HAKKARİ
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş ve Başbakan Başdanışmanı Adnan İnanç, beraberlerindeki heyetle, cuma namazının ardından Hakkari Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Pakiş’i ziyaret etti.
Erbaş ve beraberindekiler daha sonra Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu İl Müdürlüğüne geçti.
Ali Erbaş, burada “Gençlik Buluşmaları” kapsamında düzenlenen programda yaptığı konuşmada, çok önem verdikleri gençlerin en doğru şekilde yetiştirilmeleri gerektiğini söyledi.
Üniversite öğrencilerine en kolay hizmet edilebilecek yerin yurtlar olduğunu belirten Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığında Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü olarak görev yaptığı dönemde Kredi Yurtlar Kurumunun o zamanki genel müdürünü aradığını ve kendisine her yurtta bir Kur’an öğretim sınıfı teklif ettiğini anlattı. Belli süreçlerden sonra anlaşmaya varıldığını ve iki kurum arasında protokol imzalandığını ifade eden Erbaş, “O gün bugündür öyle zannediyorum ki binlerce kardeşimiz o kurslarda Kur’an-ı Kerim’i öğrendi.” dedi.
Erbaş, gençliğin, geleceğin emanet edileceği en önemli varlık ve büyük bir nimet olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“Üniversitelerde 7 milyona yakın öğrencimiz var açık öğretimle birlikte. Üniversite öncesi 18 milyon öğrencimiz var. Gençlerimizde heyecan var, enerji var, ideal var. Yaşlı insanlar geriye dönüp baktıklarında hep gençliklerine özlem duyarlar. Bu bize gençliğimizin kıymetini bilme dersini veriyor. Aşk ve heyecan olmadan hiçbir şey olmaz. Aşk ve heyecana samimiyeti de kattığınız zaman başarıyı elde etmemek mümkün değildir. Aşk, heyecan, samimiyet, bilgi. Bunları birbiriyle yoğurmamız gerekir. İşte o zaman kaliteli insan, nitelikli insan potansiyelimiz artacaktır. Bunun da elde edileceği en önemli yerlerden birisi, hatta birincisi üniversitedir. Onun için sadece dersleri dinleyerek değil ders dışı zamanlarda da hocalarınızla bir araya gelip bilgi birikiminizi geliştirme noktasında onlardan istifade edin.”
“Gençliğimizin kıymetini bilmemiz lazım”
Erbaş, “Peygamber efendimiz buyuruyor ki kıyamet gününde bir kul şu 5 şeyden sorguya çekilmeden bir tarafa adım atamaz. Ömrünü nerede ve nasıl tükettiği, birinci madde bu. İkincisi yine gençlikle alakalı. Gençliğini nerede ve nasıl geçirdin.” ifadesini kullandı.
Yasin suresinin Kur’an’ın kalbi olduğunu dile getiren Erbaş, “Orada bir ayeti kerime var. Rabbimiz buyuruyor ki hesap sorulduğu gün biz ağızları mühürleriz. Elleri konuştururuz, ayaklar da şahitlik eder yaptıklarına. Kim ne yapmışsa bunlar o gün bize sorulacaktır. Onun için gençliğimizin kıymetini bilmemiz lazım.” diye konuştu.
Erbaş, peygamberlerin öne çıkan özelliklerine işaret ederek, şunları söyledi:
“Mute kahramanları diyoruz ya. Aslında orada 3 bin kişi var Mute’de. Başlarında 3 komutan var. Cafer Bin Ebi Talib, Hz. Ali’nin ağabeyi, Zeyd Bin Harise, Abdullah Bin Revaha. Üçü de Mute’de şehit oldu. Sancağı biri ötekine, öteki ötekine verdi ve sancağı yere düşürmeden savaşı kazandılar. Niye Mute’ye gitti bu gençler? Orada Müslümanlar vardı da o Müslümanları zulümden kurtarmak için değil, orada zulme uğrayan insanlar vardı, o insanları zulümden kurtarmak için gittiler. İslam tarihinde bu metod hep uygulanmıştır. Onun için gönüller fethedilmiştir. Cennet kılıçların gölgesi altındadır Hadis-i Şerif’ini nasıl yorumlayacağız? Yani hem kılıç var hem cennet var. Diyorlar ya İslam kılıçla yayıldı. Evet kılıçla yayıldı. Bu kılıç kime karşı kalktı? Zalime karşı kalktı. İşte zalime karşı kalkan kılıcın gölgesindedir cennet. “
“Teröristler çoluk çocuk demeden öldürüyorlar”
Zeytin Dalı Harekatı’na değinen Erbaş, “Şimdi bizim ordumuz sınır ötesinde harekatlar yapıyor. Neden? Çünkü zulüm var orada. Teröristler zulüm yapıyorlar. Çoluk çocuk demeden, masum insan demeden öldürüyorlar. Terörist, bazen bakıyorsunuz onun başında İslam kelimesini de görüyorsunuz ama bir camiye giriyor, caminin içinde namaz kılarken insanları öldürüyor. Nasıl Müslüman bunlar, caminin içinde namaz kılan insanları öldüren Müslüman olabilir mi? Olamaz. Öbür taraftan bakıyorsunuz başka yerlerde, başka isimlerde terör örgütleri masum insanları öldürüyor.” dedi.
Erbaş, her Müslümanın ilmihal derecesinde fıkıh bilgisine sahip olması gerektiğini vurgulayarak, “Bakın orada savaş hukukuna. Bir yerde savaşa katıldığınızda orada elinde silah olmayan insana dokunmayacaksınız, mabetlere dokunmayacaksınız, hangi dinin mabedi olursa olsun. Yaşlılara dokunmayacaksınız, kadınlara dokunmayacaksınız, çocuklara dokunmayacaksınız, ağaçlara, yeşile, hayvanlara dokunmayacaksınız. İşte İslam’ın savaş hukuku budur. Kime dokunacaksınız? Size kurşun atana, sizin üzerinize gelip sizinle savaş edenlere. Onlara dokunacaksınız. Savaşta dahi merhametimizi, şefkatimizi muhafaza etmemiz gerekiyor. Bugün de elhamdülillah bizim askerlerimiz, bu medeniyetin çocukları, buna dikkat ediyor, dikkat ettiklerini de şu anda görüyoruz.” diye konuştu.
Erbaş, ailenin, çocukların büyümesi ve karakterlerinin oluşması üzerindeki etkisine değinirken de insan karakterinin yüzde 63’nün 7 yaşından önce şekillendiğine dikkati çekti.
“Bilgiye sahip olanlar dünyayı yönetir”
“Peygamber efendimizin hayatını okuyalım. Hayatının her aşaması bir derstir bizim için.” ifadesini kullanan Erbaş, şunları kaydetti:
“Bilgiye sahip olanlar dünyayı yönetir. Bilgiyi faydaya kullanmak lazım, zarara değil. Bilgi bizdeyken, bilgi doğudayken, İslam medeniyeti bilgiye hakimken hep hayırda kullanılır ama bilgi batının eline geçince tüfek çıktı, mertlik bozuldu. Şimdi ne tüfeği. Terör örgütleri kurduruyorlar ve bu terör örgütlerine bir orduya verilecek kadar silahlar veriyorlar. Bir taraftan diyorlar ki ‘şöyledir, böyledir’ ardından da kapı arkalarından ürettikleri silahları onlara veriyorlar.
Geçen günlerde bir büyükelçi ziyarete geldi. Diyalog arasında dinler arası faaliyetler geçti. Katoliklik ayrı bir din, Protestanlık ayrı bir din, Ortadoksluk ayrı bir din haline gelmiş. Hatta din savaşları denildiğinde ne anlaşılıyor biliyor musunuz? Katoliklerle Protestanların savaşı anlaşılıyor. Bu din savaşlarında milyonlarca insan ölmüştür. Sebebi de sen niye Protestan oldun, sen niye Katolik kaldın. O büyükelçiye aynısını anlattım. ‘Siz bunun çok acısını yaşadınız.’ dedim. Şimdi aynı plan İslam dünyasında uygulanmaktadır. İslam dünyasında mezhep savaşları çıkarılmaya çalışılıyor sömürgeciler tarafından. Sömürgeciler tarafından 100 sene önce İslam dünyası etnik kökenleri ile ayrıştırıldı. Bir devletten 50 küsur devlet çıkarıldı. O da yetmedi şimdi farklı mezhep mensupları da birbirini öldürsün diye planlar yapıyorlar. Bunlara karşı uyanık olmamız lazım. İslam’da mezhepler bizim zenginliğimizdir. Hangi mezhepten olursa olsun. Ben Hanefiyim ama bugün Şafi üzere cuma namazı kıldık ve kıldırdım. Allah kabul etsin. Şafi de benim, Hanefi de benim, Maliki de benim, Hanbeli de benim. Bizi birbirimize düşürmeye çalışan insanlara asla fırsat vermeyeceğiz. Kavga çıkartmak isteyenlere, plan yapanlara, çeşitli projeler üretenlere, bizi 40-50 parçaya bölüp de o 40-50 parçayı da kendi arasında mezhepçilik kışkırtmalarıyla bölmeye çalışanlara karşı uyanık olacağız.”
Muhabir: Sayim Harmancı, Yılmaz Kazandıoğlu