Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ATV ve A Haber ortak yayınında Başbakan ile Gündem ”Özel” programında gazetecilerin sorularını yanıtladı ve değerlendirmelerde bulundu.
Dinleme olaylarını “casusluk” olarak nitelendirdiği anımsatılan Erdoğan, bunun müeyyidesine yönelik soru üzerine, şunları söyledi:
“Bunun müeyyidesi çok ağır. Siz de ifade ettiniz casusluk, ajanlık. Bunların hepsine giriyor bu. Fakat şu anda yargı henüz adil bir karar vercek, bir kısım yargı adil bir kararı verebilecek durumda değil. Çünkü yargıyı da o şekilde dizayn etmişler. Bir defa bunun belli bir düzene sokulması lazım. Niye biz olaya HSYK’dan başladık? Çünkü alt derece mahkemelerde herhangi bir cezai müyeyyide uygulayamıyorsunuz. Bir defa kapanın elinde kalıyor, istediğini istediği zaman, istediği şekilde dinleyebiliyor. Sadece dinleme değil, ortam, görüntüleme hepsi var. Bunların hepsini yaptılar ve yapıyorlar.”
“On binlerce, yüz binlerce insan dinlendi” ifadesini kullanan Erdoğan, tam rakamın belli olup olmadığını sorulması üzerine, “Bu ilgili kurumlarda bellidir ama benim açıklamam doğru olmaz ama biliyorum ki on binlerce insan bu ülkede dinlendi” diye konuştu.
Erdoğan, şöyle devam etti:
“Geçenlerde biliyorsunuz, başsavcının yaptığı açıklama, ‘bu 3 bin değil’ dedi, ‘daha geleceği var’ dedi. Niye? Çünkü açıldıkça ve yaptıkları atamalar neticesinde göreve başlayan savcılar bir de bakıyorlar ki karıştırdıkça başka şeyler çıkıyor. Emniyette bakıyorsunuz başka başka dosyalar ortaya çıkmaya başladı, bunlar ortaya çıkıyor. Bir çok şeyler de CD’ler vesaire kaçırılmış durumda. Bir taraftan iz sürülüyor. Şimdi iş burada bitmiyor ki bir de üst mahkeme var. Yargıdaki durum ne olacak? Yargıya geldiğiniz zaman orada da farklı düzenleme var. Dolayısıyla burada adil bir düzenleme yapmadığınız sürece bir defa netice almak mümkün değil. Mesela adam kalkıyor diyor ki hakarete ‘ağırlaştırılmış eleştiri’ diyor veya bu dinlemelerle ilgili adam dinlemedi de diyebilir. Çok zor bir şey değil. Bizim başımızda bilirkişi denilen bir bela var mesela. Nasıl bir bilirkişiye gönderecek? Gönderdiği bilirkişi kalkıp istedikleri istikamette rapor hazırladığı anda herşey bitmiştir. Kendini de kurtarıyor, ajanı da kurtarıyor, casusu da kurtarıyor. Casusluk olayının müeyyidesi tabii çok ama çok ağır. Bu bakımdan bizim şu anda 30 Mart’ı hayırlısıyla atlatıp sonra önümüze bu noktada çok farklı bakmaya mecburuz. Yargıda bir düzenlemenin yapıması şart. Bunun adımlarını atmadığımız sürece çok açık net söylüyorum, ulusal güvenliğimiz tehdit altındadır. Ulusal güvenliğimizi bu tehditten kurtarmak için alacağımız tedbirlerin başı da yargıdaki düzenlemelerdir. İlk adımını bununla attık ama bunun devamı mahiyetinde olan adımlar var ki bunları da atmak zorundayız. O zaman inanıyorum ki vatandaşım rahatlayacaktır.”
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının uluslararası görüşmeler yaptığını ve dinlendiğini aktaran Erdoğan, “Biz tahkime gideceğiz ve bu tahkimden ülkemizin menfaati var. 1 milyar dolar bizim ordan almamız gereken para var. Adamlar bunu dinliyor ve onu da ondan sonra kalkıp ona karşı kullanıyor. Niye? Kendisi orada yatırımlara girecekler veya adamlarını sokacaklar. Bunlar hakikaten yenilir yutulur işler değil” dedi.
Başbakan Erdoğan, “Meydanları nasıl görüyorsunuz. Seçim ortamını nasıl buluyorsunuz? Yasa dışı dinleme ve paralel yapı tartışmaları, oy oranınızı, oy tabanınızı nasıl etkiliyor? Dün Aksaray’da önemli bir kitle BDP’lilere saldırdı. Dün de Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, Van Muradiye’de saldırıya uğradı. Seçim öncesi provokasyon riski görüyor musunuz?” şeklindeki soru üzerine şunları söyledi:
“Bugün tabii Elazığ ve Malatya’daydık. Gerek Elazığlı vatandaşlarıma gerekse Malatyalı vatandaşlarıma özellikle çok çok teşekkür ediyorum. Hakikaten Elazığ’da bugün bambaşka heyecan, coşku vardı. Benim Elazığ’a bugüne kadar Başbakan olarak 14. veya 16. gidişimdi. Bütün bu gidişlerimde gördüğüm ilgi ve alakanın çok çok fevkinde ilgi ve alaka vardı ve biliyorsunuz gakkoşların coşkusu, heyecanı farklıdır. Gakkoşlar da bize bugün onu caddelerde, yollarda çok açık genciyle, yaşlısıyla, kadınıyla, erkeğiyle gösterdiler. O coşku, heyecan bir şeyi gösteriyordu. Yani bu paralel yapı meselesi, halkı birbirine çok farklı şekilde kenetlemiş. Bayanların coşkusuna bakıyorum, çok ciddi kenetlenmişler. Gençler öyle.”
“Malatya tarih yazdı bugün” diyen Erdoğan, şöyle devam etti:
“Yani resmi rakamlara bakılırsa, emniyetin söylediği rakamlar 100 bin kişi. Uçsuz bucaksız, gerçekten tıklım tıklım dolu meydan. Malatya’da da benim çok sık yaptığım mitingler vardı. Bu meydanı yanılmıyorsam ikinci defa kullandık. Bu meydanda da bundan önceki mitinge göre, çok daha farklı bir katılım vardı, çok daha büyük bir coşku vardı. Zaten paralel yapıya girmeden meydan, yani birinci, ikinci, dediğiniz zaman, üç kafadarın üçüncüsünü zikretmeden meydan hemen tepkisini ortaya koyuyor. Orada da coşku heyecan çok çok farklıydı. Vatandaş enteresan sloganlar uydurmuş. Nereden bulmuşsa. Pankartlar çok çok farklı. Yine kendileri bakıyorsunuz, pankartlar hazırlıyorlar, onlarla meydana geliyor. Tabi insan hakikaten bunları görünce, o duygu, o tepki çok çok farklı.”
“30 Mart akşamı zaten montajı görecekler”
“Öbür taraftan da bakıyorsunuz, muhalefet ikide bir fotomontaj, photoshop filan diyor. Hepsi ortada işte. hepsi Malatya’da meydanda, Elazığ’da meydanda” ifadelerini kullanan Erdoğan, şöyle devam etti:
“Demekki bunların montaj tekniği çok çok farklı. Bulamadıkları şeye hemen montaj diye yapıştırma yapıyorlar. Onlar onunla oyalana dursunlar. Biz yolumuza aynı şekilde devam ediyoruz. 30 Mart akşamı zaten montajı görecekler, photoshopu görecekler. Milli irade sandıkta en güzel şekliyle tecelli ederek gerekli cevabı en güzel şeklinde verecek.”
Başbakan Erdoğan, seçim öncesi provokasyon riski görüp görmediğinin sorulması üzerine de sözlerini şöyle sürdürdü:
“Doğrusu ben bu tür şeyleri beklemiyorum ama olmaz da diyemeyiz. Niye? Çünkü gittikçe hırçınlaşma var. Örneğin İstanbul’da Trabzonlular gecesinde, düşünün, yani sizi kabullenmiyor, toplum ve siz çıkarken oradan birisi belki laf da atmış olabilir ama kalkıp da siz ona yumruk atarsanız bir siyasetçi olarak bunun nasıl bir hazımsızlığı meydana getirdiğini, ortaya koyduğunu orada görmüş oluyoruz. Bu şunu getirir demek ki yaptırdığınız kamuoyu araştırmalarında vesaire beklediği neticeyi göremeyince artı bir hırçınlaşma başladı. Ertesi gün de Eyüp’de yine konuşma yaparken, bir tane vatandaş alkışlamıyor, alkışlamayınca ‘teneke gibi orada niye duruyorsun, çek git’ diyor. Alkışlar veya alkışlamaz. Sen Trabzonlular gecesine geliyorsun. Ondan sonra da bugünkü gazetelerde açıklamalarına bakıyoruz, diyor ki o zaten AK Partili diyor. Fatih Belediyesindeki AK Partili belediye başkan yardımcısının kardeşi, diyor. Olabilir, adam Trabzonlu. Adam Trabzonlular gecesine geldi, CHP’liler gecesine gelmedi ki. Dolayısıyla Trabzonlular gecesinde orada her siyasi partinin mensupları vardır. Ama sen İstanbul’a eğer belediye başkanı olmaya karar vermişsen, sen tüm İstanbulluların belediye başkanı olacaksın. CHP’lilerin belediye başkanı olmayacaksın. Dolayısıyla mesajını buna göre vermek zorundasın. Ama sen ilk elde bir defa kaybettin işi. Niye? Dedin ki, o AK Partililerin. Sen AK Partililerin belediye başkanı olmayacak mısın? Böyle bir mantık olmaz. Böyle bir ilişki olmaz. Bu tabii bir sertleşmeyi getiriyor. Ama bazı illerden verdiğiniz örnekler ki aynı şey mesela Karedeniz’de olmuş, Rize’de, Trabzon’da olmuş. Tabi nasıl oldu, niye oldu, neden dolayı böyle bir tablo orada meydana geldi, bilemiyorum ama siyasetin içinde zaman zaman bazı yerlerde biz bunları yaşadık. Ben de bundan önceki seçimlerinde Hopa’da benzer bir şeyi yaşamıştım. Temenni ederim ki bu tür şeyleri yaşamayız, gayet güzel demokratik bir şekilde sandıklara gitme fırsatı buluruz ve sandıklardan en güzel şekilde, en güzel neticeyi layıkı neyse sağlam irade olarak alırız.”
Başbakan Erdoğan’ın Mustafa Koç ile görüşmesi
Başbakan Erdoğan, başka bir gazetecinin, “Bildiğim kadarıyla sizden randevu isteyen bir takım insanlar kuyrukta bekliyor. Ünlü medya patronuna randevu vermeyeceğinizi, söylediniz. Mustafa Koç’a da şu ana kadar talebe rağmen randevu vermiyordunuz. Mustafa Koç’un Fethullah Gülen ile neler konuştuğu Hürriyet’te verdiği röportaj yayınlandığı gün siz de onu kabul ettiniz, Koç kardeşleri. Bir söylenti duydum, sizden randevu alabilmek için bir dış ülkedeki yüksek kişiden aracılık istemişler. Doğru mu?” şeklindeki soru üzerine de “Doğru ama ismini benden almayın” yanıtını verdi.
Gazetecinin, “Ben söylesem olur mu, Barzani. Yani Mustafa Koç’un sizle görüşmesi için ne tür bir ilişki anlamıyorum” sözleri üzerine, Erdoğan, şöyle devam etti:
“Kendileri böyle bir ricada bulundular. Şimdi şöyle, tabii Koç Grubu’nun Kuzey Irak’ta da yatırımları var. Dolayısıyla bu yatırımlar sebebiyle herhalde orada bağlantıları oluyor ama bizim tabii aslında randevu olayı Ali Bey’den geldi. Ali Bey’den gelince dedim büyük ihtimalle Ali Bey yani son zamanlarda gerek Fenerbahçe vesaire gibi konularda benle görüşecek, dedim. Tabii Mustafa Bey ile ilgili konuda daha önceden olunca ben özel kalemime o zaman dedim ki ‘ikisi abi kardeş beraber gelsinler. Geldiler, tabii biz açıkçası Hürriyet’teki o söyleşiye de hiç girmedik. Hiç o konuya da yani böyle böyle dediniz. Hiç ona girmedim. Sadece orada bizim şeyimiz, özellikle yapacakları yatırımlar noktasında konuşmalarımız oldu. Hatta Kuzey Irak ile ilgili konulara da yani girmedik. Ağırlıklı olarak şu anda Kocaeli Yeniköy’de bir büyük yatırımlarından bahsetti ki, o da 400-500 milyon dolar civarında yatırım. Mayıs ayında açılışına, yani ısrarla şahsımı, olmadığı takdirde temsil edeceğiniz bir bakan arkadaşın orada olması veyahutta malum Ford’un başındaki zat, o da gelecek dediler bir randevu verin dediler. Dedim buyursun gelsin randevu veririz dedik. Özeti bu.”
Gazetecinin, “Uganda rafinerini alacaklar mıymış gerçekten?” soruna da Erdoğan, “Hayır onlara girmedik” yanıtını verdi.
Başbakan Erdogan, başka bir gazetecinin, “Aydın Doğan için Barzani ararsa herhangi bir imkan olabilir mi?” soru üzerine de şunları kaydetti:
“Aydın Doğan’ın işi zorlaştı. Yok o daha farklı yerleri devreye sokması lazım. Çünkü şu anda yayın politikalarıyla bi defa çok çok ahlaki olmayan yollara giriyorlar. Özellikle köşe yazarlarıyla vesaireleriyle yani hiç böyle bir ahlak, şu bu filan diye bir şey yok. Tamamen zaten paralel yapının adeta bir yayın organı gibi şu anda bir çalışmanın içinde. Köşe yazarları hakeza öyle. Ki bunların içeresinde birini ben geçenlerde deşifre ettim biliyorsunuz. Şu anda Meclis başkan vekillerinden hanımefendiyle aralarında geçen bir yine telefon dinlemesi olayından dolayı açtıkları mahkeme ve bunun neticesinde de buradan aldıkları cesaret ve bunları şey yaptım. Tabii birçok şey Anayasa, yasa ihlalleri oluyor. Anayasa ihlali oluyor. Bunu savunuyor. Bunu savunan gazeteyle nereye gidersiniz. Meclis’te bunlar yapılıyor, kalkıyor bunu savunuyor. Yasa ihlalleri yapılıyor ve bunları savunuyorlar. Şimdi bu insanlara biz kalkıp da buyrun gelsin de konuşalım iyi oluyor filan böyle bir şey diyemem. O bir defa yaradılışıma fıtratıma ters.”
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Bu medya bir defa onurlu, şahsiyetli olsa bir Başbakanın, Adalet Bakanıyla konuşmasını ki bu kriptolu telefondur, bakın bu kriptolu telefonu adamlar dinliyor. Kim paralel yapı, nereden dinliyor benim artık aramama gerek yok, TÜBİTAK. Bu devlete saldırıdır” dedi.
“Kırım eğer Rusya’ya bağlanma kararı verirse referandumda o zaman bizim tavrımız ne olacak” sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, “Onu tabii bizim merkezi yönetimle ayrıca bunu değerlendirmemiz lazım. Ukrayna’nın merkezi yönetiminin tavrı ne olacak? Çünkü orada Ukraynalı da var. Şimdi Tatarlarla Ukraynalılar 650 bin yapıyor. Bu küçümsenecek bir rakam değil veyahut da şekli ne olacak. Ama biz tabii onu hiç düşünmek istemiyoruz, Ukrayna’ya yazık olur diyoruz” yanıtını verdi.
“Kosava emsal oldu mu” sorusu üzerine de Erdoğan, Kosova’nın çok farklı olduğunu belirtti.
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
“Kosava’daki Arnavut miktarı yüzde 5 bile değil ve dini noktada da değil. Yüzde 95’i Müslümandır. Arnavutuyla Türküyle yüzde 95 yani beş bile Sırp yok orada. Buna rağmen Kosova’ya maalesef birileri hala yaptırım yapmanın gayreti içerisinde. Amerika bile baştan Kosova’nın bağımsızlığını destekledi ama devamı gelmedi. Bakın hala uluslararası camiada beklenen sayıya ulaşamadıkları gibi sayıda da sıkıntı var. Biz bir taraftan onlar için koşturuyoruz kendileri koşturuyor. Ama şu anda ne de olsa yine de ‘bağımsız bir devletim’ havasında münasebetlerini devam ettiriyorlar. Burası Kosova’ya benzemiyor.”
“Ukrayna’da sokak gösterileri sonunda ülkeyi bölünmeye kadar götürdü. Yakıp yıktılar, Avrupa’da alkışladı” denmesi üzerine de Başbakan Erdoğan, buradaki olayların da bir merkezden yönetildiğini ifade etti.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Dikkat ederseniz gerek bizde yani Gezi olaylarındaki karakter, kullanılan figürler aynen Ukrayna’da var. Televizyonda falan bunların hepsini izledik. Benzer şeyleri kısmen bakıyorsunuz Mısır’da falan uyguladılar. Aynı şeyler. Brezilya’da aynı şeyler vardı. Dolayısıyla Ukrayna’daki bu uygulamalar neticesinde de doğrusu Ukrayna bir defa özerk yani Kırım Cumhuriyeti ile ilgili olarak başından itibaren belki çok daha sağlıklı bir yapıyı meydana getirebilirdi, hiçbir zaman orası sağlıklı yapıya kavuşamadı. Ben ne zaman Ukrayna’ya gittiysem hep orayla ilgili şikayetler olmuştur ki bizim Tatar kardeşlerimize orada ciddi desteklerimiz oldu, hala devam ediyor. Onlara okullar, evler yaptırdık, ibadethaneler, yollar yaptırdık, tarihi eserleri restore ettik ki bir özgüvenleri gelsin diye. Tabii sağ olsun gerek Çubarov gerekse Cemiloğlu şu anda onlar işin öndeki liderleri olarak da belli bir gayretin içerisindeler, çektikleri belli bir çile var, bu çile tecrübeye dönüşmüş. Bunun da gençlik üzerinde belli bir tesiri var. Fakat tabii hassasiyetle takip ediyoruz, takibe devam edeceğiz. Oradaki tercih çok hassas bir konu.”
-Suriye’deki iç savaş-
Suriye’deki iç savaşın hatırlatılarak “Suriye konusu gündeme geldiği zaman da ‘zehirli gazla öldürme başka şeyle öldür’ diye görüş birliğine varıyorlar” denmesi üzerine de Başbakan Erdoğan, “Şimdi bu çok aldatıcı bir olay” değerlendirmesini yaptı.
Bu durumu G-20’de dile getirdiğini anlatan Başbakan Erdoğan, şunları dedi:
“ABD’de de bunu işledim. Birilerinin ağırına da gitti. O zamanlar 120 bindi konvansiyonel silahla ölenlerin sayısı, bin 500 de kimyasal silahtı. Dedim yani ‘kimyasal silahla ölenler ölü ama konvansiyonel silahlarla ölen, ölü değil.’ ‘Böyle mi bakacağız bu olaya’ dedim. Bir defa burada insan ölüyor. Bu bir suçtur, insanlık suçudur. Buna karşı bir defa burada şu 20 ülke, dünyanın hemen hemen dünyanın neredeyse çoğunluğunun ötesinde bütününe yakının teşkil ediyor. Para olarak ekonomi olarak da öyle. Hala silahlandırmayı yine içimizdeki ülkeler yapıyor. Tabii ki burada malum, ben bunu Sayın Putin’e de söyledim, yüzüne söylediğim için burada da söylüyorum, dedim ki: ‘bakın şu anda Türk toplumunda, Suriye’yi Rusya silahlandırıyor, İran silahlandırıyor’ dedim.”
“Böyle bir yükü nasıl kaldıracaksınız” dediğini aktaran Başbakan Erdoğan, “Bunu Putin’ söylediniz değil mi?” sorusu üzerine şöyle devam etti:
“Tabii tabii Soçi Olimpiyatlarına gittiğimizde o gün bir, bir buçuk saat görüştük. Dışişleri Bakanı beraberce, dedim ‘150 bin insan öldürüldü ve siz İstanbul’da bana Esed’in avukatı değilim dediniz ama hala onun yanında duruyorsunuz’ buna karşı ortaya bir tavır konması lazım. ‘Bu tavrı koymadınız, koymuyorsunuz yani burada sizin farklı hesaplarınız varsa burada en çok düşünmeniz gereken Türkiye’dir.’ Niye? Biz sizinle 100 milyar dolarlık bir hedef belirledik, mali noktada. Komşuysak biz size daha yakınız. Eğer siz Akdeniz hesapları yapıyorsanız, Akdeniz’e zaten en uzun kıyıya sahip ülkelerden bir tanesi biziz. Bunları biz aramızda oturur konuşuruz bunlar ayrı meseleler. Ama gelin bir defa şuradaki kanı, ölümleri durduralım. Suriye böyle gittikçe daha iyiye gitmiyor. Yarın bu Suriye, Esed’de kalsa dahi Suriye’yi kim ayağa kaldıracak. Bu Esed mi kaldıracak? Her taraf yerle yeksan olmuş zaten. Mümkün değil. Siz demokrasiye de anlıyorum ki inanamıyorsunuz, halkın iradesini hiçe sayıyorsunuz. Yani en çok üzüldüğüm noktalardan bir tanesi dünya halen kimyasal silah, konvansiyonel silah ayrımını yapmakla aslında insanlara en büyük zulmü yapıyorlar.”
-“Kılıçdaroğlu aklına ne gelirse onu söylüyor”-
“Eski adalet bakanı Sadullah Ergin’le yaptığınız konuşmayla ilgili açıklamalarınız muhalefette ve bazı basın organlarında çeşitli tartışmalara yol açtı. Sayın Kılıçdaroğlu sizin adaleti arka bahçeniz haline getirdiğinizi iddia etti ve açıklamalarınızı itiraf olarak değerlendirdi. Ne dersiniz bütün bunlara” sorusu üzerine de Başbakan Erdoğan, “Kılıçdaroğlu aklına ne gelirse onu söylüyor” ifadesini kullandı.
Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bugüne kadar, şöyle hukuki altyapısı olan bir insan değil. Yanında hukukçu olarak gezenler de boşuna geziyor. Bakınız şurada gerek HSYK ile ilgili gerekse yine bizim aynı şekilde internet yasası ile alakalı. Bunların Anayasa Mahkemesine gidişteki ne zamanlaması ne de hazırladıkları dilekçe vesaire hiç birisi doğru değil. Birincide ret aldılar. Ondan sonra HSYK ile ilgili tekrar bir müracaatları oldu. Onda da yine ‘evrakınız eksik dediler’ geri gönderdiler. Bir siyasi partiye bu yakışır mı? Ret olayında da ne diyor? Kendilerine dünyanın değişik yerlerinden örnekler almışlar, akıl hocaları da malum kişiler. Bunlar daha önce isimleri geçen kişiler. Onlar da güya bunlara akıl veriyor: ‘cumhurbaşkanının onamasına gerek yok.’ Bırak sen cumhurbaşkanının onamasını daha oraya gitmemiş. Olay Resmi Gazete’de yayımlanmamış, siz kalkıyorsunuz Anayasa Mahkemesine gidiyorsunuz. Bunun bir örneği yok Türkiye’de. Bu insanların yasa tanımı veya yasalarla ilgili herhangi bir düşüncesinin bir itibarı olabilir mi? Türkiye’de bir kısım medya bunlara destek vereceğiz diye yalanları sahiplenmeye, doğru olmayanı sahiplenmeye kendilerini mecbur hissediyorlar. Yapılan iş burda da o.”
“Adalet Bakanı ile aramda geçen konuşmada, yine montajlar yapılmış, kırpılmış kırpılmış…” diyen Başbakan Erdoğan, “Tamamını kabul etmiyorsunuz?” sorusu üzerine de “Hayır canım, parça parça. Aynen pazıl gibi” yanıtını verdi.
Erdoğan, şu değerlendirmeleri yaptı:
“Ama ben bu olayda, bakın dinlenmemiz bir defa yasal mı? Değil, anayasaya, yasalara aykırı. Bu medya bir defa onurlu, şahsiyetli olsa bir başbakanın, adalet bakanıyla konuşmasını ki bu kriptolu telefondur, bakın bu kriptolu telefonu adamlar dinliyor. Kim paralel yapı, nereden dinliyor? Benim artık aramama gerek yok, TÜBİTAK. Bu devlete saldırıdır. Burada ben bakanımla yaptığım konuşmada tabii Sadullah Bey şey yaptı ama o pazıl da olsa ben çok açık net bunu da söylemek zorundayım. Nedir o? Malum Doğan Grubu’nun SPK ile ilgili sıkıntısıdır ve çok ciddi bir davadır o dava. Bu davada yine kusura bakmasınlar burada da o malum ilişkiler kullanılmak suretiyle çok açık net olarak bir dava belli bir yere gelmiş ve orada belli şeyler işletilmiş, ondan sonra olayın genel kurul safhası, ordan acaba ‘adalet orada tecelli eder mi?’ Bana düşen nedir? Çünkü burada bir defa ülkenin yüz milyonlarca kaybı var. Adalet Bakanıma ne diyorum ben, ‘bunun takipçisi ol’ diyorum.”
“Bunu adalete müdahale olarak değerlendiriyorlar” denmesi üzerine de Başbakan Erdoğan, “Onlar öyle değerlendiriyor varsın öyle değerlendirsinler” karşılığını verdi.
Erdoğan, şunları söyledi:
“Bakın ayrı bir dava, yine pazıl. Bizim normal hat o, Denizciler Odası Başkanı diyor ki: ‘Böyle böyle bizi filanca ihaleden mahrum ettiler.’ Metin Kalkavan, MİLGEM… Ondan sonra öyle deyince ben dedim ki: ‘Metin Bey yapacağın tek şey var, senin bu sektördeki yerini biz biliyoruz dava aç’ dedik. Ve dava açtı neticede davayı kazandı, ihale iptal edildi. Burada rekabet koşulları oluşmamış, bu firmanın da şu anda Türkiye’de en büyük kızağa sahip olan firma bu firmadır. Bundan daha büyük kızağa sahip olan ikinci bir firma yok. Şimdi böyle birisini sen dışarıda bırakıyorsun, rekabet koşullarını yok farz ediyorsun, ondan sonra da adrese teslim bu işleri vermek istiyorsun. Ben bunu icra konseyindeki arkadaşlarıma da söyledim. Genelkurmay Başkanıma da, Milli Savunma Bakanıma da diğer konseydeki arkadaşlarda dedim ki: ‘Burada rekabet koşullarını oluşturmamız lazım, ben inanıyorum ki hatta hatta dedim gerekirse özellikle pazarlığa da oturmalısınız, bu iş daha da aşağıya çekilmeli. Çünkü ben beş gemi yapacağım yerde dört tane niye yapayım. Beş tane gemi yapıyorum kardeşim.”
Başbakan Erdoğan, “yönlendirme” suçlamasını kabul etmediğini de söyledi.
Erdoğan, “Kılıçdaroğlu yolsuzluğun tanımını daha öğrenmedi önce onu öğrenmesi lazım. Bunu öğrenmediği için inanın bunların eline üç tane koyun verin kaybedip gelirler. Bunların biz SSK Genel Müdürlüğünü biliyoruz, o dönemlerini yaşadık. Sen genel müdürsün hastanelerin durumu ortada . Biz hastanelerin eczanelerine inerdik, ben o zaman SSK’lıydım, ilaç alamazdık, ilaç. Şimdi bu ülkeyi biz idare ediyoruz, hastanelerimizin hali de ortada, vatandaşlarımızın memnuniyeti de ortada. İstediği hastaneye de gidiyor en modern şekilde hizmetini alıyor” dedi.