TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı, AK Parti Erzurum Milletvekili Recep Akdağ, AA muhabirinin, Kovid-19 salgını sürecinde alınan önlemlere ilişkin sorularını yanıtladı.
Muhalefetin 17 günlük tam kapanma süresine ilişkin eleştirilerine Akdağ, “İmkan olsa da biraz daha kapatabilsek derim. Bir taraftan sağlık tedbirleri öbür taraftan ekonomiyi ayakta tutma ihtiyacı, ikisini mutlaka birlikte götürmek gerekiyor. Daha önce açıklanan destek paketleri halihazırda yürürlükte. Başka bir ihtiyaç olursa da bunu, mutlaka kabine değerlendirir. Sayın Cumhurbaşkanımız, bu hususta yeni kararlar alır.” karşılığını verdi.
Akdağ, muhalefetin daha sorumlu davranması gerektiğini vurgulayarak, “Biz, desteklerin azami ölçüde verilmesini arzu ederiz. Ama bunun bütçe imkanları çerçevesinde olacağı da açıktır.” dedi.
“Bütçeden nereden kısılıp, nasıl verileceğini söylemesi lazım”
Bazen muhalefetin farklı yerlerdeki harcamaları örnek göstererek, “sınırsız bir harcamanın yapılabileceği” gibi bir iddiada bulunduğunu hatırlatan Akdağ, şöyle devam etti:
“O farklı alanlardaki harcamalar yapılmamış olsaydı da talep edilen miktarın, bunlar çok çok altında, kıyaslanamayacak kadar altında. İmkanlar çerçevesinde bunun yapılacağını söylemek lazım. Eğer muhalefet daha fazla destek verilebileceğini söylüyorsa, bütçeden nereden kısılıp, nasıl verileceğini söylemesi lazım. Muhalefet yapmak kolay ama sorumluluk mevkisinde olan hükümetler, bütçeleriyle hareket ediyorlar. Vergi artırımı yapılsa, itiraz ediliyor. Yatırımlardan kesilse, itiraz ediliyor. Sloganlarla konuşmak yerine muhalefetin, ‘Şuradan kesin, şuraya verin’ demesi lazım. Sayın Cumhurbaşkanımız da hepimiz de çok daha fazla destek vermeyi istiyoruz.”
“Bazen daha rahat davranıyorlar”
Akdağ, komisyon olarak Meclis’te Kovid-19’a karşı 17 maddelik öneriler paketi hazırlayıp, TBMM Başkanlığı ve grup başkanlıklarına ilettiklerini, bu önerilerin birçoğunun hayata geçtiğini anımsattı.
Aşılamalar yapıldıktan sonra, aşılanmış milletvekillerinin bazen daha rahat davrandığına dikkati çeken Akdağ, şunları kaydetti:
“Benim önerim, aşılanmış olsanız da maske sadakatine devam etmemiz şeklindedir. Aşı büyük ölçüde koruyor ama koruyamadığı bazı kişiler de var. Belli bir yüzdeyle koruyor aşılar. Aşı olsak da sanki aşılanmamışız gibi tedbire devam etmemiz gerekir.
Milletvekilleri kalabalık ortamlarda daha çok bulunuyor. Aslında bizim bir önerimiz hayata geçmedi. O da; belli toplantıların video konferanslarla yapılmasıydı. Komisyon toplantılarının, hatta Genel Kurul toplantılarının da böyle olacağını düşünmüştük. Ama bu hususta komisyon içindeki farklı partiden milletvekilleri de tam bir mutabakat sağlayamadı. Özellikle komisyonlarda, oylamalı görüşmeler dışında video konferans kullanılabilir. Bu artık, TBMM Başkanımız ve grupların takdirine kalmış bir şey. Maskenize sadık olursanız, bulunduğunuz ortamları havalandırırsanız, büyük ölçüde korunmuş oluyorsunuz.”
“Yoğun bakım yatak ve suni solunum cihazı sayısını en hızlı artıran ülke”
“2002’den önceki altyapıyla böyle bir salgına yakalansaydık, bugün Hindistan’da yaşananlara benzer tablolar yaşardık” diyen Akdağ, o dönemde hastanelerin altyapısının çok kötü olduğunu, içinde banyo ve tuvalet bulunan odaların oranının yüzde 10’un altında kaldığını, bu oranın salgın döneminde yüzde 70’lere yaklaştığını söyledi.
Komisyon Başkanı Akdağ, Türkiye’nin, yoğun bakım yatak sayısını ve suni solunum cihazı sayısını dünyada en hızlı artıran ülke olduğunu, Türkiye’nin nüfusa kıyasla yoğun bakım yatak sayısı ve ventilatör sayısı itibarıyla dünyada en iyi ülke konumunda bulunduğunu bildirdi.
“Şehir hastanelerinde ‘hasta garantisi’ kesinlikle yok”
Şehir hastanelerinde iki çeşit finans modeli kullanıldığına işaret eden Akdağ, bunlardan birinin bütçeyle; diğerinin ise kamu-özel ortaklığıyla yapılanlar olduğunu anlattı.
Akdağ, Sağlık Bakanlığına verilen yatırım bütçesiyle yapılan hastaneler yetmediği için kamu-özel ortaklığı ile şehir hastanelerinin yapıldığını, sonuç olarak sağlık altyapısının geliştiğini dile getirdi.
Şehir hastaneleri yapımında, yatırımcı firmalara “hasta garantisi” verildiği iddialarını ise Akdağ, şöyle yanıtladı:
“Bizim öteden beri hastanelerimizde, şehir hastanesi olsun, olmasın, görüntüleme ve laboratuvar hizmetlerini, hizmet alımı yöntemiyle aldığımız yeni bir model oluştu. Firmalara ihale ediyoruz. Cihaz parası ödemiyoruz, sadece çekim parası ödüyoruz. Dünyada bu işi en ucuza yapan ülkeyiz. Bir MR, Sosyal Güvenlik Kurumuna 70-80 liraya mal oluyor. Bunu yaparken de o cihazı koyan firmalara, belli bir çekim garantisi verdik. Aksi takdirde kim getirir cihazını koyar. Muhtemelen muhalefetten bazı arkadaşlar, bu cihazlara verilen sayı anlamındaki çekim garantisi ile bu işi karıştırdılar. Hasta garantisi kesinlikle yok. Bütün hastanelerde, bu hizmet alımları modelini uyguluyoruz. Şehir hastanelerinde de bu model uygulanıyor. Sayı garantisi verilip de üstüne ödeme yapılan hemen hemen hiçbir hastane olmamıştır. Çünkü yeteri kadar çekimin yapılacağı bilinerek bunlar yapılıyor. Bu hizmet alımları, Sağlıkta Dönüşüm modelimizle 2003’ten beri yapılıyor. Bu, hastanelerin hizmet vermesini hem çok kolaylaştırıyor hem de çok daha ucuza mal etme imkanı oluyor.”
“Hıfzıssıhha Kurumu kapatılmadı, isim değişikliği oldu”
Recep Akdağ, muhalefetin, “Hıfzıssıhha kurumlarının kapatılması nedeniyle Türkiye’de aşı üretiminin yapılamadığı” iddiasının tamamen gerçek dışı olduğunu bildirdi.
AK Parti’nin iktidara gelmeden 4 yıl önce Hıfzıssıhha Kurumunda aşının artık üretilmediğine işaret eden Akdağ, bu laboratuvarların son derece demode hale geldiğini, “referans laboratuvar” karakterini de neredeyse kaybetmek üzere olduğunu belirtti.
Hıfzıssıhha Kurumunu güçlendirdiklerini, laboratuvarlarını yenilediklerini, insan kaynaklarını kuvvetlendirdiklerini, aşı çalışmalarını yeniden başlattıklarını anlatan Akdağ, “Hıfzıssıhha ve Sağlık Bakanlığı ile irtibat halinde, Türkiye’de Kırım Kongo aşısını geliştirmek üzere 2010’dan sonra Erciyes Üniversitesinden bir ekiple iş birliği yaptık. Onlar, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi’nin aşısını geliştirdiler. Son aşamaya gelmişlerdi, pandemi başlayınca, o aşının geliştirilmesini rafa kaldırdılar. Bütün mesailerini, pandemi aşısına verdiler. Bugün Türkiye’de faz 3 çalışmalarına geçmek üzere olan ilk aşı çalışması Erciyes Üniversitesinde yapılıyor. Neden? Çünkü bu altyapıyı zamanında oluşturduğumuz için.” dedi.
Türkiye’de viral virüs aşılarının dolumu ve toplu halde getirilen aşıların doluma hazırlanmasıyla ilgili süreçleri de başlattıklarını hatırlatan Akdağ, “Bugün Çin’den gelen Sinovac aşısının önemli bir kısmının, bizim o tarihlerde özel sektörle iş birliği halinde oluşturduğumuz fabrikalarda dolumu yapılıyor. Yani aşı çalışmaları, bizim zamanımızda Türkiye’de yeniden bir canlılık kazandı.” ifadesini kullandı.
Akdağ, Hıfzıssıhha Laboratuvarları ile Halk Sağlığı Laboratuvarlarını 2011’de birleştirdiklerini ve Halk Sağlığı Kurumunun altına aldıklarını hatırlatarak, “Bir isim değişikliği oldu, bunların ismi Halk Sağlığı Laboratuvarları oldu. Hepsi bundan ibaret. Kapatılan bir yer yok. Bina da orada, laboratuvarlar da orada, çok daha gelişmiş haliyle hizmet devam ediyor.” diye konuştu.