TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı ve AK Parti Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu, İsrail’in Filistin’e yönelik saldırıları, apartheid (ırkçılık, ayrımcılık) ve zulüm politikalarıyla ilgili komisyon olarak çalışma başlatma kararı aldıklarını bildirdi.
Çavuşoğlu, yaptığı açıklamada, İsrail’in yıllardır büyük bir gözü dönmüşlükle ve dünyanın gözleri önünde suç işlemeye devam ettiğini belirtti.
İsrail savaş uçaklarının Gazze’yi bombalamayı sürdürdüğünü belirten Çavuşoğlu, ilk bombalamalarda ölen 28 kişinin 9’unun çocuk olduğunu vurguladı.
Çavuşoğlu, ana akım batılı medyanın bunu “Hamas ile İsrail arasındaki çatışmalarda” ifadesiyle verdiğini aktararak şöyle devam etti:
“Böylece ölen çocuklar da ‘çocuk’ olmaktan çıkarılıp, ‘savaşçı’ yapıldı. Hamas’ın İsrail’e attığı roketler, İsrail’e kendini savunma hakkı sunuyordu. Oysa İsrail 700 bin Filistinlinin mülteci haline düştüğü Nekbe’den bu yana, Filistinlilerin yaşadığı toprakları sürekli işgal ederek gasbetti. 1967’de Doğu Kudüs’ü de ilhak etti. Bundan sonra kendi topraklarında yurtsuz ve devletsiz duruma düşürülen Filistinlilere dönük olarak ‘mutlak caydırıcılık’ doktrini uygulamaya konuldu. Filistinlilerin işgal güçlerine direnmeyi akıllarından bile geçirmemesi gerekiyordu. Her türlü kendini savunma aracından yoksun bırakılan Filistinlilerin sivil direnişleri bile çok ağır bir şiddetle karşılandı. İsrail asker ve polisinin fiziki ve psikolojik şiddeti günlük hayatın rutin bir parçası haline getirildi. Doğu Kudüs ve Batı Şeria’da yaşayan Filistinliler evsizleştirilerek Yahudi kolonyal yerleşimleri oluşturuldu.”
“Ramazan ayında bu saldırılara hız verildi”
Filistinliler”in hayatının, her taraftan kapatılmış dünyanın en büyük açık hava hapishanesi olan Gazze şeridi ve Batı Şeria’ya sıkıştırıldığını dile getiren Çavuşoğlu, şöyle devam etti:
“Doğu Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın Yahudileştirilmesi politikasıyla da Filistinlilerin evlerine zorla el konuldu. Kudüs’e Filistinlilerin girişine yaş kısıtlaması getirildi. Mescid-i Aksa sürekli çevrelendi, burasının ‘Süleyman Mabedi’nin kurulduğu yer olduğu savıyla, Yahudi mülkiyetine aktarılmaya çalışıldı. Bu amaçla çok yoğun bir propaganda faaliyeti gerçekleştirilirken, fanatik Yahudi gruplar asker-polis koruması altında Mescid-i Aksa’ya sürekli baskınlar gerçekleştirdi ve ibadet eden cemaate saldırdı. İçinde bulunduğumuz ramazan ayında bu saldırılara hız verildi. İsrail polisi Mescid-i Aksa’da ibadet eden müminlere göz yaşartıcı bombalar, kauçuk kaplı çelik mermiler, saçmalı silahlar ve kokarca bombaları ile defalarca saldırdı. Bir yorumcu, ‘Bu saldırıların Vatikan’a ya da Barselona’daki Kutsal Aile Kilisesine yapılması halinde ABD’nin tavrı ne olurdu?’ sorusunu sordu. Batılı haber kanallarının büyük çoğunluğu bu bağlamı yok sayarken, İsrail’in doğrudan sivilleri hedef alan saldırılarını görmedi ama Hamas’ın İsrail’e fırlattığı roketleri sürekli haberleştirdi. İsrail savaş makinesine karşı yurtlarında edilmek istenen Filistinlilerin direnişi meşru değildi, sivil direnişi ise İsrail askerlerinin avıyla oynayarak yaraladığı ya da öldürdüğü bir savaş oyununa dönüştürüldü.”
Çavuşoğlu, İsrail’in işgal altındaki Filistinlilere dönük ayırımcı politikaları kurumsallaştırdığını aktararak, “Doğu Kudüs’te üç bin Filistinlinin yaşadığı Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki 13 evin mahkeme kararıyla işgalci yerleşimcilere verilmek üzere boşaltılmak istenmesi ve Mescid-i Aksa’ya Yahudilerce el konulması amacına dönük olarak asker ve polis koruması altında yapılan sürekli baskınlar ile bu gelişmeleri protesto edenlere dönük olarak uygulanan insanlık dışı devlet şiddetinin dayandığı rejim, apartheid ve zulüm rejimidir. Doğu Kudüs, Batı Şeria ve Gazze ile İsrail sınırları içinde yaşayan Araplara dönük olarak İsrail’in politika ve uygulamaları uluslararası hukuk çerçevesinde insanlığa karşı işlenen suçlar kategorisi içinde bulunan apartheid ve zulüm bağlamına oturmaktadır. İsrail, Filistinlilere dönük siyaset ve hukuk sistemine yerleşik derin ayrımcı sistemlere kalıcılık kazandırmış durumda.” değerlendirmesinde bulundu.
“İnsan haklarının İsrail tarafından çiğnenmesine seyirci kalınmamalıdır”
İsrail, Batı Şeria ve Gazze’de yarım yüzyıldan fazladır süren işgal, toplu cezalandırma, protestoculara karşı rutin hale gelen aşırı ölümcül güç kullanımı ve yüzlerce kişi için suçlama veya yargılama olmaksızın uzun süreli idari gözaltı uygulaması dahil olmak üzere sistematik hak ihlalleri gerçekleştirdiğine değinen Çavuşoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“İsrail makamlarının bu politikalarıyla insanlığa karşı apartheid ve zulüm suçlarını işlemektedir. İşte bu nedenlerle İsrail hükümetinin Yahudi İsraillilerin Filistinliler üzerindeki hakimiyetini sürdürme politikasına ve Doğu Kudüs dahil işgal altındaki topraklarda yaşayan Filistinlilere karşı işlenen ağır suiistimalleri tespit etmek, bu konuda tarihe şahitlik yapmak ve insan hakları hukukunun temeli olan güç yerine adalet ilkesinin yanında durarak İsrail’in apartheid ve zulüm politikalarının cezasız kalması karşısında seyirci kalmamak adına TBMM İnceleme Komisyonu olarak bu konuyu gündemleştirerek çalışma başlatıyoruz. İnsanlığın ortak kazanımı olan insan haklarının İsrail tarafından sistematik olarak çiğnenmesine, bunun bir devlet politikası olarak uygulanmasına seyirci kalınmamalıdır.”
Çavuşoğlu, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde İsrail’in 2008 Gazze saldırılarında işlediği savaş suçlarını konu alan soruşturmayı çok değerli bulduklarının altını çizerek, “Bilindiği gibi komisyonumuz Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırması ile yaşanan 44 günlük çatışma sürecinde Ermenistan’ın işlediği savaş suçlarını belgeleyerek raporlaştırdı. İsrail hem savaş süreçlerinde hem de savaş dışında Filistinlileri madunlaştıran ve insan haklarından soyutlayan politikalarından dolayı uluslararası insan hakları koruma mekanizmaları üzerinden sorumlu kılınmalıdır. Holocaust’ı (Yahudi Soykırımı) yaşayan bir toplumun yaşadıklarını unutmuşçasına Filistinlilere hayatı yaşanılmaz kılması kabul edilemez. İnsan hakları hiçbir kayda tabi tutulmadan, her zaman ve her yerde, tüm insanlar içindir. Komisyonumuz bu bilinçle konuyu ele alacaktır.” ifadesini kullandı.