KOCAELİ
Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen ve Anadolu Ajansı‘nın global iletişim ortağı olduğu Kartepe Zirvesi, ikinci gün oturumlarıyla sürüyor.
The Green Park Kartepe Otel’de gerçekleştirilen zirvede “Siyasal Açıdan Türkiye’de Darbeler” konulu özel oturuma, Sabahattin Zaim Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Şükrü Karatepe, Sabancı Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Fuat Keyman ve Medipol Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Atilla Yayla katıldı.
Karatepe, burada yaptığı konuşmada, iki tür darbeci olduğunu belirterek, bunlardan birinin kendini vesayet kurumu olarak görüp seçilmiş iktidarları yöneten ve yönlendiren ordular, diğerinin de Güney Amerika’daki gibi doğrudan darbe yapıp ülkeyi yöneten ordular olduğunu söyledi.
Karatepe, dünyanın her tarafındaki darbelerde dünyanın büyük güçlerinin bir tür parmağının olduğunu vurgulayarak, “Türkiye’de de hep öyle olmuştur. Bütün darbelerde Türkiye’nin bağlı bulunduğu veya politikalarını izlediği dış güçler hep bir tür izin vermiştir, hep onlar izin verdikten sonra olmuştur ama açık bir şekilde görüyoruz ki son darbe teşebbüsü böyle bir izin değildir. Bunu aşan bir şeydir. 15 Temmuz’daki darbe teşebbüsü dışarıdan organize edilmiş, biçimlenmiş, ayarlanmış ve dışarıdan idare edilmiş bir harekettir. Bu açık bir şekilde görülmektedir.” diye konuştu.
“Türk toplumu öğrenilmiş çaresizliği aştı”
Prof. Dr. Atilla Yayla da darbenin tanımını yaptı ve dünyadan örnekler vererek nedenleri üzerine değerlendirmelerde bulundu.
En vahim demokratik usul kural ihlalinin 15 Temmuz’da yaşandığını vurgulayan Yayla, “15 Temmuz vakası büyük bir vaka. Henüz tam manasıyla kavranabildiği kanaatinde değilim. ‘Şerden hayır doğar.’ sözünün 15 Temmuz’da tecelli ettiği kanaatindeyim. 15 Temmuz müthiş bir kalkışma hareketiydi. Belki Türkiye’nin karşılaştığı en sofistike, en organize darbe teşebbüsüydü fakat o darbe teşebbüsü geri püskürtüldü. Bu hayırlı bir vaka oldu ve Türkiye’de demokrasiyi güçlendirdi.” şeklinde konuştu.
Prof. Dr. Yayla, her ne kadar günlük olayların tartışmasının heyecanı içerisinde olan bitenler unutulsa da bu tür olayların etkilerini uzun vade içerisinde gösterdiklerine işaret ederek, şunları kaydetti:
“Türkiye toplumu öğrenilmiş çaresizliği bu şekilde aştı. Türkiye’de toplum ‘Darbeler olur, önlenemez, yapacak birşey yoktur’ diye düşünüyordu, darbelerin önlenebileceğini toplum gösterdi ve anladı. Türkiye’deki siyasetçiler de toplum diyalog kurulduğunda ve toplum seferber edildiğinde darbelerin önlenmesinin mümkün olduğunu gördü. Böylece müstakbel darbelerin maliyeti çok yükseldi ve bunun ülke demokrasisi açısından çok büyük bir kazanç olduğuna kuşku yok.”
“15 Temmuz; hem darbe hem işgal hem terör eylemidir”
Prof. Dr. Fuat Keyman da Türkiye’nin hafızasının demokrasi temelinde yürüyen bir hafıza olduğunu fakat diğer taraftan darbelerden postmodern darbelere ve e-muhtıralar bakımından Türkiye siyasal tarihinin bir darbeler tarihi olduğunu söyledi.
15 Temmuz’u önceki darbelerden ayıran noktanın darbe girişiminin işgal ve terörü aynı anda içermesi olduğunu vurgulayarak, “Benim görüşüme göre 15 Temmuz; hem darbe hem işgal hem terör eylemidir.” dedi.
Muhabir: Şahin Oktay