İSTANBUL – HATİCE ŞENSES
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Sağlıklı Yaşlanma Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Yrd. Doç. Dr. Hilal Özkaya, Yaşlılar Haftası dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, kronolojik olarak yaşlılığın, Dünya Sağlık Örgütü’nün kabul ettiği ve Türkiye’de de kabul gören şekliyle 65 yaşta başlamakla beraber yaşlılığa geçişin çeşitli kültürlerde ve ülkelerde değişiklik gösterebildiğini aktardı.
Ayrıca yaşlanmanın sadece kronolojik olarak belirlenmekten öte biyolojik, psikolojik ve sosyolojik boyutlarıyla tezahür eden bir süreç olduğuna işaret eden Özkaya, aynı takvim yaşında olan pek çok yaşlının sağlık göstergeleri, sosyal hayata katılım, toplum içinde yaşlarına uygun olarak aktif rol alma düzeyleri arasındaki farklılığın, onların yaşlanma düzeylerini de belirlediğini anlattı.
Hilal Özkaya, kronik hastalıkların nispeten başarıyla tedavisi, bulaşıcı hastalıkların insidansında düşme ve gelişen sağlık teknolojisi gibi nedenlerle dünyada ve Türkiye’de ömrün uzadığını, yaşlı nüfusun tüm nüfusa oranının ise arttığını vurgulayarak, şu bilgileri verdi:
“Dünya verilerine bakılacak olursa, 2013’te 900 milyon kişi 60 yaş üstü iken, 2050’de bu nüfusun 2 milyar ile yüzde 22 oranında olacağı, yani her 5 kişiden birinin 60 yaş ve üstünde olacağı tahmin edilmektedir. Ülkemizdeki verilere bakacak olursak, oranların benzediği görülmektedir. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan son verilere göre, 2017’de 65 yaş üstü nüfusumuzun 4 yıl önceye göre 0,8 puan artarak yüzde 8,5’a çıktığı ve yaklaşık 6 milyon 900 bin kişiye ulaştığı görülmektedir. Aynı zamanda çalışma çağındaki 100 kişiye düşen yaşlı sayısını ifade eden ‘yaşlı bağımlılık oranı’nın son 4 yılda 1,3 puan yükselerek yüzde 12,6’ya ulaştığı ve kadın yaşlıların daha uzun ömre sahip olduğu, eşlerininse vefat ettiği de görülmektedir. Kadın cinsiyetinin bakım verme, evi idare edebilme, yemek yapma gibi günlük yaşam aktivitelerinde becerilerinin daha fazla olduğu göz önünde bulundurulursa, yalnız yaşayan veya bakıma tam ya da yarı muhtaç olan kadınların sayısındaki artışın toplumumuz için ciddi önem taşıdığı görülmektedir. Daha açık bir ifadeyle, ev halkından yaşlı erkekler ölene dek karısı tarafından bakılabilmekte ancak aynı şey yaşlı kadınlar için geçerli olmamaktadır. Nitekim eşi ölmüş yaşlı erkek oranı yüzde 12,5 iken, bu oran yaşlı kadınlarda yüzde 49,8 olarak tespit edilmiştir.”
“Yaşlı bakım teknikerliği ön lisans programlarının sayısı artırılmalı”
Yrd. Doç. Dr Hilal Özkaya, bu durumun göz önünde bulundurulması gerektiğine dikkati çekerek, “Bu sonuçlarla toplumun sağlıklı yaşlanma ve yaş almaya geçişi, yaşlıların kendine yetebilen ve başkasına bağımlı olmadan yaşayabilen durumda olmasını sağlayacak; sağlıklı beslenme, aktif ve hareketli bir hayat sürme, sigara ve alkol gibi zararlı alışkanlıkların bırakılması gibi konulara yatırım yapmanın önemi yanında aile bağlarının güçlendirilerek yalnız yaşlıların ailesi tarafından bakılabilmesinin, yaşlısına bakan aile fertlerinin psikososyal ve ekonomik açıdan desteklenmesinin önemi açığa çıkmaktadır.” ifadelerini kullandı.
Kişilerin ailesinin yanında, sevdiklerinin arasında ve kendi evinde yaşlanmak istediklerini dile getiren Özkaya, şöyle devam etti:
“Bu ortamı sağlayacak sosyal düzenlemeler; sağlam ve sağlıklı aile ilişkisi kurulmasının teşvik edilmesi, mevcut aile yapımızın çekirdek aileye geçişinin aile bağlarında oluşturduğu zayıflamayı hiç değilse azaltacak girişimlerin, hem bireysel hem de kurumsal anlamda hayata geçirilmesi önem arz etmektedir. İlerleyen yaşlar için sevdiklerin ve sosyal çevrenin biriktirilmesi kadar ekonomik olarak da ileriye yatırım yapılması, yaşanabilecek sağlık sorunlarının sağlık ve bakım masraflarında artışa yol açmasına yönelik tedbirler ve bakım sigortasının önemi görülmektedir. Yaşlılar için yeri geldiğinde alternatif olabilen, huzurevi ve bakımevi gibi tesislerde kurumsal bakımında da mevcut olan bakım kalitesi düzeyinin artırılması, ayrıca kurumsal bakıma geçişin mümkünse geciktirilebilmesi için hem evde bakım hem de yaşlı bakım elemanlarının kalite ve kantitesinin artılması da önemli görünmektedir. Bu sebeple evde bakım ve yaşlı bakım teknikerliği ön lisans programlarının sayısının artırılması, mezun teknikerlerin ise aldıkları eğitime uygun istihdam edilmesi, ayrıca bu eğitimin sağlayacağı profesyonel yaklaşımın yaşlı bakımında kaliteyi artıracağı öngörülerek gençleri bu mesleğe teşvik edecek düzenlemeler, bakım standartlarındaki yükselmeye ivme kazandırabilir.”