Türk edebiyatının usta kalemlerinden mütefekkir ve yazar Samiha Ayverdi‘nin vefatının üzerinden 28 yıl geçti.
Ayverdi, İstanbul Şehzadebaşı’nda 25 Kasım 1905 tarihinde Meliha Hanım ve Piyade Kaymakamı Yarbay İsmail Hakkı Bey’in 2. çocuğu olarak dünyaya geldi.
Şeceresi baba tarafından Ramazanoğullarına kadar uzanan Ayverdi’nin, Girit’e gönderilen dedesi Zerdebıyık Hasan Bey’in şehit düşmesiyle, İsmail Hakkı Bey henüz bir yaşına basmadan yetim kaldı.
Ayverdi’nin babası da dedesi gibi askerlik mesleğini seçerek Balkan ve Birinci Cihan harplerine katıldı ve gazi oldu.
Anne tarafından soyu ise Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de Tuna Nehri’nin batısında kalan Budin kısmında mezarı bulunan Bektaşi dervişi Gül Baba’ya dayanan Ayverdi, henüz 3-4 yaşındayken babasının evlerinde düzenlediği selamlık sohbetlerine katılarak, Ziya Paşa, Cevdet Paşa, Ahmet İzzet Paşa, Çürüksulu Mahmut Paşa ve ressam Ali Rıza Bey’in konuşmalarını dinledi.
İlk öğrenimine 5 yaşında mahalle mektebine giderek başlayan usta yazar, babasının sahip olduğu zengin bir kütüphaneyle de kendini yetiştirmeye devam etti.
Ayverdi, bu husustan “Hatırat” eserinde, “Bir buçuk yaşımdan beri hayatımı safha safha hatırlarım. Kendime gelmeye başladığım zaman da, dünyanın sırrını düşünmeye başladım.” ifadeleriyle söz etmiştir.
Süleymaniye Kız Numune Mektebi’nden 1921 yılında mezun olduktan sonra eğitim hayatını tarih, tasavvuf, felsefe ve edebiyat alanlarında özel dersler alarak sürdürdü.
Bir kaymakamla evlendirilen yazar, eşinden Nadide adında bir kız çocuğu dünyaya getirdikten sonra ayrıldı ve bir daha evlenmedi.
İyi derecede Fransızca bilen ve keman çalabilen Ayverdi’nin sanat tarihçisi olan ağabeyi Ekrem Hakkı Ayverdi de Türk kültürüne büyük hizmetlerde bulundu.
“Türk-İslam münevveri ve mütefekkir yazarıydı”
Vefatından 24 sene sonra 2017 yılında Zeytinburnu’nda ismiyle bir Anadolu Lisesi de açılan Samiha Ayverdi, vefat yıl dönümünde ve çeşitli vesilelerde edebiyat camiası tarafından yad ediliyor.
Geçen sene usta yazarı anmak için düzenlenen bir programda konuşma yapan Prof. Dr. Mustafa Fayda, Samiha Ayverdi’nin bir Türk-İslam münevveri ve mütefekkir yazarı olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Mustafa Fayda, Samiha Ayverdi’nin asıl çabasının kulun yaratıcı ile münasebeti olduğunu belirterek, “Bu bakımdan Ayverdi, Allah ve insan meselesini İslam tasavvufu anlayışı içerisinde asıl mesele olarak ele alan önemli, çok değerli bir yazardır.” ifadesini kullandı.
“Samiha Ayverdi ile 36 yıl” adlı kitabın yazarı, usta yazarla yıllarca bilfiil yan yana çalışan Aysel Yüksel de “Onu, benzeri pek çok yazardan ayıran en önemli husus, aynı zamanda onun bir tefekkür insanı olmasıdır.” dedi.
Ayverdi, “Bağ Bozumu” eserinde “Müslüman Türk”ü şöyle tarif etmiştir:
“Müslüman Türk, irfan sahibi idi. İrfan da ne ki, dersek, bir milletin, iman ve tarih yayığında asırlar boyu döve işleye meydana getirdiği deruni zarafet, incelik ve medeniyetin parlak terkibidir. İşte bu terkip, insanoğlunun elinden, dilinden, söz ve davranış olarak taşan bir müstesna verim, iç bünyenin sermaye ve zenginliği denebilir. Böylece de toplumun fertleri, sözleri ve hareketleriyle içinde yaşadıkları cemiyeti buyrukları ile inceltip aydınlatmışlardır. Toprak rejiminin sağlıklı zamanındaki tımar ve zanaatların kolu kanadı altında boy ata ata, örfte adette, san’atta, zarafette, iman, basiret ve hikmette asırlarca mesafe almış Türk cemiyeti nihayet irfan durağına vararak, adeta cismi ruh olmuş, ruhu da cismine bir ilahi kaftan giydirmişti.”
İlk yazılarını “Büyük Doğu” dergisinde yayımladı
Hayatında önemli rol oynayan annesi vasıtasıyla mütefekkir ve mutasavvıf Kenan (Rifai) Büyükaksoy ile tanışan Ayverdi, yazarlık hayatına da Kenan Rifai aracılığıyla adım attı.
İlk yazılarını Necip Fazıl Kısakürek’in çıkardığı “Büyük Doğu” dergisinde yayımlayan yazar, “Resimli İstanbul Haftası”, “Fatih ve İstanbul”, “Türk Yurdu”, “Havadis”, “Ölçü”, “Hür Adam”, “Anıt”, “Türk Kadını”, “Tercüman”, “Kubbealtı Akademi Mecmuası” ve “Türk Edebiyatı” gibi dergilerde de yazılar kaleme aldı.
Tarih ve medeniyet konularını eserlerine taşıyan Ayverdi, ilk romanını 1938’de “Aşk Budur” adıyla okuyucuyla buluşturdu.
Ayverdi, 1946’ya kadar tasavvuf ve manevi aşk üzerine roman ve hikaye kitapları yazdı, daha sonra edebi hayatına tarihi ve sosyal içerikli biyografi, hatıra, mektup, makale ve inceleme eserleriyle devam etti.
Eserlerinde tasavvuf, tarih ve medeniyet gibi konuları işledi
Mevlana, Muhyiddin-i Arabi, Hafız ve Şeyh Sadi Şirazi’den etkilenen Samiha Ayverdi, Batı edebiyatını ve dünya düşünce akımlarını da sürekli takip etti.
Tasavvuf, tarih şuuru, medeniyet inşası ve İstanbul konularına odaklanan Ayverdi, hayatı boyunca yaklaşık 50 eser kaleme aldı.
Ayverdi, 1985’te yayımlanan “Ne İdik Ne Olduk” kitabında düşünlerini şu dizelerle ifade etmiştir:
“Batı dünyasında zebün olup diz çöküşümüz, sari hastalık gibi, ne de çabuk iliğimize kemiğimize işlemiş bulunuyor. Bahusus, bu illet milli kültür zırhı giymemiş zümreler arasında kendine zemin bulup nasıl da kolaylık ve şuursuzca bir sür’atle yayılabiliyor. Bir millet, tarihi, medeniyeti, dini, irfani, an’nesi ile bir bütün olduğuna göre, bu kal’adan taş düşürmek demek, o kal’anın burcunu barusunu ören diğer taşların da gevşeyip birer birer yerlerinden oynaması ve akıbet koca kal’anın yıkılması demektir. Bir kere çözülmeye imkan verilmeye görsün… arkasından dil gider, tarih gider, örf gider ve bir milleti millet yapan binlerce yıllık o medeniyet ordusunun bütünü gider. Bu çözülüşü önlemek için onlara güç, onlara hız, onlara şevk ve onlara Türk’ün Kızılelma’sını yeniden bulup gösterirsek, bu iman orduları gene uçar, gene taşar, gene coşar..”
Usta yazar aynı zamanda, yaşadığı dönemde batılılaşmayla birlikte meydana gelen değişimi ve bu değişimin toplumda sebep olduğu sorunları ve çözümleri romanlarına taşıdı.
Yazılarında eski İstanbul kültürünü işleyen Ayverdi, eserlerinde geleneksel konak, köşk ve yalıların yanı sıra tasavvufi mesajları, şeyh, tekke, tarikat, cami, cemaat gibi dini ögelere de yer verdi.
Türk kültürünün ve edebiyatının önemli yazarları arasında yer alan Ayverdi, eserlerinde Türkçeyi yalın ve titizlikle kullandı.
Roman, hikaye, hatırat, makale ve inceleme türünde pek çok esere imza atan yazar, Türk ve Müslüman alemini aydınlatmayı her zaman kendine bir ideal olarak gördü.
Mevlana ve Yunus Emre’nin tanınması için çalıştı
Samiha Ayverdi, milli kültür ve manevi değerler yolunda da birçok hizmet verirken, Mevlana ve Yunus Emre’nin genç nesiller tarafından tanınması ve anlaşılması adına çeşitli çalışmalar yaptı.
Mevlana’nın anıldığı ve hala devam eden “Şeb-i Arus” merasimlerinin ilk kez 1954’te yapılmasına öncülük eden Ayverdi, dönemin halk aşıklarına ulaşarak çeşitli derlemeler yapan, kasetler hazırlatan ve Yunus Emre’nin şiirleriyle ilahileri yayınlayan “Yeni Doğuş Cemiyeti” derneğinin kurucuları arasında yer aldı.
Ayverdi, aksiyoner ve birleştirici mizacıyla bazı sosyal ve kültürel kurumların oluşmasını teşvik etti ve İstanbul Fetih Cemiyeti, İstanbul Enstitüsü ve Yahya Kemal Enstitüsünde faal üyeliklerde bulundu.
Kubbealtı Akademisi’nin ve Türk Kadınları Kültür Derneği İstanbul Şubesi’nin kurucu üyeleri arasında yer alan Ayverdi, 1969 ve 1980 arasında çeşitli Avrupa ülkelerine seyahatler yaptı ve burada aldığı notlardan yola çıkarak “Yeryüzünde Birkaç Adım” adlı eserini yazdı.
Birçok ödüle layık görüldü
Hizmetlerinden dolayı birçok ödüle de değer görülen Samiha Ayverdi, 1978’de “Türkiye Milli Kültür Vakfı Armağanı”, 1984’te Milli Kültür Vakfı tarafından “Türk Milli Kültürüne Hizmet Şeref Armağanı”, 1985’te “Yeryüzünde Birkaç Adım” isimli eseriyle Boğaziçi Yayınları tarafından “Boğaziçi Başarı Ödülü”, 1988’de yayınlanan “Hey Gidi Günler Hey” isimli eseri üzerine, Türkiye Yazarlar Birliğince “Yılın Dil Ödülü” ve 1992’de Türkiye İlim ve Edebiyat Eserleri Sahipleri Meslek Birliği tarafından “Üstün Hizmet Ödülü”ne layık görüldü.
Türk Edebiyat Vakfı tarafından 1986 yılında milli sanata hizmetlerinden dolayı ödüllendirilen Ayverdi, 5 Mart 1988’de yazı hayatının 50. yılı dolayısıyla Aydınlar Ocağı Genel Merkezi tarafından, 28 Şubat 1992’de kurucu üyeliğini yaptığı Türk Kadınları Kültür Derneği tarafından plaket ve 13 Mayıs 1990’da Başbakanlık Aile Araştırmaları Kurumu tarafından şükran beratı aldı.
“Samiha Ana”, “Vatan Ana” ve “Milli Hafıza” oldu
Birçok eseri, İngilizce, Arapça, Azerbaycan Türkçesi, Almanca, Urducaya çevrilen usta yazar hakkında çeşitli doktora ve yüksek lisans tezleri hazırlandı. Hakkında çıkan yazılarda “Mistik bir kadın yazar”, “Samiha Ana”, “Vatan Ana”, “Yaman Bir Türk Akıncısı”, “Alperen”, “Milli Hafıza”, “Milli Vicdan”, “Vakıf Ana”, “İstanbul Hanımefendisi” ve “Son Osmanlı” gibi sıfatlarla anıldı.
Fatih’te 22 Mart 1993’te 87 yaşındayken vefat eden Samiha Ayverdi, Merkezefendi Mezarlığı’na defnedildi.
“Ayverdi’nin bazı satırları ile temasa gelir gelmez, onda cins istidatlara ait soylu çilenin izlerini gördüm”
Şair ve mütefekkir Necip Fazıl Kısakürek, “Çerçeve” isimli eserinde Ayverdi ve eserleri hakkında şu değerlendirmelerde bulunuyor:
“Bu kadın muharrirden gözüme çarpan ilk hususilik, onun şahsi muarefe ve suni şöhret tertiplerinden hiçbirisine kıymet vermeden, mütevazı bir kütüphane vasıtasıyla yalnız üst üste eser vermesi oldu. Bu kadın muharrir, ne ecic bücüç Babıali aynasında boy gösteren endamı, ne de (Yemiş) iskelesinin (Dolmuş) kayıkları gibi açıkgöz yazıcılar zümresinde mevki almak isteyen edasıyla, daha tek satırını okumadan, insana olgun bir nefes kifayeti vaat ediyordu. Samiha Ayverdi’nin bazı satırları ile temasa gelir gelmez, onda cins istidatlara ait soylu çilenin bütün izlerini gördüm. Açıkgöz ve günübirlik şöhret avcılarının daima kolaya, hafife kaçan, göz alıcı ve alaka çekici adi hokkabazlıklarına karşılık, onda, derin bir metafizik ihtirası, mavera humması, eşya ve hadiselerin düğümünü ruhta ve müessirlerin müessirinde arayan hakiki insan hamlesi, kaleminin dokumalarındaki mihrakı şekillendiriyordu.”
Samiha Ayverdi’nin eserlerinden bazıları şöyle:
“Batmayan Gün”, “Aşk Budur”, “Mabette Bir Gece”, “Ateş Ağacı”, “Yaşayan Ölü”, “Yolcu, Nereye Gidiyorsun?”, “İstanbul Geceleri”, “Edebi ve Manevi Dünyası İçinde Fatih”, “Boğaziçi’nde Tarih”, “Misyonerlik Karşısında Türkiye”, “Türk Rus Münasebetleri ve Muharebeleri”, “Türk Tarihinde Osmanlı Asırları”, “Abide Şahsiyetler”, “Kölelikten Efendiliğe”, “Yeryüzünde Birkaç Adım”, “Bağ Bozumu, “Dile Gelen Taş”, “Ratibe”, “İki Aşina”, “Ezeli Dostlar.”