Adeta bir “kitap kurdu” olan ve Türk arkadaşları tarafından Timur diye hitap edilen İsviçreli Müslüman araştırmacı Teymour Mourad Morel‘in anne tarafından kökeni, Mısır’a dayanıyor.
Morel’in, Mısır kökenli ve soyu Kavalalı Mehmet Ali Paşa Hanedanı’ndan gelen annesi Nadia Aynülhayat Hayri Hanım, 1952’deki askeri darbe sonrası 7 yaşında ailesi ile önce İtalya’ya, sonra İsviçre’ye göç etmek zorunda kaldı. Nadia Hanım İsviçre’de, Mimar Claude Morel ile evlendi. Claude Morel, eşinin vesilesiyle Müslüman oldu ve Kerim adını aldı.
Ailenin ilk çocuğu olan Timur Morel, çok iyi derecede Fransızca, Arapça, İngilizce, İtalyanca, Almanca biliyor. Morel, Türkiye’de araştırma yapmaya başladıktan sonra Türkçeyi de öğreniyor.
“İstanbul’da yaşamaktan çok mutluyum”
Morel, Kütüphane Haftası’nda, 10 yıldır tozunu yuttuğu Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi’nin kendisi için önemini AA muhabirine anlattı.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını sürecine kadar 35 yıllık hayatının son 10 yılında her gün kütüphaneye geldiğini belirten Morel, şöyle devam etti:
“Maltepe’de oturuyorum, evden kütüphaneye gelmem bir saat sürüyor. İstanbul’da yaşamaktan çok mutluyum. İsviçre gibi küçük bir ülkeden sonra İstanbul gibi dünyanın en büyük metropollerinden birinde yaşamak ilk başlarda çok şaşırtıcı geldi. İstanbul adeta açık hava müzesi gibi bir şehir, tarihi güzellikleri saymakla bitmiyor. Türkiye’yi çok seviyorum, Türkiye’ye gelmek isteyenlere verebileceğim birçok tavsiye var. Türkiye, tarihi güzelliklerin yanı sıra birçok doğal güzelliğe de sahip. Bursa, Edirne ve Batı Karadeniz’i gezdim ve çok beğendim.”
En sevdiği Türk yemeğinin kuru fasulye olduğunu vurgulayan Morel, “Süleymaniye’de olduğum için kütüphanenin yanındaki kuru fasulyecilerden her gün bu sevdiğim yemeği yeme imkanı buluyorum.” dedi.
“Dünyanın en büyük yazma eser koleksiyonu Süleymaniye’de bulunuyor”
Cenevre Üniversitesi Arapça Bölümündeki doktora çalışmasında farklı ülkelerden pek çok el yazması metin çalışmalarında tecrübe kazandığını aktaran Morel, Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki çalışmaları hakkında şu bilgileri verdi:
“Uluslararası PhASIF programı kapsamında sürdürdüğüm bu çalışmanın farklı ülkelerden iş birlikçileri var. Bu programın Türkiye ortaklarından biri de Türkiye Yazma Eserler Kurumu. Bu nedenle Yazma Eser Kütüphanesi’nde, dünyadaki Arapça ve Süryanice felsefi el yazması gelenekleri üzerine incelemelerde bulunuyorum. Müslüman veya Hristiyan felsefeciler tarafından yazılmış el yazmalarını inceleyerek İslam felsefe tarihini anlamaya çalışıyoruz. Arapça felsefe el yazmaları üzerinde çalışmanın temel amacı, İslam dünyası ve Avrupa’da Arapça ile Süryanice yazılmış felsefi el yazmaları ve yayılımı konusunda bilgileri geliştirmek, farkındalığı artırmak. Bu araştırmalar sadece basit şekilde metnin kimliğini tanıtmakla kalmıyor aynı zamanda İslam ve Batı felsefesinin yayılımını da aydınlatmaya hizmet ediyor.”
Bir yazma eserin incelemesinin çok yönlü bir araştırma gerektirdiğini ve yazma eserin incelenmesinin kitabın hacmine göre bir haftadan bir yıla kadar uzadığını vurgulayan Morel, şöyle konuştu:
“El yazması eserlerin tanıtılmasına yönelik yaptığımız bu çalışmalar, felsefi bilgi birikiminin artmasına ciddi oranda katkı sağlıyor, çok önemli yeni veriler ortaya çıkıyor. Mesela, Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi Damat İbrahim Paşa koleksiyonunda 779 numarada kayıtlı olan Hocazade Muslihiddin tarafından kaleme alınmış ve Şeyhülislam Sa’di Çelebi eliyle kopya edilmiş olan Tehafütü’l-Felasife isimli yazma eserin sonunda bulunan bir not, felsefe tarihi bakımından çok önemli bir bilgi içermektedir. Bu notta İbn Rüşd’ün Aristo’nun De Caelo isimli eserine yaptığı Şerhu’s-Sema ve’l-Alem isimli şerhin kayıp olan 3. cildine dair önemli bilgiler vardır. Kayıp olan bir el yazmasından parçalar içeren bu bilgiler, felsefe tarihi araştırmalarına katkı sunmaktadır. Bu türlü katkılarla Felsefi El Yazmaları Mirası çalışmaları her geçen gün daha da zenginleşmektedir. Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi bu program için çok zengin ve önemli bir kaynak. Tüm eserler dijital ortamda mevcut, çok modern bir sistem kullanılıyor. Dünyanın en büyük yazma eser koleksiyonu Süleymaniye’de bulunuyor.”
“Kütüphanemizde bulunan en yaşlı kitabımız 1140 yaşında”
Kültür ve Turizm Bakanlığı Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yazma ve Nadir Eserler Dairesi Başkanı Hüseyin Kutan ise Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi’nin, Kanuni Sultan Süleyman’ın 1557’de tamamladığı Süleymaniye Külliyesi’nin evvel ve sani medreselerinde hizmet verdiğini söyledi.
Süleymaniye Kütüphanesi’nin, 1918’de vakıf kütüphanelerinin bir araya toplanması ile oluşturulduğunu, 2010’da Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı sorumluluk alanına geçtiğini aktaran Kutan, şunları kaydetti:
“1918’de 11 koleksiyonla hizmete başlayan kütüphane, bugün 148 koleksiyonla hizmet veriyor. Bağlı kütüphanelerimizle birlikte 100 bini aşkın cilt yazma eser, risalelerle 200 bin eser, 68 bin 769 Arap harfli matbu eser, defter, dosya, referans kitaplarla toplam 173 bin 24 eser bulunmaktadır. Kütüphanemiz koleksiyonlarında bulunan en yaşlı kitabımız 1140 yaşında bir tefsir kitabıdır. İbn-i Sina’nın elyazmaları da kütüphanemizde yer alıyor.”
“Hasta kitaplarımız kitap hastanemizde şifa buluyorlar”
Türkiye Yazma Eserler Başkanlığı kurulduktan sonra 2013’te ilk eylem planı olarak yeni nesil depolama sistemlerini hayata geçirdiklerini aktaran Kutan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Öncesinde 32 medrese hücresinde bulunan kitaplar, dışa bağımsız son teknoloji ile donatılmış 9 medrese hücresinde muhafazaya alınmıştır. Bu depolarda sıcaklık ve nem sabit tutulmaya çalışılıyor, kitapların alışmış olduğu iklim neyse burada onu sağlamaya çalışıyoruz. Kütüphanelerimizdeki eserlerin her birinin kitap şifahanesinde uzmanlar tarafından konservasyon ve restorasyon ihtiyaçları yapılıyor. Hasta kitaplarımız kitap hastanemizde şifa buluyorlar. Hem depo alanlarımızın son teknoloji ile donatılmış olması hem de uzman kadromuz sayesinde şu an eserlerimizde bir sıkıntı söz konusu değil, sağlıklı bir şekilde koruması yapılıyor.”
Kutan, yazma eserlerin hepsinin 2004’te başlayan çalışmayla dijital ortama aktarıldığına işaret ederek, şunları aktardı:
“Online olarak okuyucu ve araştırmacılarımıza kütüphanelerimizdeki okuma salonlarımızda hizmet veriyoruz. İçinde bulunduğumuz ve tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgını elbette ki bizleri de etkiledi. Ama biz bu süreçte Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı olarak araştırmalarımıza gerek online gerekse randevu sistemi ile elimizden geldiği kadar hizmet vermeye ve hizmeti aksatmamaya gayret gösterdik.”
Kitapların muhafazası konusuna her türlü teknik donanıma sahip olduklarının altını çizen Kutan, her kitapta bir çip bulunduğunu ve yönetimin bilgisi dışında bir kitap kütüphaneden çıkartılmak istenirse sistemin alarm verdiğini sözlerine ekledi.