akıncı Üssü’nden Ankara’yı bombalayan pilotlarla yaptığı telsiz konuşmalarını hatırlatması üzerine Özçetin, “Bu görüşmelerin net olarak bana ait olup olmadığını bilmiyorum. Görüşmelerin hangi ortamda yapıldığını hatırlamıyorum. Bu görüşmelerin bir kısmının bana ait olmadığını, bir kısmının da bana dikte ettirildiğini tespit ettim.” savunmasını yaptı. Sanık Ahmet Özçetin, “‘Yurtta Sulh hareketini icra ediyoruz’ şeklindeki konuşma bana aitse, hangi şartlar altında bunu söyledim, bilemiyorum.” dedi.
Eski başyaver, savunmasını ikinci gün verdi
Davanın ikinci gününde, sanıklardan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eski Başyaveri Ali Yazıcı savunmasını yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a suikast iddiasıyla Muğla’da görülen davanın da sanıklarından olan Yazıcı, “Benim bu işlerle ilgim olsaydı yaverliğe seçilmezdim. İlk defa Cumhurbaşkanımızdan ayrılıyorum ve Sayın Cumhurbaşkanı’na suikastle suçlanıyorum. Her zaman bu imkan ve yapma kabiliyetim varken yapmıyorum da yanından ayrıldığım ilk anda sözde suikast yapmakla suçlanıyorum, bu akla uygun gelmiyor.” şeklinde savunma verdi.
Yazıcı, Muhafız Alay Komutanı Kutsi Barış’a 15 Temmuz sabahı kahvaltıda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tatil yaptığı yeri söylediği iddialarını da reddederek, sadece basında tatil yerine ilişkin çıkan haberleri konuştuklarını, kendisine bir yer bildirmediğini ileri sürdü.
Mahkeme Başkanı Dik’in, “Bu darbeyi kimin yaptığını düşünüyorsun?” sorusuna Yazıcı, “Bunu beni seçen Cumhurbaşkanımıza ve beni yetiştiren komutanlara sormak gerekir. Darbeyi kimin yaptığını 10 aydır düşünüyorum, ben de işin içinden çıkamadım. Benim bildiğim, ‘Şu FETÖ’cüdür, terör örgütü üyesidir’ diyeceğim bir komutan, asker de yok.” yanıtını verdi.
Muhafız Alayından ayrılırken yanına gelen ve kendisini “Emin Yarbay” olarak tanıtan kişinin “Komutanım Antalya’ya gidiyormuşsunuz. Ben de tatile gidiyorum, sizinle gelebilir miyim?” diye sorduğunu ve bu kişiyle birlikte yola çıktıklarını iddia eden sanık Yazıcı’nın bu beyanları, Muğla’da yargılanan Emin Güven’in mahkemede verdiği savunma ile çelişti. Güven, Muğla’daki davada, Muhafız Alayına darbe girişiminin planlandığı Ankara’daki villada düzenlenen toplantıya katıldığı tespit edilen Özel Kuvvetler Komutanlığında görevli Albay Fırat Alakuş ile gittiklerini, kamelyada aralarında Yazıcı’ın da yer aldığı 10-15 kişinin bulunduğunu, kamelyadaki masada üzerinde “Marmaris” yazan hava fotoğraflarının bulunduğunu anlatmıştı.
Sıkıyönetim mesajında ismi bulunan Turhan da inkar etti
Davanın ikinci gününde, TSK mesaj sisteminden gönderilen sıkıyönetim belgesinde imzası olan sanık eski Genelkurmay Başkanlığı General/Amiral Şube Müdürü Kurmay Albay Cemil Turhan da savunma yaptı.
Turhan, “O gece çekilen mesajların hiçbirinin hiçbir kelimesi tarafımdan yazılmamıştır. Mesajlar, benim veya şubemdeki bir başka bilgisayarda hazırlanmamıştır. Atama listeleri tarafımdan hazırlanmadığı gibi hazırlanmasında katkım olmamıştır. Kim tarafından hazırlandığını bilmiyorum. İsmimin, mesajın ‘yazan’ bölümünde yer almasının, bulunduğum görevden kaynaklandığını değerlendiriyorum. Mesajlarda imzam yoktur.” iddiasında bulundu.
Emniyette daha önce verdiği ifadeyi kabul etmediğini söyleyen Turhan, daha önceki ifadesinde, Genelkurmay Başkanlığı’ndaki hareketliliğin artması ve Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak’ın Kara Havacılık Komutanlığı’na gitmesi üzerine darbe girişiminin erkene alındığını belirterek, “Mehmet Partigöç, ‘tutuklamalar başlayacak, Ünsal’ı (eski Kara Havacılık Okulu Komutanı Ünsal Coşkun) alacaklar’ dedi. Bu nedenle hareket erkene alındı.” demişti.
Turhan, hakim karşısında ise darbeden önceden haberi olmadığını ve kimseye darbeye yönelik emir vermediğini ileri sürdü.
“Kara Kuvvetleri imamı” iddiaları reddetti
Davanın üçüncü gününde, FETÖ’nün “Kara Kuvvetleri imamı” olmakla suçlanan Kara Kuvvetleri Harekat Başkanlığı Teşkilat Şube Müdürlüğünde görevli eski Kurmay Albay Bilal Akyüz de hakim karşısına çıktı. Akyüz, “Kara Kuvvetleri imamlığı iddiaları da gerçekten hiçbir alakam olmayan hususlar. Bana komplo, kumpas kurulduğunu düşünüyorum. İddia edilen toplantıya ilişkin benim hiçbir alakam yoktur. Toplantıya katıldığıma ilişkin somut delil yoktur ama ben nasıl oluyorsa gitmişim. Batıkent’te bir evden bahsedilmektedir, adresini bilmiyorum ve bunu kabul etmiyorum. Kendilerini kurtarmak için bu iddiaları dile getiren personelin bana iftira attığını düşünüyorum.” savunmasını yaptı.
Sanık Akyüz, Akıncı Üssünde park edilmiş aracında ele geçtiği iddia edilen, el yazısıyla kaleme alınmış “İl-ilçe belediye başkanı… Hiç canlı olmayacak. Belki de Başbakan da” şeklindeki notun da kendisine ait olmadığını öne sürdü.
“Ankara’da 3 ilçede müdahale yetkim var”
Davanın üçüncü duruşmasında, Akyüz’ün ardından sanıklardan eski 28. Mekanize Piyade Tugayı İkinci Tabur Komutanı Kurmay Yarbay Ertuğrul Terzi, savunmasını yaptı. Yurtta Sulh Konseyi üyeliğini reddeden Terzi, iddianamedeki suçlamalara dayanak olarak, sadece İstanbul’da ifade veren Yarbay Murat Yanık’ın sözlerinin bulunduğunu iddia etti.
Savcılıktaki ifadesinde “Genelkurmay Başkanlığında terör saldırısı olduğu gerekçesiyle desteğe gittikleri”ni söylediğini anımsatan Hakim Dik, “Sizin güvenlik göreviniz var mı?” diye sordu. Sanık Terzi, “Taburumun kolluk güçlerini destekleme yetkisi var. Ankara’da 3 ilçede müdahale yetkim var.” yanıtını verdi.
Mahkeme Başkanı Dik’in, 15 Temmuz’da “Türkiyem” adlı WhatsApp grubundan “Zırhlı araçların üzerine vatandaşın çıkmasına izin vermeyin. Çıkanı vurun, indirin.” mesajı yazıp yazmadığı sorusuna da sanık Terzi, WhatsApp grubunu kendisinin kurduğunu ancak 15 Temmuz günü hiçbir mesaj yazmadığını, sadece yazılanları okuduğunu savundu.
Odasında yapılan aramada Ankara şehir haritası, “Çakırsöğüt 4 tabur, bin asker” ibareli not ve sıkıyönetim atama kararlarının çıktığının belirtilmesi üzerine Terzi, Çakırsöğüt’e hiç gitmediğini, bölgeyi bilmediğini, yazılı notun kriminal incelemesi yapılarak, yazının kendisine ait olup olmadığını tespitini talep etti.
“Yanlışı yapanları yanlıştan döndürmek için…”
Davanın üçüncü gününde savunma yapan sanıklardan eski Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) Harekat Başkanlığı Kuvvet Geliştirme ve Teşkilat Daire Başkanı Tuğgeneral Erhan Caha da hakkındaki suçlamaları reddetti.
Darbe girişiminin ardından tutuklanan ve gözaltına alınınca ağladığı görüntüler ortaya çıkan ve ağabeyine “Yaptım bir hata. Allah affetsin” mesajı attığı tespit edilen Caha, iddianamede yer alan, Yurtta Sulh Konseyi üyesi olduğu ve darbe planı ile organizasyonların yapıldığı toplantılara aktif olarak katıldığı yönündeki iddianın gerçek dışı olduğunu öne sürdü.
Cuntacılar Ali Kalyoncu, Bilal Akyüz ve Mehmet Partigöç ile irtibatını ise doğrulayan Caha, söz konusu görüşmelerin olayların daha da büyümesini önlemeye yönelik olduğunu savunarak, “Bu görüşmeler, yanlışa ortak olunmaması gerektiği, birliklerin çıkartılmaması, halka zarar verilmemesi şeklinde, ana teması bu olan konuşmalardır. Bu yanlışı yapanları yanlıştan döndürmek için Ali Kalyoncu ile de Bilal ile de görüştüm.” dedi.
“Ürkütücü bir yüz ifadesiyle…”
Davanın dördüncü gününde, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın müşteki olarak verdiği ifadesinde, alıkonulduğu sırada, “Kapıdan çıktığımda tam teçhizatlı, kafasında çelik miğfer ve silahlı bir şekilde, ürkütücü bir yüz ifadesiyle karşıma çıkan asker dikkatimi çekti.” dediği sanık eski Kurmay Albay Fırat Alakuş hakim karşısına çıktı.
Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak’ın Genelkurmay Karargahı girişinde yere yatırılarak derdest edilmesi sırasında da olay yerinde olduğu görüntülerle tespit edilen Alakuş, hakkındaki iddiaları reddetti.
Alakuş, “Ben ve birliğim ÖKK tarafından tevdi edilen terör tehdidine karşı Genelkurmay Başkanlığının emniyeti için emir ve komuta içinde harekata iştirak etmiştir. Birliğimin ve benim tuzağa düşürüldüğüne inanıyorum. Ben ve birlik personelimin mağdur olduğunu düşünüyorum.” diye konuştu.
“Darbe123 bilgisayar şifrem”
Ev ve iş yerindeki aramada ele geçirilen belgelere ilişkin de açıklama yapan Alakuş, aramalarda “darbe123” yazılı küçük not kağıtları bulunduğunu kaydetti. Bunların bilgisayar şifreleri olduğunu öne süren Fırat Alakuş, “TSK subayı olarak darbeyle yatıp kalkmıyoruz. 1996’da bana ilk verilen telsiz kodu ‘darbe’ idi. ‘Akılda kalan hususları şifre yapın.’ denmişti. Ben de ‘darbe’ kelimesini klavyede de kolay yazıldığı için bilgisayar şifresi olarak seçtim.” şeklinde savunma yaptı.
Alakuş, Darbe teşebbüsü olduğundan, TRT’de darbe bildirisi okunduğu zaman haberdar olduğunu ileri sürdü. Mahkeme Başkanının, “Anladın da niye sabaha kadar durdunuz orada, darbe suç değil mi, karışmasaydın, tuzağa düşmeseydin?” sorusunu yöneltmesi üzerine Alakuş, “Bana verilen bir görev var, ondan geriye dönüş var mı? Darbe teşebbüsünü anladım, göreve devam ettim. Darbenin kim tarafından yapıldığını tam netleştiremedim” iddiasında bulundu.
Başkan Oğuz Dik’in, “Gülen için ne diyeceksin?” sorusu üzerine, sanık Alakuş gülerek, “Orada değildi, onu söyleyebilirim.” dedi. Alakuş’un gülümsemesine, şehit ve müşteki yakınları, “Tiyatro yapıyor katil.” diyerek tepki gösterdi.
“Genelkurmay Başkanını kurtardım”
Darbe girişiminde rehin alınan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ı Akıncı Üssü’ne götüren helikopterin pilotu, Kara Havacılık Komutanlığında görevli eski Yarbay Halil Gül, Yurtta Sulh Konseyi üyeleri arasında yer almadığını savundu.
Kara Havacılık Komutanlığında “Skorsky” tipi helikopterleri kullanan pilotlardan sorumlu olduğunu anlatan Gül, Yurtta Sulh Konseyi listesinde yer alanlarla darbe girişimi sırasında Marmaris ve çeşitli yerlerde bulunan pilotlarla irtibatının bulunmadığını ileri sürdü. Darbe girişimi sırasında kimseye emir vermediğini iddia eden Gül, darbe girişiminde bulunulduğunu anladığında ölüm tehdidi aldığını ve devam etmek zorunda olduğunu ileri sürdü.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın helikoptere getirildiğinde ellerinin bağlı olmadığını ve gözlerinin de açık olduğunu savunan Gül, “Genelkurmay Başkanının yanında Dişli vardı. Onun da elleri ve gözleri bağlı değildi. Yanlarında Özel Kuvvetler Komutanlığı personeli vardı. Helikoptere bindirdiler. Ben Genelkurmay Başkanını kurtardım. Ben hep emir komutanın onda olduğunu düşündüm.” dedi.
Gül, darbenin planlamasının yapıldığı toplantılara katıldığına yönelik iddiaları da reddetti.
“Ben bu görevi Semih Terzi’den aldım”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik Marmaris’teki suikast girişimini yöneten ve cuntacıların sözde atama listesinde “MİT Başkanı” olarak görevlendirilen eski Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş’in odasında, el yazısı ile yazılmış bazı notlara ulaşılmış, bu notlarda “89’da Fetullah Gülen’in Altunizade’ye götürdüler. Tğm.lık rütbelerini Gülen’e taktırdılar” ifadelerinin altında, GATA’da görevli bazı doktorların isimlerinin de yer aldığı görülmüştü.
Sönmezateş, davanın dördüncü gününde yaptığı savunmasında, “15 Temmuz’dan bugüne emir komuta zinciri içerisinde olduğuna inandırıldığım bir işin içerisinde yer aldım. Bana verilen emir neyse onu uyguladım. Bana verilen emir Cumhurbaşkanı’nın Marmaris’ten alındıktan sonra Ankara’ya kadar emniyetle getirilmesiydi. ‘Cumhurbaşkanını alma’ emrini Semih Terzi generalden aldım. Söylediğim her şey doğrudur. Ne yazık ki ölmüştür, keşke ölmeseydi de kendisine sorabilseydik. Semih Terzi’nin bu işte tepe başı olduğunu düşünmüyorum, onun da mutlaka bir üstü vardı, onun da emir aldığı birileri vardı. Ama tahmin ediyorum. Ben bu görevi Semih Terzi’den aldım.” savunmasını yaptı.
Mahkeme Başkanı Oğuz Dik’in, “Görevi almasaydın, gitmeseydin. Ne samimiyetin var Terzi ile?” sorusu üzerine Sönmezateş, “Benim Zekai Aksakallı, Yaşar Güler, Semih Terzi ve Özel Kuvvetler’de ismini veremeyeceğim insanlarla güvene dayalı yakın ilişkim var. Anladığınız anlamda istihbarat yapmıyoruz, farklı bir istihbarat yapıyoruz. Benim Cumhurbaşkanı ile ilgili aldığım hiçbir istihbarat yok, görev var. Ben, Cumhurbaşkanı’nın alınmasını kabul ettim.” dedi.
Sanık Sönmezateş, gizli tanıkların, itirafçıların etkin pişmanlıktan yararlanma beklentisi içinde kişiler hakkında iftiralarda bulunduklarını savunarak, şunları söyledi:
“Hakan Bıyık ve gizli tanıkların ifadelerine göre benim aynı anda İstanbul’da bir evde, Ankara’da 2-3 evde, bir pastanede ve bir villada bulunmam gerekiyor. İstanbul’da bazı savcılar, beni İstanbul’da bir evde gördüğünü söyleyen kişilerin beyanlarından vazgeçti. Toplantıya katıldığım iddia edilen villanın sağında, solunda, sokağında, caddesinde ne kadar kamera varsa görüntülerinin toplatılmasını, villada parmak izi araştırılması yapılmasını talep ediyorum. Bu gizli tanıklar bir beklenti içinde ama kusura bakmasınlar ben FETÖ’cü değilim, bu elbise benim üzerimde durmaz. Ben herhangi bir tarikat üyesi de değilim.”
Sönmezateş, Semin Terzi’nin “darbe yapacağız” kelimesini kullanmadığını iddia ederek, “Semih Terzi, bizdeki jargonla bir ihtilal hazırlığı yapıldığını, çarşamba günü itibarıyla ima etti. Emir komuta zinciri içerisinde, şu anda komutanlarımız bunu kabul etmiyorlar, böyle bir şey olmadığını ifade ediyorlar. Ama benim bildiğim, o günkü anlayışla Genelkurmay Birinci Başkanı ve sıralı komuta kademesinin bilgisiyle bir ihtilal yapıldığını düşündüm. Ben görevi kabul ediyorum, stratejik olarak onlar düşünür, ben bir askerim. Ben ‘darbeciyim’ demedim, darbeye katıldım, ihtilale katıldım.” ifadesini verdi.
Marmaris’te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kaldığı otele baskın yapan timin kendi timi olmadığını da ileri süren Sönmezateş, “Cumhurbaşkanımızın kıl payı kurtulduğu olaydaki asıl tim kim ya bu süreçte öğreneceğiz ya da tarihe bırakacağız.” ifadelerini kullandı.
İlhan Talu da iddiaları reddetti
Davanın beşinci günü, Genelkurmay Başkanlı Personel Başkanı İlhan Talu ve avukatının savunmasıyla tamamlandı. Darbe girişimi gecesi Genelkurmay Karargahındaki görüntüleri kameralara yansıyan İlhan Talu, hakkındaki suçlamaları reddetti.
Savcılık ifadesinde, kapıyı kilitleyip, odasında saklandığını anlatan ve darbeye katılmadığını öne süren Talu, görüntülerini kabul etmedi.
FETÖ ile mücadele ettiğini savunan, ancak darbenin erkene alınmasında önemli rolü olan eski general Talu, “Bir diziye bile karışan FETÖ’nin atama listesine nasıl yer aldığı” sorusuna cevap veremedi.
“Hayatımın boyunca paralel devlet yapılanması ile etkin mücadele ettim, 15 Temmuz darbe teşebbüsüne katılmadım” diyen İlhan Talu, sanıklardan eski Mehmet Partigöç’ü suçladı. Talu, “Partigöç’ün FETÖ/PDY üyesi olduğunu bildiğimden kalkışmanın FETÖ tarafından yapıldığını anladım. Huduti’ye, bunun bir FETÖ kalkışması olduğunu, Genelkurmay Karargahı’nın basıldığını, odamda beklediğimi, faaliyetin emir komuta zinciri dışında bir kalkışma olduğunu, gelen mesajların dikkate alınmaması gerektiğini söyledim.” diye konuştu.
Bir numaralı sanık terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen
Sincan Ceza İnfaz Kurumları’ndaki mahkeme salonunda 16 Haziran’a kadar görülecek dava, gelecek hafta sanık savunmalarıyla devam edecek.
Davanın bir numaralı sanığı FETÖ elebaşı Fethullah Gülen, Eski Cumhurbaşkanı Başyaveri Ali Yazıcı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar’ın eski emir subayı Levent Türkkan ve Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü görevlisi Muhammet Uslu da sanıklar arasında yer alıyor. Dosyada, 200 tutuklu, 9 tutuksuz sanık bulunurken, 12 sanık ise firari durumda.
Sanıklar, bir orgeneral, üç korgeneral, dört tümgeneral, 16 tuğgeneral, 3 tuğamiral, 26 albay, 27 yarbay, 37 binbaşı, 21 yüzbaşı, kalanlar ise daha alt rütbelerde görev yapan eski askerlerden oluşuyor.
Davada öğretmen, memur ve esnafın da aralarında bulunduğu 12 sivil sanık da yargılanıyor.
Sanıklar, “anayasayı ihlal”, “cebir ve şiddet kullanarak TBMM’yi ortadan kaldırmaya teşebbüs”, “cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs”, “silahlı terör örgütü yönetmek ve üyesi olmak” suçlarının yanı sıra darbe girişimi kapsamında Türkiye’de işlenen “Cumhurbaşkanına suikast”, “250 vatandaşı şehit etme”, “2 bin 735 vatandaşı öldürmeye teşebbüs” ve “üst düzey komutan ve devlet yöneticilerinin hürriyetini sınırlama” suçlarından da yargılanıyor.