Likya Uygarlıklar Müzesi, tarihteki ilk demokratik uygulamaların hayata geçirildiği Likya Birliği’nin dini inançları, ekonomik ve sosyal yaşamı hakkında bilgiler veren paha biçilmez eserleri ile ön plana çıkıyor.
Demre ilçesi Andriake Ören Yeri’ndeki M.S. 129 yılında granarium (tahıl ambarı) olarak inşa edilen bina müzeye dönüştürülerek 2016 yılında hizmete açıldı.
Likya Uygarlık Müzesi adıyla ziyaretçilerini ağırlayan müzede, birliğin önemli kentlerinden Patara, Myra, Xahthos, Tlos, Olympos gibi antik kentlerindeki kazılarla keşfedilmiş 1476 eser sergileniyor.
Kendilerine “Işıklar ülkesi insanları” adını veren Likya halkının dini inançları, ekonomik ve sosyal yaşamı hakkında ipuçları veren eserler, ziyaretçilerini tarihte yolculuğa çıkartıyor.
Ziyaretçiler, müzeye ulaşmak için antik Myra kentinin liman mahallesi olan Andriake Ören Yeri’nden geçiyor. Açık hava müzesi niteliği taşıyan ören yerinde asırlık zeytin ağaçları arasındaki hamam, kilise, agora, sarnıç ve “murex” adı verilen deniz canlısından elde edilen mor boya atölyesi ile tarihi liman yollarını gezebiliyor.
Müzenin hemen yanında bulunan “kuş cenneti” olarak adlandırılan çayda ise ziyaretçiler, 126 farklı kuş türünü görme şansını elde ediyor.
Antik çağda limana yüklerin nasıl getirildiğine dair canlandırmalarının da yer aldığı müzede, ziyaretçileri ilk olarak Patara’da geçen yıl yapılan kazılardan çıkarılan heykeller karşılıyor.
Müzede, bir döneme ışık tutan gümrük yazıtı, 12 tanrılı adak steli gibi eserler dikkati çekiyor.
Müze müdürü Nilüfer Sezgin, AA muhabirine, müzenin tarihi bir yapı içerisinde olmasının ziyaretçilerine farklı bir hava verdiğini söyledi.
Müze binası olarak kullanılan tahıl ambarının dünyada 3 örneğinin bulunduğuna işaret eden Sezgin, o dönemlerde ambarda toplanan vergilerin gemilerle ihtiyacı olan yerlere gönderildiğini kaydetti.
“Müzede farklı dinlere ait de birçok eser var””
Sezgin, “Likya, çok önemli bir uygarlık. Olimpos’tan Fethiye’ye kadar sıralanan şehirler Likya Birliği’ni oluşturuyor. Bu şehirler kendi içlerinde özerk, dışarıya karşı ise birlikte karar alıyorlar. Şehirlerin ekonomik güçlerine göre oy hakkı bulunuyor. Bu da tarihteki ilk demokratik uygulama olarak biliniyor. Böyle bir uygarlığın izlerini görmek insanları heyecanlandırıyor.” bilgilerini verdi.
Müzede, Likyalılara ait eserlerin yanı sıra yine Likya bölgesinde hüküm süren Roma, Bizans ve Osmanlı’nın izlerine de rastladıklarını vurgulayan Sezgin, “Ziyaretçiler, açık hava müzesi niteliği taşıyan Andriake Antik Kenti ile 126 farklı kuşun bulunduğu çayda doğa yürüyüşü yaparak yaklaşık 2 bin yıllık müze binasına ulaşıp tarih sarmalında geziyorlar. Müzede farklı dinlere ait de bir çok eser var. Örneğin 2010 yılında müzemizin hemen yanında yapılan kazılarda sinegoga rastladık. M.S. 5. yüzyılda Yahudilerin de bu bölgede yaşadığı tespit edildi.” ifadelerini kullandı.
Bölgenin iki büyük deprem geçirdiğini ve bu nedenle yatağından kayan çayın şehir içinden akmasıyla şehrin alüvyon altında kaldığına işaret eden Sezgin, “Bu arkeologlar için iyi korunmuş şehir anlamına geliyor. 10 metrelik alüvyon altında çatı kiremitine kadar ayakta duran yapılara rastlıyoruz. İlerleyen aşamalarda kazı başkanımız Prof. Dr. Nevzat Çevik’in deyimiyle ‘Anadolu’nun Pompeisi’ ortaya çıkartılacak ve müzenin değeri her geçen gün artacak.” diye konuştu.