23 Mart seçimleri sonrasında İsrail meclisi Knesset’te 52 vekilin önerisi üzerine hükümeti kurma görevi Cumhurbaşkanı Başkanı Reuven Rivlin tarafından Başbakan Binyamin Netanyahu’ya (Bibi) verildi. Netanyahu’nun hükümet kurma süresi 5 Mayıs 00:00 itibarıyla sona erdi. 6 Nisan’da 52 Knesset üyesi hükümet kurma görevinin Bibi’ye verilmesini uygun görürken 45 Knesset üyesi Bibi karşıtı Değişim Bloğu (Guş HaŞinuy) Yeş Atid (Gelecek Var) lideri Yair Lapid’e bu yetkinin verilmesini destekledi. Bu yazıda İsrail’de yinelenen seçimlerin ve kolayca koalisyon kurulamamasının dinamikleri ve kökenleri süreçler ve yapılar üzerinden ele alınacaktır.
Süreç
Netanyahu, Yamina (Sağa Doğru) lideri Naftali Bennett’a ilk yıl Bennett’ın başbakan olacağı, akabinde ise kendisinin başbakanlık koltuğuna oturacağı rotasyonlu bir koalisyon teklifinde bulundu. Ancak Bennett, Netanyahu’nun hükümet kurmak için yeterli sayısal çoğunluğa sahip olmadığı gerekçesiyle bu teklifi elinin tersiyle itti. Değişim Bloğu Cephesi’nden (Guş HaŞinuy) Yeş Atid lideri Yair Lapid ise Bibi’nin 28 günlük hükümet kurma süresinin dolmasının akabinde hükümet kurma yetkisinin Cumhurbaşkanı Rivlin tarafından kendisine verilmesini bekliyor.
Bibi yakınlarda sosyal medya hesabından yaptığı videolu açıklamada Bennett’a koalisyon teklifi ile bir adım yaklaştığını, sıranın Bennett’ta olduğunu ifade etti. Ayrıca sağ siyasetin kişisel rekabete kurban verilmemesini ve sağ koalisyon kurulmasının engellememesi gerektiğini de ekledi. Bennett’ın bu ajitasyona cevabı ise Bibi’nin Knesset’te koalisyon kurmak için yeterli sayıya ulaştığı takdirde sağ koalisyonu destekleyeceğini, aksi takdirde sol, sağ ve merkez partilerden oluşacak bir birlik hükümetinin yanında olacağını söyledi. Bennett ayrıca sağ koalisyon kurulmasını kendisinin engellediği iddiasına karşılık olarak Bibi’nin hükümet kuramamanın sorumluluğunu kendi üzerine yıktığını ifade etti.
İsrail’de sorunun diğer bir yönü, büyük siyasal blokların koalisyon hükümeti oluşturmada gösterdiği başarısızlık. Aslında bu da İsrail’in geleceğine yönelik vizyonda taraflar arasında uzlaşmaz çelişkiler ve ayrışmalar olduğunu gösteriyor. İsraillilerin gündelik hayat pratiklerini güçleştiren birçok konuda tutarlı bir siyasi program ortaya konulamıyor.
Dindar Siyonist Parti lideri Bezazel Smotrich ise Ra’am Partisi’nin (Birleşik Arap Listesi) desteklediği bir koalisyonun ortağı olmayacaklarını ifade etti. Ra’am’ın desteği olmadan Bibi’nin Smotrich’in desteğiyle koalisyon hükümeti kuramayacağı da soğuk bir siyasal gerçeklik olarak duruyor. Yeni Umut Partisi (Tikva Hadaşa) lideri Gideon Sa’ar ise Bibi’nin yer aldığı hiçbir hükümette yer almayacağını mükerreren açıkladı. Sa’ar, Bennett’ın Bibi’nin yaptığı teklifi kabul etmesi halinde dahi bu koalisyonu desteklemeyeceklerini ifade ederek partisinin seçmenlerinin kendilerine değişim için oy verdiğini vurguladı.
Bibi ise söz konusu açıklamasında ayrıca “tehlikeli bir sol hükümetin” kurulmasını engellemek için Bennett ile ittifak yapmalarının zorunlu olduğunu yineledi. Ona göre 25 Mart seçimlerinde sağ hükümet kurulması için İsrailli seçmenler sağ partilere 65 sandalye verdi ve doğrudan ya da dolaylı olarak diğer partilerin kendisiyle koalisyon kurmak zorunda olduğunu ekledi.
Dindar Siyonist Parti’nin aşırı sağ bileşeni Noam grubu liderinin Ra’am’ın desteği ile Bibi tarafından kurulacak olan bir hükümete destek vereceğini açıklaması pragmatizmin ve Makyavelci siyasetin kabulü olarak görülebilir. Ancak aynı grubun önde gelen ikinci figürü Rabbi Hayim Druckman, Dindar Siyonist Parti lideri Smotrich’i destekleyerek hükümet kurmak için Ra’am’la işbirliği yapılmaması gerektiğini ekledi.
Smotrich ise Yahudi devletinin varlığını reddeden “şiddet destekçileri” ile koalisyon kurulmasını engelleyerek sağ bir hükümetin kurulmasına mâni olmaktan ziyade Siyonizm’i bu açmazdan kurtardığını belirtti.
İsrail kurulduğu günden bu yana koalisyon hükümetleriyle yönetilegeldi. Koalisyon hükümeti kurmak İsrail siyasal kültürünün esas unsuru oldu. İsrail’de ve daha da önemlisi Yahudi siyasi tarihinde siyaset, lider-güdümlü ilerlemek ve onun emirleri ile aksiyon almak olarak şekillenmedi. Karar almayı ve stratejik hedefler oluşturmayı tarihsel, toplumsal ve dinsel düzeylerde bir meclise/konvansiyona devretmenin belirgin bir norm olduğunu Yahudi tarihinden öğreniyoruz.
Walla haber sitesinin bir haberine göre Bibi, Bennett’a koalisyon teklifi kapsamında Adalet Bakanlığı’nın kendi partisi Likud’a verilmesini ve böylece kanun yapmak marifetiyle yolsuzluk nedeniyle bir ceza yargılamasına muhatap olma ihtimalinin engellenmesini talep etti. Bu bağlamda Bibi’nin görev süresi önümüzdeki aylarda sona erecek olan Başsavcı Avichai Mandelblit yerine farklı bir isim ataması bekleniyor. Yamina’nın Yüksek Mahkeme’ye ilişkin reformu desteklediği ancak kişiye özel bir duruma neden olacak bir girişime karşı olduğu da biliniyor. Yamina cephesi ayrıca Bibi çoğunluğun desteğini alamadığı takdirde bu tarz tekliflerin koalisyon bağlamında anlamsız olduğunu da ifade etti.
Bibi ülkede en uzun süre başbakanlık görevi yürüten isim olarak 23 Mart seçimlerinden bu yana hem politik hem de hukuki olarak hayatta kalmak için mücadele veriyor. 4 Mayıs’ın bitimine dek hükümet kuramadığı takdirde Bibi’nin Cumhurbaşkanı Rivlin’den 14 gün ek süre talep etmesi bekleniyor. Rivlin söz konusu ek süreyi verebileceği gibi, hükümeti kurma görevini Bibi karşıtı Yeş Atid lideri Yair Lapid veya Bennett’a da verebilir. Rivlin Bibi’ye ek süre vermez ve üstüne, hükümeti kurma görevini başka bir Knesset üyesine de tevdi etmezse 21 gün içinde tekrar genel seçime gidilmesi gerekiyor.
2019 yılı Nisan ayı seçimlerinden bu yana Netanyahu Bloğu (Guş Netanyahu) hükümet kuracak sayısal yeterliliği elde edemiyor. Üç sağ partinin (Tikva Hadaşa, Yisrael Beytanu ve Yeş Atid) ise Bibi karşıtı bir tutum aldığı görülüyor. 23 Mart tarihinde Nisan 2019’dan bu yana dördüncü kez genel seçime gidilmiş oldu.
Lapid hükümeti kurma yetkisini alarak Bennett’la ittifak yapmak ve bu bağlamda “İsrail Ulusal Birlik Hükümetini” kurmak istediklerini ifade ediyor ve aksi takdirde iki senede beşinci kez genel seçime gitmek durumunda olduklarını da ekliyor.
Lapid, başbakanlık görevinin devrine ilişkin koalisyon teklifinde ilk turda başbakanın Bennett olmasını kabul etmişe benziyor. Fakat Knesset üyesi yedi Yamina mensubunun Lapid ile koalisyona isteksiz olması Bennett’ın halletmesi gereken diğer bir sorun olarak öne çıkıyor. Yaminalı Ayelet Shaked’in merkez solla olası koalisyona karşı çalışma yürüttüğü kulislerde konuşulan diğer bir konu.
Kan’ın haberine göre; Yamina içindeki anlaşmazlıklar ve Bibi ile Bennett’ın ittifak görüşmelerine dair son gelen haberler nedeniyle 3 Mayıs’ta Yeş Atid, Bennett’a Yamina yönetiminin Bibisiz birlik hükümetini destekleme kararını duyurana dek koalisyon görüşmelerini bekletebileceklerini ifade ettiler.
Diasporanın İsrail’de yükselen siyasal ve toplumsal eğilimleri merkez-siyasette konsolide etme arzusunda olduğu görülüyor. Merkez siyasetin ise bu noktada hiç olmadığı kadar pragmatik ve Makyavelci davranmaya teşne olduğu anlaşılıyor. İsrail’in devlet kimliğinin Yahudilik lehinde sürekli cilalanması ve demokratik niteliğinin ise Netanyahu tipi siyasetle aşınması temel politik gündem olarak öne çıkıyor.
Yapı
İsrail seçimleri geride kalırken hükümetin kurulma sürecinin nihayete erip ermeyeceği merak konusu. İki yıl içerisinde dört kez genel seçimlere giden İsrail birçok ülkede siyasal kriz olabilecek durumu şu an itibarıyla etkisi oldukça sınırlı ölçüde deneyimliyor. Bu açıdan, İsrail’de oluşmakta olan siyasal durumu “kriz” ile açıklamak güç görünüyor. Bu bir “oluşumun”, bir başka deyişle yeni bir ayarlanmanın ilk belirtileri olarak şekilleniyor.
İsrail kurulduğu günden bu yana koalisyon hükümetleriyle yönetilegeldi. Koalisyon hükümeti kurmak İsrail siyasal kültürünün esas unsuru oldu. İsrail’de ve daha da önemlisi Yahudi siyasi tarihinde siyaset, lider-güdümlü ilerlemek ve onun emirleri ile aksiyon almak olarak şekillenmedi. Karar almayı ve stratejik hedefler oluşturmayı tarihsel, toplumsal ve dinsel düzeylerde bir meclise/konvansiyona devretmenin belirgin bir norm olduğunu Yahudi tarihinden öğreniyoruz. Bu açıdan toplanmak, tartışmak, karar almak ve kolektif hareket etmek Yahudi toplumsallığının kültürel olarak dağılmışlığına rağmen belirgin bir kurumu ve yapısı olarak sivriliyor. Bu durum bu etnik ve dini grubun adeta DNA’sına işlemiş gibi.
Yahudi toplumunda gördüğümüz bu belirgin niteliğin, yani toplanarak karar almanın bugünün İsrail’inde yeni bir rotaya girmiş olduğu ifade edilebilir. Yahudiler modern İsrail öncesinde diasporada yönetim birimlerini “cemaat işleri” olarak düzenlemişlerdi. Kısacası yönetim, strateji ve diplomasi oldukça tekçi/saf bir toplumsal grubun tekelinde oluyordu. Bugünün İsrail’i ise sadece Yahudilerden oluşmuyor. Araplar da artık bu sistemde bu politik kurumun bir üyesi olarak yer alıyorlar. İsrail, kurulmasıyla birlikte devlet olarak ikili bir nitelik kazandı: Yahudi ve demokratik. Bu sebeplerden ötürü devlet her ne kadar çoğunlukçu/majoriteryen bir yönelim içerisinde olsa da arkadaki demokratik nitelik yeni bir gerginlik alanı yaratmaya devam ediyor.
Liberal yönelim yani kozmopolit sınırlar bugünün İsrail’i için temel siyasal belirleyiciler gibi gözükmüyor. İsrail’de yeni oluşan siyasal durum bu açıdan salt demografik dönüşümlerle de açıklanamaz. Genel nüfusun içinde Arapların ve mütedeyyin Yahudilerin artış eğilimine girmesi bu açıdan önemli. Burada şu durumun altı çizilmeli: Mevcut tarihsel toplumsal yapılar türlü etkileşimler içinde bugünün siyasal kültürünü etkilemekteler. Bu noktada belki şu açıkça ifade edilebilir: İsrail’de milliyetçilik ve sekülerleşme yeni bir evliliğe doğru ilerliyor. Bu evlilik Yahudi dini ile Yahudi etnisitesi arasındaki modern ayrımı bir başka düzeye taşıyor.
Bu değişim/oluş durumu şu an için belirsizlikle malul. Durumun belirsizliği bizatihi oluşum halinden kaynaklanıyor. Bu nedenle siyasal aktörler arasında tutarlı, güvenli ve stratejik ittifak (toplumsal/siyasal) inşa edilemiyor. Burada vurgulamak istediğim diğer bir nokta, hükümet kurulamaması meselesinin sadece politik-kurgusal boyutunun olmadığıdır. Bu, esasında birçok çevre devletin başına gelen bir ara-dönem durumudur.
Ara-dönemde geçişlerin belirsizlikle nitelenmesi bu süreç içerisinde görünür olanın liderler olduğu yanılsamasına sebebiyet verir. Burada şu soru ortaya çıkıyor: İsrail’de siyasi durumu analiz ederken Netanyahu’yu tüm süreçlere hâkim bir aktör olarak mı alacağız ve onun kişisel hırslarına mı odaklanacağız? Yoksa bu aktörel düzeyden uzaklaşıp İsrail’in yapısal/toplumsal gerilimlerine mi bakacağız? Netanyahu’nun kişiliği hakkında hayli uzunca yazabilmek mümkün. Fakat bugünün girift ve bağımlı küresel siyaseti siyasal liderliğin rolünün göründüğünden oldukça kısıtlı olduğunu öğütlüyor. Bu nedenle bugünün İsrail’inde siyasal koalisyonların mümkün olup olmaması toplumsal gerçekliğin altında yatıyor. İsrail’de şu an siyasetin Netanyahu üzerinden bölünmesi başta oldukça heyecan verici gelebilir. İsrail siyasetini kolayca Bibi taraftarları ve karşıtları olarak iki kampa bölebiliriz. Uzunca bir süre (1996-1999 ve 2009-…) başbakanlık koltuğunda oturan Binyamin Netanyahu’nun siyasi kariyeri de aktör bazlı bu türden değerlendirmeler için elverişli bir örnek aslında. Netanyahu’nun kişisel çekim gücü ve bununla orantılı polarize edici/kutuplaştırıcı tarzı İsrail siyasetinde esas aktörün o olduğu fikrini verir. Netanyahu İsrail gibi yeni bir toplumsallık üzerinde yükselen devleti ve onun içerisindeki siyaseti yeniden kuran kişidir esasında. İsrail’de siyasette merkezin 1980’lere değin sol-merkez konsantrasyonu 2000’lere gelindiğinde belirgin şekilde merkez sağa kaymıştı. Netanyahu bu kaymanın yarattığı en mahir, kıvrak ve kurnaz siyasi figürlerden. Netanyahu’nun İsrail siyasetini sağcılaştırması ve bir ölçüde milliyetçileştirmesi onun karşısında yer alan aktörleri de ondan daha hakiki ve tutarlı sağcı olduklarını iddia eder konuma itti. Bugünkü durum İsrail siyasetinde hegemonyanın kurulması ve bir ölçüde de kurulan bu hegemonyanın yürütülmesinden doğan krizi ifade etmekte.
2019 yılı Nisan ayı seçimlerinden bu yana Netanyahu Bloğu (Guş Netanyahu) hükümet kuracak sayısal yeterliliği elde edemiyor. Üç sağ partinin (Tikva Hadaşa, Yisrael Beytanu ve Yeş Atid) ise Bibi karşıtı bir tutum aldığı görülüyor. 23 Mart tarihinde Nisan 2019’dan bu yana dördüncü kez genel seçime gidilmiş oldu.
İsrail’de sorunun diğer bir yönü, büyük siyasal blokların koalisyon hükümeti oluşturmada gösterdiği başarısızlık. Aslında bu da İsrail’in geleceğine yönelik vizyonda taraflar arasında uzlaşmaz çelişkiler ve ayrışmalar olduğunu gösteriyor. İsraillilerin gündelik hayat pratiklerini güçleştiren birçok konuda tutarlı bir siyasi program ortaya konulamıyor.
Bunun kaynağı olarak İsrail’de seçmen cephesindeki birkaç eğilim dikkatimizi çekiyor. Öncelikle seçmende yüksek bir volatilite/oynaklık mevcut. İkincisi ise seçmen büyük/toplayıcı partilere oy vermekten kaçınıyor. 2006-2015 yılları arasında İsrail’de parlamentoya giren büyük partiler yüzde 50’nin altında (60 sandalyeden daha az) sandalye sayısına sahip oldular. İsrail seçmeninde görülen bu yeni eğilimler dar çıkarların hâkim olduğu siyasi organizasyonları meclise sokuyor ve onları koalisyon süreçlerinde taviz vermekten çekinen konuma itiyor. Kısacası İsrail’de siyasi tıkanmışlık her ne kadar siyasi liderlerin davranışlarında görülse de esas itibarıyla bunun kaynağı politik yapıyı besleyen ve şekillendiren toplumsal döngülerde yatıyor. İsrail bir süreliğine etnik/kültürel kimliğin esas unsur olduğu bir siyasi kültüre ve onun hâkim olduğu bir sürece girmişe benziyor. Bu toplumsal yapıyı şekillendiren ise şüphe yok ki İsrail’in değişen ekonomik yapısı, demografik bileşenlerde öne geçen toplumsal gruplar ve daha da önemlisi halkın coğrafyaya bir savaş alanı olarak değil, işbirliği derinleştirme imkanı olarak bakması. Ölçeği büyüyen ekonomi geleneksel grupları kimlik koruma dürtüsüne itiyor. Bu süreçte itilmiş ve mağdur olmuş sosyo-ekonomik sınıflar ise öfkelerini politize ederken çıkar yolu etnik/kültürel kimliğe tutunmakta buluyorlar. Kültürel olarak farklı grupların farklı endişe ve hoşnutsuzlukları onları bir arada tutacak bir lider arayışına itiyor; bu da haliyle Netanyahu oluyor. Fakat bu toplumsal eğilimin devam etmesi sadece İsrail iç siyasetindeki aritmetik oyunda avantajlı olmakla mümkün değil. İsrail’i yönlendiren ve değerlendiren bir güç olarak diasporanın rızasının alınması ve mevcut siyasete oradan tahkimat yapılması çok önemli. Diasporanın İsrail’de yükselen siyasal ve toplumsal eğilimleri merkez-siyasette konsolide etme arzusunda olduğu görülüyor. Merkez siyasetin ise bu noktada hiç olmadığı kadar pragmatik ve Makyavelci davranmaya teşne olduğu anlaşılıyor. İsrail’in devlet kimliğinin Yahudilik lehinde sürekli cilalanması ve demokratik niteliğinin ise Netanyahu tipi siyasetle aşınması temel politik gündem olarak öne çıkıyor.
İsrail’de siyasi seçimlerde öne çıkan liderlerin, fikirlerin ve partilerin niteliği ve gücü sadece İsrail iç siyasetinin konusu değil bu ayrıca küresel siyasetin bütün olarak ne gibi eğilimleri beslediğinin de göstergesi. Bu açıdan da anlamaya çalıştığımız şey sadece İsrail’in değil tüm kürenin hikayesinin belirleyici bir parçası olsa gerek.
[Kudüs İbrani Üniversitesi Truman Center’da ve Brandeis Üniversitesi Schusterman Modern İsrail Araştırmaları Merkezi’nde misafir araştırmacı olarak bulunan ve İsrail, Filistin siyaseti, Yahudi dünyası ve Orta Doğu toplumları ve siyaseti konularında akademik çalışmalar yürüten Dr. Gökhan Çınkara, Necmettin Erbakan Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesidir]