Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), Marsh Türkiye ve Zurich Sigorta iş birliğiyle hazırlanan 2021 Küresel Riskler Raporu‘nun sonuçları, düzenlenen çevrim içi toplantıda açıklandı.
Toplantıda konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Üyesi Barış Oran, son bir yıldır iş yapma, iletişim, alışveriş, eğitim gibi birçok alanda dijital dönüşümün etkilerinin yaşandığını ifade ederek, bu süreci verimli şekilde yönetme ve bu alanda atılacak adımları çok önemsediklerini söyledi.
Yaşadıkları dönüşümün; avantajların yanı sıra yeni riskleri de beraberinde getirdiğini belirten Oran, dijitalleşme ve teknolojiye erişimdeki eşitsizliklere değindi.
Oran, “Tıpkı aşılamanın eşit olmayan dağılımında gördüğümüz gibi birtakım toplumsal maliyetleri de beraberinde getiriyor. Bu alanda artacak eşitsizliğin toplumsal kırılganlığı artırması ve kapsayıcı toparlama ihtimalini zayıflatması önemli bir risk. Eğitim başta olmak üzere eşitsizliklerin neden olabileceği bu riskler, toplumun refahı için doğru yönetilmek zorunda.” şeklinde konuştu.
Raporun Kovid-19 kaynaklı risklere dikkati çektiğini kaydeden Oran, salgının son 10 yıldaki kazanımlara olumsuz etkilerine işaret etti.
Gelecek 10 yılda olağanüstü hava olayları bekleniyor
Verilen bilgiye göre, Dünya Ekonomik Forumu’nun bu yıl yayımlanan Küresel Riskler Raporu’nda, Küresel Risk Algı Anketi sonuçlarından elde edilen diğer risklerle birlikte Kovid-19 salgınının yarattığı riskler geniş olarak ele alınıyor.
Raporda, salgından çıkartılacak derslerden ve tarihsel risk analizinden yararlanarak dayanıklılığı artırmaya yönelik öneriler de sunuluyor.
Olağanüstü hava olayları, dijital eşitsizlik ve siber güvenlik ilintili risklerin öne çıktığı raporda, kısa vadede salgınla tetiklenen sağlık, ekonomik ve teknolojik eşitsizliklerin toplumsal uyumun ve genç neslin üzerinde oluşturabileceği baskıya dikkati çekiliyor. İklim değişikliğinin kaçınılmaz sonuçları hakkında küresel iş birliğinin önemi de vurgulanıyor.
Küresel Riskler Raporu 2021’de en son gerçekleştirilen Küresel Risk Algı Anketi’nin sonuçları paylaşılırken, büyüyen sosyal, ekonomik ve endüstriyel bölümlerin analizine, bunların birbirleriyle olan bağlantılarına ve toplumsal uyum ile küresel iş birliği gerektiren büyük küresel riskleri çözme becerisi üzerindeki etkilerine yer veriliyor. Raporda, salgından çıkartılacak derslerden ve tarihsel risk analizinden yararlanılarak dayanıklılığı artırmaya yönelik öneriler bulunuyor.
Rapora göre, gelecek 10 yılda gerçekleşme olasılığına göre en önemli riskler arasında olağanüstü hava olayları, iklim değişikliğinin iyileştirilmesi konusunda başarısızlık ve insan kaynaklı çevresel hasar, dijital eşitsizlik ve siber güvenlik başarısızlıkları yer alıyor. Bu sürede etkisinin şiddetine göre en önemli riskler arasında bulaşıcı hastalıklar en üst sırada yer alırken, bunu iklim değişikliğinin iyileştirilmesi konusunda başarısızlık ve diğer çevresel riskler izliyor. Bunun yanı sıra kitle imha silahları, geçim krizleri, borç krizleri ve bilgi teknolojileri altyapısının çökmesi de bulunuyor.
İstihdam ve geçim krizleri kritik bir tehdit halini alacak
Söz konusu risklerin dünya için ne zaman kritik bir tehdit haline geleceğine bakıldığında, en yakın tehditler arasında (büyük olasılıkla gelecek 2 yılda gerçekleşmesi beklenenler) istihdam ve geçim krizleri, geniş çaplı gençlik hayal kırıklıkları, dijital eşitsizlikler, ekonomik durgunluk, insan yapımı çevresel zararlar, toplumsal uyumun yok olması ve terörist saldırılar yer alıyor.
Varlık balonları, fiyat istikrarsızlığı, emtia şokları ve borç krizleri gibi ekonomik riskler, 3-5 yıllık zaman diliminde belirgin bir şekilde öne çıkıyor. Bunu devletler arası ilişkiler ve çatışmalar gibi jeopolitik riskler izliyor. 5-10 yıllık zaman dilimini ise biyolojik çeşitlilik kaybı, doğal kaynak krizleri ve iklim değişikliğinin iyileştirilmesi ve uyum çabaları konusunda başarısızlık gibi çevresel risklerle birlikte kitle imha silahları, teknolojik ilerlemenin olumsuz etkileri ve devletlerin veya çok taraflı kurumların çöküşü gibi riskler domine ediyor.
Ekonomik kırılganlık ve toplumsal bölünmeler artacak
Rapora göre, sağlık, eğitim, finansal istikrar ve teknolojideki temel eşitsizlikler; krizin belirli grupları ve ülkeleri orantısız bir şekilde etkilemesine yol açtı. Sadece 2 milyondan fazla ölüme neden olmakla kalmayan Kovid-19’un ekonomik ve uzun vadeli sağlık etkileri, yıkıcı sonuçlar doğurmaya devam ediyor.
Salgının ekonomik şok dalgası, eşitsizliği ani bir şekilde artıracak ancak eşitsiz bir toparlanma riski de artabilecek. Sadece 2020’nin ikinci çeyreğinde 495 milyon çalışma saatine eş değer iş gücü kaybı yaşandı. 2020’de sadece 28 ekonominin büyümesi bekleniyor.
Küresel Risk Algı Anketi’ne yanıt verenlerin yaklaşık yüzde 60’ı, “bulaşıcı hastalıklar” ve “geçim krizlerini” dünyaya yönelik en büyük kısa vadeli tehditler olarak tanımladı.
Ekonomiler salgının şoku ve uyarısından çıkarken, şirketler bir sarsıntıyla karşı karşıya kalıyor. Gelişmiş ekonomilerde durgunluk, gelişen ve gelişmekte olan pazarlarda kaybedilen potansiyel, küçük şirketlerin çökmesi, büyük ve küçük şirketler arasındaki uçurumun genişletilmesi, pazar dinamizminin azalması ve eşitsizliğin artması uzun vadeli sürdürülebilir kalkınma hedefine ulaşmayı zorlaştırıyor.
Tüm bunlara rağmen hükümetler ve değişen bir iş ortamı öngören şirketler için üretkenliği ve sürdürülebilirliği artıracak akıllı, temiz ve kapsayıcı büyümeye yatırım yapma fırsatları bulunuyor.
Dijital uçurum endişe yaratıyor, gençler hayal kırıklığı yaşıyor
Kovid-19, 4. sanayi devrimini hızlandırarak insan etkileşiminin, e-ticaretin, çevrim içi eğitimin ve uzaktan çalışmanın yaygınlaşmasını sağladı. Bu değişimler, salgından çok sonra bile toplumu dönüştürecek ve tele çalışma ile hızlı aşı geliştirme yeteneği gibi büyük faydaları beraberinde getirecek.
Ancak bu değişimler aynı zamanda durumu daha da kötüleştirme ve eşitsizlik yaratma riski de taşıyor. Dijital eşitsizlik, ankette “kritik bir kısa vadeli tehdit” olarak değerlendirildi.
Dijital sıçrama bazı gençlere fırsatlar sağlarken, birçok genç hala istihdam sorunu yaşıyor. Dünya çapında genç yetişkinler, 10 yılda ikinci büyük küresel krizlerini yaşıyor. Çevresel bozulmaya, finansal krizin sonuçlarına, artan eşitsizliğe ve endüstriyel dönüşümün aksamasına maruz kalan bu nesil, eğitimleri, ekonomik beklentileri ve akıl sağlığı açısından ciddi zorluklarla karşı karşıya…
Küresel Risk Algı Anketi’ne göre, “gençlik hayal kırıklığı” riski, küresel topluluk tarafından büyük ölçüde ihmal ediliyor ancak kısa vadede dünya için kritik bir tehdit haline gelecek. Şimdiki nesil, gelecekteki fırsatlardan mahrum kalırsa ve bugünün ekonomik ve politik kurumlarına olan inançlarını kaybederse, büyük çabalarla elde edilmiş toplumsal kazanımlar kaybedilebilir.
Küresel iş birliği zayıfladıkça iklim değişikliği riski büyüyor
İklim değişikliği, yıkıcı bir risk olmaya devam ediyor. Dünya çapında karantinalar küresel emisyonların 2020’nin ilk yarısında düşmesine neden olsa da daha önce elde edilen kanıtlar, emisyonların geri dönebileceği konusunda uyarıyor. Daha yeşil ekonomilere geçişin, salgının şokları geçene kadar ertelenemeyeceği görülüyor.
Salgına verilen tepkiler, istikrarı tehdit eden yeni iç ve jeopolitik gerilimlere neden oldu. Dijital bölünme ve gelecekteki “kayıp nesil”, sınırlar içindeki sosyal uyumu test etme eğiliminde. Küresel Risk Algı Anketi katılımcıları “devletlerin çökmesi” ve “çok taraflılığın çökmesi” risklerini kritik uzun vadeli tehditler olarak değerlendiriyor.
Katılımcılar, 3-5 yıl içinde dünya için kritik tehditler olarak tahmin edilen “devletler arası ilişkilerin kırılması”, “devletler arası çatışmalar” ve “kaynak jeopolitikleşmesi” ile işaretlenmiş zorlu bir jeopolitik görünüme dikkati çekiyor.
Riskleri yönetmek ve dayanıklılığı artırmak için daha iyi yollar mevcut
Dikkate değer kararlılık, iş birliği ve inovasyon örneklerine rağmen çoğu ülke, küresel salgın sırasında kriz yönetiminin bazı yönleriyle mücadele etti. Kesin dersler çıkarmak için erken olsa da Küresel Riskler Raporu, Kovid-19’a verilen yanıtın 4 temel alanına bakarak küresel hazırlık durumunu yansıtıyor. Bu alanlar; “kurumsal otorite”, “risk finansmanı”, “bilgi toplama ve paylaşma” ile “ekipman ve aşılar” olarak sıralanıyor.
Rapora göre, krizden alınacak dersler; risk süreçleri ile risk kültürünü geliştirmek yerine karar vericilerin bir sonraki salgına nasıl daha iyi hazırlanabileceklerini anlamalarını sağlarsa dünya, bir sonraki krizi tahmin etmek yerine yine son krizi planlayacak.
Salgına verilen tepki; ülkelerin, şirketlerin ve uluslararası topluluğun genel dayanıklılığını güçlendirmek için 4 yönetişim fırsatı sunuyor. Bu fırsatlar arasında “risk etkilerine ilişkin bütüncül ve sistem tabanlı bir bakış açısına sahip analitik sistemler formüle etmek”, “ulusal liderliği ve uluslararası iş birliğini teşvik etmek için yüksek profilli risk şampiyonlarına/savunucularına yatırım yapmak”, “risk iletişimini iyileştirmek ve yanlış bilgilerle mücadele etmek” ve “riske hazır olma konusunda yeni kamu-özel ortaklığı biçimlerini araştırmak” bulunuyor.