TRABZON
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, “Türkiye’nin son 15 yılda elde ettiği istikrar ve demokratik gelişime paralel olarak bu türden kurumların gelişimi ve etkinliği noktasında büyük bir sıçrama gerçekleştirmiştir.” dedi.
Soylu, Kamu Denetçiliği Kurumu tarafından Yomra ilçesindeki bir otelde düzenlenen “Ombudsmanlık Dostane Çözümve Trabzon Uygulamaları Toplantısı“nda yaptığı konuşmada, Trabzon’un fethinin 556. yıl dönümünü tebrik etti.
Trabzon’un tarihin her döneminde önemli bir merkez olduğunu ve sürekli değer üreten, değer toplayan, medeniyet anlayışını geliştiren güzel bir şehir olduğunu belirten Soylu, “Trabzon’un fethi, bu şehrin Müslümanlıkla İslam’la tanışması, fetihten sonra gelen göçlerle bir zaman sonra İslam nüfusunun gayrimüslim nüfusu geçmesi, yine bu değer biriktirme esasına göre olmuştur yani Trabzon mevcut medeniyet aklının üzerine sürekli ilaveler yaparak bugünlere gelişmiştir ve bana göre Malazgirt Zaferi ile başlayan sürecin en önemli ve son halkasıdır. Malazgirt, İstanbul’un fethi ve Trabzon’un fethiyle Anadolu’nun Türk İslam medeniyeti ekseninde dönüşmesi tamamlanmıştır.” diye konuştu.
“Ombudsmanlık, hikayesinde esasen bu toprakların da izleri olan bir kurumdur”
Modernliğin, gelişmişliğin, demokrasinin en önemli göstergelerinden birinin toplumların kurum üretebilme ve onları işlevleştirebilme kabiliyeti olduğunun altını çizen Soylu, şöyle devam etti:
“Bir toplum ne kadar fazla kurum üretebiliyorsa, kamu otoritesinin gücünü ne ölçüde dengeleyebiliyor ve bunu milletle bir araya getirebiliyor ve tabana yayabiliyorsa, demokrasisi o ölçüde gelişmiş demektir. Bu kurumlar aslında toplumun sesi, tıpkı oy pusulası gibi güç kullanma araçlarından bir tanesidir. İşte bugün, yönetim noktasında olan insanlarız, yarın başkaları olacaktır. Bir karar alacağımız veya aldığımız zaman, bakıyorsunuz ki ilgili oda başkanları ziyaretimize geliyorlar, birtakım taleplerini ifade ediyorlar veya uygulamayı düşündüğünüz kanunun sizin düşünmediğiniz bir etkisini anlatıp hepimizi uyarıyorlar. Zaman zaman medya yoluyla gösterilerle açıklamalarla toplumun sadece genel siyasete ilişkin değil, olaylara ilişkin talep ve düşüncelerini ortaya koyuyorlar. Karar mekanizması olarak buna bir şekilde kulak vermek zorundayız yani toplum devletle, seçim sandığı dışında, mahkemelerin dışında, suç ve cezalar dışında bir iletişimi, bir etkileşimi bu kurumlar üzerinden gerçekleştirmiş oluyor.”
“Bizi darbe anayasalarına mahkum etmek istiyorlar”
Ombudsmanlığın hikayesinde esasen bu toprakların da izleri olan bir kurum olduğunu ifade eden Soylu, “İsveç Kralı Şarlman’ın Osmanlı ülkesine sığındığı süre zarfında ülke halkıyla kral arasında bir anlamda iletişimi sağlamak, toplumun taleplerini doğru aktarmak adına kurulmuş bir kurum. Tabii bu kurumun bize bu kadar geç gelmesinin, tekrar kendimize ait kurumla buluşmasının çok değişik sebepleri var.” açıklamasında bulundu.
“İşte ‘tam bitti, yepyeni bir süreci açtık.’ diyorduk 15 Temmuz’da bu akıl yine hortladı.” ifadesini kullanan Soylu, “15 Temmuz gecesi yayınlanan darbe bildirisini hatırlayın. O bildiride, kamuoyuna bir anayasa vaaz ediliyordu. 1961, 1982 anayasasını dayatmışlar, o gün için yıl olmuş 2016 hala bizi darbe anayasalarına mahkum etmek istiyorlar. Dolayısıyla demokrasiyi, milletin talebini, milletin kararını bu derece önemsemeyen, yok sayan bir anlayışın dönem dönem hakim olduğu bir ülkede, ombudsmanlık kurumunun bu kadar tekrar geç bu topraklarla buluşması elbette ki normaldir.” diye konuştu.
“Huzur, barış ve adalet ihraç etmiş bir milletiz”
Soylu, ombudsmanlığın sırf bu sebeplerle Türkiye için çok yeni sayılabilecek bir kurum gibi gözüktüğünü aktararak, şunları söyledi:
“Takdir edersiniz ki bir kurumun verimli çalışabilmesi için gerek organizasyon anlamında, gerekse toplumun farkındalığı anlamında bir zamana ihtiyaç var. Kıymetli dostumuz, Trabzon’un güzel insanı Sayın Şeref Malkoç beyefendi, arkadaşlarıyla birlikte çok isabetli bir adım olarak milletimizle buluşma toplantılarını düzenlemektedir. Şahsi kanaatim, çok olumlu neticeler alınacağı yönündedir. Şurası unutulmamalıdır ki ombudsmanlığı Türkiye’de yapmakla sözgelimi Portekiz’de yapmak arasında ciddi bir fark vardır.”
Türkiye’nin hem geçmişten gelen hem de coğrafyasının getirdiği ciddi kamusal maliyetleri, sorumlulukları olan bir ülke olduğunu belirten Soylu, “Dolayısıyla başka bir ülkedeki ombudsmanın iş yükü ile Türkiye’deki iş yükü elbette ki çok farklı olacaktır ancak bu bizim için yeni bir şey değildir. Biz, tarih boyunca ayakta kalması zor olan bu coğrafyada hem kendi medeniyetimizi geliştirmiş hem de etrafına huzur, barış ve adalet ihraç etmiş bir milletiz. Dolayısıyla diyebilirim ki ombudsmanlık gerçek anlamını, gerçek anlamda etkisini ancak yeniden bizim ülkemizde ortaya koyabilecektir.” diye konuştu.
“Bu bir soğuk savaş aklıdır”
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, il ve ilçe müftülüklerine resmi nikah kıyma yetkisi verilmesindeki amacın, resmi nikahı daha kolay ulaşılabilir hale getirmek olduğunu, düzenlemenin ne kadın hakları, ne Cumhuriyet değerleri ne laik değerler açısından hiçbir olumsuzluk taşımadığını belirterek, “Kızlarımızın küçük yaşta evlenmesinin önündeki en önemli engellerden bir tanesi AK Parti’nin ve hükümetimizin attığı bu adımdır.” dedi.
Soylu, Kamu Denetçiliği Kurumunca Yomra ilçesinde düzenlenen “Ombudsmanlık Dostane Çözüm ve Trabzon Uygulamaları Toplantısı”nda yaptığı konuşmada, İçişleri Bakanlığınca son zamanlarda vatandaşlarla devlet arasındaki ilişkileri, iş ve işlemleri rahatlatmaya dönük bir anlayış ortaya koyduklarını söyledi.
Özellikle, kısa bir süre önce Meclisten geçen Nüfus Kanunu’ndaki bazı değişikliklerin devrim niteliğinde olduğunu belirten Soylu, bu düzenlemeyle ilgili bilgiler verdi. Aynı düzenlemede yer alan müftülüklere nikah kıyma yetkisi verilmesine de değinen Soylu, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Yapmak istediğimiz açıktır, insanların resmi nikaha daha kolay ulaşabilmesini sağlayabilmek, devletin memuru, devletin kanununda belirtilen resmi nikahı kıyma işlemini genişletmektir. Burada ne kadın hakları ne Cumhuriyet ne de layık değerler açısından hiçbir olumsuz durum söz konusu değildir. Bu bir soğuk savaş aklıdır. Bu bir eski dünya düzeninin hükmüdür. Karşısındakini sürekli olarak mevcut sisteme tehdit mekanizması olarak algılamak esas itibarıyla insan haklarına aykırı, en incitici düşüncedir.”
Muhabir: Tuğba Yardımcı