İSTANBUL – LALE BİLDİRİCİ
Unutulmaya yüz tutmuş mesleklerden biri olan örücülüğe yarım asrını veren, ünlü siyasetçi ve sanatçı birçok kişinin kıyafetlerini onaran örücü ustası 70 yaşındaki Seyfi Nazlı, kişiler için manevi değeri olan, dededen nineden kalma kıyafetleri kendi deyimiyle “iğneyle kuyu kazar gibi” örerek, sonraki nesillere bırakılmasının sevincini yaşıyor.
Tekstil sektöründeki yenilikler ve gelişmeler, örücülük mesleğini unutturmaya başladı. Mesleğin İstanbul’daki son temsilcileri ise işlerini ilk günkü heyecanla yapmayı sürdürüyor. Ustalar, manevi değeri bulunan elbiseleri, örtüleri adete ipek böceği gibi örerek eski haline getirmeye çalışıyor.
Pek çok ünlü sanatçı ve siyasetçinin kıyafetine dokunan örücü ustası Seyfi Nazlı, mesleğini ve işin inceliklerini AA muhabirine anlattı.
Kapalıçarşı’nın Örücüler Caddesi’ndeki iş yerinde, kumaş ve örgülerdeki yırtıkları, delikleri onararak, eski haline getirdiğini belirten Nazlı, kumaşta kopan ipleri birleştirerek, kumaşa yeniden hayat verdiğini söyledi.
Mesleği 51 yıldır ilk günkü merak ve heyecanla yaptığını ifade eden Nazlı, “Kadıköy’de elbise temizleme işinde çalışırken, örücülük yapmayı öğrendim. Örücülükte, bizim tabirimizle yaptığımız işlem, kaynatmadır. Nasıl kaynatıyoruz? Kumaşı birbirine yaklaştırıp, orayı dikiyoruz. Bunu kendi kendime öğrendim, ustam yok benim. İstanbul’da da şu an bu işi yapan 4-5 kişi var. Onlardan biri de benim.” dedi.
Seyfi Nazlı, bugüne kadar ünlü siyaset adamları, eski belediye başkanlarının yanı sıra İbrahim Tatlıses, Müslüm Gürses, Erol Evgin gibi birçok sanatçının kıyafetlerini örerek onardığını anlattı.
Mesleğin inceliklerini öğrendikten sonra müşterilerinden çok güzel geri dönüşler aldığını ve mesleğini sürdürdüğünü ifade eden Nazlı, mesleği ile arasında bir gönül bağı bulunduğunu dile getirdi.
“O kadar beğendi ki ‘sen örümcek misin” dedi
Tarihi ve eski kıyafetleri de onardığını belirten Nazlı, şunları kaydetti:
“Gelenlerin çoğu, ‘Bu benim babaannemden kalma’ diyor. Bir akrabasından kalmış miras örtüler ya da kıyafetler de geliyor. Onları da iğneyle kuyu kazar gibi örüyorum. Fransa’dan bir kişiye iş yaptım. Pantolonunu, ceketini ördüm bundan 17 yıl önce. Adam o kadar beğendi ki; ‘Sen örümcek misin? Yurt dışında da birçok örücü var, onlar böyle yapamıyor.’ dedi. Fransa’dan, İngiltere’den, Almanya’dan, İsviçre’den kıyafet getiriyorlar. ‘Olmaz’ denilen şeyleri yapardım. Müşteri dedi ki; ‘Nasıl yaptınız, öbürleri olmaz dediler.’ Elimi öperlerdi, ‘bu el öpülecek el’ derlerdi. Benlik bir şey değil, Allah’ın bir vergisi. Çayın taşıyla çayın kuşunu vuruyoruz.”
Nazlı, önceki yıllarda yırtılan kıyafetlerin yerine yenisinin alınamadığını anımsatarak, bugün bunun geçerli olmadığın anlattı.
Mesleğin yaşaması ve genç nesillere aktarılması için 3 kişiye mesleği öğrettiğini belirten Nazlı, “Örücülük kursu yok, usta-çırak şeklinde öğreniliyor. Ben bu işten geçindim. Anneme babama baktım. Onların duasını aldım. Bu işle geçindik, çocuklarımı okuttum, ev aldık, evlendik. Bazı insanlara da faydamız da oldu.” diye konuştu.