Akbaşoğlu, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, AK Parti 7. Olağan Büyük Kongresi‘nin büyük bir coşkuyu, ümidi ortaya koyduğunu belirterek Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kongre’de yaptığı konuşmayla 19 yılda neler yapıldığını bir manifesto şeklinde açıkladığını ifade etti. Akbaşoğlu, AK Parti 7. Olağan Büyük Kongresi’nin verdiği en önemli mesajın “Güven ve istikrar içinde, büyük ve güçlü Türkiye’nin öncülüğünde, adil ve merhametli yeni bir dünya kuralım.” çağrısıyla özetlenebileceğini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni sivil anayasa çağrısına değinen Akbaşoğlu, “Bu çağrı samimidir. Bu çağrıya cevap verecek olanlar, siyasi partilerdir. Kamuoyu bu konuda herkesin nasıl bir yaklaşım içinde olacağını görecektir. Samimi çağrımıza, samimi cevaplar beklediğimiz de bir hakikattir.” diye konuştu.
Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılmasına ilişkin kafa karışıklığına sebebiyet verecek, gerçeği gizlemeye, doğruyu çarpıtmaya, yalan yanlışla kamuoyunu belirli bir istikamete yönlendirmeye dönük yaklaşımlar olduğunu söyleyen Akbaşoğlu, “Uluslararası sözleşmelere ilişkin çekilme kararına dönük 60 yıllık uygulama neyse aynı uygulama yapılmıştır. Yasama, yürütme arasındaki münasebetler, kendi görev ve yetki alanları içerisinde icra edilmiştir ve edilegelmektedir. Herhangi bir yetki gaspı asla söz konusu değildir.” değerlendirmesinde bulundu.
“1963’ten beri uluslararası sözleşmelerin feshini yürütme yapıyor”
CHP Hükümeti döneminde 11 Haziran 1963 tarihli 244 sayılı Bazı Antlaşmaların Yapılması İçin Cumhurbaşkanına Yetki Verilmesi Hakkında Kanun’un TBMM’den geçtiğini anlatan Akbaşoğlu şöyle devam etti:
“Antlaşmaların yapılmasıyla ilgili cumhurbaşkanına yetki veren bir kanun. Milletimizin kararıyla, onayıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesi söz konusu olunca 15 Temmuz 2018’de bir Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarılıyor. 1982 Anayasa’sında yürütmeye ilişkin konuların Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle düzenlenebileceğine ilişkin anayasal hüküm gereğince bir kararname çıkarılıyor. Bu kararnamenin 3. maddesinde, 1963 tarihli 244 sayılı Kanun’un metni yer alıyor. Parlamenter sistemde, cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu ile beraber yürütme yetkisi kullanılırken, 2018’de yürürlüğe giren Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile yürütme yetkisi, doğrudan milletin seçtiği cumhurbaşkanınca kullanılacağı hükmü net bir şekilde Anayasa’da yer alıyor.”
Anayasa’nın 90. maddesine göre, bir uluslararası antlaşmanın 3 merhaleden geçerek yürürlüğe girdiğini belirten Akbaşoğlu, bir uluslararası sözleşmenin yürütmenin imzası, yasamanın kanunla uygun bulması ve yürütmenin onaylamasıyla usulüne uygun bir şekilde yürürlüğe girdiğini kaydetti. Akbaşoğlu, “Gerek 1963 tarihli 244 sayılı Kanun gerekse Cumhurbaşkanlığı 9 No’lu Kararnamesi, idare hukukunun temel esası olan usulde paralellik ilkesi gereğince, bir idari işlemi kim onaylamışsa, o idari işlemi kaldırma yetkisini de aynı makama ve merciye veriyor. Bu kadar basit ve yalın olan bir konuyu bile ‘Yetki gaspı vardır. Nasıl olur da Cumhurbaşkanı kararıyla Meclis iradesi ortadan kaldırılabilir?’ şekline büründürmek ancak gerçeği çarpıtmaktır, kamuoyunu aldatmaktır. Bu apaçık bir yalandır. Dolayısıyla CHP’ye güvenilmeyeceği bir kez daha ortaya çıkmıştır.” diye konuştu.
Akbaşoğlu, Cumhurbaşkanı kararıyla Meclis’in ortaya koyduğu bir kanunun kaldırılmadığının altını çizerek “Meclis’in yürütmeye yetki ve izin verdiği kanun yürürlükte. Şartlar oluştuğunda, farklı gelişmeler söz konusu olduğunda, onaylayan makam nasıl fesheder kaldırırsa aynı şekilde tekrar onaylama imkanına da sahiptir. 60 yıllık uygulama bu yöndedir.” ifadelerini kullandı.
Örnek fesih kararlarına işaret eden Akbaşoğlu, “1963’ten bu tarafa uluslararası sözleşmelerin feshi, yürütme tarafından yapılmaktadır. Hiçbirisi Meclis’ten bir kanun çıkarmak yoluyla feshedilmiş değildir. Bir tane örnek gösterilemez.” dedi.
“CHP, İYİ Parti, HDP yöneticileri, siz aileyi kutsal saymıyor musunuz?”
Antalya’da Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılmasının protesto edilmesi sırasında ortaya çıkan görüntüler nedeniyle eyleme destek veren CHP ve İYİ Parti’yi eleştiren Akbaşoğlu, protestoda ahlaksız görüntülerle karşılaşıldığını belirtti.
CHP sözcülerinin “Kutsal saydığınız aile.” diyerek aileyi küçümsediğini dile getiren Akbaşoğlu, “Anayasa’da diyor ki ‘Toplumumuzun temeli ailedir.’ Ey CHP, İYİ Parti, HDP yöneticileri, siz aileyi kutsal saymıyor musunuz? Biz aileyi, kadını, erkeği, çocuğu, genci, yaşlıyı, her insanı kutsal sayıyoruz. Aynı zamanda anne, baba, çocuktan müteşekkil aileyi de kutsal sayıyoruz. Bu konuda en ufak bir tereddüdümüz bulunmamakta.” diye konuştu.
AK Parti’nin, Anayasa’da kadınlara pozitif ayrımcılığa dönük hükümler getirdiğinin altını çizen Akbaşoğlu, “Bu konuda hiç kimse ‘kadın hakları’ kavramsallaştırmasının arkasına gizlenerek gayrimeşru, sapkın, ahlaksız, çok marjinal birtakım yaklaşımları meşrulaştırmaya ve bunun için de İstanbul Sözleşmesi’ni bir kalkan olarak kullanmaya kalkmasın. Bu asla kabul edilemez.” dedi.
“Meclis Başkanımız, mümkün ile muhtemel arasındaki farkı ortaya koyacak bir açıklama yapmıştı”
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Akbaşoğlu, TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un sözleşmeleri feshetme yetkisinin cumhurbaşkanında olduğu, bunun Montrö Boğazlar Sözleşmesi için de geçerli olduğu yönündeki açıklamasının hatırlatılması üzerine, şunları kaydetti:
“Sayın Meclis Başkanımız, mümkün ile muhtemel arasındaki farkı ortaya koyacak nitelikte bir açıklama yapmıştı. Bir şeyin yapılabilir olması başkadır, yapılması başkadır. Kanuni anlamdaki düzenleme nedir, ne değildir, bunu net bir şekilde ortaya koymak gerekir. Gerek 1963 tarihli 244 sayılı Kanun gerekse Cumhurbaşkanlığı 9 No’lu Kararnamesi aynı anlamı ihtiva etmekte. Uluslararası antlaşmaların usulüne uygun bir şekilde nasıl yürürlüğe gireceğini ve nasıl feshedileceğini düzenleyen çerçeveyi ortaya koymaktadır. Dolayısıyla ‘Hukuki çerçeve nedir?’, bunun cevabına dönük bir açıklama olarak görmek gerekir. Bunu, magazinsel anlamda farklı noktalara çekmek doğru değildir.”