Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, bugün dünyanın her yerinde insanların kalbine sirayet eden, öfkeden, nefretten, kinden beslenen, kitleleri ayrımcılığa, ötekileştirmeye, tahammülsüzlüğe sevk eden bir karanlık olduğunu belirterek, “Yunus’ta ve Nizami’de akseden bizim medeniyetimiz bu hastalığı, bu karanlığı daha önce yenmiştir.” dedi.
Bakan Ersoy, Yunus Emre Enstitüsünün 2021 Yunus Emre ve Nizami Gencevi Yılı dolayısıyla çevrim içi olarak düzenlediği “Nizami’den Yunus’a Bir Olmak” panelinde yaptığı konuşmada, Azerbaycan, Bosna Hersek, Kuzey Makedonya ve Özbekistan’ın desteğiyle UNESCO’nun, vefatının 700’üncü yılı dolayısıyla bu yılı “Yunus Emre Yılı” ilan ettiğini anımsattı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla 2021’in Türkiye’de “Yunus Emre ve Türkçe Yılı” olarak ilan edildiğini belirten Ersoy, “Bizim Yunus” ve “Dünya Dili Türkçe” iki ana başlığı altında ulusal ve uluslararası çalışmalar yapılmasının ve etkinlikler düzenlenmesinin kararlaştırıldığını belirtti.
Ersoy, bu yılın aynı zamanda Azerbaycan’ın büyük şairi Nizami Gencevi’nin doğumunun 880’inci yıl dönümü olduğunu, bu sebeple de Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in imzasıyla “Nizami Gencevi Yılı” ilan edildiğini hatırlattı.
Türk dünyasının bu iki büyük şairi için hazırlanan “Nizami’den Yunus’a Bir Olmak” panelinin ciddi bir değer taşıdığını belirten Ersoy, “Birincisi ve belki de en önemlisi bizi bize anlatmak için bu yıl büyük bir fırsattır. Bu panel de bu fırsatı değerlendirmek adına atılan adımlardan biridir.” dedi.
Ersoy, Türk milletinin tarih boyunca gözünü hep ufkun ötesine dikerek, sürekli ilerlediğini, bu yolculuğun Asya’nın kadim Türkistan coğrafyasından Avrupa ve Afrika’ya kadar uzandığına dikkati çekti.
“İnsan hazinelerimizi biz ve çocuklarımız iyi bileceğiz ki dünyaya hakkıyla anlatabilelim”
Türk Cumhuriyetleri’nin idaresi altındaki toprakların genişliği kadar medeniyetin izini taşıyan, yaşatan ve benimsemiş olan toprakların genişliğinin de muazzam olduğunu vurgulayan Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çünkü biz millet olarak daima ahlak, adalet, hoşgörü, merhamet gibi hasletlerimizle yaşadık ve yaşatmayı seçtik. Yani gönül fethetmekte de çok mahiriz. Bize ilmiyle, fikriyle, sanatıyla bunun kapısını açanlar ise ne mutlu ki hem çok fazladır hem de hiçbir zaman unutulmayacak kadar derin ve evrensel izler bırakmışlardır. Onları sahiplenmek, miraslarını yaşatmak ve nesillerimize ulaştırmak sorumluluğunu hep beraber taşıyoruz. Bugün ‘Nizami’den Yunus’a Bir Olmak’ derken göz nurumuz, gönül aydınlığımız olan iki büyük şahsiyeti de bu çerçevede anlamak önemlidir. Bu isimler ülke sınırlarının ayırdığı belirli bölgelerin değerleri değil sınırların olmadığı milli birliğimizin, kardeşliğimizin, birlik ve beraberliğimizin içinde hepimizin rehberi, ilhamı ve gururudurlar.
Dolayısıyla Yunus deyince Azerbaycan’da da gönüller aydınlanmalı, Nizami Gencevi adı duyulunca Türkiye’de de en saf duygular, en zarif ifadelerle dilden dile akmalıdır. Bizi bize anlatmaktan kastım budur. İnsan hazinelerimizi biz ve çocuklarımız iyi bileceğiz ki dünyaya hakkıyla anlatabilelim. Onların hem edebi hem manevi ışıklarından insanlığın faydalanmalarını sağlayabilelim. Bir yanda ‘İnsan hoşbaht olmak için yaratılmıştır ve her şeyden kıymetli bir varlıktır’ diyen Gencevi, bir yanda da ‘Yaradılanı sevdik Yaradan’dan ötürü’ diyen Yunus Emre. Şüphesiz ki bugün dünyanın onları anlaması, bunca acının, gözyaşının şifa bulması adına önemli bir reçetedir.”
Ersoy, enstitünün adının “Yunus Emre” olmasına da vurgu yaparak, Yunus Emre’nin bıraktığı düşüncelerin, o düşünceleri en anlaşılır ve etkili şekilde insanlara sunmada kullandığı eşsiz dilin ve Yunus Emre’nin adının, kültürü, değerleri, dili tanıtmak, anlatmak ve öğretmek misyonunu taşıyan bir kurum için en doğru seçim olduğunu kaydetti.
İnsanlara ulaşılmak isteniyorsa duyguları en iyi anlayan ve en iyi anlatan gönül dilmaçlarının araya konulması gerektiğine işaret eden Ersoy, “İşin edebi yönüne baktığımızda, sadece onun eserlerine nazire yapmak yolunda şiir deryasına dalanların, bu sayede dalga dalga yükselerek ölümsüz şairler arasına katılanların sayısı Nizami’ye neden ‘Genceli dahi’ dendiğinin en net cevabıdır. Ancak bunun da ötesinde Nizami, insanı merkeze alan fikirleriyle çağını aşmış, varlığın özünü keşfetmiş bir gönül mimarıdır.” dedi.
Bakan Ersoy, şunları kaydetti:
“Bugün dünyanın her yerinde insanların kalbine sirayet etmiş, kök salmakta olan bir karanlık var. Öfkeden, nefretten, kinden besleniyor. Kitleleri ayrımcılığa, ötekileştirmeye, tahammülsüzlüğe sevk ediyor. İşte Yunus’ta ve Nizami’de akseden bizim medeniyetimiz bu hastalığı, bu karanlığı daha önce yenmiştir. Bugün de bunun üstesinden gelmeye en muktedir güç yine milli ve manevi değerlerimizle harmanladığımız kültürümüzdür, insanlığa bakışımızdır ve vicdanımızdır. O yüzden Nizami’ye, Yunus’a ve daha nice büyüklerimize sahip çıkalım, onların rehberliğinde bir olmanın ne kadar derin anlam taşıdığını bilerek sorumluluk alalım ve adımlarımızı atalım. Bu anlayışın bütün Türk dünyasında yayılmasını ve bugün burada olduğu gibi değerli çalışmaların gerçekleşmesini temenni ediyorum.”
Azerbaycan Cumhuriyeti Kültür Bakanı Anar Kerimov’a Yunus Emre Enstitisü çalışmalarına verdiği destekten dolayı teşekkür eden Ersoy, Azerbaycan Milli İlimler Akademisinin ve Yunus Emre Enstitüsünün çalışanlarını ve yöneticilerini çalışmalarından ötürü tebrik etti.