İSTANBUL – HATİCE ŞENSES
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Serdar Turhal, meme kanserinde, erken tanının önemine değinerek, “Meme kanseri ne denli erken dönemde saptanırsa şifa bulma ihtimali de o denli yüksek olmaktadır. Yine de genel olarak meme kanseri uzak bir bölgeye sıçradığı zaman istisnalar dışında şifa bulmayan bir hastalık olarak değerlendirilmelidir.” dedi.
Turhal, Dünya Kanser Günü dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, meme kanserinde, meme dokusundaki hücrelerin genetik yapısının bozulmasının yanında beslenme ve egzersiz alışkanlıkları gibi yaşam tarzıyla ilintili faktörlerin de etkili olduğunu söyledi.
Meme kanserinde en sık görülen belirtinin, meme dokusundan daha sert ve ağrılı olmayan bir kitlenin varlığı olduğunu dile getiren Turhal, çoğunlukla bu kitlenin normal dokularla olan sınırlarının da belirgin olmadığını aktardı.
Prof. Dr. Turhal, daha nadir görülen belirtiler arasında meme cilt dokusunda olan kızarıklık ya da portakal kabuğu görünümü, meme ucunda içeri çekiklik, meme ucundan akıntı ve ağrının sayılabileceğini anlatarak, şu bilgileri verdi:
“Meme kanserinde, ailevi risk dışında kilolu olmak, egzersiz yapmamak, düzenli alkol alımı, hiç çocuk doğurmamış olmak, hiç emzirmemek, uzun süreli hormonla yapılan doğum kontrol yöntemleri, menopoz sonrası hormon destek tedavileri risk grubunu oluşturur. Meme kanserinde kullanılan başlıca tedavi yöntemlerini cerrahi, ışın tedavisi (radyoterapi), kemoterapi, anti-hormon ilaçlar, hedefe yönelik bağışıklık sistemini değiştiren, damardan uygulanan ışın (radyasyon) yayan ilaç tedavileri olarak sıralayabiliriz. Kanser hücrelerinin genetik yapılarının daha iyi anlaşılmasıyla uygulanan tedavilerin daha doğru bir şekilde belirlenmesi günümüzde en çok gelişme gösteren alandır. Sağlık Bakanlığı’nın 2017’de yayınladığı 2014 yılı kanser istatistiklerine göre, meme kanseri kadınlarda en sık görülen kanserdir ve 2. sıradaki tiroid, 3. sıradaki kalın bağırsak ve 4. sıradaki rahim kanserlerinin toplamından fazla oranda görülmektedir. Her ne kadar rapor edilen vaka sayısı 8 binin altındaysa da gerçek rakamın bundan daha yüksek olduğu genel kabul görmektedir.”
“Düzenli sağlık kontrollerinin ihmal edilmemesi önemli”
Meme kanserinin, belirtilerinin farkında olunması ve şüphe duyularak ihmal edilmemesi halinde erkenden tespit edilebileceğini vurgulayan Turhal, “Düzenli sağlık kontrolleri ve doktorun tarama önerilerinin ihmal edilmemesi de önemlidir. Meme kanseri hücreleri başka sağlıklı çalışan organlara sıçrayarak onların görevlerini yerine getirmesine de engel olur, karaciğer, akciğer, böbrek yetmezliği gibi sorunlara yol açabilir ve buna yönelik tedavilere cevap vermemesi halinde hastanın ölümüne yol açabilir.” diye konuştu.
Prof. Dr. Turhal, meme kanserinde mortaliteyi etkileyen pek çok faktör olduğu için genel bir meme kanseri yaşam süresi rakamı vermenin yanıltıcı olabileceğini belirterek, şunları kaydetti:
“Meme kanseri ne denli erken dönemde saptanırsa şifa bulma ihtimali de o denli yüksek olmaktadır. Yine de genel olarak meme kanseri uzak bir bölgeye sıçradığı (dördünce evreye geldiği) zaman istisnalar dışında şifa bulmayan bir hastalık olarak değerlendirilmelidir. Bu hastalarda ortalama sağ kalım süresi 2-3 yıl arasındadır ve hastaların yaklaşık dörtte birinde 5 yılın üzerinde bir yaşam mümkün olmaktadır. İstatistik yetersizliklerle ilgili şüpheler olmakla birlikte Sağlık Bakanlığı verilerine göre, Türkiye’de genel kanser sıklığı oranları ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinden daha az görülmektedir. Genel bir kural olarak meme kanseri metastaz yapması halinde istisnai durumlar dışında şifa bulmaz ve bilahare hastanın ölümüne yol açar. Bu nedenle metastaz yapmış meme kanserinde temel amaç kanserin hastada yol açtığı sıkıntıları hafifletmek, bu sıkıntıları daha sonraki dönemlere ötelemek, mümkün olabildiğince hastanın hayat kalitesini bozmadan hayatını uzatmaktır.”
“Türkiye ilaçlara erişim noktasında iyi durumda”
Serdar Turhal, “Türkiye kanser ilaçlarına erken erişim konusunda kendi konumundaki ülkelere kıyasla göreceli olarak iyi durumdadır.” diyerek, ileri teknolojiyle üretilen ilaçların ülke bütçelerine getirdiği yükün halihazırda kişi başına geliri Türkiye’den çok daha yukarıda olan ülkeler dahil olmak üzere evrensel bir sorun olduğunu ve her ülkenin kendi imkanları çerçevesinde bu soruna çözümler bulmaya çalıştığını anlattı.
Kanser genom projelerinin peyderpey tamamlanmasıyla her geçen gün daha fazla oranda hastanın kanserinin genetik özelliklerini saptamanın ve buna yönelik önleyici ilaçlar geliştirilmenin artan bir ivmeyle mümkün olduğunu dile getiren Turhal, “Yenilikçi ilaçlar hastaların tümörünün gelişme yollarını saptayarak onları bloke etme özelliğiyle çalışmaktadır ve bu özellikleriyle de sağlıklı hücrelere daha az zarar vererek bu amaca ulaşmaktadır.” diyerek sözlerini tamamladı.