ANKARA – Merve Özlem Çakır
Doğal ortamında görüntülenmesi çok zor olan “hamsi” Karadeniz sularında ilk defa Sualtı Görüntüleme Yönetmeni ve Türkiye Sualtı Sporları Federasyonu Çevre Kurulu Başkanı Tahsin Ceylan‘ın objektifine yansıdı.
Karadeniz kültüründe önemli yer tutan hamsinin avlanmasına ve doğal ortamına tanıklık eden Ceylan, bu canlı türünü Karadeniz sularında ilk defa fotoğrafladı.
Konuya ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Ceylan, hamsinin denizlerde zemine veya yüzeye bağlı olmaksızın hareket edebilen (Pelajik) bir canlı türü olduğunu söyledi.
Ceylan, hamsinin aslında Karadeniz kökenli olmadığını, ancak Türkiye’de tüketilen balıkların yüzde 73’ünü hamsinin oluşturduğunu dile getirerek, bu türün mutlaka korunması gerektiğini vurguladı.
Hamsinin, mikroskobik büyüklükte, hareket yetenekleri zayıf, dalga ve akıntılarla hareket edebilen canlılarla (plankton) beslendiğini belirten Ceylan, “Besin neredeyse, hamsi de oraya gider. Hamsinin nerede olduğunun tespiti son derece güçtür, bu nedenle görüntülenmesi de çok zordur.” dedi.
Ceylan, bu besinlerin çevresel kirliliğe duyarlı olduğuna işaret ederek, “Karadeniz kıyılarında HES ve otoyol benzeri yapılanmalarla bozulan ekosistem ile kıyısal alanlardaki evsel ve endüstriyel kirlilik hamsinin besini üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor. Değişen iklimsel koşullar da hamsinin yaşam alanının belirlenmesinde son derece önem arz ediyor. Bu sene hamsinin kıyılarımızda az bulunmasının nedenlerinden biri ısıya duyarlı olmasıdır. Hamsi, kışın Karadeniz’deki soğumaya bağlı olarak hareket ediyor. Su ısısının yüksek olması durumunda balık Türkiye kıyılarına uğramadan Gürcistan’a geçiyor.” diye konuştu.
“Risk alarak ağın içine girdim”
Hamsiyi Karadeniz’deki doğal ortamında görüntüleme serüvenini anlatan Ceylan, meslektaşları Murat Kulakaç ve Hakan Yıldız ile oldukça zor koşullarda sabaha karşı hamsinin ağlarla avlanmasına tanıklık ettiklerini söyledi.
Rize’nin Pazar ilçesinin 30 mil açığındaki bir balıkçı teknesinin avlanması sırasında özel ekipmanları ile beraber çekimleri gerçekleştirdiklerini dile getiren Ceylan, “Balıkların o yaşam mücadelesini yakalayabilmek için risk alarak ağın içine girdim. Tam ağın ağzı kapanırken, dalış arkadaşım Kulakaç’ın yardımı ile ağın dışına çıkabildim. Bu risklere rağmen, hamsinin ağlarla mücadelesini arşivleyebilmek çok önemliydi.” ifadelerini kullandı.
Doğal hayata saygı göstermenin önemine değinen Ceylan, “Biz onların yaşamlarına saygı gösterip koruyabildiğimiz sürece onlar da varlıklarını sürdürürler. Bazılarının ‘bize küstü gitti’ gibi sözlerine benim cevabım, ‘O zaman küstürmeseydiniz.’ Vatandaşların bu konuda bilim insanlarımıza inanması ve dediklerini yapması gerekiyor.” dedi.
Ceylan, Türkiye’de denizlerde koruma alanlarının oluşturulması ve çevresel atıklara karşı arıtma tesislerinin ivedilikle kurulması gerektiğini belirtti.
“Hamsi kondisyon kaybediyor”
ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Cemal Gücü ise hamsinin kimi zaman bol kimi zaman az olmasının sebeplerini anlattı.
Avlanan hamsi miktarındaki düzensizliklerin iklimsel nedenlerden de kaynaklandığını vurgulayan Gücü, “Hamsinin göç yollarını ve avcılığın en yoğun olarak yapılabildiği kışlama alanlarını değiştirmesi hamsi varlığını etkiliyor.” şeklinde konuştu.
Gücü, şunları kaydetti:
“Tuna önlerinde yumurta attığı öne sürülen hamsi, kışın o bölgenin sıcaklığının dayanabilecekleri eşik değerin altına düşmesinin ardından Ukrayna, Romanya, Bulgaristan sahillerini takiben Anadolu kıyılarına ulaşır. Ancak Karadeniz’in kuzeyiyle güneyi arasındaki ısı farkının az olduğu yıllarda hamsi bol olsa da Türkiye kıyılarına hiç uğramadan kuzeyde Kırım önlerinde ya da Gürcistan kıyılarında kışlayarak burada av verdikleri bilinmektedir. İşin daha da ilginç tarafı, son 10 senelik dönemde gördük ki yaz döneminde bizim kıyılarımızdaki besin ve sıcaklık hamsi için kuzeydekinden daha önemli. Bu da avladığımız stokun önemli bir bölümünün bilindiği üzere yazı kuzeyde Tuna havzasında değil, güney Karadeniz’de geçirdiğini gösteriyor. Bu açıdan bakıldığında Türkiye kıyılarının üretkenliği de hamsi stokunun verimliliği açısından önem kazanıyor. İşte bu noktada neredeyse Karadeniz’e dökülen her dere ve çayın üzerine kurulan HES’lerin etkisi önem kazanıyor. Nehirlerin getirdiği besinlerin denize ulaşmasına engel olan HES’ler özellikle yavru hamsilerin gelişmesini de olumsuz yönde etkiliyor.”