İSTANBUL
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, “Dünya birleşerek yönetilirken İslam coğrafyası böl ve yönet taktiği içerisinde acı çekmektedir. Dünyada son 30-40 yıldır yapılan savaşlara baktığımızda tamamı İslam coğrafyasında gerçekleşmektedir.” dedi.
Tüfenkci, 1. Uluslararası (ASSAM) İslam Birliği Kongresi’nin açılışında yaptığı konuşmada, Türkiye’nin sorumluluğunun sadece kendi vatandaşlarına karşı olmadığını söyledi.
Tüfenkci, “Biz bir yönüyle 300 milyonluk Türk dünyasına, bir yönüyle 1,7 milyarlık İslam alemine, bir yönüyle de 7 milyar insanın tamamına karşı sorumlulukları olan bir ülke ve milletiz.” dedi.
Bugünkü ülke sınırlarının dışında kalan, 100 yıldır ayrı olunan coğrafyalara giden kamu görevlilerini “Bir gün tekrar geleceğinizi biliyorduk” diye karşılayan, onlara gözyaşları içinde sarılan insanların görüldüğünü ifade eden Tüfenkci, şunları kaydetti:
“Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın her fırsatta söylediği gibi ‘Gönül coğrafyamızın genişliği de esasında bizim tarihimizden ve medeniyetimizden aldığımız güç ve ilhamdır.’ Özellikle İslam coğrafyası diye ifade ettiğimiz alanlar savaş alanı haline geldi. Terörün merkezleri haline getirilmeye çalışıldı. Terörün uygulandığı laboratuvarlar haline getirildi. Birileri adına savaş yürütüldüğü, terör estirildiği ülkeler konumuna getirildi. Baktığımız zaman esasında dünya birleşerek yönetilirken, İslam coğrafyası böl ve yönet taktiği içerisinde acı çekmektedir. Dünyada son 30-40 yıldır yapılan savaşlara baktığımızda tamamı İslam coğrafyasında gerçekleşmektedir.”
Tüfenkci, İslam’ın rahmet, barış ve kardeşlik dini olduğunu ancak bu kavramları ifade eden insanların kendilerini, birbirlerini öldürdüğünü söyledi.
Kongrede, birliğin, vahdetin üzerinde durulduğuna işaret eden Tüfenkci, “Esasında bir sürü teşkilatlarımız var. Netice itibarıyla hala biz birliktelikten bahsediyoruz. Bu noktada bizim bir kez daha düşünmemiz lazım. Niçin bu hale geldik?” diye konuştu.
“İslam ülkelerinin yatırımcıları diğer İslam ülkelerinde yatırım yapmıyor”
Bülent Tüfenkci, İslam ülkeleri arasındaki ticaretin çok zayıf olduğunu ifade ederek, “Dünya nüfusunun yüzde 22,5’ini oluşturan İslam ülkeleri dünya hasılasının yüzde 8,5’ini paylaşmaktadır. En zengin İslam ülkesi ile en fakir olanı arasında 200 kat civarında bir gelir dağılımı uçurumu bulunmaktadır. Hani bizler kardeştik, hani komşusu açken kendisi tok yatan bizden değildi? Bu gelir dağılımında niçin başka ülkeleri düşünmüyoruz? İslam ülkelerinin yatırımcıları diğer İslam ülkelerinde yatırım yapmıyorlar, gidip Batı’da, başka ülkelerde yatırım yapıyorlar, tıpkı ticareti birlikte yapmadıkları gibi… Niçin acaba? Bunun cevaplarını bulmak zorundayız.” şeklinde konuştu.
Dünyada, düşük gelirli ve yiyecek sıkıntısı çeken ülkeler olarak sınıflandırılan 70 ülkeden 33’ünün İslam coğrafyasında olduğunu belirten Tüfenkci, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bunun yanında gelişmekte olan ülkeler kategorisinde bulunan ama başlıca petrol ve gaz ihracatçısı olan 12 ülkenin 10’u da tezat teşkil edecek şekilde İslam coğrafyasında yer almaktadır. Bu da İslam ülkeleri arasında dayanışmanın geliştirilmesi ve dolayısıyla yoksullukla mücadeleye katkı sağlanması için daha yakın iş birliği ortamının oluşturulmasının önemini ortaya koymaktadır. İnşallah ASSAM’ın çalışmaları bu köprüyü kuracaktır. Dünya ticaretinin yapısına ekonomik birlikler açısından baktığımızda, İslam İşbirliği Teşkilatı ülkeleri ihracatçılarının yüzde 15’ini kendi aralarında, yüzde 85’ini ise örgüt dışında kalan diğer ülkelere gerçekleştirmektedir. APEC ve AB gibi teşkilat üyelerine baktığımızda ise ihracatlarının yüzde 65’ini birlik içindeki ülkelere gerçekleştirdiklerini görüyoruz. AB ihracatlarının yüzde 65’ini kendi arasında yapmakta, biz İslam ülkeleri ise yüzde 15’ini… İslam ülkeleri ithalatın yüzde 80’ini diğer ülkelerden ancak yüzde 20’sini İslam ülkelerinden gerçekleştirmektedir. APEC ve AB gibi teşkilat üyelerinin ise ithalatlarının yaklaşık yüzde 60’ını birlik içindeki ülkelerden gerçekleştirdiklerini görüyoruz.”
“Tarih ‘sivil direniş nedir?’ diye yazarsa…”
Gümrük ve Ticaret Bakanı Tüfenkci, İslam ülkelerinin dünya hasılasından, zenginliğinden, ticaretinden hak ettiği payı alamadığını belirterek, “Biz ekonomik anlamda ilişkileri geliştirmedikçe, halklar arasında ticareti, diyaloğu artırmadıkça ne kadar birlik kurarsak kuralım bunun işlerliği her zaman sorgulanacak.” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ifade ettiği gibi kendilerinin her zaman halka ve hakka dayandıklarını ifade eden Tüfenkci, bugünkü İslam dünyasında yönetimlerin kopukluklarında halk ve hak kavramının önemli olduğunu gördüklerini söyledi.
Tüfenkci, 15 Temmuz’daki darbe girişimini anımsatarak, şunları kaydetti:
“Bir liderin, istişarenin, halka, millete dayanmanın ne kadar önemli olduğunu 15 Temmuz’da Türkiye olarak gördük. Allah’a hamdolsun. Biz o sınavdan başarı ile çıktık. İleride tarih ‘Sivil direniş nedir?’ diye yazacaksa, işte o gün 15 Temmuz’da yaşananları yazacaktır. O gün bu millet tanka karşı da, topa karşı da, silaha karşı da göğsünü gere gere meydanlara çıktı, karşı koydu. Sivil halktan hiç kimse o hainlere karşı bir tek kurşun dahi kullanmadı. O nedenle ileride tarih ‘Sivil direniş nedir?’ diye yazarsa ’15 Temmuz’da Türk milletinin gösterdiği direniştir’ denilecektir. Bunun da tek temeli vardır. Liderine bağlı bir millet… O gün sadece AK Partililer meydana çıkmadı. Dolayısıyla millet ile istişare halinde, milletin sesine kulak vermenin ne demek olduğunu bir kez daha gördük. Cumhurbaşkanımız bize iki şeye kulak vereceksiniz diyor; bir halka, iki hakka… İki şeye kulak verirseniz, iki şeye hesap verirsiniz. Onun dışındaki hiçbir güce de AK Parti olarak hesap vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz inşallah.”
Amerika’daki Sarraf davası
Bülent Tüfenkci, İslam coğrafyasındaki ülkeleri bölerek, parçalayarak yönetmeye çalışan güçler olduğunu bildiklerini ifade ederek, şunları kaydetti:
“Kendileri her fırsatta birlikten dem vururken, terör örgütleri ve ekonomik saldırılar vasıtasıyla ülkeleri, coğrafyaları savunmasız bırakmaya çalışıyorlar. Biz 15 Temmuz’u başarıyla verdik, arkasından ekonomik saldırılar art arda gelmeye başladı. Allah’a hamdolsun ‘Türkiye bitti’ denildiği zaman biz çok güçlü şekilde büyümeleri yakaladık. Amerika’daki Sarraf davasına baktığımızda, onun da hukuki niteliğinden çok, emin olun hepsi siyasidir. Türkiye’yi, Türk milletini köşeye sıkıştırma davasıdır. Onun üzerinden Türkiye’ye ekonomik anlamda şantajlar yapma noktasında oluşturulan kumpas davalardır. Tıpkı 17-25 Aralık’ta 15 Temmuz FETÖ darbesinden önce yargı-emniyet darbesiyle Türkiye’yi köşeye sıkıştıranlar o gün onu başaramayınca, bugün farklı yerlerde bunun kumpası içerisindedir. Ne mesele İran ile ticarettir ne de bir başka meseledir. Bu dava hukukilikten çıkmış, siyasi bir mecraya doğru hızla gidiyor ama Türkiye, biz bir ve beraber olduğumuz sürece ne ekonomik ne de siyasi anlamda onların istedikleri gerçekleşmeyecek.”
Türkiye’nin yoluna devam etmesinin bu coğrafyadaki ümmetin, mazlumların, mahrumların umudu ve isteği olduğunu dile getiren Tüfenkci, Suriye’den Türkiye’ye gelen sığınmacılara ensar bilinci içerisinde kucak açtıklarını, bundan hiçbir anlamda siyasi rant beklemediklerini söyledi.
Tüfenkci, insan haklarından dem vuranların, İslam coğrafyasını insan haklarını ihlal ile suçlayanların, dönüp bu insanlık dramına karşı ne yaptıklarının hesabını vermeleri gerektiğini vurguladı.
Arakan’da yaşananlara karşı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye’nin sesini yükselttiğine işaret eden Tüfenkci, “Onun dışında hani medeni dünya, hani insan haklarını savunan dünya? Her birisi sus pus oldu. Bu mesele dile gelmesin diye olağanüstü gayret içerisinde oldu. Bizler birlik ve beraberlik içerisinde olmak zorundayız. Bu bütün İslam medeniyetine olan sorumluluğumuzdur.” dedi.
Muhabir: Elif Ferhan Yeşilyurt