İSTANBUL
Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Tuzla Orhanlı Gişeler ve Mehmetçik Vakfı‘nda meydana gelen olaylarla ilgili dosyaların ayrılmasından sonra gişelerde bulunan 66 sanığın yargılandığı davada, müştekilerin ifadesinin alınmasına devam edildi.
İstanbul 28. Ağır Ceza Mahkemesi’nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmada ifade veren müşteki polis memuru Mehmet Yılmaz, 22.00 sıralarında WhatsApp grubundaki arkadaşlarının askerlerin köprüyü kapattığını söylediğini, gruptaki komiserinin “Herkes en yakın birimlere gitsin” emrinden sonra arabayla ilçe emniyete geçtiğini, bir saat sonra ekip araçlarına binerek çatışmalar olduğu anonsu nedeniyle Orhanlı Gişelere gittiklerini söyledi.
Müşteki Yılmaz, gişelerde askerlerin mevzilendiğini, kendilerinin de tırların arkasına geçtiğini ifade ederek, “Yanımızda duvar olmasına rağmen duvardan mermiler sekiyordu. Sabah 05.30 civarı müzakere yapılmaya başlandı, rütbeli bir asker yaralıydı, askerler ‘yaralımız var, alın’ diyorlardı. Teslim olmuyorlardı, ‘rütbelilerin izni olmadan teslim olmayız’ diyorlardı. Bayrak açarak teslim olmalarına ikna ettik. Daha sonra şahıslar teslim oldu.” dedi.
Müşteki Mustafa Küçük de kendilerine darbe girişimi olduğunun ve Orhanlı Gişelerinin trafiğe kapatılmasının söylendiğini, gişelerde bir grup askerin geldiğini gördüklerini, kafalarında miğfer bulunduğunu aktardı.
“Teslim olun”a ateşle karşılık
Polislerin “Teslim olun” sözünden sonra askerlerin ateş ettiğini, bir aracın arkasında siper aldığını, kendilerine yoğun şekilde ateş edildiğini dile getiren Küçük, çimenlik alana geçtiğini, arkadaşlarının vurulduğunu gördüğünü, daha sonra arkadaşlarıyla hastaneye gittiğini belirtti.
Bir diğer müşteki Mustafa Yıldız ise özel aracıyla ilçe emniyete geçtiğini, daha sonra çatışma olduğu için Orhanlı Gişelere gittiğini, kendilerine doğru yoğun ateş geldiğini, yanlarında da vatandaşların olduğunu dile getirerek, ‘’Askerlere yaklaşmaya başlayınca ateş daha da şiddetlendi. Arka tarafa geçtik. Onların olduğu otobüsün arkasında bir kepçenin geldiğini görünce yoğun şekilde ateş ettiler. Zaten kepçe operatörü arkadaş şehit oldu. Elinden yaralanan arkadaş silahını bana verdi. Silah sesleri kesilince ‘teslim olun’ diye bağırdılar. Bir vatandaş aracılığıyla bizim için ‘teslim olsun’ dediler, biz de ‘biz niye teslim oluyoruz, onlar bir hain kalkışma içindeler’ dedik. Vatandaşın silahsız olduğunu görünce kabul ettiler. Mülakat şeklinde devam etti, ‘yaralımız var’ dediler, sabaha karşı teslim oldular. Başlarındaki rütbeli vurulmuştu, sanırım mühimmatları da bitti, vatandaşları da gördüler, o yüzden galiba teslim oldular.’’ şeklinde konuştu.
Müşteki polis memuru Adnan Azak da ifadesinde, telsizde Orhanlı Gişelerinde çatışma olduğunu duyunca o tarafa geçtiğini, çatışma seslerinin çok yoğun olduğunu söyledi. Şehit ve yaralıların olduğunu duyduğunu, vatandaşlar yeşillik alanda askerlerin bulunduğunu söylediğini anlatan Azak, kendilerine ateş edildiğini, mermilerin duvardan sektiğini, sabaha doğru askerlerin ateşi kestiğini ve teslim olduklarını aktardı.
‘’Şov yapma lan diyenler vardı’’
Müşteki Selçuk Gölpunar, askerlere “teslim olun” dedikten sonra ateşin başladığını dile getirerek, “Görerek, bilerek, çok net atış yapıyorlardı. Daha çok sanki daha uzman biri atıyor gibiydi. Çatışma devam etti, Ozan Özen şehit oldu. En son teslim olacakları zaman da oradaydım, bütün öğrenciler Ceyhun üsteğmenden emir aldı. ‘Kimse teslim olmayacak, silahını teslim etmeyecek’ dedi. Kısa kollu askeri kıyafet vardı. Çocukları yönlendiriyordu. Bir çoğunun silahını ben boşalttım, kızların silahlarından ateş edilmemişti. Öğrenciler arasında çok atarlı tipler de vardı, vatandaş boyunlarına bayrak asarken ‘şov yapma ulan’ diyen vardı.” ifadelerini kullandı.
Bir diğer müşteki Abdullah Alkan da, televizyondan kalkışma olduğunu gördüğünü, darbe teşebbüsü olduğunu polislik tecrübesinden tahmin ettiğini, telefonlarına mesaj geldiğini ve görev yerine geçtiğini anlattı.
‘’Yüzlerce, binlerce kez ateş edildi’’
Alkan, silah seslerinin Orhanlı Gişelerden geldiğini duyduğunu, kendilerinin de o bölgeye geçtiğini belirterek, ‘’Bize ve vatandaşlara çok yoğun şekilde ateş edildi. Bizde sadece beylik tabancası vardı. Yerimizi tespit ettikleri an şiddetli şekilde ateş ediyorlardı, profesyonellerdi. Çok net şekilde çevremize yaylım ateşi ediliyordu. Yanımda çok ağır şekilde yaralananlar oldu. 3-4 saat bu şekilde devam etti. Ben yüzlerce ve binlerce kez bize ve vatandaşa ateş edildiğinden eminim.’’ dedi.
Polis memuru Erhan Koca da emniyet müdürünün telsiz anonsuyla talimat aldıklarını, gişelerin oradaki kavşağa geçtiklerini, yarım saat bir saat sonra Orhanlı Gişelerden çatışma sesleri geldiğini duyduğunu, 6 arkadaşıyla bu bölgeye geçtiklerini beyan etti. Üzerinde polis yeleği bulunduğunu, yeşil kamuflajlı kişilerin kendilerine ateş ettiğini dile getiren Koca, yoğun ateş altında kaldıklarını, vatandaşların kendilerine 5 kişinin vurulduğunu söylediğini anlattı.
Uzun süre çatışmada kaldıklarını bildiren müşteki Koca, seri şekilde bir araca ateş edildiğini, aracın bariyerlere çarptığını aktardı. Ateş yoğunluğunu üzerlerine çektiklerini ve araçtaki naaşın vatandaşlar tarafından alındığını belirten Koca, ikinci ateşte vurulduğunu, başka arkadaşlarının da yaralandığını ve hastaneye tedaviye gönderildiğini söyledi.
Tanık Selami Göktürk, Sabiha Gökçen Havalimanı işgal davasında müebbet hapis cezasına çarptırıldığını, olay günü tank nişancısı olarak görev yaptığını belirterek, “Aracın içinden silah atışı olmadı. Silah sesiyle bariyerlere çarptık. Arabanın içinden herhangi bir şekilde ateş edilmedi. Ben silahımı çıkarmadım, üzerimde 2 yelek vardı. Yanımdaki polis memurunun vurulduğunu yanımdaki polis ‘Ozan gitti’ deyince anladım.’’ şeklinde savunma yaptı.
‘’Tekbir getirdiğim için vuruldum’’
Duruşma salonuna, olay günü yazlık evlerine gittiklerini, haberlerde köprülerin askerler tarafından kapatıldığını gördüğünü ifade ederek, şunları söyledi:
’Annemle beraber vatanımız için kendi aracımızla yola çıktık. Sabiha Gökçen Havalimanı’na gitmeyi düşünüyordum. Orhanlı tabelasını görünce oraya geçmeye başladım. Ateş edilince araçların oraya sığındım. 01.28’de vuruldum. İlk kurşun ayağımı sıyırdı, ikinci kurşun sağ göğsüme geldi. Babamı aradım helallik istedim, bu yüzden vurulduğum saati biliyorum. Tekbir getirdiğim için vuruldum. Belden aşağı uzuvlarımda hiçbir hareket yoktur. Hedef gözeterek ateş açtıklarını düşünüyorum. Beni araca bindirdiler ve hastaneye götürüldüm. Sanık Hasan Durak’ın ’65 kişi masumdur’ ifadesini cahilliğine vuruyorum. Ölen hainleri şehit olarak görenler haindir. Hepsinden maddi ve manevi tazminat talep ediyorum.’’
Sanık ve sanık avukatlarından soru kabul etmediğini söyleyen Tolun, suçluların cezalarını çekmesini istedi.
Kepçe operatörü şehit Yalçın Aranlı’nın eşi müşteki Asalet Aran da, eşinin olayları görünce dışarı çıktığını dile getirerek, “Saat 03.30-04.00 gibi eşimin şehit edildiğini biliyorum. Eşim gittiği an ateş ediliyor. Bir kurşun kafasına bir kurşun koluna isabet etmiş, 48 tane de kepçeye isabet etmiş. Herkesten şikayetçiyim.’’ dedi. Bir müştekinin olay yerinde olan ve ateş eden 3 askeri kız öğrenciyi teşhis etmesi üzerine, öğrenci olan sanıklar, müştekiye soru sormak istedi.
Bu sırada bir sanık avukatı, müştekiye tepki gösterdi. Mahkeme başkanı da duruşmanın düzenini bozduğu gerekçesiyle avukatı salondan çıkarttı.
Diğer söz alan müştekiler de, sanıklardan şikayetçi olduklarını söyledi.
Duruşma, yarına ertelendi.