Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Diyanet İşleri Başkanlığınca “Mescid-i Aksa ve Kudüs” olağanüstü gündemiyle düzenlenen Dünya İslam Alimleri Birliği Toplantısı‘nda konuştu.
İşgalci terör devleti İsrail’in tam bir barbarlık ve vahşetle Mescid-i Aksa’yı işgal etmeye çalıştığını belirten Erbaş, “gözü dönmüş canavarların” masum Müslümanlara canice saldırdığını dile getirdi.
İnsanlığın mirasının yok edildiğine dikkati çeken Erbaş, “Peygamberlerin hatırasına hayasızca müdahale edilmektedir. Dinlerin, dillerin, kültürlerin, medeniyetlerin sembol şehri talan edilmektedir. Mescidin harimi ismeti ihlal edilmektedir. Müslümanların izzet ve onuru çiğnenmektedir. İslam’ın ilk kıblesine savaş açılmaktadır.” diye konuştu.
Kudüs’ün İslam medeniyetinin bilgi ve değerler hafızası olduğunu hatırlatan Erbaş, Kudüs’ün Müslümanların hakimiyetindeyken barışın şehri, selam yurdu olduğunu vurguladı.
Erbaş, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından İslam coğrafyasının işgal edilmesiyle Kudüs’ün acı ve gözyaşının şehri olduğunu belirterek, tarihi mekanların tarumar edilerek şehrin kadim değerlerle bağlarının koparılmaya çalışıldığını söyledi.
Sürekli baskı ve uygulamalarla halkın şehri terk etmeye zorlandığına işaret eden Erbaş, “Küçük alanlarda başlayan toprak istilası, her geçen gün Yahudi nüfusun arttığı planlı bir işgale dönüşmüştür. Bu süreçte Müslümanlar sürekli baskı, zulüm, işkence ve hatta katliamlara maruz kalmıştır.” dedi.
Erbaş, İslam coğrafyasının merkezinde bir avuç azınlık olarak inşa edilen işgalci bir topluluğun, birtakım güç merkezlerinin de desteğiyle uluslararası hukuku, ahlakı, kutsal değerleri hiçe sayan pervasız ve şımarık tavırlarıyla Orta Doğu’da barış ile huzurun önünde en büyük engel haline geldiğine işaret etti.
“Yegane çözüm ümmetin bir araya gelmesi”
Kudüs’te yaşananlara dikkati çeken Erbaş, şunları kaydetti:
“Defaatle ifade ettiğim gibi Kudüs’ü işgal edenler, bu cesareti İslam toplumlarının dağınık görüntüsünden alıyor. Dolayısıyla bugün Müslümanlar olarak hep beraber ciddi ve köklü bir muhasebe yapmak zorundayız. Ümmeti zayıflatan ve dağınık gösteren faktörleri kapsamlı olarak düşünmek zorundayız. Bugün artık slogan atmak, ağıt yakmakla yetinemeyiz. Çözüme dair müşahhas, kalıcı ve gerçekçi adımlar atmak zorundayız. Derhal toparlanmalı ve ümmetin vahdetini temin etmeliyiz. Bu zor değildir. Buna ulema öncülük etmelidir. Bütün dünya biliyor ki imkanlarını ve potansiyelini birleştirdiğinde Müslümanlar her açıdan dünyanın en büyük gücünü oluşturacaktır. Filistin ve Kudüs’ü işgal edenlerin ve dünyayı savaşlara ve kargaşaya sürükleyenlerin, hukuk, insaf, vicdan, demokrasi, insan hakları ve benzeri değerlerin hiçbirini umursamadığı ve dikkate almadığı artık kesinleşmiştir. Yegane çözüm ümmetin bir araya gelerek zulme ve işgale engel olmasıdır. Kudüs’te işgal ve zulmü engellemenin yolu, Müslümanların birlik ve beraberlik içinde hareket etmesidir.”
Tarih boyunca Müslümanlar ne derece birlik ve beraberlik içerisindeyse Kudüs’ün o derece barış, emniyet ve esenlik şehri olduğuna işaret eden Erbaş, “Müslümanlar birlikte hareket etme, ortak kararlar alıp uygulama özelliğini ne derece yitirmiş ve kendi bünyelerindeki çeşitlilikleri, farklılıkları kavga sebebi saymışlarsa Kudüs, o derece Daru’s-Selam yani barış, emniyet ve esenlik yurdu olma vasfını kaybetmiştir.” diye konuştu.
“Kudüs bilincini güçlü hale getirmeliyiz”
“Kudüs, ümmet için bir diriliş vesilesi olabilir. Vahdet vesilesi olabilir. Bir asırdır, çiğnenen onurunu, viran olan yurdunu kurtarma vesilesi olabilir.” diyen Erbaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Nitekim Kudüs geçmişten bugüne Müslümanları madden ve manen bir araya getiren bir zemin olmuştur. 1099’da haçlı işgalinin ardından bütün Müslümanlar Kudüs için toplanmış ve Kudüs’ü işgalden kurtarmıştır. İslam İşbirliği Teşkilatı, Kudüs ve Mescid-Aksa işgal edildiğinde, 1969 yılında İslam Konferansı Örgütü adıyla Kudüs için kurulmuştur. Bugün de Kudüs ve Mescid-i Aksa etrafında ümmet bir araya gelebilir. Nitekim şu anda yeryüzündeki bütün müminlerin kalbi Mescid-i Aksa’dadır. Bunu tam bir vahdete dönüştürdüğümüzde Kudüs özgür olacaktır. Bu bağlamda tüm İslam dünyasında bütün mümin yürekleri birleştirecek çalışmalara hız vermeliyiz. Kudüs bilincini en güçlü hale getirmeliyiz. İşgalcilerin zulümlerini tüm dünyaya ifşa etmeliyiz. Zira bugün tüm insanlık işgale karşı çıkmakla ve Kudüs’ü savunmakla yükümlüdür. Yani Kudüs topyekun insanlığın hukuk, ahlak ve vicdan sınavıdır. Kudüs, İslam ümmetinin iman ve kardeşlik imtihanıdır.”
Erbaş, Kudüs’ün, sadece Filistinlilerin ya da Arapların değil bütün Müslümanların hatta insanlığın ortak meselesi olduğuna işaret ederek, “Şimdi, insanlığın ortak değerlerini temsil eden Kudüs için tüm insanlığı harekete geçirecek etkili bir söylem geliştirmeli ortak bir eylem planı hazırlamalıyız.” ifadesini kullandı.
“Terör devletini şiddetle kınıyorum”
Kudüs, yeniden selam şehri, huzur ve sekinetin merkezi oluncaya, bütün boyutlarıyla özgürlüğüne kavuşuncaya kadar yapılan bütün çalışmaların yetersiz olacağını dile getiren Erbaş, şöyle konuştu:
“Bu vesileyle tüm Müslümanları ve insanlığı eliyle, diliyle, kalbiyle, tüm imkanlarıyla Mescid-i Aksa’ya ve Kudüs’e sahip çıkmaya davet ediyorum. Bir kez daha işgalci terör devletini şiddetle kınıyorum. Allah’ın, meleklerin ve tüm insanlığın laneti zalimlerin üzerine olsun. Her türlü işgal ve zulme rağmen yıllardır Mescid-i Aksa’nın muhafızlığını yapan Filistinli mazlum Müslümanların yanında olduğumuzu ve onlara her türlü desteği sunmaya devam edeceğimizi ifade ediyorum. Bu uğurda şehit olan kardeşlerimize Allah’tan rahmet, yaralı kardeşlerimize acil şifalar diliyorum. Cenabıhak’tan, bu çabalarımızı Kudüs için güzel sonuçlara vesile kılmasını niyaz ediyorum.”