Trabzon’da dünyaya gelen 39 yaşındaki Topal, ilk albümünü 2009 yılında “Heyyamo” adıyla müzikseverlerle buluşturdu.
Yaklaşık 20 yıllık müzik hayatına Türkiye’nin yanı sıra yurt dışında da verdiği konserlerle devam eden genç sanatçı, müzikal çalışmalarına ve Karadeniz türkülerinin halk kültüründeki yerine ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
Topal, Artvin’in Hopa ilçesinin bir köyünde ilkokula giderken, henüz 2. sınıftayken kuzeninin blok flütü sayesinde müziğe olan ilgisinin başladığını söyledi.
Kendi kendine blok flütle notaları öğrendiğini kaydeden Topal, “Hatta çift flütte 3, 4 noktalı şarkıları böyle üçlü bir tez yaparak çalmaya başladım. O şekilde bir müziğe adımım oldu. Sonraki yıllarda bunu tüm röportajlarında anlatırım güzel bir hikaye çünkü. Bir düğünde ilk defa keyboard gördüm. Nasıl bir şey diye merak ettim. İmkanlar yoktu. Tuşlarını aklıma yazıp, eve gittiğimde kağıda çizip, flütle de çalıp etütler yapmaya başladım.” diye konuştu.
Aydoğan Topal, oyuncak bir org vasıtasıyla da kendini geliştirdiğini belirterek, şöyle devam etti:
“Sonrasında yine bağlama gördüm. Kuzenim üniversitedeyken almıştı ve bırakmıştı. Sonra bağlamayı aldım ama nasıl çalınacağını bilmiyorum. Klavye gibi düşündüm, yatırdım bağlamayı. Her ses bir aralık diye hesapladım. Vura vura doğru şarkıları yani yerlerini belirleyip melodileri çıkardım. Sonra TRT’de müzik programları falan olurdu. Orada bağlama nasıl tutulur, neler yapılıyor onları izleyerek, analiz ederek, etütler yaparak bağlama çalmaya başladım. Yaklaşık 2005 yılına kadar da sahnelerde bağlama çaldım. Sonrasında gitara döndük. Bağlamaya da devam ediyorum. Bazı sahnelerde kullanıyorum ama ana enstrümanım şu anda gitar oldu.”
Lise döneminde birçok yerde sahne almaya başladığına işaret eden Topal, “Lise bittikten sonra çeşitli yerlerde, festivallerde, Karadeniz bölgesinin birçok yerinde konserlere davet edildik. Sonrasında ‘işin merkezi İstanbul’ dedik. Mecburen 2002, 2003 yılında İstanbul’a geldim ve daha profesyonel bir döneme başlamış olduk.” dedi.
“Her zaman kendim olmaya çalıştım”
Genç sanatçı, farklı ülkelerin, kültürlerin çeşitli müzik tarzlarını dinlediğini, bu anlamda da kendi sanat hayatında farklı bir müzik tarzı ortaya koymaya çalıştığını dile getirerek, şunları kaydetti:
“Her zaman kendim olmaya çalıştım. Türkiye’de çok güzel müzikler yapılıyor ama müzisyenlerde şöyle bir şey vardır. Birini çok sevdiği, beğendiği zaman kulak, yorum tarzı ona evriliyor. O yüzden farklı bir tarz oluşturmaya çalıştım. Ben Karadenizliyim, orada doğdum, büyüdüm, orada anılar biriktirdim. Yani kendi kültürüm, özüm olduğu için onun motifleri, o melodik akışları, sözlerin tamamlayıcılığının falan bende ayrı bir yeri var. Yani benim özüm, geçmişim aslında.”
Türküler üzerine bir değerlendirme yapan Aydoğan Topal, “Türküleri, geçmişteki tüm yaşanmışlıkları, o duyguları, acıları, kızgınlıkları, isyanları, heyecanı, hüznü, aşkı, günümüze yansıtan bir ansiklopedi gibi görüyorum. Yani geçmişte yaşanan her şeyi günümüze aktarıyorlar. Bu anlamda benim için türküler değerlidir.” ifadelerini kullandı.
Topal, günümüzde türkülerin yeni formlarla yorumlanmasına ilişkin de şunları söyledi:
“Teknolojinin gelişmesiyle birlikte yeni tarzda, farklı deneysel şeyler de yapılıyor. Ben iki formu da beğeniyorum. Olması gerektiğini düşünüyorum. İşin özü önemli olan sanat olsun, bir şekilde olsun ama olsun. Gençleri yanımıza çekebilmek gibi bir misyonum var. Dinledikleri tarzda, enstrümanları, o akışı, o ritmi, o teknolojiyi kullanarak, geçmişle günümüzü harmanlayıp, günümüzdeki gençleri de yakalamayla ilgili bir derdimiz var. Bu anlamda çok arkadaşım var. Volkan Konak, geçmişte Kazım Koyuncu, Fuat Saka, Erkan Ocaklı. Birçok üstadımız bunu amaçladı. ‘Yeni nesil gençler, Karadeniz müziğinden kopmasın’ diye güne uyarlayarak yine o Karadeniz’in ana temel enstrümanlarını, o sözlerindeki akışı, yapısını da bozmadan, melodik yapısını zenginleştirerek yeni nesil gençleri de aramıza almayla ilgili bir çalışmaydı hep ve bu da başarılı oldu zannedersem. Yani şu an 10 yaşında, 15 yaşında gencecik çocuklar bile Karadeniz müziği ile ilgili böyle çalışmalar yapmak istiyorlar. Geleceğe bir şeyler aktarmak istiyorlar.”
“Sınırsız söz getirsinler, istediğim formatta bestelerim”
İki solo albümü ve 1 single çalışmasının yanı sıra karma albümlerde de yer alan Topal, “Ben müzikte de hızlı tüketime karşıyım. Şu an 150’nin üstünde bestem var. Bir kenara koymuşum. Annemin yazdığı, abimin yazdığı sözler, benim beslediğim birçok eser var. Ama bir şeylerin tadında gitmesi lazım. Çünkü toplum olarak da çok hızlı tüketen bir toplum olduk. Şu anda pandemi sürecinin nereye akacağını bilmiyoruz ama yapacağımız yeni çalışmalarımız da var.” dedi.
Genç sanatçı, müzik hayatında şarkı sözleri yazmaktan ziyade daha çok beste anlamında çalışmalar yaptığını aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Söz yazma gibi bir becerim çok yok. Birkaç şarkım var. Ama melodik anlamda bestelemekte sınırım yok. Sınırsız söz getirsinler, istediğim formatta bestelerim. Ama o duyguyu, o sözleri hissedip benimsemem gerekiyor. Geçen şöyle bir şey oldu, ortak bir arkadaş vesilesiyle ‘Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’ dizisinin toplantısına katıldım. Başrol oyuncusu Oktay Kaynarca’nın annesinin vefatıyla ilgili bir sahne vardı. Onu gösterdiler ve çok etkilendim. Annesini, yeğenlerini, çocuklarını, eşini kaybetmiş ve yine de dik durmaya çalışıyor. Sığınacak bir dalı kalmamış. Bunlar geldi aklıma. Akşam eve gittiğimde gitarı tıngırdatırken hemen bir duygu geldi ve Karadeniz formunda bir beste yaptım. Sözlerini de ben yazdım. Mesele onun da yakında çalışmasını yapıp sunacağım. Belki dizide de kullanacaklar, bilemiyorum. Yani bu şekilde duygu endeksli biraz bestelerim.”