İSTANBUL – Aişe Hümeyra Bulovalı
Tezhip sanatçısı Naciye Subaşı, “Sanat, düşünebilen, gerçeği görebilen, toplumu anlayabilen insanların işidir. Sadece duygudan ibaret değildir. Bir düzen, ahenk ve disiplindir.” dedi.
Kubbealtı Nakışhanesi’nde 1980’li yılların başında, tezhip sanatının önde gelen isimlerinden olan Çiçek Derman’dan renk, desen ve kompozisyon üzerine eğitim alarak tezhibe başlayan Subaşı, daha sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından Topkapı Sarayı’nda açılan Nakışhane’de de Cahide Keskiner’le çalışmalarına devam etti.
Tezhip sanatına getirdiği yeniliklerle adından söz ettiren Subaşı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sanatı bir hobi olarak görmediğini belirterek, sanatın tutku ve hayat tarzı olduğunu söyledi.
Naciye Subaşı, tezhip sanatının kendisi için önemine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Sanat, düşünebilen, gerçeği görebilen, toplumu anlayabilen insanların işidir. Sadece duygudan ibaret değildir. Bir düzen, ahenk ve disiplindir. Onda fikrin, tefekkürün ve aklın bütün çilesi vardır. Sadece estetik bir obje ya da yetenek ve hayal gücünün kullanılması değildir. İnsanların kalplerinde coşku ve yaşama sevinci uyandıran, kendisini bulmasına yardımcı olan bir olgudur. Umudu, inancı, güzelliği, sevgiyi güçlendiren bir aydınlanmadır. Uzun yıllarımı verdiğim tezhip sanatı da benim için ruhi yolculuğumda yolumu aydınlatan bir ışık, bir meşale olmuştur diyebilirim.”
“Kur’an-ı Kerim’in ruhundan yansıyan estetik, kainatın yüreğinde hissedilir”
Yurt içinde ve dışında açtığı sergilerin yanı sıra, çok sayıda ödüle de layık görülen Subaşı, Dubai’de düzenlenen ve “Görsel Sanatlar Oscarları” olarak adlandırılan “Global Art Awards Yarışması”nda aldığı birincilik ödülüne ilişkin, “Dünyanın farklı ülkelerinden 800’den fazla adayın müracaat ettiği yarışmada finale kalmak ve nihayetinde birincilik ödülü almak, hamd olsun, hem sanatım hem ülkem hem de kendi adıma gurur verici.” diye konuştu.
Subaşı, birincilik ödülü alan eserinin çini desen tasarımı olduğunu dile getirerek, “Altın, mavi ve beyaz renklerin hakim olduğu bu çalışmada, mücevher tezhip tekniğiyle yapılan süslemeler, panoya zenginlik kattı. Aynı zamanda dairevi formda hazırlanan bu eser, dijital olarak da yarışmaya gönderilmişti.” ifadelerini kullandı.
Kendine has kabartma süsleme tekniği kullanan ve klasik tezhip üslubunu farklı yorumlayarak, özgün eserler hazırlayan sanatçı, şu bilgileri verdi:
“Tezhip, altın ve çeşitli renklerde boyalar yardımıyla uygulanan iki boyutlu bir süsleme sanatıdır. Ortaya koyduğum ve geliştirmeye çalıştığım ‘mücevher tezhip’ ise motiflere üçüncü boyutu getiren, her bir detayın tek tek kabartılarak ortaya çıkarıldığı bir bezeme biçimidir. Tezhibin içindeki bazı motiflere derinlik kazandırmak amacıyla yapılan üç boyutlu çalışmalardır. Kompozisyon içindeki motifin her bir detayı, kabartma tekniğiyle tek tek çalışılır. Klasik tezhip içindeki hacimsel alanı yüzde beşi geçmez. Kullanılan ögelerin üslup, teknik, motif ve renk bakımından belirli bir düzen ve ahenk içinde ifade edilmesi önemlidir.”
Sanatçı Subaşı, sanat ile hayatın iç içe olması gerektiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tabiatın her zerresinde estetik ve ahenk gizlidir. İnsan da kendi başına evrenin minyatür halidir. İnsanı en ulvi varlık olarak gören İslam, kendi sanatını insan merkezli olarak ortaya koymuş, ebedi bilgiye ulaşmada bir araç olarak görmüştür. Kur’an- Kerim’in ruhundan yansıyan estetik, kainatın yüreğinde hissedilir. İnsanı düşündürmeli, onu terbiye etmeli, bir bakıma insanı sonsuzluğa taşımalıdır.”
“Sanat insanın benliğini geliştirir, duygularını yüceltir”
Naciye Subaşı, sanatın aynı zamanda bir gönül işi olduğunu vurgulayarak, “Sanat, insan hayatıyla bütünleşen saygı, hoşgörü, güzellik, insan ve doğa sevgisidir, İyilik, güzellik, doğruluktur. Çünkü sanat, insanın benliğini geliştirir, duygularını yüceltir, eğitir, ruhunu esenliğe ve diriliğe kavuşturur.” dedi.
Her sanat dalının usta-çırak ilişkisi içinde öğrenilebileceğini kaydeden Subaşı, güzellik, aşk ve sanatın, birbirini var eden kavramlar olduğunu aktararak, “Güzelden maksat aşk. Aşkın dili ise sanattır. Atalarımız, ‘aşk olmayınca meşk olmaz’ demiştir. Aşk varsa meşk de vardır. İnsan eğer çok istediği bir şeyde azmederse, tutkusunu her daim diri tutarsa, samimiyet de varsa muhakkak elde eder istediğini.” görüşünü dile getirdi.