İlk defa Çin Devlet Başkanı Şi Cinping‘in 2016’daki Tahran ziyaretinde gündeme gelen 25 yılı içeren stratejik anlaşmanın ayrıntıları her ne kadar kamuoyuyla paylaşılmasa da yayımlanan genel taslağa göre, iki ülke arasında “ekonomi, askeri, güvenlik, teknoloji ve enerji” alanlarında iş birliği öngörülüyor.
Bazı bölge uzmanları, söz konusu anlaşmayla İran’ın yaptırımların olumsuz etkilerini azaltmaya çalıştığını, Çin’in de 2025 kalkınma projeksiyonu adımlarını hızlandırdığını savunurken bazıları ise bahsi geçen anlaşmayla dış politikada daralma yaşayan Tahran yönetiminin Pekin ile güç dengesi gözetmeksizin masaya oturduğunu ileri sürüyor.
Reformistlere yakınlığıyla bilinen İranlı siyaset uzmanı Rıza Alicani, İran-Çin Kapsamlı İş Birliği Anlaşması’nı AA muhabirine değerlendirdi.
Alicani, “İran-Çin Kapsamlı İş Birliği Anlaşması, gerçekleşmesi mümkün gözükmeyen bir anlaşma. Farsçada bir atasözü var: ‘Sana köye giriş izni vermiyorlar, sen muhtarın evini soruyorsun’. İran-Çin Ticaret Odası birkaç gün önce, son dönemde iki ülke ticaret hacminin son 16 yılın en alt seviyesinde olduğunu bildirdi. Bunun nedeni, Çin’in menfaati gereği uluslararası kurallara uymasıdır.” dedi.
“İran, Çin’deki petrol parasını dahi alamıyor”
Tahran yönetiminin ‘Uluslararası kara para aklama ve terörizmin finansmanı ile mücadele’ kuruluşu FATF (Mali Eylem Görev Gücü) üyelik metnini imzalamaması nedeniyle uluslararası bankalar aracılığıyla para transferi gerçekleştiremediğini hatırlatan Alicani, “İran, ABD yaptırımları nedeniyle Çin’deki 20 milyar dolar petrol parasını dahi alamıyor. Bu şartlarda söz konusu anlaşma, arzuların fihristi olmanın ötesine geçmeyecektir.” ifadelerini kullandı.
İran’ın bu anlaşmayla Batılı ülkelere, “Eğer bizimle çalışmazsanız, biz de Doğulu ülkelerle Rusya ve Çin’le çalışırız” mesajı vermeyi hedeflediğini dile getiren Alicani, Çin’in de ABD’deki Joe Biden hükümetine karşı siyasi manevra peşinde olduğunu belirtti.
“Çin ile İran arasında güç dengesi söz konusu deği”
Alicani, şunları kaydetti:
“Çin, Birleşmiş Milletlerde (BM) İran aleyhine olan yasa tasarılarının oylamasında ya aleyhte ya da çekimser oy kullandı. Pekin yönetimi, hiçbir zaman kendisini İran’ın müttefiki olarak konumlandırmadı. İran, müttefik pozisyonunda Çin’in yanında görünmeye çalışıyor. Gerçek anlamda, ne Çin ne de Rusya İran’ın yanında durdu. İran Lideri Ali Hamaney, ABD ve Avrupa karşıtlığı nedeniyle çaresizce Doğu’ya dönme siyasetini uygulamak durumunda kaldı. Çin ile İran arasında güç dengesi söz konusu değil.”
Çin’in Asya ve Afrika ülkeleriyle yaptığı anlaşmalarda genellikle muhatap ülkeyi borçlandırma ve karşılığında o ülkenin kaynaklarından haraç mezat faydalanma siyaseti güttüğünü savunan Alicani, “İran, dış politikada dengeli ilişkiler kurmaya yönelik bir siyaset izleseydi, yalnız kalmaz ve Çin’e mahkum olmazdı. Çin güvenli olmayan bölgelerde yatırım yapmaz, İran şu an güvenli bir ülke değil.” şeklinde konuştu.
İranlı Uluslararası İlişkiler Uzmanı Dr. Seyyid Celal Sadatiyan ise İran’ın Batılı ülkelerle arasının iyi olmadığı bu günlerde Çin’le iş birliği yapma ihtiyacı duyduğunu söyledi.
Sadatiyan, “ABD’yle yaşanan sorunlar nedeniyle, Rusya ve Çin gibi Doğulu ülkelerle ilişkilerimiz daha belirgin hale geldi. BM gibi uluslararası kurumlarda İran siyasetini desteklemeleri ve Batılı ülkelerin yaptırımlarına karşı ihtiyacımız olan ürünlerin temini konusunda yardımları nedeniyle Çin’le ilişkilerimiz daha da güçlendi.” dedi.
Çin, 2025 kalkınma projeksiyonu kapsamında ekonomik gücünü arttırmayı planlıyor
“Anlaşmanın imzalanması için neden 5 yıl beklendi?” sorusunu ise Sadatiyan, şöyle yanıtladı:
“Eski ABD Başkanı Donald Trump, İran’a yönelik ekonomik yaptırımları arttırınca, diğer ülkeleri de İran’la çalışmamaları konusunda tehdit etti. Çinliler bu tehdidi dikkate almış ve ona göre temkinli davranmayı tercih etmiş olabilirler. Fakat geçen yıl ABD yönetiminin Çin’in finans ve teknoloji gücüne vurgu yaparak bu ülkenin kalkınmasını durdurmaya yönelik politika izlemesi, Çinlileri 2025 kalkınma projeksiyonu kapsamında ekonomik gücünü arttırmaya yönelik adımlarını daha kararlı atmaya sevk etmiş olabilir dolayısıyla önceki ihtiyatlarını bir kenara bırakarak İran’la anlaşma yapılmasını hızlandırma kararı almış olabilirler.”
Çin’in, BM Güvenlik Konseyinin İran aleyhine vazettiği yaptırım kararlarına uymasına rağmen, Trump’ın ilave ettiği yaptırımlara uymadığını ileri süren Sadatiyan, ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesi ve yaptırımları arttırması sonrası da İran’dan ham petrol alımına devam ettiğini, hatta yaptırımlardan önce aldığından fazlasını satın aldığını iddia etti.
Sadatiyan, şunları söyledi:
“Çin yüksek teknoloji ve ürünlerini satabildiği geniş bir pazara sahip. Orta Doğu’da etkili olduğu gibi, BMGK gibi uluslararası kuruluşlarda da önemli bir nüfuza sahip. Çin bu durumdayken, İran da jeopolitik konumu yanı sıra sahip olduğu enerji ve zengin yeraltı kaynaklarıyla bölgedeki önemli bir ülke. Bu iki ülkenin iş birliği yapmaya ihtiyacı var. İran’ın Batılı ülkelerle arası iyi değil, Çin’le iş birliğine ihtiyacı var. Çin’in de 2025 hedeflerini gerçekleştirmek için İran’la anlaşmaya ihtiyacı var.”
ABD’nin “çok taraflı ilişkiler” stratejisine karşı Çin’in “ittifak” çalışmaları
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Kadir Temiz, Çin’in ABD’nin “çok taraflı ilişkiler” stratejisine karşı bölgede “ittifak” çalışmalarına hız verdiğini belirtti.
Temiz, “Trump sonrası dönemde Biden yönetiminin, Amerikan dış politikasını, ‘çok taraflı ilişkileri’ güçlendirerek ve liberal küresel düzenin temel kurum ve değerlerini ön plana çıkararak şekillendireceği açık bir şekilde belli oldu. Çok taraflı ilişkilerden maksat, daha çok NATO ve QUAD olarak bilinen ittifakları güçlendirmektir. Geçtiğimiz hafta ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın hem NATO hem de QUAD üzerinden Rusya ve Çin’i hedef alan açıklamaları gündeme gelmişti.” dedi.
Pekin yönetiminin kısa vadeli hedefinin Biden yönetiminin Çin’e uyguladığı yaptırım ve yeni ittifaklar stratejisini zayıflatmak olduğunu dile getiren Temiz, “Mesela Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi’nin İran ziyaretinden önce, Çin’de yayımlanan bir gazetede, ‘Çin’den ittifak ziyaretleri’ başlıklı bir haber yayınlandı. Çin tarafı ‘ittifak’ kelimesini Soğuk Savaş dönemini hatırlattığı için kullanma yanlısı değil. Ancak ABD’nin ittifaklarını yeniden toparladığı ve güçlendirdiği bir dönemde Çin’in İran’ı kendisine daha yakın görmek istediğini söyleyebiliriz.” ifadelerini kullandı.
Orta vadede Pekin yönetiminin İran nükleer krizi, Suriye ve Yemen’deki iç savaşlarda Tahran yönetimine daha yakın bir pozisyon almak isteyebileceğine işaret eden Temiz, Çin’in bunu, Tahran yönetiminin Suudi Arabistan ile ilişkilerini dikkate alarak açıktan yapmaktan kaçınacağını fakat Çin’in tarihsel olarak İran ve Suudi Arabistan’ı bütün sorunlu alanlarına rağmen aynı anda hassas bir diplomasi ile yönettiğini söyledi.
Anlaşma’nın 2016 yılından bu yana imzalanmamasının arkasında yatan en önemli sebebin dış etkenler olduğunu kaydeden Temiz, “Birincisi; Trump döneminde hem Çin hem de İran, ABD yönetimi tarafından tek taraflı yaptırımların ciddi etkisi altında kaldılar. İkincisi; nükleer anlaşmanın geleceği ile ilgili ciddi kaygıların ortaya çıkması da Çin ve İran’ı ikili ilişkileri geliştirecek hamleler yapmaktan alıkoydu.” dedi.
Avrupa Birliği (AB), Kanada ve ABD yaptırımlarının Çin’i yalnızlaşma sürecine sokabileceğine işaret eden Temiz, Pekin’in bu sıcak dönemde İran gibi yaptırımlara karşı olan bir ülkeyle ilişkileri geliştirdiğini göstermek istediğini aktardı.
“Çin, ABD’yi rahatsız etmek için bölgedeki güç dengesini sağlamak istiyor”
Şangay Üniversitesinde doktora çalışmalarına devam eden Nurettin Akçay, Pekin yönetiminin enerji güvenliğini sağlama çabasında olduğunu söyledi.
Akçay, “Çin, bu anlaşmayla enerji ihtiyacını karşılamada devamlılığı ve Batı’yla ticaretini olumlu yönde etkileyecek lojistik bağlantıları güçlendirmeyi hedefliyor.” dedi.
Akçay, şunları kaydetti:
“Çin, ABD’yi rahatsız etmek için İran’ın daha da zayıflamasının önüne geçerek bölgedeki güç dengesini sağlamak istiyor. Pekin yönetimi, ABD Başkanı Biden’ın KOEP’e geri dönebileceğine ve Washington yönetimiyle İran arasında yeniden bir anlaşma olabileceğine inandığı için İran’la varılan anlaşmanın bir an önce resmiyete geçmesini istiyor.”
İran-Çin Kapsamlı İş Birliği Anlaşması’nın İran’da resmen uygulamaya girmesi için, maddelerin ilgili komisyonlarda değerlendirilmesi sonrası Meclis tarafından onaylanması gerektiği belirtiliyor.