ANKARA
ANKARA
Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde düzenlediği basın toplantısında, son iki gün içerisinde iki devlet başkanının ağırlandığını ve önemli bir zirveye ev sahipliği yapıldığını belirtti.
İlk ziyaretin Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından Üst Düzey Stratejik Konsey Toplantısı bağlamında gerçekleştiğini aktaran Kalın, bu mekanizma çerçevesinde iki ülke arasındaki ilişkilerin kapsamlı bir şekilde ele alındığını bildirdi.
Üçlü liderler zirvesinin tüm dünyanın yakından takip ettiği bir toplantı olduğunu kaydeden İbrahim Kalın, şöyle devam etti:
“Sonuç bildirgesinde de basın toplantısında da Sayın Devlet Başkanlarının ifade ettiği gibi Astana süreci Suriye meselesine, krizine çözüm bulmak için kurulmuş sahadaki en önemli mekanizma şu anda. Bunu biz hiçbir zaman Cenevre’de devam eden sürece bir alternatif olarak değerlendirmedik, onun tamamlayıcısı olarak gördük. Fakat geçtiğimiz 6-8 aylık süreçte bildiğiniz gibi Cenevre Süreci adeta nefesini tüketti. BM Daimi temsilcisi De Mistura’nın da bütün gayretlerine rağmen Cenevre Sürecinde yaşanan tıkanıklıklar Astana Sürecini daha önemli daha kritik hale getirdi.”
Suriye’ye yönelik insani yardımlar
Suriye’ye insani yardımların ulaştırılması konusunda Türkiye’nin üzerine düşen görevi fazlasıyla yerine getiren bir ülke olduğunu belirten Kalın, “Sadece kendi kontrolümüzde olan bölgeler, yani Fırat Kalkanı Harekatı ve Zeytin Dalı Harekatı bölgelerinde değil Suriye’nin diğer bölgelerinde de Türkiye insani ve tıbbi yardımları ulaştırmaya devam ediyor. Şu ana kadar Türkiye’nin yaptığı insani yardımlar çerçevesinde Suriye genelinde, sadece bizim kontrolümüzde olan bölgelerde değil, Türk ve uluslararası STK’lara ait insanı yardımlar ile Kızılay üzerinden ulaştırılan yardımların toplam yekunu 30 bini aşkın tır ile 630 milyon ABD doları değerinde olmuştur.” değerlendirmesinde bulundu.
Cenevre Süreci’ne atıfta bulunduğunu aktaran Kalın, “Birleşmiş Milletler 2254 sayılı karar çerçevesinde siyasi geçiş sürecinin sağlanması, yeni anayasanın yazılması ve bağımsız, şeffaf, adil seçimlerin yapılması noktasında da kararlılığımız aynen devam ediyor.” dedi.
Kalın, şu görüşlerini paylaştı:
“Bizim diğer koalisyon ortaklarıyla ve Astana’daki diğer garantör ülkelerle üzerinde mutabık kaldığımız noktalardan bir tanesi Suriye topraklarının tamamının bütün terör unsurlarından temizlenmesidir. Bunun içinde DEAŞ vardır, El Kaide vardır, Nusra Cephesi vardır ama aynı zamanda PKK’nın Suriye kolu olan PYD/YPG gibi örgütler de vardır. PYD/YPG ile yapılan mücadele DEAŞ’la mücadeleye bir engel değildir, bir dikkat dağıtma değildir. Tam tersine terörle mücadelede tutarlı duruşun bir yansımasıdır. O yüzden bizim de hem Batı’lı müttefiklerimizden hem diğer aktörlerden beklentimiz Türkiye’nin Suriye sahasında PYD ve YPG’ye karşı yürüttüğü terörle mücadeleye tam destek vermesidir. Bu, Suriye’nin toprak bütünlüğü açısından da önem arz etmektedir. Çünkü bu örgütün Suriye’nin belli bölgelerinde kendisine fiili durum yaratmak suretiyle birtakım kantonlar, devletçikler vesaire arayışı içerisinde olduğunu hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla Amerikalı müttefiklerimizin bu örgütle iş birliği yaparken bir taraftan da Suriye’nin toprak bütünlüğü üzerine vurgu yapmasının bir çelişki olduğunu bu vesileyle tekrar ifade etmemiz gerekiyor.”
“Bizim beklentimiz, Doğu Guta’da yaşananların, İdlib’de tekrar edilmemesidir”
Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, dün özellikle Doğu Guta’da yaşanan hadiseleri de tekrar gündeme getirdiğini, bu konunun muhataplarıyla düzenlediği basın toplantısına da yansıdığını hatırlattı.
“Bizim beklentimiz, Doğu Guta’da yaşananların, Kuzey Humus ve İdlib bölgesinde tekrar edilmemesidir. İdlib bölgesi de çatışmasızlık bölgelerinden bir tanesidir, dört bölgeden biridir ve bizim sorumluluğumuzdadır.” ifadelerini kullanan Kalın, bu bölgede, gerek ateşkesin sağlanması ve gözetlenmesi gerek insani yardımların ulaştırılması gerek sivillerin korunması noktasında üzerilerine düşen sorumluluğu yerine getirdiklerini bildirdi.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) dün itibarıyla sekiz gözlem noktasını kurduğunu bildiren Kalın, şunları söyledi:
“Geriye dört tane kaldı, dokuzuncu ile ilgili keşif çalışmaları devam ediyor. Çok yakın zamanda da oraya Türk askeri konuşlanacak. Dolayısıyla İdlib bölgesinde Astana süreci çerçevesinde üzerimize düşen görevi de yerine getiriyoruz, bundan sonra da getirmeye devam edeceğiz. Öncelikli hedefimiz, Doğu Guta’da yaşanan hadiselerin, hiçbir şeklide Kuzey Humus ve İdlib bölgesinde yaşanmaması. Bu çerçevede de rejimin ateşkesin ihlallerine yönelik hareketlerini durdurma noktasında İran ve Rusya’dan beklentimiz, rejim üzerinde baskı kurmaları, gerekli telkinleri yapmalarıdır ki dün de bu konu etraflı bir şekilde zirve oturumlarında ele alındı.”
“Hiç kimse oraya şov amacı ile gitmedi”
Sözcü Kalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sanatçı ve sporcularla pazar günü Hatay’da bir sınır karakolunu ziyaretine de değindi.
Ziyaretin, Zeytin Dalı Harekatı’nda kahramanca mücadele eden askerlere destek olmak, onların moral ve motivasyonlarını yüksek tutma amacını taşıdığını anlatan Kalın, “Her yönüyle çok güzel bir ziyaret oldu. Hem askerlerimiz, hem genel kamuoyumuz bu süreci yakından takip ettiler.” değerlendirmesini yaptı.
Bu tür kritik dönemlerde, sanatçıların, sporcuların, edebiyatçıların, şairlerin ve diğer kanaat önderlerinin milletin, devletin, askerin, polisin yanında durmasından daha doğal bir şey olamayacağına işaret eden Kalın, “Geçmişte de bunun örneklerini pek çok defa gördük. Hiç kimse oraya şov amacı ile gitmedi. Gayet olgun bir şekilde insanlar gelip askerlerimizle birlik beraberlik içerisinde bir akşam geçirdiler, onlara teşekkür ettiler, şehitlerimizi biz orada tekrar rahmetle yad ettik. Bu ziyaret çerçevesinde bu harekatın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha dünyaya göstermiş olduk.” diye konuştu.
“Ziyaretin amacının ne olduğu aslında herkesin malumu”
Harekatın başladığı 20 Ocak’tan bugüne kadar yaşanan olaylara bakıldığında Türkiye’nin Zeytin Dalı Harekatı’nda elde ettiği başarıyı hazmedemeyen bazı çevrelerin olduğunun görüldüğünü bildiren Kalın, “Bunu yurt dışında gördük. Çeşitli ülkelerin Zeytin Dalı Harekatı ile ilgili yerli yersiz açıklamalar yaptığını, ‘sivil kayıplar olacağını, Afrin merkezine girilmemesi gerektiği, bunun bir işgal hareketine dönüşme ihtimali olduğu’ gibi gerçeklerle hiçbir ilgisi alakası olmayan açıklamaların yapıldığını gördük.”ifadesini kullandı.
Bunlara gerekli cevapları çeşitli vesilelerle verdiklerini hatırlatan Kalın, “Evvelsi gün maalesef ana muhalefet lideri de bu konuya çok seviyesiz bir şekilde müdahil oldu. Sanatçılarımıza yönelik ağır ifadeler kullandı.” dedi.
Bu ziyaretin amacının ne olduğunun aslında herkesin malumu olduğunu vurgulayan Kalın, fakat tarihi bir referansla bir konuyu hatırlatmak istediğini kaydetti.
İbrahim Kalın, milletin geçen 100 yıllık tarihinde Çanakkale Harbi’nden İstiklal Harbi’ne, Kore Savaşı’ndan Kıbrıs Harekatı’na son olarak da 15 Temmuz darbe girişimi ve sonrasında yaşananlara kadar tüm kritik dönemlerde, dönüm noktalarında sanatçıların, sporcuların, kanaat önderlerinin milli bir duyarlılıkla askerin, polisin, milletin, korucunun, devletin yanında olduğunu hatırlattı.
Kore Savaşı sırasında imkansızlıklardan dolayı Kore’ye müzisyen heyeti gönderemeyen devletin Kore’ye giden askerler, yaralanıp dönenler için çeşitli etkinlikler düzenlediklerini anımsatan Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kıbrıs Harekatı aynı şekilde. 15 Temmuz darbe girişimi gerçekleştikten sonra Türkiye’nin birçok yerinde sanatçılarımız, sporcularımız farklı görüşlerden, farklı yaklaşımlardan hareket ederek ülkelerinin, devletlerinin, milletlerinin yanında olduğunu ifade etmişlerdir. PKK ya da DEAŞ terör örgütüne karşı yapılan mücadelede de Türkiye’de çeşitli hadiseler olduğunda hemen ardından yine sanatçılarımız bu süreçlere katılmışlardır. Bu tarihi arka planı da dikkate aldığımız zaman ana muhalefet liderinin bu ziyaretten neden bu kadar rahatsız olduğunu anlamakta biz zorlanıyoruz. Bu tür kerih ifadeler kullanarak, sakil ifadeler kullanarak ana muhalefet lideri aslında kendini maalesef küçük düşürmektedir. Burada da sanatçılarımız doğru bir iş yapmıştır. Askerlerimize moral vermiştir, bundan sonra da askerimizin, polisimizin yanında olmaya elbette hep birlikte biz devam edeceğiz. Onlar bunu bir sanatçı duyarlılığı ile gerçekleştirmiştir, bunu alıp bir siyasi polemik malzemesi yapmak, yapılan işi başka bir şekilde yansıtmaya çalışmak ancak ve ancak maalesef ana muhalefet liderinin siyaset tarzının sefaletini ortaya koymaktadır. Bu üzücü tablo hakikaten Türkiye’nin birlik ve beraberlik içinde olması gereken bir dönemde ne ana muhalefet liderine, ne Türk siyasetine yakışmamıştır.”
“Bölge terör unsurlarından temizlenene kadar harekat devam edecektir”
Türkiye-İran-Rusya Üçlü Zirvesi’nin ardından yapılan ortak açıklamada “PYD/YPG” vurgusunun neden olmadığı yönündeki soruya Kalın, zirvenin ortak açıklamasında 1. sayfanın 4. paragrafında buna açık bir atıf olduğunu belirtti.
Açıklamadaki “Terörle mücadele kisvesi altında sahada yeni gerçeklikler yaratılmasına dair her türlü girişim reddedilmiştir.” ifadelerini okuyan Kalın, bunun PYD/YPG terör örgütlerine bir atıf olduğunun çok açık olduğunu söyledi.
Kalın, “Bunun, bu şekilde deklarasyona girmiş olması da bizim PYD/YPG konusundaki pozisyonumuzun, diğer ülkeler tarafından da paylaşıldığını teyit etmektedir.” dedi.
Türkiye’nin bu konudaki pozisyonun değişmeyeceğinin altını çizen Kalın, Zeytin Dalı Harekatı’nın da bu çerçevede gerçekleştirildiğini vurguladı.
Kalın, “Bütün o bölge, buna Tel Rıfat da dahil, terör unsurlarından temizlenene kadar bu harekat devam edecektir. Zeytin Dalı Harekatı’nın kapsamının, ne olacağının ve ne zaman tamamlanacağının kararını verecek olan Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Çünkü burada Suriye’nin toprak bütünlüğü kadar, bizim ulusal güvenlik önceliklerimiz de dikkate alınması gereken en önemli unsurdur.” değerlendirmesinde bulundu.
“İnsani yardımlar konusunda, rejim üzerindeki baskı artırılmalı”
Suriye’ye insani yardımların detaylarının sorulması üzerine Kalın, Türkiye’nin kontrolü altındaki bölgelere insani yardımların ulaştırıldığını, Tel Rıfat, Humus, İdlib, Tel Abyad gibi diğer bölgelere de insani yardımların ulaştırılması konusunda hazırlıkların yapıldığını bildirdi.
Kalın, “Önümüzdeki günlerde Amerika’nın başını çektiği Koalisyon Güçleri, Rusya ve İran ile istişare etmek suretiyle bu alanların nereler olacağını, Sahra Hastanesi, mevcut hastanelerin imar edilmesi, doktor, tıbbi malzeme gönderilmesi, diğer insani yardımların ulaştırılması, fırınların kurulması gibi konuları hem AFAD hem Kızılay hem diğer insani yardım örgütleri üzerinden planlayacağız.” ifadelerini kullandı.
Zirvenin en önemli sonuçlarından birinin de insani yardımların hızlı bir şekilde ulaştırılması olduğunu belirten Kalın, “Suriye’de insani yardımların hızlı bir şekilde ulaştırılmasında rejim üzerindeki baskının artırılması gerekiyor. Çünkü gerek bu ateşkesin hayata geçirilmesi gerekse insani yardımların ulaştırılması konusunda en büyük engeli şu ana kadar rejim çıkarttı. Dün Sayın Cumhurbaşkanımız, bu konuyu detaylı bir şekilde mevkidaşlarıyla görüştü. Umarız önümüzdeki günlerde bu yardımların ulaştırılması konusunda daha iyi, elverişli bir ortam sağlanır ve biz de bu insani yardımları etkin bir şekilde ulaştırmaya devam ederiz.” şeklinde konuştu.
“Kendi kaynaklarımızdan teyit edeceğiz”
Türkiye’nin PYD/PKK konusunda Rusya ile ortak bir çalışma yürütebileceği, Amerika’nın ise Menbiç’te üç yeni üs kurmasının olası operasyonu engelleyip engellemeyeceğinin sorulması üzerine Kalın, “Tel Rıfat konusunda Rusların bize söylediği, burada YPG/PYD unsurlarının neredeyse kalmadığı yönünde. Bunu kendi kaynaklarımızdan teyit edeceğiz. Zeytin Dalı Harekatı’ndan önce orada bir yapılanmanın olduğunu biliyoruz. Bu harekatla beraber bunlardan 3 bin 800 kadar teröristi elimine ettik. Ondan çok daha fazlası da Afrin bölgesini terk ederek kaçtılar. Bunların bir kısmı Tel Rıfat üzerinden kaçtı, bir kısmı başka yerlerde küçük gruplar halinde sağda, solda olduğuna dair haberler de geliyor. Dün Afrin için de benzer bir istihbarat geldi. TSK gerekli operasyonu hemen yaptı. O konuda dikkatli hareket ediyoruz.” karşılığını verdi.
“Amerika’nın bir karar vermesi lazım”
Kalın, Amerika’nın Menbiç’te yeni üs kurması konusunda ise şu değerlendirmeyi yaptı:
“Münbiç’le ilgili Amerikalılarla yürüttüğümüz bir müzakere süreci var. PYD/YPG’nin SDF adı altında kamufle etmeye çalıştıkları o güçlerin Münbiç’ten çıkarılması, bu güçlerin Fırat’ın doğusuna çıkarılması sağlandıktan sonra üzerinde mutabık kaldığımız anlayış birliği şuydu, bu hala geçerli. Buranın güvenliğini Türkiye ve Amerika olarak biz birlikte yerel unsurlarla sağlayabiliriz. Bizim pozisyonumuzda bir değişiklik yok. Amerikalılardan beklediğimiz, bu yönde adımlar atmaları. Bizim beklentimiz hem Türk-Amerikan ilişkileri açısından hem Suriye’nin toprak bütünlüğü hem de DEAŞ’la mücadele bir zaafın oluşmaması açısından kast ettiğimiz PYD’nin fiili durum yaratarak başka hedeflere yönelmesi. Münbiç’le ilgili konuştuğumuz ana planın mutabık kaldığımız anlayış çerçevesinin hayata geçirilmesi yönünde. Amerikan yönetiminden Suriye konusunda farklı çelişkili açıklamalar geliyor. Bunlar ciddi kafa karışıklığına yol açıyor. Burada şu soruyu sormamız lazım. Amerika’nın bir karar vermesi lazım, Suriye’de DEAŞ’la mücadele bitti mi, bitmedi mi? Yani ‘bitti’ diyorlar, ‘Bitmek üzere’ diyorlar, ‘Bitime yaklaştık’ diyorlar. Sonra ‘Yok hayır, tehdit devam ediyor’ diyorlar. Orada ciddi bir kafa karışıklığının olduğu anlaşılıyor. Başkalarının kafa karışıklığı ya da planları bir tarafa, bizim kafamız son derece net, bizim yaklaşımımız son derece açık.”
“Şehrin yönetimi de ağırlıklı olarak Afrinliler tarafından yürütülmekte”
Bir basın mensubunun, “Üçlü zirveyle ilgili İran devlet televizyonunun iddiası oldu. İran Cumhurbaşkanı Ruhani’nin, ‘Suriye’nin toprak bütünlüğü için Türk askerinin Afrin’den çekilmesi ve Suriye ordusuna Afrin’in bırakılması’ şeklinde. Böyle bir teklif oldu mu?” sorusuna Kalın, “Sayın Ruhani oturumun birinci bölümünde yaptığı konuşmada bu konuyu gündeme getirdi. Ama bizim bu konudaki pozisyonumuz son derece net. Türkiye’nin güvenlik öncelikleri çerçevesinde Afrin bölgesinin yerel unsurlarla birlikte güvenliğinin sağlanması öncelikli hedefimiz. Biz bunu daha önce de ifade ettik. Aynı Fırat Kalkanı Harekatı bölgesinde yaptığımız gibi. Biz bir tehditten kurtulup bir başka tehditle karşı karşıya kalmak istemiyoruz orada.” yanıtını verdi.
Şu anda yerel güçlerin, Afrin’de bulunan Kürtler, aşiretler ve diğerleriyle özellikle Milli İstihbarat Teşkilatının yoğun bir çalışma yürüttüğünü belirten Kalın, önemli bir huzur ortamının orada sağlandığını, insani yardımların da ulaştırıldığını ifade etti.
Kalın, “Dolayısıyla bizim önceliklerimiz çerçevesinde, Afrin’deki mevcudiyetimiz şu anda devam edecek ki o sınır bölgesinde ve Afrin içinde güvenlik ve asayiş bütünüyle sağlanana kadar. Şehrin yönetimi de ağırlıklı olarak Afrinliler tarafından yürütülmekte. Burada bir sorun söz konusu değil.” diye konuştu.
“Sincar’daki PKK mevcudiyetinin kabul edilmesi mümkün değil”
Kalın, “kabine revizyonu ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in istifası” iddiasına ilişkin de, “Şu anda öyle bir şey söz konusu değil.” dedi.
“Irak Merkezi Hükümetinin Sincar’da gerekli tedbirleri alacağını söylemişti. Aldılar mı, bu konuda bir gelişme var mı?” sorusuna karşılık Kalın, Başbakan Binali Yıldırım’ın Irak Başbakanı Haydar el-İbadi ile geçen hafta telefon görüşmesinin olduğunu, Sincar konusunun da ele alındığını belirtti.
Başbakan Yıldırım’ın Türkiye’nin pozisyonunun net olduğunu ifade ettiğini dile getiren Kalın, Irak Başbakanı İbadi’nin de Sincar’daki PKK mevcudiyetinden son derece rahatsız olduğunu söylediğini aktardı.
Kalın, bununla ilgili de birtakım adımlar atılmaya başlandığını, geçen hafta o yönde birtakım hareketlenmeler ve açıklamaların olduğunu anımsattı.
“PKK’nın Sincar’dan çekilmeye başladığı” iddiasına ilişkin Kalın, “Biz buna ihtiyatla yaklaşıyoruz. Çünkü bu örgütün, bu tür yalan taktikleri çok sık karşımıza çıkan bir durum. İsim değiştiriyorlar, mevzi değiştiriyorlar, mevki değiştiriyorlar ama gene oradaki mevcudiyetlerini devam ettirmeye çalışıyorlar.” dedi.
“Biz her zaman buna saygılı olduk”
Kalın, Irak makamlarıyla bu konuda bir anlayış birliği içerisinde olunduğunu dile getirerek, Sincar’daki PKK mevcudiyetinin kabul edilmesinin mümkün olmadığını vurguladı.
Irak makamlarının da bunun farkında ve onların da kabul etmediğini belirten Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kendilerinin de çeşitli vesilelerle ifade ettiği gibi, Irak topraklarının Türkiye’ye karşı terör örgütleri tarafından kullanılmasını kabul etmiyorlar. Bizim önerimiz bu konuda daha kararlı adımları birlikle atalım, Irak’ın toprak bütünlüğü ve egemenliği çerçevesinde. Biz her zaman buna saygılı olduk. Ama Irak topraklarını terör örgütlerinin Türkiye’ye karşı kullanmasına artık son verilmesi gerekiyor. Bu konuda Irak makamları da bizimle anlayış birliği içerisindeler. Dolayısıyla Sincar olsun Kandil olsun veya başka yerlerde olsun, PKK’ya karşı yapılacak bu tür askeri operasyonlar bizim için memnuniyet verici olacaktır. Öncelikli olarak tabii ki Irak makamlarının bu konuda adım atması kendi ülkesinin güvenliği ve egemen haklarını koruma noktasında da önemli bir adım olacaktı. Ama o konuda bir anlayış birliği içinde olduğumuzu ifade edebilirim.”
“Bu konudaki pozisyonumuz son derece net”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Fransa’nın Menbiç’e asker gönderdiği konusunda iddialar olduğunun hatırlatılması üzerine de geçen hafta bu konuya ilişkin gerekli cevabın verildiğini söyledi.
Bu konuda mevkidaşlarıyla telefon görüşmesinin olduğunu anlatan Kalın, Menbiç’e asker gönderilmesinin söz konusu olmadığı, basında çıkan haberlere itibar edilmemesi yönünde Fransa’nın kendilerine açıklamada bulunduğunu kaydetti. Kalın, şöyle konuştu:
“Dün, bugün tekrar 50 kişilik bir Fransız askeri grubunun oraya gittiğine dair haberler çıkıyor. Bizim kaynaklarımızdan da bunları çek ediyoruz. Doğrulanması halinde tabii ki bunu Fransız makamlarıyla açık ve net şekilde konuşacağız. Bizim oradaki mesajlarımız Fransız makamlarına, ‘Amerika’nın yaptığı hatayı siz de yapmayın.’ PYD/YPG konusunda Amerika Türkiye’yi ikna edemedi, Fransa ikna etmeye çalışıyor gibi bir görüntü veriliyor. Bunun pek netice verecek bir adım olmadığını kendilerine ifade ettik. Bir defa daha ifade edelim, ‘Suriye Demokratik Güçleri PYD/YPG değildir. PYD/YPG ile de PKK’yı ayrıştırabiliriz’ söylemi 1-1,5 yıldır Amerikalıların bizi ikna etmeye çalıştığı bir şey. Biz bunu kategorik olarak reddediyoruz çünkü biz sahadaki gerçekleri biliyoruz. Dolayısıyla Fransızların da böyle bir çaba içerisine girmesinin beyhude olacağını ifade etmek isterim. Bu konudaki pozisyonumuz son derece net. Bu tür adımlar doğrudan ya da dolaylı olarak terör örgütüne verilmiş bir destek olarak değerlendirilir.”
Hakan Atilla davası
ABD’de de görülen Hakan Atilla Davası’na ilişkin bir soru üzerine Kalın, bu davanın, bir hukuk skandalı olduğunun altını çizdi.
“İran ambargosunun delindiği” iddiasıyla böyle başka bir davanın geçen 6-7 yıl içerisinde hiç olmadığına dikkati çeken Kalın, bu konulara Avrupa’da 20 bankanın da muhatap olduğunu, Amerikalıların yaptırımları izleme komitesiyle müzakereler sonucunda belli konularda anlaşılarak bu işin bir şekilde çözüldüğünü dile getirdi.
Hakan Atilla davasında ise bunun çok dışında bir yol izlendiğinin görüldüğünü vurgulayan Kalın, şöyle konuştu:
“Dava sürecinde neler yaşandığını hepimiz izledik. ‘Şahit’ diye çıkarttıkları kişilerin hangi şekillerde FBI tarafından getirildiğini, kendilerine para verildiğini, sahte deliller üretip bunları mahkemeye sunduklarını bizzat mahkemede kendileri zaten itiraf ettiler. Şahit olarak çıkarttıkları o kişinin hala FBI’ın aylık verdiği parayla New York’ta yaşadığını da herkes biliyor. Dolayısıyla ortada çok başka bir oyun var. Bu oyunun devamı… Tabi bu kararı şiddetle kınıyoruz ve reddediyoruz. Hakan Atilla’ya yapılan çok büyük bir haksızlıktır bu. Bu şimdi savcının talebi. Hakimin ne karar vereceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz. Biz bunun her yönden takipçisi olacağız, takipçisi olmaya da devam edeceğiz.”
Kalın, masum bir Türk vatandaşının bu şekilde dava konusu yapılmasının, haksız yere aylardır tutuklu bulunmasının, şimdi de böyle bir cezayla karşı karşıya bulunmasının kabul edilebilir bir şey olmadığını bildirdi.
“FETÖ ile mücadele milli güvenlik meselelerinden birisidir”
“Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ’ın 18 ülkede 80 FETÖ’cünün paketlendiği” yönündeki sözleri hatırlatılarak, bunların hangileri olduğu ve devamının gelip gelmeyeceği yönündeki soru üzerine Kalın şu ifadeleri kullandı:
“Elbette. FETÖ ile mücadele, Türkiye Cumhuriyeti devletinin öncelikli milli güvenlik meselelerinden birisidir. Türkiye’de, Balkanlar’dan Afrika’ya, Asya’dan Amerika’ya nerede bulunurlarsa bulunsunlar, bu ihanet şebekesine karşı mücadele en etkili bir şekilde devam etmiştir, bundan sonra da edecektir. Gittiğimiz ülkelerde bunu mevkidaşlarımızla, en üt düzeyde, farklı düzeylerde paylaştık, paylaşmaya da devam edeceğiz. FETÖ ile mücadelede biz hiçbir zaman hukuk dışı bir eylemin içerisinde olmadık. Son Kosova hadisesi de Kosova makamlarıyla gerçekleştirilmiş bir eylemdir. Aynı şekilde diğer ülkelerden de bu tür iadeler olduğunda yaptığımız; suçluların iadesi anlaşması çerçevesinde hayata geçirilen eylemlerdir bunlar. Dolasıyla aslında o ülkeler için de bir güvenlik zaafının ortadan kaldırılmasıdır bu. Çünkü ülkemizde bütün bu suçları işleyenler yarın öbür gün belli bir noktaya geldiklerinde o ülkelerde de benzer faaliyetlerin içerisinde mutlaka girerler, gireceklerdir. O ülkeler için de bir ulusal güvenlik tehdidi oluşturmaktadır. Dolayısıyla nereye giderlerse gitsinler, hangi kılıfa girerlerse girsinler, hangi ismi alırlarsa alsınlar, Türkiye Cumhuriyeti olarak biz bütün ilgili birimlerimizle, makamlarımızla FETÖ ile mücadeleye kararlı bir şekilde devam edeceğiz. “