Kars’ın Arpaçay ilçesine bağlı Taşdere köyünde 1961’de doğan ve ilkokul çağlarından itibaren bağlama çalarak, halk şiirine ve aşıklık sanatına gönül veren, geçen yıl Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “Yaşayan İnsan Hazinesi” ödülüne layık görülen Aşık Maksut Koca, sanat hayatında bugüne kadar 32 albüme imza attı.
Kafkasya’dan Orta Asya’ya, Avrupa’dan ABD’ye birçok ülkede aşıklık geleneğini başarıyla temsil eden ve konferanslar veren Koca, AA muhabirine aşıklık geleneği ve Türk halk müziği üzerine değerlendirmelerde bulundu.
“Türk halk müziğinin ana damarı halk aşıkları, ozanlardır”
İstanbul’da kurduğu Aşıklar Otağı Kültür Sanat Evi’nde çıraklar yetiştirip sanatını icra ederek çalışmalarını sürdüren Koca, aşıklık geleneğinin, Türk milletinin yazılıdan önce ilk sözlü geleneği olduğuna işaret ederek, bu gelenek içerisinde Dede Korkut gibi birçok ozanın, şairin yetiştiğini hatırlattı.
Koca, Türk halk müziğinin, Türk toplumunun vazgeçilmez öğesi olduğuna dikkati çekerek, “Yani Anadolu insanının, Türk insanının sevinci de türkülerdedir, ağıtları da türkülerdedir. Ağlaması, gülmesi, düğünü, bayramı hepsi türkülerin içindedir. O yüzden halk müziği, bizim en değerli ve en başta gelen kültür kolumuzdur.” diye konuştu.
Halk müziğinin edep, erkan, terbiye, sevgi ve saygı gibi birçok olguyu içinde barındırdığının altını çizen Maksut Koca, şöyle devam etti:
“Türkülere bir bakın şöyle, her türkü bize bir şey anlatıyor. Her türkü insanlığı sevgiye, dostluğa, kardeşliğe davet ediyor. Birisinde ne bileyim bir ağıt, birisinde bir bayram anlatılıyor. Yani bizim yoğrulup harman oluşumuzdur Türk halk müziği. Türk halk müziğinin de ana damarı halk aşıkları, halk ozanları ve mahalli sanatçılardır. Halk müziğini yapanlar halkın aşıklarıdır, ozanlarıdır, mahalli sanatçılardır ve zamanla süreç içerisinde isimleri kayıt altına alınmadığı için eski dönemde yapanların isimleri yok olmuş, kaldırılmış gitmiş, anonimleşmiş. Yani halkın malı, Türk halk müziği olmuş.”
“Aşıklar, ozanlar Türk halk müziğinin kahramanlarıdır”
Usta sanatçı, Türk halk müziğinde söz güçlüyse o türkülerin yüzyıllar boyunca yaşadığını ve insanların yüreğine dokunduğunu ifade ederek, “Mesela, Aşık Veysel’in ‘Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece. Bilmiyorum ne haldeyim, gidiyorum gündüz gece.’ Eski aşıklarımızdan Aşık Şenlik’in ‘Ehli İslam olan işitsin bilsin can sağ iken yurt vermeyiz düşmana. İsterse düşmanlar ne ki var gelsin can sağken yurt vermeyiz düşmana.’sı. Yani aşıklar, ozanlar Türk halkının yeri gelmiş önderi, kahramanları olmuşlar. Onlara yol göstermişler. Savaş dönemlerinde cesaret vermişler. Yeri gelmiş ağıt yakmışlar. Yeri gelmiş düğünlerde, şenliklerde söylemişler.” dedi.
Türk halk müziğinin bir dağ, bir derya olduğunu vurgulayan Koca, şunları kaydetti:
“Bundan önceki dönem Türk halk müziği sekteye uğradı. Yani ‘avam işi, köy türküleri’ falan diye bakıldı. Günümüze bakıyoruz ki, Türk halk müziği biraz daha canlanmaya başladı. Ama bir hata var. Sadece geçmişteki eserlerin tekrarlanması söz konusu. Yani bu biraz üzüntü verici. Çünkü her gelen eskileri söylerse kısır döngüye girer. Üretim bitmiş olur. Geçmiş yüzyılda Türk halk müziği o günü anlatmış. Ama bugünü de geleceğe anlatabilen, geleceğe eserler bırakan müzikler, türküler, halk müzikleri olmalı. Aslında gelenek ne demektir. Gelene ek demek. Şimdi biz geçmişten gelene ek olarak geliyoruz. Bizden sonra da gelene ek olarak Türk halk müziği devam etmelidir. Bu yüzden insanlara yol gösterici eserlerin üretilmesi çok önemli. Elbette bu geleneğin ölmesi mümkün değil. Yaşayacak her daim. Ama dolu dolu yaşaması önemli.”
TRT’de aşıklık geleneği ile bir program yapılmasını temennisinde bulunan Aşık Maksut Feryadi, türkülerin yeniden form edilerek yorumlanmasına ilişkin de “Kendi değerlerimizi o potada eritmeme kaydıyla, onlardan da istifade edilebilir. Neden edilmesin? Eğer güzellik çıkacaksa ortaya, olabilir. Karşı değilim yani zenginleşmiş bir müzik olur. Kendi sazlarımızın yanında diğer enstrümanları da kullanabiliriz.” ifadelerini kullandı.
“Halk müziği üzerine bir yarışma düzenlensin”
Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi kapsamında aşıklık geleneği üzerine bir bölümün iki hafta önce açıldığını hatırlatan usta sanatçı, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Online olarak o birimin açılışını yaptık. Burada aşıklar, aşıklık sanatını anlatacak. Gençler, meraklı olanlar, bunun pratiğini de görmüş olacaklar. Bizim böyle yerlere ihtiyacımız var. Yani Türk halk müziğinin ya da aşıklık, ozanlık sanatının gelişmesi için aslında benim kendi imkanlarımla kurduğum Aşıklar Otağı gibi şahısların değil her ilde belediyelerin, Bakanlığın böyle yerleri kurması lazım ki gençler yetişsin. Buralarda yetişenler arasında yılda bir kez İstanbul’da halk müziği üzerine bir yarışma düzenlensin. Yeni yetişen nesli daha üst seviyeye taşımak için ödül verilebilir. Bu otaklarda yetişen elemanlar, ortaya çıkan sözler Ankara Müzik ve Güzel Sanatlar Üniversitesi kapsamında kayıt altına alınabilir ve bu gelenek yeniden canlanmaya başlar. Zaten şu anda Türk halk müziğine karşı gençlerin çok önemli bir merakı var.”
Feryadi, aşıklık adabını, havalarını ve hikayelerini çok iyi bilen babasının öğütlerine değinerek, “Rahmetli babam, ‘Oğul kötü insan olma. Yaptığın her işte adaletli ol, sakın hakkı gözden salma. Her daim sen ol ki sözünün eri, başın yüce olsun, bedenin diri. Hak bildiğin yolda kararlı yürü, yorulup, usanıp yılma.’ demişti. Bunun içerisinde aslında her şey var. Toplumun aradığı o gençlerin oluşumunda çok önemli sözlerdir. Aşıkları, Türk halk müziğini gençler dinlediği zaman yolunu buluyor. Yeter ki biz bunları dinletmeyi bilelim. Bizim bunları gençlere dinletebilecek alanlara ihtiyacımız var.” şeklinde konuştu.
Türk halk müziğinin içerisinde samimiyet olduğunun altını çizen Feryadi, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yıllarca popüler müzikler pompalandı insanların beyinlerine. Ama görüyoruz ki, bunların hiçbirisi kalıcı değil. Türk halk müziği küllerinden dirilmeye başladı. Çünkü içerisinde samimiyet var. Kazanca, çıkara dayalı bir şey yoktur. Türk halk müziği, yapanların da söyleyenlerin de yüreğindedir. Eserler yürekten gelen eserlerdir. Aşık Veysel, ‘Ben popüler oldum’ diye mi yaptı bu eserleri? Yunus, ‘Ben klip yapayım’ diye mi yaptı bu eserleri? Bunlar tamamen yürekten gelenlerdir ve onun için de kalıcıdır. O yüzden halk müziği bir mekteptir ve toplum da yeni yetişen gençlik de onun öğrencileridir.
Bu geleneğe gerçekten hizmet eden ve söz, müzik üreten ozanlar, aşıklar neden okullarda derslere bir defa gönderilmiyor? Para karşılığı değil, bana desinler ki ‘Eline sazı al. Git üniversiteye, liseye.’ Oradaki çocuk beni bir defa görsün. ‘Bizim aşıklar bizim kültürümüzün içinde.’ diye çocukların aklında kalacak. Neden üniversitelere aşıklar gidip anlatmıyor? Sevgiyi, dostluğu, kardeşliği, vatan sevgisini, millet sevgisini niye anlattırmıyorlar? Yıllarca neden anlattırılmadı bunlar? Biz kendi değerimizi bilirsek, o değerimizin farkında olursak ya da farkında olanlara imkan vermeyenlerin de farkında olursak, biz bu işi en iyi şekilde yaşatır ve geleceğe de taşırız.”
Aşık Maksut Koca, pandemi döneminde kurduğu YouTube kanalında aşıklık geleneğine ilişkin bilgiler verdiğini ve eserlerini dinleyicilerin beğenisine sunduğunu dile getirerek, Facebook’ta gerçekleştirdiği canlı yayın konserlerini yaklaşık 35 binin kişinin izlediğini söyledi.
“Kime Güveneceksin”, “Yüreğin Yansın”, “Kim Bilir, “Ah Benim Ömrüm” ve “Baba Nasihati” gibi eserlerine son olarak “Kirletmeyin” adlı çalışmasını ekleyen usta aşık, “Bu eserim, sırf kendi çıkarları uğruna atomlar, füzeler, nükleer silahlar üreterek, masum insanları öldürme yarışına giren, doğayı, tabiatı, evreni kirleten, gıdaların genetiğini değiştirerek insanların sağlığıyla oynayan, iklimin değişmesine sebep olan ve güzelim dünyamızı yaşanmaz hale getiren insanlığın yüz karası dünyanın süper güçlerinedir. Tarih sizleri affetmeyecektir.” ifadelerini sözlerine ekledi.