ANKARA – SEFA ŞAHİN
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Selim Argun, Almanya’daki cami saldırılarına ilişkin, “Türkiye’nin önce Fırat Kalkanı Harekatı ardından da Afrin bölgesindeki Zeytin Dalı Harekatı’nı başarılı bir şekilde yürütmesinden Almanya’daki mezkur terör örgütü mensuplarının ciddi manada rahatsız olduğunu ve bu rahatsızlıklarını da bizim oradaki kurumlarımıza, kuruluşlarımıza yönelik şiddet eylemleriyle ortaya koyduğunu ifade edebiliriz.” dedi.
Argun, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye’nin terörle mücadeledeki başarısından sonra Avrupa’daki PKK/YPG terör örgütü mensuplarının cami, mescit ve derneklere yönelik saldırılarında artış yaşandığına dikkati çekti.
Bu kapsamda, yıl başından beri cami ve derneklere yönelik 40 saldırının yapıldığına işaret eden Argun, Türkiye’nin saldırılara ilişkin Alman hükümetine uyarıda bulunduğunu anımsattı.
Argun, bu eylemlerde herhangi bir can kaybının meydana gelmediğini ama maddi zararların yaşandığını, camilerin kısmen kullanılmaz hale geldiğini söyledi.
İslamofobi ve yabancı düşmanlığına bağlı şiddet eylemlerinin de yaşandığına dikkati çeken Argun, Alman hükümetinin, vatandaşların ve mabetlerin güvenliğinden birinci derece sorumlu olduğunu vurguladı.
Bu saldırılarda hedef tahtasına konulan kurumlardan birinin de Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) olduğunu belirten Argun, şöyle devam etti:
“Tabi sadece Almanya ve kıta Avrupasında değil, genel anlamda batıda yükselen bir İslamofobi algısı söz konusu. Buna bağlı olarak geçtiğimiz yıllarda da farklı eylemler olmuştu. Dolayısıyla Afrin’deki Zeytin Dalı Harekatı, FETÖ mahkumiyet kararları, zenofobi (yabancı korkusu) ve İslamofobik saldırılardan oluşuyor bu 40 civarındaki saldırı.”
“Afrin harekatından rahatsız oldular”
Cami saldırılarının farklı hedef ve motivasyonlarla gerçekleştirildiğini ifade eden Argun, şu ifadeleri kullandı:
“Şurası tesadüf değil ki Türkiye’nin önce Fırat Kalkanı Harekatı ardından da Afrin bölgesindeki Zeytin Dalı Harekatı’nı başarılı bir şekilde yürütmesinden, Almanya’daki mezkur terör örgütü mensuplarının ciddi manada rahatsız olduğunu ve bu rahatsızlıklarını da bizim oradaki kurumlarımıza, kuruluşlarımıza yönelik şiddet eylemleriyle ortaya koyduklarını ifade edebiliriz. Elimizdeki kanıtlardan, eylem tarzına, verilen mesajlara, yazılan duvar yazılarına bakarak oradaki terör örgütü üyelerinin Afrin harekatından ciddi manada rahatsız olduklarını, bu yazmış oldukları mesajlardan anlayabiliriz.”
Batı kamuoyunda, Zeytin Dalı Harekatı’nın “Kürtleri öldürmeye yönelik bir operasyon” olduğu algısının yayılmaya çalışıldığını aktaran Argun, Avrupa’daki cami duvarlarına “Afrin” ve “intikam” şeklinde ifadelerin yazıldığını bildirdi.
Saldırıların sadece PKK/YPG ile sınırlı değil, FETÖ’nün de bazı taciz eylemlerinde rol aldığını ifade eden Argun, “Türkiye’deki mahkumiyet kararlarıyla orantılı bir şekilde bazı mahkumiyet kararı alınan insanların isimlerinin de olduğu mesajların, camilerin camları kırıldıktan sonra içeriye atıldığını görüyoruz. İslam Toplumu Milli Görüş’e yönelik camilerdeki davalarda da var.” dedi.
“Hiçbir aşırı eylem ve söylemde bulunmadık.”
DİTİB’in 40 yılı aşkın süredir Türk ve Alman vatandaşlarına doğru bilginin üretilmesi ve sağlıklı entegrasyon sağlanmasında ciddi faaliyetler yaptığını anlatan Argun, bu zamana kadar hiçbir aşırı eylem ve söylemde bulunmadıklarını belirtti.
Argun, yılbaşından beri yapılan saldırıların kayıtlarının polis tarafından alındığını, soruşturmaların açıldığını ama herhangi bir tutuklama işleminin yapılmadığını dile getirdi.
Saldırıların devam etmesi durumunda Alman toplumunun da rahatsızlık duyacağını kaydeden Argun, “Biz bunların bir an önce son bulmasını, oradaki insanımızın insanlık onuruna yarışır bir şekilde ve anayasal hak olan dini özgürlükler çerçevesinde ibadetlerini yapmalarını temenni ediyoruz.” ifadesini kullandı.
“Fotoğraf odaklı değil, süreç odaklı okuma daha mantıklı”
Argun, Türkiye-Almanya ilişkisinde cereyan eden olaylar karşısında fotoğraf odaklı değil, süreç odaklı bir okumanın daha mantıklı olacağının altını çizerek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Alman dostlarımıza da bunu ifade ediyoruz. Türkiye ve Almanya iki büyük devlettir. Hem bölgesel anlamda hem de global anlamda birçok alanda karşılıklı çıkarları örtüşen ülkelerdir. Türkiye’deki farklı dine, etnisiteye mensup insanlar güvenlik içerisinde, özgür bir şekilde, huzur içerisinde ibadethanelerinde ibadetlerini gerçekleştirebiliyorsa, bizler de Almanya’daki camilerimizde, mescitlerimizde Müslümanların güven ortamı içerisinde ibadetlerinin yerine getirmelerini bekliyoruz, arzu ediyoruz.”