ANKARA – BEHLÜL ÇETİNKAYA
Sovyetler Birliği’nin Afganistan işgalinin sona ermesinin üzerinden 29 yıl geçmesine rağmen Afganistan’da istikrar sağlanamazken, uzmanlar ülkedeki istikrarsızlığın başka olumsuzluklara yol açtığına dikkati çekiyor.
Uzmanlar, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’dan çekilmesinin üzerinden geçen 29 yılı AA muhabirine değerlendirdi.
Kapadokya Üniversitesi Rektörü ve Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü eski öğretim üyesi Prof. Dr. Hasan Ali Karasar, Afganistan’daki istikrarsızlığın arkasında üçüncü ülkelerin etkisinin olduğunu söyledi.
Rusya ve Orta Asya çalışmaları ile bilinen Karasar, Sovyet işgaline karşı direnen mücahitlerin zamanla fraksiyonlara ayrıldığını ve silah desteği almak için başka ülkelerle özel ilişkiler kurduğunu kaydetti.
Karasar, “Mesela kuzeydeki Tacikler, Sovyetler’in ardından Rusya’yla ve Fransa’yla ilişkiler kurdu. Direniş gruplarının bir ülkeyle özel ilişki kurarak silah alması gerekiyordu. Silah alınca da o ülkenin bakış açısı ve menfaatleri işin içine giriyor. Böylece Afganistan, bazı meşhur stratejistlerin dediği gibi, bir satranç tahtasına döndü.” dedi.
Afganistan dünyaya istikrarsızlık ihraç edebilir
Bölge dışı güçlerin, menfaatleri doğrultusunda kendi oyuncularını ortaya sürüp kendisine yakın grupları desteklediğini ifade eden Karasar, Afganistan’daki istikrarsızlığın bölge ülkelerini de etkilediğine değindi.
Karasar, Pakistan’ın işgal ve devamında gelen süreçte sığınmacı yükünü sırtladığını kaydetti.
Afganistan’da sağlanamayan istikrarın sadece Orta Asya ve Güney Asya’da değil dünyada istikrarsızlığa sebep olacağını ifade eden Karasar, “Suriye’de de görüyoruz. Afganistan, uluslararası çatışmalara savaşçı ihraç eden bir ülke haline geldi. Suriye’de birçok gönüllü savaşçı bulunuyor. Afganistan, dünyaya istikrarsızlık ihraç etmesi muhtemel bir ülke görünümü çiziyor.” diye konuştu.
“ülkenin demografik yapısı değişti”
Afganistanlı gazeteci yazar Esedullah Oğuz da Afganistan işgalinin toplumsal tahribata neden olduğunu belirtti.
Oğuz, işgalin Afgan halkının toplumsal yapısını bozduğunu kaydederek “Milyonlarca insan bulundukları yerleri terk ettiği için ülkenin demografik yapısı değişti. Bazı köylerin ve kasabaların nüfusları değişti. Eskiden bir bölgede çoğunluk olan bir etnik grup orada azınlığa düştü.” ifadesini kullandı.
İşgalin ardından yerinden edilenlerin bugün hala kamplarda yaşadığına değinen Oğuz, Pakistan’da mülteci kamplarında yetişen 3. nesil Afgan çocuklarının, kendi kültürlerini tanımadan, Pakistan kültürü ile büyüdüğünü aktardı.
“Afganistan terör ve uyuşturucu yuvası haline geldi”
Oğuz, işgalin Afganistan halkını aşırı derecede siyasallaştırdığını ve El Kaide ve Taliban’ın ortaya çıkmasına zemin hazırladığını söyleyerek “Ülke, çeşitli savaş lordları, komutanlar ve hükümet arasında nüfuz alanlarına bölündüğü ve merkezi yönetim tamamen zayıfladığı için Afganistan terör ve uyuşturucu yuvası haline geldi.” dedi.
SETA araştırmacısı Dr. Merve Seren de Sovyetler’in Batı karşısında nüfuz alanını genişletmek ve çeşitli siyasi sebeplerle Afganistan’a girdiğini hatırlatarak ülkede esas kırılmanın Sovyetler’in çekilmesinden sonra yaşandığını kaydetti.
Sovyetler Birliği ile iş birliği yapanların önemli pozisyonlara geldiği Afganistan’da rejimin, işgalin ardından 4 yıl daha ayakta kaldığını söyleyen Seren, daha sonra ülkenin etnik temelli ayrışmaya kaydığını vurguladı.
Afganistan işgali
Sovyet ordusunun, 1979’un son günlerinde başlayan işgali yaklaşık 10 yıl sürdü.
İşgal ve direniş nedeniyle 700 bin ila 2 milyon sivilin hayatını kaybettiği ve 3 milyon civarında kişinin sakatlandığı tahmin ediliyor.
Sayıları 2 milyonu bulan Afgan ülke içinde, yaklaşık 5 milyon Afgan ise özellikle komşu Pakistan’da olmak üzere mülteci konumuna düştü.