ANKARA – ARİFE YILDIZ ÜNAL/DİLARA ZENGİN
Türk Telekom Üst Yöneticisi (CEO) Paul Doany, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Başbakan Binali Yıldırım ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan’ın katıldığı törenle Sabit Elektronik Haberleşme Altyapısının Kiralanması Protokolü imzalandığını hatırlatarak, protokolle fiber altyapının ortak kullanım yolunun açıldığını söyledi.
Altyapının ortak kullanımı için “Türk usulü” yeni bir model geliştirdiklerini belirten Doany, her bir operatörün ayrı ayrı kendi ağlarını kurmalarının çok yüksek maliyet getireceğini ifade etti.
Türk Telekom’un 262 bin kilometre uzunluk ile Türkiye’nin en yaygın fiber altyapısına ve 16,8 milyonluk fiber hane kapsamasına sahip şirketi olduğunu anımsatan Doany, şöyle konuştu:
“Türk Telekom olarak bugüne kadar her konuda olduğu gibi sabit erişim altyapısının paylaşımı konusunda da sektörün ve ülkemizin menfaatleri doğrultusunda hareket ettik, ediyoruz. Sadece sabit altyapı konusunda değil, mobil altyapının paylaşımı konusunda da yalnızca kulelere odaklanan pasif paylaşım modeli yerine aktif paylaşım modellerini geliştiriyoruz. Geliştirdiğimiz bu Türk usulü paylaşım modeli ile tüm operatörler olarak hem mevcut sabit erişim altyapısını en verimli şekilde kullanacağız hem de son derece verimli bir yolla yeni altyapı yatırımlarının yapılmasını ve ülkeye kazandırılmasını sağlayacağız.”
“Türkiye kazanacak”
“Aslında sunduğumuz çözüm sayesinde günün sonunda Türkiye kazanmış olacak.” diyen Doany, şöyle devam etti:
“Böylece hem tüm operatörler Türk Telekom’un altyapısını kiralayabilecek, ekstra istedikleri sabit hat altyapısı için yatırım harcamasına katkıda bulunacak, mükerrer yatırımın önü kesilecek ve altyapısı eksik olan bölgelere de fiber götürülmüş olacak. Yine çok önemli bir husus da mevcut İmtiyaz ve Mobil Lisans Anlaşmaları çerçevesinde bu altyapının günün sonunda devlete ait oluyor olması. Müşterilere daha fazla genişbant seçeneğinin sunulmasına ön ayak olan bu modelle bir yandan da geleceğin altyapısı fiberin tüm ülkede yaygınlığı artacak. Herkesin kazançlı çıktığı ama en kazançlı olanın vatandaş ve devlet olduğu bu modelin sektörümüze büyük fayda getireceğine inanıyorum.”
Mobil ağ baz istasyonunda aktif paylaşım modeli
Doany, mobil altyapının paylaşımı konusuna da değinerek, bugüne kadar Vodafone Türkiye ile baz istasyonlarında aktif paylaşım modelini uyguladıklarını söyledi. Doany, “Model aslında oldukça basit. Avea ve Vodafone’un toplam 4000 paylaşımlı kulesi var. Bizden kullandıkları her kuleye karşılık bizim de onların kulesinden istifade etme hakkımız var. Artık bunu aktif paylaşım modeline evireceğiz, diğer bir ifade ile pasif kısmı yani salt kuleyi değil de bir baz istasyonunun iki operatör tarafından kullanıldığı – frekans spektrumunun, baz istasyonunun ve fiziksel alanın (kule ya da çatı) paylaşıldığı – bir modele geçeceğiz.” diye konuştu.
Baz istasyonlarının bulunduğu kulelerin paylaşımı modelinin, Türkiye’deki Mobil Lisanslama Anlaşmalarına uygun olduğuna işaret eden Doany, “Bu model ilk defa Türkiye’de kullanılacak. Zaten Türkiye’de, imtiyaz çerçevesi gereği altyapının devlete iade edilmesi sebebiyle sabit hat altyapısı konusunda bahsettiğim gibi Türk usulü bir çözüme ihtiyaç var. Dünyada kullanılan modellere baktığımızda, onlarda da bazı zorlukların ve mükerrer yatırım sıkıntılarının yaşandığını görüyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
“Görüntü kirliliği ortadan kalkacak”
Bilişim sektörüne ilişkin yatırımların, kamu için çok değerli olmasının yanı sıra ortak kullanım çözümleri ile görüntü kirliliğinin de ortadan kaldırılacağının altını çizen Doany, şunları kaydetti:
“Bu modelle artık binalarda daha fazla baz istasyonu görmeyeceğiz, daha az kule göreceğiz. Bu sadece Türkiye’de uygulanacak. Mevcut altyapıya rağmen yeniden bir altyapı kurmaktansa, mevcuda ek yaparak çözüm üretiyoruz. Bu da daha az kazı yapılmasını sağlıyor. Bu bayındırlık ve konfor açısından da değerli. Altyapı devletin olacak ve Türkiye kazanacak. Operatörler, daha az yatırım yaparak daha düşük maliyetlerle daha verimli sonuçlar alacaklar, daha büyük hizmetler verebilecekler. Daha kısa sürede şirketler hedeflerine ulaşmış olacak. Türkiye’nin telekomünikasyon sektöründeki dönüşümü hızlanacak, daha hızlı gelişecek.”