İDLİB – Burak Karacaoğlu,Eşref Musa
Halep kuşatmasından tahliye edilerek Suriye‘nin Türkiye sınırındaki İdlib ilindeki kamplara sığınan siviller, kuşatma günlerinden kalan acı hatıralarına rağmen bir yıldır memleket hasretiyle yaşamlarına devam ediyor.
Beşşar Esed rejimi güçleri, geçen sene doğu Halep’teki yaklaşık 300 bin sivili 4 ay askeri kuşatmada tutmuştu. Suriye iç savaşının doğurduğu en büyük insani kriz haline gelen kuşatma, Türkiye’nin öncülüğünde 13 Aralık’ta ilan edilen ateşkesle son bulmuştu.
Ankara ve Moskova, yerel nüfusun tahliye edilmesi için anlaşmış, 15 Aralık’ta ilki gerçekleşen tahliyeler, 22 Aralık’ta sona ermişti.
45 bin civarındaki Halepli sivil, Türkiye sınırında muhaliflerin kontrolündeki İdlib ilindeki kamplara yerleştirilmişti.
Yerel yardım kuruluşlarının desteklediği Nur kampı sakinleri, tahliyelerin birinci yıl dönümünde AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.
Bin 100 sivili barındıran kamptaki Halepliler, geçimlerini, zeytin toplayarak, hamallık yaparak ve yardımlarla sağlıyor.
“Her şeye rağmen elhamdülillah”
Halep’ten tahliye edilen 4 çocuk annesi Um Yazan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kuşatma sırasında rejim güçlerinin düzenlediği saldırılarda bir oğlunu kaybettiğini, diğerinin de tutuklandığını ve kendisinden haber alamadığını söyledi.
Yazan, “Muhaliflerin Halep’i kaybedecekleri hiç aklımdan geçmezdi. Bir anda tahliye için yeşil otobüsler ortaya çıktı. İki çocuğum ve hasta eşimle Halep’ten çıktım. Her şeye rağmen elhamdülillah diyoruz.” ifadelerini kullandı.
Yazan, Halep’te başından geçenleri şöyle anlattı:
“Kuşatma altında, rejimin yağdırdığı her türlü bombanın altında yaşadım. 14 yaşındaki oğlum bombardımanda öldü. Diğerini esir aldılar. Onun da işkenceyle öldüğünü düşünüyorum. Yemeksiz kaldık. Çocuklar mamasız yaşadı.”
“Eşimi doğru düzgün defin edemedim”
Kamp’ta yaşayan diğer Halepli Rim el Sıkni de tahliyelere bir gün kala bombardımanda eşinin hayatını kaybettiğini söyledi.
Sıkni, “Eşimi doğru düzgün defnedemedim. Definde uçaklar saldırı düzenliyordu. O an ki duygularımı anlatamıyorum.” dedi.
“O an erkekler çaresizlikten, kahırdan ağladı”
Sıkni, tahliye günlerini şöyle anlattı:
“Tahliye edilecek insanlar Halep’in Meşhet mahallesinde toplandı. Küçük bir dairde sıkıştırdılar bizi. Yemeksiz, susuz saatlerce bekledik. Üzerimizde Esed’in uçakları ve karadan top atışları oluyordu. Tahliye olacak dediler. Geçiş kapısına gittik. Bir gece açıkta kaldık. İnsanlar beraberlerinde getirdikleri battaniyeleri kar yağışları nedeni ile yakmaya başladı. Çantadaki elbiseleri bile yaktılar. Otobüslere binme sırasında rejimin askeri geldi. Bu anı ölürüm, unutmam. Askerler ağızlarında sigaraları bize küfür etmeye başladılar. Kameralarla bizi fotoğrafladılar. O an erkekler çaresizlikten, kahırdan ağladı.”
Sıkni, “Halep’te bıraktığın en önemli şey neydi? sorusunu, “Halep’te en değerlimi, 3 kızımın babasını, o aziz insanı bıraktım.” şeklinde yanıtladı.
“Uyurken bile üzerimize bombalar yağardı”
Halep’ten tahliye edilen 11 yaşındaki İlaf, “Halep’te uzun süre bombardıman altında yaşadık. Uyurken bile üzerimize bombalar yağardı. Hiç okula gidemedik.” ifadelerini kullandı.
Nur kampında sığındıkları ilk günlerin “güzel” olduğunu söyleyen İlaf, “Sonra yardımlar kesildi. Bütün çocuklar soğuğu iliklerine kadar hissediyor.” şeklinde konuştu.
İlaf, kuşatma günlerine dair anılarını şöyle aktardı:
“Top atışı ile okulum yerle bir olmasına, okuldan birçok öğrenci ölmesine rağmen Halep’in günleri unutulmazdı. Bir gün Halep özgürleşirse tekrar dönmek istiyorum.”