İran‘da nükleer anlaşma ülkenin bir numaralı gündem konusu olsa da yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimleri ve ABD’de başkanlık koltuğuna oturan Joe Biden’ın güç kaybeden reformistlere can suyu olup olmayacağı merak ediliyor.
İran’da 2013 ve 2017’de yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan Hasan Ruhani’yi destekleyen reformistler, 2015’te imzalanan nükleer anlaşmanın beklenen sonucu vermemesi ve eski ABD Başkanı Donald Trump’ın 2018’de yaptırımları tekrar hayata geçirerek ülkeyi ekonomik krize sokması nedeniyle muhafazakarlara karşı büyük bir güç kaybına uğradı.
İran’ın Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması (NPT) ek protokolünden ayrılması ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) müfettişlerinin denetimlerine sınırlama getirmesi de reformistlerin beklentilerinin gerçekleşmesi ihtimalini zayıflatan etkenler. Ancak Fransa, Almanya ve İngiltere’nin ABD’nin desteğiyle geçen hafta UAEA Yönetim Kurulu’ndan çıkarmak istediği İran karşıtı kararın ileri bir tarihe ertelenmesi de esasında reformistlere yönelik olumlu bir mesaj olarak da okunabilir.
Ülkede, nükleer anlaşmanın başarısız olmasının ve Trump’ın uyguladığı yaptırımların faturası reformistlere kesildi. Bu faturayı hem İran lideri Ali Hamaney ve Devrim Muhafızları Ordusu yöneticilerinin başını çektiği müesses nizam hem de iş başındaki hükümetin reformist olması nedeniyle seçmen kesti.
Yaptırımların yanı sıra muhafazakarların hakimiyetindeki Anayasayı Koruyucular Konseyi’nin (Nigehban-AKK) adaylarına uyguladığı veto da reformistlerin siyaset sahnesinde iyice zayıflamasına yol açtı. Ülkede 21 Şubat 2020’de yapılan milletvekili seçimleri için toplamda yapılan 16 bin 33 adaylık başvurusunun 7 bin 148’i veto edildi. Veto kararlarının çoğu reformistlere yönelikti. En önemli isimleri veto edilen reformistler, buna tepki olarak seçimleri boykot etti. Reformistlerin bu yöndeki çağrısıyla seçmen de büyük oranda sandık başına gitmedi ve katılım Tahran’da yüzde 20, ülke genelinde ise yüzde 40’larda kaldı.
Biden’ın yaptırımları kaldırması, İran ekonomisinin olumlu bir istikamet yakalaması ve ülkede reformlar için yeni umutların canlanması reformistler için tek çıkış yolu. Biden, bu yönde adımlar atarsa reformistler için “can suyu” olabilir. Bu olmadığı taktirde muhafazakarlara karşı seçimde kartları olmayacak ve propaganda imkanından yoksun kalacaklar.
Reformistlerin 18 Haziran’da yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday çıkarması bekleniyor ancak reformlardan yana olan seçmendeki genel eğilim boykot yönünde. Çünkü cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılmak isteyen adayları denetleyecek heyet yine aynı olacak.
Kamuoyunda AKK’nin, reformistlerin güçlü adaylarını veto edeceği yönünde güçlü bir kanaat hakim. Bu nedenle reformistler, kendi seçmenlerini sandıklara yönlendirecek bir motivasyondan yoksun.
Cumhurbaşkanı Ruhani, seçimlerle ilgili tüm konuşmalarında yüksek katılım beklediklerini belirterek halka sandık başına gitmeleri çağrısında bulunuyor. Reformistlerin oylarıyla 2 seçim kazanan Ruhani, yüzde 75 katılım beklediklerini ve seçimlerin meşruiyeti için bunun gerekli olduğunu söylüyor ancak bu çağrıların reformist seçmeni harekete geçirecek kadar etkili olmadığı anlaşılıyor.
Reformistler bir yandan vetolarla, diğer yandan da seçmenin seçim mekanizmasına inancını yitirmesi sorunuyla karşı karşıya. Geçen sene yapılan milletvekili seçimlerinde de görüldüğü gibi halk sandıklardan umudunu kesmiş durumda.
Ruhani hükümeti ve reformistler, mevcut tabloda seçimlerde kazanma şanslarının olmadığını bildikleri için seçim atmosferini radikal bir şekilde etkileyecek gelişmelerin beklentisi içinde. Bu gelişme de Biden’ın yaptırımları kaldırması ve ülke ekonomisine rahat bir nefes aldırarak halkın günlük yaşamına olumlu bir etki yapması olarak öne çıkıyor.
Biden’ın yaptırımları kaldırması, İran ekonomisinin olumlu bir istikamet yakalaması ve ülkede reformlar için yeni umutların canlanması reformistler için tek çıkış yolu. Biden, bu yönde adımlar atarsa reformistler için “can suyu” olabilir. Bu olmadığı taktirde muhafazakarlara karşı seçimde kartları olmayacak ve propaganda imkanından yoksun kalacaklar.
Şu anki meclisin son birkaç aydaki faaliyetleri ve çıkardığı yasalar reformist seçmeni tedirgin etti. Meclisin ezici çoğunluğunu elinde bulunduran muhafazakarların cumhurbaşkanlığını da kazanması halinde kendileri için “daha çetin” günlerin gelmesinden endişe duyan bazı reformist seçmen sandık başına gidecek. Reformistlerin önemli isimlerinden ve milletvekili seçimlerinde veto alan Mahmud Sadıki, meclisin son süreçteki tutumunun “tehlike alarmının” çaldığı anlamına geldiği görüşünde ancak muhafazakarların daha fazla güçlenmesi “riskinin” reformistleri harekete geçirmesi zayıf ihtimal. Reformist seçmendeki kırılma çok daha derin ve seçim mekanizmasının bizzat kendisiyle ilgili. Seçimlerle bir şeylerin değişeceğine dair beklentileri kaybolmuş halde.
Ruhani hükümeti, Trump’ın ardından iş başına gelen Biden yönetiminin yaptırımların kalkacağından daima ümitliydi ve bu yönde hep olumlu mesajlar verdi. Ruhani başta olmak üzere, hükümet yetkilileri yaptırımların kalkacağından emin gibi konuştu. Hükümet yetkililerinin yaptırımların kalkacağıyla ilgili demeçleri, Tahran ile Washington arasında perde arkası diplomasinin yürüdüğüne dair işaret olarak görülebilir ancak bunun da muhafazakarların engeline takıldığını ve seçimlere kadar yeni bir anlaşmaya yol vermelerinin çok zor olduğunu hatırlatmakta yarar var.
Reformistler ile muhafazakarların açıklanan ve muhtemel adayları
Merdomsalari (Demokrasi) Partisi Genel Sekreteri Mustafa Kevakabiyan ve reformist listeden seçimlere giren İran devriminin teorisyenlerinden Ayetullah Murtaza Mutahhari’nin oğlu, önceki dönemde Meclis Başkan Yardımcılığı yapan Ali Mutahhari adaylıklarını açıkladı. Mutahhari’nin 21 Şubat 2020’de yapılan milletvekili seçimleri için adaylığı veto edilmişti. Muhafazakar kanattan ise Eski Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad döneminde Eğitim ve Öğretim Bakanlığı görevinde bulunan Milletvekili Hamid Rıza Hacıbabayi, Eski Savunma Bakanı Hüseyin Dehkan ve Devrim Muhafızları komutanlarından Said Muhammed adaylıklarını duyurdu.
Şu ana kadar açıklanan adaylıklardan daha ziyade henüz ilan edilmeyen isimler de merak konusu. Bunların başında da muhafazakar kesimden Meclis Başkanı Muhammed Bakır Kalibaf ve Yargı Erki Başkanı İbrahim Reisi ile reformist kanattan Birinci Cumhurbaşkanı Yardımcısı İshak Cihangiri, Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif ve İletişim ve Bilgi Teknolojileri Bakanı Muhammed Cevad Azeri Cehromi geliyor. Bunların dışında muhafazakarlarla köprüleri atan ve ülke siyasetinde yeni bir akım başlatan Ahmedinejad da seçimin favorileri arasında görülüyor.
Eski Cumhurbaşkanı Ali Ekber Haşimi Rafsancani’nin oğlu ve Tahran İl Meclisi Başkanı Muhsin Haşimi, reformist kanatta kendisi ve Cihangiri’nin adının adaylık için geçtiğini ancak Zarif’in daha fazla önce çıktığını söyledi. Reformistler, tüm partilerin üzerinde mutabık kalacağı bir aday çıkarma arayışında.
Muhafazakar adayların kabulü konusunda hiçbir engeli bulunmazken reformist isimlerin Yargı Erki, AKK, meclis ve başka birçok engeli bulunuyor. Üçüncü bir taraf Ahmedinejad’ın da AKK’nin veto engeline takılmasına kesin gözüyle bakılıyor. Zira daha önce de veto edilmişti.
Reformistlerin adayları olarak öne çıkan isimlerden Cihangiri’nin kardeşi Mehdi Cihangiri, 26 Ocak’ta yolsuzlukla ilgili suçlamalar nedeniyle yargılandığı mahkeme tarafından 2 yıl hapis cezasına çarptırıldı. İletişim Bakanı Cehromi hakkında da yabancı sosyal medya platformlarına getirilen erişim yasağını uygulamadığı gerekçesiyle 20 Ocak’ta soruşturma açıldı. Cehromi savcılıktaki ifadesinin ardından serbest bırakıldı. Zarif’e ise 19 Ocak’ta ABD ile müzakerelerde bulunmak istediği suçlamasıyla Meclis tarafından 2 sarı kart verildi. Bu kartların üçe çıkması halinde Zarif, gensoru verilerek azledilebilecek.
Muhafazakar kanadın en fazla öne çıkan adaylarından Reisi ve Kalibaf, resmi olarak herhangi bir beyanatta bulunmamış olsalar da fiili olarak seçim faaliyetlerine uzun süredir start vermiş durumdalar. Kalibaf, Rusya ziyaretinde mevkidaşının yanı sıra Putin ile de görüşmek istedi ancak bu isteği gerçekleşmedi. Görüşmenin olmaması İran’da ve uluslararası basında gündem oldu. Kalibaf ekibi ise Putin ile görüşmenin olmamasından İran Dışişleri Bakanlığı ve Zarif’i suçladı ve gerekli koordinasyonun sağlanmadığını savundu. Kalibaf, Rusya’da Putin tarafından muhatap alınmak ve Cumhurbaşkanı gibi hareket etmek istedi.
Reisi ise aynı günlerde Irak’a bir ziyaret yaparak tüm yetkililerle görüştü ve muhtelif yerlerde konuşmalar yaptı. Reisinin konuşmaları İran devlet televizyonunda canlı yayınladı. Reisi de burada bir cumhurbaşkanı gibi hareket etti.
Kalibaf’ın Rusya ve Reisi’nin Irak ziyaretleri, ülkede İran’ın dış politikasından kimin sorumlu olduğu tartışmasını da yeniden ülkenin gündemine soktu. Bu konuyla ilgili en son Esed’in Tahran ziyaretiyle ilgili 2 Şubat 2019’da yaşanan tartışmada Zarif istifa etmişti.
Muhafazakarlar arasında daha önce Kalibaf’ın adı öne çıkarken son süreçte Reisi’nin aday olacağı yönünde mesajlar veriliyor. Meclis Başkanlık Heyeti Üyesi Muhsin Pirhadi, Kalibaf’ın aday olmayacağını ve parlamentodaki görevine devam edeceğini söyledi. Pirhadi, Reisi’nin adaylık ihtimalinin ağırlık kazanması nedeniyle Kalibaf’ın onun lehine adaylıktan vazgeçtiğini ve kendisine destek vereceği görüşünde.
Halihazırda reformist siyasetçileri seçimlerde motive edecek ve halka bir “başarı hikayesi” anlatmalarını sağlayacak yegane faktör Biden’ın yaptırımları kaldırmasıdır. Biden’ın göreve başlamasından sonra diplomasiye ağırlık vereceği yönündeki mesajlar, reformist kanatta bir heyecan oluşturdu ve gazeteler “Biden reformistler için can suyu olabilir” manşetleri attı. ABD’de göreve getirilen diplomasi ekibi de bu yöndeki beklentileri güçlendirdi. Ancak aradan geçen sürede Biden tarafının yaptırımların kaldırılmayacağı ve İran’ın taahhütlerine uymasıyla ilgili açıklamaları reformist kanat için son umutların da tükendiği anlamına geldiği söylenebilir.
Biden yönetiminin yaptırımlar ve nükleer anlaşma için acelesinin olmadığı görülüyor. Dış siyaset ve İran konusu, Biden’ın öncelikleri arasında yer almadığı gibi bu konuya kısa ve orta vadede ciddi olarak eğilmesi beklenmiyor. Perde arkası diplomasisi ve bölgedeki tansiyonun düşürülmesiyle ilgili yürütülen gizli pazarlıklardan bir sonuç çıkması da kısa vadede zayıf bir ihtimal olarak masada duruyor.
İran’ın Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması (NPT) ek protokolünden ayrılması ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) müfettişlerinin denetimlerine sınırlama getirmesi de reformistlerin beklentilerinin gerçekleşmesi ihtimalini zayıflatan etkenler. Ancak Fransa, Almanya ve İngiltere’nin ABD’nin desteğiyle geçen hafta UAEA Yönetim Kurulu’ndan çıkarmak istediği İran karşıtı kararın ileri bir tarihe ertelenmesi de esasında reformistlere yönelik olumlu bir mesaj olarak da okunabilir.