İSTANBUL
İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Abdallah Marouf Omar, İngiltere’nin Kudüs’le ilgili kucaklayıcı bir bakış açısı edinmediğini beliterek, “İngilizlerin Kudüs’teki vizyonu dışlayıcı bir vizyon olmuş, Müslümanları dışlıyor. Bu dışlayıcı vizyon miras olarak İsrail’e kaldı. Bugün de Kudüs’te çekilen acılar gösteriyor ki İngiltere’nin vizyonu, aynı dışlayıcılığı takınmış olan devlete miras olarak verilmiş. İnsanları kendi ülkelerinden, topraklarından atıyorlar.” dedi.
TRT World Research Center ve Bahçeşehir Üniversitesi Medeniyet Araştırmaları Merkezi (MEDAM) tarafından Conrad Otel’de düzenlenen, “100 Yıl Sonra: Cihan Harbi” uluslararası paneli kapsamında “I. Dünya Savaşı ve Sonrasında Filistin, Kudüs” başlıklı oturum yapıldı.
İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Tufan Buzpınar, 1798’de Mısır’ın Fransa tarafından işgaline ilk tepkiyi İngiltere’nin verdiğini, 18. yüzyılın sonu itibarıyla Osmanlı Devleti ve Ortadoğu’nun büyük devletlerin ilgi alanı haline geldiğini, 1830’larda İngiltere’nin ciddi şekilde bölgenin Yahudileriyle ilgilenmeye başladığını anlattı.
Yahudilerin Filistin’e göç ettirilmesi fikrinin 1840’ta gündeme geldiğini dile getiren Buzpınar, “Filistin ve Filistinliler yok sayılıyor ve Filistin boş, değerlendirilmeyen arazi olarak görülüyor. Bu anlayış Osmanlı Devleti’ne sunulduğunda 1879’da, ‘Bu senin söylediğin hükümet içinde hükümet anlamına gelir.’ deniliyor. Yani Osmanlı Devleti Abdülhamid’in ilk dönemde bile Filistin meselesinin özüyle karşılaşıyor.” diye konuştu.
Buzpınar, 1914’e gelindiğinde Filistin’e Yahudi göçünün farklı kategorilerde devam ettiğini belirterek, şunları söyledi:
“Osmanlı Devleti’nin kayıtlarınde Filistin’de 1914’te 39 bin ve 4 bin de kayıt dışı Yahudi’den söz ediliyor. Savaş yıllarında bunların bir kısmı savaş yıllarında ayrılmak durumunda kalıyor. İngilizlere yardım etmek için ayrılanlar var, kaçak girdiği için Osmanlı yakınlarını cezalandırır diye ayrılanlar var. Savaş sırasında sayı düşüyor. Aralık 1917’de Osmanlı Filistin ve Kudüs’ü kaybediyor. Osmanlı yönetimi bittikten sonra manda yönetimine geçtiğinde Filistin’deki Yahudi nüfusu yüzde 8,13. Manda yönetiminde bu sayı 1939’da 1 milyon 60 bin Arap nüfusa karşı 455 bin Yahudi olarak yüzde 30’a, 1946’da 1 milyon 310 bin Arap nüfusa karşı 509 bin Yahudi olarak yüzde 31’e çıkıyor. Artık İngiltere’nin emperyal çıkarları açısından, Hazreti İsa’nın yeryüzüne gelişi için ön şart olan Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması gerektiğine inananlar açısından nüfus da tamamlanıyor. Bizim bugüne kadarki literatürde daha çok öne çıkarılan, Osmanlı Devleti’nin Filistin meselesinin özünde Yahudiler ve Yahudilerin çabaları geliyor. Ben artık bunun çok doğru olmadığına inanıyorum. Filistin’e Yahudi göçüne Hristiyan inancı ve Hazreti İsa’yla bağlantılı olarak bölgenin şekillendirilmesi konusunda büyük destekler var.”
“İngiltere’nin dışlayıcı vizyonu miras olarak İsrail’e kaldı”
İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Omar, Osmanlı Devleti’nin 400 sene Kudüs’e hakim olduğunu hatırlatarak, “Osmanlı Kudüs’e girdiğinde Kudüslüler onları kollarını açarak karşıladı. Osmanlılar Müslüman dünyasında İstanbul’un fatihleri olarak anılıyor, Hazreti Muhammed’in bir hadisini yerine getirmiş bir millet diye tanınıyordu. 400 yıl boyunca Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanlar uyum içinde yaşadı. Osmanlı yönetimi dönemi Kudüs’te en hoşgörülü dönemlerden biriydi. Bütün bunlar gösteriyor ki Osmanlılar her zaman kucak açarak karşılandı ve Kudüslüler Osmanlı ile yakınlık kurdu.” diye konuştu.
İngiltere’nin Kudüs’ü almayı çok önemsediğini ve Kudüs’ün alınmasının İngiliz halkına bir Noel hediyesi olarak sunulduğunu anlatan Omar, “İngiltere’nin sahihci planı yıllar sonra ortaya çıkıyor. Sıkı yönetim kaldırılıp sivil bir yönetim geldikten sonra Yahudilere çeşitli imtiyazlar vermeye başlıyor.” dedi.
Omar, İngiltere’nin Kudüs’le ilgili kucaklayıcı bir bakış açısı edinmediğini beliterek, “İngilizlerin Kudüs’teki vizyonu dışlayıcı bir vizyon olmuş, Müslümanları dışlıyor. Bu dışlayıcı vizyon miras olarak İsrail’e kaldı. Bugün de Kudüs’te çekilen acılar gösteriyor ki İngiltere’nin vizyonu, aynı dışlayıcılığı takınmış olan devlete miras olarak verilmiş. İnsanları kendi ülkelerinden, topraklarından atıyorlar.” değerlendirmesinde bulundu.
Muhabir: Andaç Hongur, İsmail Özdemir, Kaan Bozdoğan