İSTANBUL
Murat Hazinedar‘ın Beşiktaş Belediye Başkanlığı görevinden uzaklaştırılmasının ardından belediyeyi ziyaret eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bina önünde toplanan partililere seslendi.
Yaşananların ardından seslerinin çıkmayacağının sanıldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Hiç unutmasınlar, sesimiz daha gür, daha kararlı çıkacak. Bizi hiç kimse susturamaz. Biz hakkı, hukuku, adaleti savunuyoruz. İktidar sahiplerine sesleniyorum: Bizi kendi partileriniz gibi düşünmeyin. CHP avukat odalarında değil, savaş meydanlarında kurulan bir partidir.” diye konuştu.
“İşçinin alın terinin hakkını savunacağım”
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, emekli ve asgari ücretlilerin yapılan zamlarla “seslerinin kesileceğinin” sanıldığını savunarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sen sarayında oturuyorsun, her gün maliyet bir asgari işçilik, en az bir asgari işçilik. Oturuyorsun bir de diyorsun ki ‘Ya yüzüne, gözüne, dizine dursun kardeşim, 1600 lira para verdik.’ Senin yüzüne, gözüne, dizine dursun, sen sarayında oturuyorsun. İşçinin hakkını, alın terinin hakkını sonuna kadar savunacağım. Kimse bizi susturamaz. Yiğit olan susmaz, sonuna kadar mücadele eder, mücadele edeceğiz sonuna kadar.”
Türkiye’nin birçok derdi olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Belediyelerimizle uğraşıyorlar. Buradan, sesleniyorum, Beşiktaş’tan, İstanbul’dan sesleniyorum, bütün Türkiye duysun, bütün dünya duysun. 14 belediye başkanımızı alsan dahi, ne yaparsan yap İstanbul’u alacağız. İstanbul’a ihanet edenleri tek tek açıklayacağız.” dedi.
CHP’li başkanlara ayrımcılık uyarısı
Kılıçdaroğlu, Hakkari’ye asfaltı Beşiktaş Belediyesi’nin yaptığını da savunarak, şunları kaydetti:
“Sen 15 yıldır Hakkari’ye asfalt götürmedin. Beşiktaş Belediyesi Hakkari’ye götürdü. Çocukların tamamına kucak açtı, 15 yıldır sen çocuklara kucak açmadın. Gitti Beyefendi Hakkari’ye, ‘Size su getireceğim.’ diyor. Ya sen milletle dalga mı geçiyorsun, alay mı ediyorsun bu milletle. 15 yıldır su götüremedin. Eğer götürmeyeceksen haber ver, 14 belediye başkanımız Hakkari’ye su da götürecek.”
CHP’li belediye başkanlarını her kuruşun hesabını vermeleri konusunda uyardığına değinen Kılıçdaroğlu, bunun namus borçları olduğunu ifade etti. Oy versin, vermesin vatandaşlara ayrımcılık yapılmaması konusunda da belediye başkanlarını uyardığını anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Çünkü biz diğerlerinden farklıyız, çünkü biz CHP’yiz, çünkü biz halkın partisiyiz, çünkü biz ayrımcılık yapmayız, ayrımcılık bizim kitabımızda yoktur. Onların yaptığı gibi yapmayız. İhanet ettiler İstanbul’a. Hesap veriyorlar mı? Hayır. ‘Efendim çok yüksek binalar yapıldı İstanbul’da.’ E yıksana. Diyorsun, ‘Ben dünya lideriyim.’ Onaltıdokuz’u yıkamıyorsun. Bir binayı yıkamayan adam, bırakın dünya lideri olmayı o sarayda bile oturmaya layık değildir. İmara aykırıysa yıkacaksın kardeşim yıkacaksın. Yıkamıyorsun, yapamıyorsun, beceremiyorsun. Parayla bu milletin parasıyla hava basıyorsun millete. Fiyakanı sökeceğiz, hiç kimse endişe etmesin.”
“Gece yarısı hakimler değiştiriliyor”
“Bizi korkutuyorlar, hakimleriyle korkutacaklar bizi, savcılarıyla korkutacaklar bizi.” diyen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Şunu bütün Beşiktaşlılar, İstanbullular, bütün Türkiye’de yaşayan vatandaşlarım duysun: Eğer bir ülkede suçluyu hakim değil de siyasi otorite belirliyorsa, o ülkede adalet iflas etmiş demektir. Bugün geldiğimiz nokta budur. Gece yarısı hakimler değiştiriliyor, gece yarısı. Hakimler ve Savcılar Kurulu’na sesleniyorum, Hakimler ve Savcılar Kurulu’na… Eğer iradenizi saraya ipotek ettiyseniz, ‘Biz hakimiz.’ diye ortalıkta gezmeyin. İradenizi saraya emanet ettiyseniz ‘Biz savcıyız.’ diye ortada gezmeyin. Gece yarısı hakim değiştiriyorsanız siz hakim de değilsiniz, siz ancak ve ancak sarayın köleleri olarak tanımlanırsınız.”
Kılıçdaroğlu, kendilerinin hesap vermekten kaçmadıklarını, hesap vermeyi “namuslu bir görev” olarak kabul ettiklerini ifade etti.
Herkes gibi kendilerinin de hesap verdiklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, “Siyasetçi hesap vermeyi namuslu bir görev olarak kabul eder. Her kuruşun hesabını verir, her davranışının hesabını verir siyasetçi. Siyasetçi kaçmaz, hesap vermekten kaçınamaz.” dedi.
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne güveniyoruz”
Beşiktaş’la ilgili söylentilerin ve yazıların çıkmasının ardından da görevlendirmeler yaptıklarını anlatan Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Arkadaşları görevlendirdik. Evet geldiler, evet baktılar. Baktık, tamamına müdahale etmişler. Savcı inceliyor, İçişleri Bakanlığı müfettişleri inceliyor, Sayıştaycılar inceliyor. Hay hay incelesinler, biz de görelim, bakalım. Varsa bir şey, hep beraber hesap soralım ama bir şey yoksa ödüllendirelim. Bir şey yoksa namusuyla herkes görev yapıyorsa hiçbir sorunumuz yok. Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne güveniyoruz. Ama eğer hükümet devlet olmaya kalkarsa, o zaman devlet yara alır. Hükümet ayrı, devlet ayrıdır. Devlet bakidir, hükümet geçicidir. Hükümet, vatandaş seçer, 4 yıl, 5 yıl, 6 yıl neyse gelir görevini yapar ama devlet bakidir.”
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bugüne kadar çok sayıda hükümetin yönettiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, devlete saygı duymanın da görevleri olduğunun altını çizdi.
Devletin denetim elemanlarının gelip hesapları inceleyebileceğini de belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Şunu kabul ederim: Müfettiş gelmiştir, Sayıştay denetçisi gelmiştir, bir dosyayı istemiştir ama belediye başkanı dosyayı vermemiştir, açığa alırsın hiç itirazımız olmaz. Ama gelmiştir dosya istemiştir, ‘Buyur kardeşim hangi dosyayı istiyorsan, bütün dosyaları vereceğim sana.’ demişse yapacak hiçbir şey yoktur, oturursun, adam gibi dosyalara bakarsın, karar verirsin. Varsa yolsuzluk hep beraber üzerine gidelim. Yoksa yolsuzluk neyin üzerine gideceksiniz? Mal bildiriminde bulunmadan ötürü suçlanıyor Belediye Başkanımız. Sağlıklı değilmiş mal bildirimi.”
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, iddiaların savcılık tarafından incelediğini, tıpkı Ataşehir Belediye Başkanı gibi Beşiktaş Belediye Başkanı’nın da savcılığa gittiğini anlatarak, şunları söyledi:
“O da gitti savcılığa dedi ki ‘Buyurun gelin, benim, ailemin, yedi sülalemin mal varlığını inceleyin arkadaşlar.’ Buyurun bankalar emrinizde. Bizim evlerde çok şükür ayakkabı kutusu da yok, çok şükür bizim belediye başkanlarımızın Man adalarında kurulan şirketleri de yok. Bizim belediye başkanlarımız karaparayı da aklamıyorlar. Bütün bunlar niçin? ‘Ey Kılıçdaroğlu sen neden benim yakınlarımın Man adasında şirket kurduğunu açıkladın?’ Ben tüyü bitmemiş yetimin hakkını korumak zorunda değil miyim? Bu ülkede kadın vergi verir, yeni doğan çocuk vergi verir, esnaf vergi verir, çiftçi vergi verir, sanayici vergi verir, kalkacak ortalıkta gezeceksin, ‘Ben yerliyim, milliyim.’ diyeceksin, sonra Türkiye Cumhuriyeti’nde vergi ödememek için kaçacaksın vergi adalarında 1 sterlinlik şirket kuracaksın. Soruyorum, ’15 milyon dolarlık şirket hangi şirket?’ Tık yok. Bakın şu ana kadar tık yok. Niye tık yok? Niye yok? O da biliyor ki kendisi ve yakınları suçludur. O da biliyor.”