İstanbul Karagöz Kukla Vakfı kurucusu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Karagöz’le ilk tanışmasını, geleneksel Türk tiyatrosunun uluslararası arenadaki yerini ve kurmayı hedeflediği İstanbul Kukla Müzesi‘ni anlattı.
Beyoğlu’ndaki atölyesinde, gölge ve kukla tiyatrosunun hem Türkiye hem de dünyaya ait örneklerini sanatseverlerle buluşturan sanatçı, “İstanbul Kukla Müzesi-Tiyatrosu”nun kuruluş hazırlıklarını sürdürdüğünü dile getirdi.
“17 yaşımda ilk Karagöz figürleri sergisini açtım”
Cengiz Özek, 13 yaşında ortaokul öğrencisiyken, resim öğretmeni Ali Rıza Kıyak’tan Karagöz figürleri yapmayı öğrendiğini belirterek, “Yapı Kredi Müzesi Karagöz Koleksiyonu’nda, hocamızın hocası Ragıp Tekin’in eserlerini hem onarmak hem incelemek babında çalışmaya başladım. Sonrasında Topkapı Sarayı Müzesi koleksiyonunu inceledim ki herhalde o zaman da 16 yaşındaydım ve 17 yaşımda ilk Karagöz figürleri sergisini bugünkü Yapı Kredi Kültür Sanat’ta açtım. O sergi olduğu gibi Hollanda Ulusal Müze tarafından satın alındı ve ondan sonra benim hayatım değişti.” diye konuştu.
Topkapı Sarayı Müzesi koleksiyonunda birçok sanatçının yaptığı çok farklı Karagöz figürleriyle karşılaşmanın mümkün olduğunu kaydeden Özek, şu bilgileri verdi:
“Birçok sanatçının Karagöz’e nasıl baktığını görüyorsunuz. O dönemlerde fotokopi makinesi bile ender rastlanan bir şeydi açıkçası. Yani Türkiye son zamanlarda bu kadar gelişti, dünyayla entegre oldu. Bir Karagöz kitabı bulmak, Karagöz figürüyle karşılaşmak mümkün değildi. Onun için direkt, birebir incelemeyi yapardınız. Müzeye gitmeniz gerekiyordu. Şimdi onların mikro filmleri var. O filmleri alır, incelersiniz. Kitaplar, kataloglar var. Ama o dönem böyle şeyler yoktu.”
Karagöz sanatçısı Özek, ikinci sergisini de 20 yaşındayken Topkapı Sarayı’nda açtığını vurgulayarak, “Açtığım sergiler hakikaten gerek medyada gerek İstanbul halkında büyük yankı uyandırdı. Herkes Karagöz’ü özlemiş gibi gözüküyordu. Kayboldu denilen bu sanat, insanları çok heyecanlandırıyordu. O zamanlar oldukça ufak tefeğim, insanlar ‘Oyun oynatıyor musun?’ diye soruyordu. Halbuki ben o zamanlar sadece Karagöz figürleri yapıyordum. Kendi kendime oynatmayı denemeye başladım.” ifadelerini kullandı.
“1998’de sponsor olmadan Uluslararası İstanbul Kukla Festivali’ni yaptık”
Profesyonel ilk gösterilerini “Aptal Bekçi” adlı klasik oyunla yaptığının altını çizen Özek, insanların ilgisini görünce, bu alanda bir şeyler yapmak istediğini, böylece konservatuvarda oyunculuk eğitimi aldığını söyledi. Başarılı sanatçı, Macit Koper, Ali Taygun, Haldun Dormen, Tunç Yalman ve Beklan Algan gibi önemli sanatçılarla çalıştığını ve Şehir Tiyatrolarında da reji asistanlığını yaptığını aktardı.
Kukla festivali yapmaya nasıl başladığına da değinen Özek, şöyle konuştu:
“Yaptığım yurt dışı turnelerinde Türk derneklerine oynuyordum ama oradaki kukla tiyatrolarını da izleme şansım olmuştu. Yurt dışında kukla tiyatrosu çok var. Bir sürü festival haberleri görüyordum ve onlara mektup göndermeye başladım. İlk katıldığım festival, Polonya’da Lodz kentinde Arlekіn adlı tek kişilik oyunlar festivaliydi. Burada bir patlama yaşadık. Hakikaten dakikalarca ayakta alkışlandı. ‘Büyülü Ağaç’ adlı oyunumuzu oynamıştık. Türkçe söze dayalı oyun ama dakikalarca ayakta alkışlandı. Sonra bütün dünya festivallerinden davet yağmaya başladı. Böylece dünya festivallerine ilk adımımızı atmış olduk. Sonra İstanbul’da bir kukla festivali yapmaya karar verdik. İlk festivali 1998 yılında yaptık; ‘Uluslararası İstanbul Kukla Festivali’.”
Özek, festivalde broşür sponsorluğu dışında bir destek olmadığına dikkati çekerek, “Onun dışında tamamen kendi girişimlerimizle bir festival gerçekleştirdik. Selen Kolat Birkiye ile ilk adımımızı attık.” dedi.
Karagöz’ün yazılı tarihinin 1517’ye kadar gittiğini aktaran sanatçı, “Bu sanatlar maalesef imparatorluktan cumhuriyete geçiş sürecinde devlet görevlileri tarafından eleniyor ya da şekil değiştiriliyor. Mesela Karagöz, cumhuriyet devrimlerini anlatmak için halkevleri tarafından kullanılıyor. Bu Karagöz’ün çok az bilinen bir noktasıdır. Oyunlar yazdırılıyor ve Karagöz kullanılarak halka cumhuriyet devrimleri anlatılsın isteniyor. Çok didaktik ve bence Karagöz’ü yok eden unsurlardan biri. Bütün özelliğini yitirmiş bir Karagöz çıkıyor ortaya.” ifadelerini kullandı.
“Karagöz her zaman kendi seyircisini yaratacaktır”
Kukla oynatan kişinin, kuklaya kendi bedeninin bir parçası gibi bakması gerektiğine vurgu yapan sanatçı, dünyada kukla sanatının önemli bir yere sahip olduğunu dile getirdi.
Özek, Çin, Hindistan, Endonezyaa, Tayvan, Tayland ve Kamboçya’da birçok değişik gölge oyununa rastladığına dikkati çekerek, “Özellikle Asya’da gölge oyunu çok eski, kadim bir gelenek. Avrupa’da da üç boyutlu kuklayı görebiliyoruz ama çok eskilere dayandığı söylenemez. Çok büyük bir geçmişi yok. Yine de 300-400 yıllık bir gelenekten bahsediyoruz. Yaptığımız festivalin amacı yurt dışındaki kukla geleneğiyle Türk kukla geleneğini buluşturmaktı. İşte bunu her yıl yapmaya çalışıyoruz ve buradaki kukla sanatını da dışarıya tanıtmaya çalışıyoruz.” dedi.
Şimdiye dek 5 kıtada 60 kadar ülkede, 200’e yakın şehirde gösteri yaptıklarını aktaran Özek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Karagöz bütün dünyada pek seviliyor. Birçok dünya müzesi, koleksiyonlarında Karagöz’e yer veriyor. Türkiye’de 100’ün üstünde Karagöz sanatçısı görüyoruz. ‘Ne kadar yeterli, ne kadarı profesyonel?’Bu ayrı bir tartışma konusu ama 100 Karagöz sanatçısı şu anda var diyebiliyoruz. Bunlar daha çok geleneksel olduğu iddia edilen Metin And’ın anlattığı Karagöz’ü yapmaya çalışıyor. Birçok Karagöz figürü yapılıyor. Yapı Kredi Kültür Sanat’ta yer alan ‘Karagöz’üm İki Gözüm’ adlı serginin içinde mesela günümüz Karagöz’ünden örnekler diye bir bölüm de var. Orada 13 Karagözcüden örnek veriyoruz. Karagöz, günümüz kukla tiyatrosunun olanakları algılanıp kullanıldığı zaman, ucu açık, sizin her şeyi yapabileceğiniz beyaz bir ekran. Bu ekranı istediğiniz gibi doldurabilirsiniz. Burada sizin hayalinizi bekleyen koca bir dünya var. Yeter ki hayal et. Karagöz her zaman kendi seyircisini yaratacaktır.”
Cengiz Özek, Türkiye’de 35’in üzerinde, yurt dışında ise 15 sergi açtığını belirterek, yurtdışında Tayvan, Kolombiya, Fransa, Almanya, Macaristan, Polonya ve Belçika gibi ülkelerde Karagöz figürlerini sergilediğini dile getirdi.
Dünyada çok sayıda kukla müzesi olduğuna dikkati çeken Özek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Karagöz’ün neden bir müzesi olmadığını ya da çeşitli koleksiyonlara sahip Türk müzelerinin neden bunları sergilemediğini düşünmüşümdür. ‘Kendim yapabilir miyim?’ diye düşledim. Nasıl ki Uluslararası İstanbul Kukla Festivali oluşturduysam, böyle bir müze de yapabilirim diye düşündüm. Bu nedenle İstanbul Karagöz Kukla Vakfı’nı kurdum. Bunun için hala kaynak yaratmaya çalışıyoruz ki birkaç yıl içinde o düşümdeki müzeyi gerçekleştirebileceğimi düşünüyorum. Seyirciyi olduğu gibi bir Karagöz perdesinin arkasına alıp, direkt olarak nasıl bir oyunun oynadığını gösterip, daha sonra içeriye alarak bir gölgenin nasıl oluştuğunu onlara anlatmak istiyorum. Onları belirgin bir noktaya sevk ettiğinizde üzerlerine yanan tek bir ışıkla gölgelerinin nasıl yansıdığını, yanan ikinci ışıkla diğer bir noktaya da bir gölgesinin düştüğünü, böylece gezen kişinin kendini bir kukla gibi hissettiği bir müzeden bahsediyorum. Böyle bir kukla müzesi ve Karagöz Müzesi oluşturmak arzusunu her dem taşıyorum. Ama eminim, 1-2 yıl içinde bunu gerçekleştireceğiz.”