Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, salgının başladığı günden bu yana 661 milyar liralık bir kaynakla milletin her kesiminin, her bir ferdinin yanında olduklarını gösterdiklerini söyledi.
Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Ramazan ayı ve Ramazan bayramını geride bırakıp, Kurban bayramının heyecanının şimdiden duyulmaya başlandığı günlere girildiğini ifade etti.
“Salgın şartları sebebiyle, gönlümüzce bir Ramazan ve bayram geçirememiş olsak da hamdolsun sağlığımız, huzurumuz, umutlarımız dipdiri ayaktadır.” diyen Erdoğan, yaklaşık 14 aydır devam eden salgın sürecinde, milletin hem sağlığını, hem güvenliğini, hem aşını ve işini korumak için devletin tüm imkanlarını seferber ettiklerini belirtti.
Üretimi ve istihdamı sürekli kılmak için her türlü kolaylığı gösterdiklerini, her türlü desteği verdiklerini dile getiren Erdoğan, “Salgın tedbirlerinden olumsuz etkilenen vatandaşlarımızı ve esnaflarımızı yalnız bırakmadık, hibe programlarıyla hep yanlarında olduk.” diye konuştu.
Salgın destekleri
Salgın desteklerini bir kez daha özetlemek istediğini ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Merkezi yönetim bütçesinden ilaç, tıbbi malzeme, sağlık personeline ek ödeme, tarım üreticilerine sübvansiyonlu kredi desteği gibi kalemler için yaptığımız harcamalar yıl sonunda 104 milyar lirayı bulacak.
Gelişmiş ülkelerin dahi ciddi bocalama içine girdikleri bu netameli dönemi, Türkiye’nin en az sıkıntıyla atlattığını dile getiren Erdoğan, “Sağlık hizmetlerinde, kurduğumuz güçlü altyapı ve tahkim ettiğimiz yetişmiş insan kaynağı sayesinde, kayda değer sorunlar yaşamadık. Pek çok ülkenin aksine, kamu güvenliğini tehdit edecek herhangi bir olumsuzlukla da karşılaşmadık.” dedi.
Yaklaşık 645 bin emeklimizin maaşını 1500 liraya çıkardık, tüm emeklilerimizin bayram ikramiyelerini de 1100 liraya yükselttik.
Ciro ve kira desteğinden bugüne kadar 1 milyon 200 esnafımız yararlandı.
Vergi indirimleriyle devletin 26 milyar lirayı bulan alacağından vazgeçerek, iş dünyamızı ve esnaflarımızı destekledik.
Kısa çalışma ödeneğiyle 3 milyon 768 bin, işsizlik ödeneğiyle 1 milyon, nakdi ücret desteğiyle de 2 milyon 806 bin vatandaşımıza hibe ödemesi yaptık. Bu desteklerin tutarı da Haziran sonu itibariyle 67 milyar lirayı buluyor.
Sosyal destek programlarıyla, düzenlediğimiz kampanyayla toplanan meblağı da ilave edecek olursak, 7 milyon haneye çeşitli defalar nakit yardımı gerçekleştirdik.
Sadece şu ana kadar saydığım ödemelerin tutarı, Haziran sonu itibariyle 181 milyar liraya ulaşacaktır.
Esnaflarımızın, KOBİ’lerimizin, ihracatçılarımızın ve vatandaşlarımızın bankalardan kredi alabilmelerini kolaylaştırdık. Yaklaşık 400 bin firmanın, 8 milyon vatandaşımızın ve 848 bin esnafımızın faydalandığı uygun maliyetli bu kredilerin toplamı 315 milyar lirayı geride bırakmıştır.
Buna ilave olarak, tarım kredi kooperatiflerinin, esnafların, mükelleflerin vergi ve sigorta pirimi ödemelerini erteledik, borçlarını yeniden yapılandırdık. Ertelenen borçların tutarı yıl sonunda 219 milyar liraya bulacaktır.
İki ayrı grup halinde 1 milyon 384 binden fazla esnaf ve sanatkarımıza 4 milyar 622 milyon liralık bir hibenin müjdesini de kamuoyuyla paylaştık.
Salgından etkilenen tüccar, sanayici ve büyük şirketlere yönelik nefes kredisi için de çalışmalara başlandı.
Çiftçilerimiz için de kabine toplantımızın ardından, sezonu açılan hububat ve bakliyat alım fiyatlarını ilan ettik.
Toprak Mahsulleri Ofisinin, sert ekmeklik buğday alım fiyatını ton başına bin 650 liradan 2 bin 250 liraya, arpa alım fiyatını bin 275 liradan bin 750 liraya yükselttik.
Aynı şekilde bakliyatta alım fiyatını kırmızı mercimekte 5 bin liraya, yeşil mercimekte 4 bin 150 liraya, nohutta 4 bin 50 liraya çıkardık. Çayda da üreticilerimizin yüzlerini güldürecek şekilde, desteklemeyle birlikte kilo fiyatını 4 lira olarak belirledik. Üreticiyi koruyan, tüketiciyi kollayan bu yeni sezon mahsul fiyatlarının, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Ayrıca kuraklıktan zarar gören çiftçilerimizin, Ziraat Bankasına veya Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının erteleneceğini de açıkladık.
Ezcümle, salgının başladığı günden bu yana 661 milyar liralık bir kaynakla milletimizin her kesiminin, her bir ferdinin yanında olduğumuzu gösterdik.”
Erdoğan, Türkiye’nin 2021 büyüme oranının, tahminlerin çok ötesinde gerçekleşeceğine yürekten inandığını belirtti. “Finans piyasalarında zaman zaman görülen, ülkemizin ekonomik gerçekleriyle ilgisi olmayan, önemli bir kısmı manipülasyon ürünü kırılganlıkların önlenmesine yönelik ilave tedbirler alıyoruz.” diyen Erdoğan, Ekonomi Reform Programı’nda yer alan hususlarla ilgili somut düzenlemeleri de çıkarmaya başladıklarını bildirdi.
AK Parti olarak en büyük başarılarının, hükümetleri döneminde tüm vatandaşlara çalışacak iş ve geleceklerine güvenle bakabilecekleri istikrarlı bir iklim sağlamak olduğunun altını çizen Erdoğan, şunları söyledi:
“Son dönemde ülkemizdeki güven ve istikrar iklimini özellikle hedef alan çok yönlü saldırıların gerisinde, insanımızın elindeki işte bu büyük imkanı alarak özellikle gençlerimizi karamsarlığa sürükleme gayesi olduğu açıktır. Allah’ın yardımı ve milletimizin desteğiyle nice oyunları ve tuzakları bozduğumuz gibi, bu sinsi operasyonu da akamete uğratacağımızdan kimse şüphe etmesin. Biz birliğimize, beraberliğimize, kardeşliğimize sahip çıktığımız müddetçe hiçbir senaryo, ülkemizi hedeflerine ulaşmaktan alıkoyamaz, milletimizle aramızdaki uhuvveti bozamaz.”
Erdoğan, Abdurrahim Karakoç’un “Beden ölür, çürür, cana bakın siz / Kim kiminle yürür, ona bakın siz / Bırakın dönsün dönme dolaplar / Haktan, hakikatten yana bakın siz.” dizelerini okuyarak “19 yıllık iktidarımızın her anında yaptığımız gibi, sadece hakka ve hakikate bakarak yolumuza devam edeceğiz. Kimin terör örgütleriyle, suç çeteleriyle, yeminli Türkiye düşmanlarıyla yürüdüğünü milletimiz görüyor, biliyor. İnşallah, hep birlikte ülkemizi 2023 hedeflerine ulaştıracak, evlatlarımıza 2053 vizyonlarını gerçekleştirebilecekleri büyük ve güçlü Türkiye’yi miras bırakacağız.” diye konuştu.
“Üniversiteye girme şansı 10’da 10’a yükseldi”
Türkiye’ye, siyasetten teröre, ekonomiden dış politikaya kadar her alanda ağır maliyetleri olan 1990’lı yılların istikrarsızlık döneminin, 3 Kasım 2002 seçimleriyle sona erdiğini vurgulayan Erdoğan, milletin AK Parti’yi iktidara getirerek yeni bir dönemin perdelerini açtığını belirtti. Hükümeti devraldıklarında millete, Türkiye’yi dört temel sütun üzerinde yükseltme sözü verdiklerini, bunları da “eğitim”, “sağlık”, “adalet” ve “emniyet” olarak ifade ettiklerini anımsatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Eğitimde, derslik sayısını 330 bin ilaveyle 600 bine, öğretmen sayısını 693 bin ilaveyle 975 bine, üniversite sayısını 131 ilaveyle 207’ye çıkartarak sistemi tıkayan tüm kanalları açtık. İlköğretimden üniversiteye kadar her aşamada eğitim-öğretim görmek isteyen evlatlarımızın tamamını, ücretsiz ders kitaplarıyla, taşımalı eğitimle, şartlı yardımlarla, isteyen herkese burs-kredi imkanıyla, yurtlarla destekledik. Şahsen benim üniversiteye girdiğim dönemde, üniversiteye girme şansı 10’da 1’di. Ama şimdi hamdolsun bu 10’da 10’a yükseldi. Elbette eğitim yolculuğu, bitmeyen ve bitmeyecek olan bir mücadeledir. İnşallah önümüzdeki dönemde, muhteviyatı ön plana alan bir çalışmayla eğitim-öğretimde başlattığımız hamleyi daha da ileriye taşıyacağız.”
“Salgın sürecinde sağlık sistemimizin gücünü ve etkisini bir kez daha test etme imkanı bulduk”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyada, altyapısıyla ve sistemiyle Türkiye’deki sağlık hizmetlerini görüp de hayranlık duymayan kimseye rastlamadıklarını ifade ederek “Gelişmiş ülkelerde yıllar sonrasına randevu verilen sağlık hizmetlerini, bizim vatandaşımız başvurduğu anda alabilme imkanına sahiptir. Hatırlayın o günleri. Bizde de bir röntgen çektirmek için 7 ay sonrasına gün veriliyordu. Bay Kemal’in dönemi de böyle zaten. Yıllardır pek çok ülkeden heyetler Türkiye’ye gelerek bu altyapıyı ve sistemi kendilerine nasıl uyarlayabileceklerinin incelemesini yapmaktadır.” dedi.
Salgın sürecinde sağlık sisteminin gücünü ve etkisini bir kez daha test etme imkanı bulduklarını dile getiren Erdoğan, “Hamdolsun bu imtihandan da alnımızın akıyla çıkmayı başardık.” şeklinde konuştu.
Erdoğan, Türkiye’deki hastane ve tedavi kurumlarının sayısını 2 bin 600’den 4 binin, nitelikli yatak sayısını 88 binden 253 binin, yoğun bakım yatak sayısını 14 binden 48 binin üzerine çıkardıklarını kaydetti. Hastaneleri, ambulanstan teşhis ve tedavi cihazlarına kadar tüm unsurlarıyla en modern imkanlara kavuşturduklarının altını çizen Erdoğan, “Sağlık çalışanlarımızın sayısını 378 binden 798 bin ilaveyle 1 milyon 177 bine yükselterek, verilen hizmetlerin kalitesini artırdık. Muhalefetin diline doladığı, sürekli eleştirdiği şehir hastanelerimiz, salgın döneminde adeta destan yazan kurumlar haline dönüştü. İnşallah, sağlık alanındaki bu hizmetleri, her geçen gün daha da geliştirerek milletimize sunmayı sürdüreceğiz.” dedi.
HSK seçimindeki uzlaşma için teşekkür
Adaletin, insanoğlunun yeryüzüne geldiği günden beri üzerinde en çok durduğu, en çok arayışında olduğu, en çok hassasiyet gösterdiği konu olduğuna dikkati çeken Erdoğan, pek çok hususta olduğu gibi adaletin temelinde de dışa bağımlılığı ortadan kaldırmanın bulunduğunu belirtti. Recep Tayyip Erdoğan, “Adaletin, daha doğrusu yargının dışa bağımlılığı nedir? Vesayete selam duran, darbelerin, darbe girişimlerinin aparatı olan, vicdanını ve aklını kiraya veren bir yargı, dışa bağımlıdır. Biz işte buna son verdik. Bu işi bitirdik.” dedi.
Adaletin, mülkün temeli; bağımsız ve tarafsız yargının da adaletin temeli olduğunu söyleyen Erdoğan, şöyle devam etti:
“Geçmişte belli bir ideolojiye hizmet eden, adeta oligarşik bir yapının sözcülüğünü yapan Hakimler ve Savcılar kurullarını hatırlayın. Önce vesayet güçlerinin, ardından FETÖ’nün yargıyı araçsallaştırdığı, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun da bunun bekçiliğiyle görevlendirildiği dönemlerin acı tecrübelerini, hep birlikte ağır bedeller ödeyerek yaşadık. Bugün ise aynı kurulda milletin seçtiği Cumhurbaşkanı ve yine milletin seçtiği vekiller tarafından belirlenen üyeler var. İşte en son dün, parlamentomuzda gayet güzel, memnuniyet verici bir seçim gerçekleştirildi. Hakimler ve Savcılar Kurulu, hakikaten parlamentomuzu oluşturan milletvekillerinin iradesiyle tecelli etmiş oldu. Bu vesileyle Hakimler ve Savcılar Kurulu adaylarının belirlenmesinde uzlaşmayı öne çıkaran siyasi partilere ve milletvekillerine şahsım, partim adına, Cumhur İttifakı adına teşekkür ediyorum.”
“Uzlaşma tablosu yeni anayasa çalışmaları için de ümit ve memnuniyet verici”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM’deki bu uzlaşma tablosunun, yeni anayasa çalışmaları için de fevkalade ümit ve memnuniyet verici olduğunu dile getirerek “Siyaset kurumunun, demokrasimizin kazanımlarını ve milli iradeyi siyasi tarihimize mühürleyecek yeni bir anayasa yapacağına inanıyorum.” diye konuştu.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1921 Anayasası’nı “Taklit ile kanun olmaz. Kanun, kanun-u hakiki olmak lazımdır, kanun-u tabii olmak lazımdır. İşte efendiler! Teşkilat-ı esasiyemiz böyle bir kanun-u hakikidir. Çünkü milletimizin vicdanından, kanaatinden çıkmıştır.” sözleriyle tanıttığını anlatan Erdoğan, “İnşallah, yeni anayasa da milletin vicdanından, milletin kanaatinden çıkacak; yarınlarımıza, gelecek nesillere bırakacağımız en değerli miras olacaktır.” dedi.
Temel kanunların hemen hepsini yenileyerek, adalet teşkilatını özellikle bina, teknik altyapı ve insan kaynağıyla güçlendirerek, yargının işleyişini kolaylaştırdıklarını, hızlandırdıklarını belirten Erdoğan, reform çalışmalarında ilk sıraları daima adaletin en ideal şekilde tecellisini sağlayacak çalışmalara ayırarak milletin sesine kulak verdiklerini söyledi. Erdoğan, iki yıl önce duyurdukları Yargı Reformu Strateji Belgesi’nin de milletin sesinin yankılarından biri olduğuna işaret ederek şunları kaydetti:
“Bu belge çerçevesinde üç yargı paketini kanunlaştıran Meclisimiz, ceza adaleti ile hak ve özgürlükler alanında çok önemli yeniliklerin hayata geçmesini sağlamıştır. Birinci yargı paketi ile ifade özgürlüğünün güvencesini artıran, tutuklama tedbirinin istisna olma özelliğini güçlendiren değişiklikler yapmış, seri muhakeme ve basit yargılama gibi adli süreçleri daha hızlı ve öngörülebilir kılan usulleri hukuk sistemimize kazandırmıştık. İkinci yargı paketinde, ceza adalet sisteminin özellikle infaz aşamasına ilişkin çözüm bekleyen konularını ele almıştık. Geçtiğimiz yıl temmuz ayında kanunlaşan üçüncü yargı paketinde ise hukuk davalarında yargılamanın daha etkin ve verimli bir şekilde yürütülebilmesine yönelik reformlar yapmıştık. Hukuk mahkemelerine de teşmil ettiğimiz e-Duruşma uygulaması, salgın sürecinde yargının işleyişine büyük kolaylık sağlamıştır.
Eylem Planımızda milletimize taahhüt ettiğimiz gibi, daha fazla özgürlük ve daha güçlü demokrasi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Geçtiğimiz ay Resmi Gazete’de yayımlanan İnsan Hakları Eylem Planı da bu sürecin bir parçasıdır. Son olarak, reform çalışmalarımızın yeni bir halkasını oluşturan dördüncü yargı paketi de yakında Meclisimize sunulacaktır. Bu paketle idari yargıda vatandaşın işini kolaylaştıran, ceza yargılamasında güvenceleri artıran çok önemli yenilikler getirilmektedir. Hemen ardından beşinci yargı paketi için kolları sıvıyoruz. Adalet hizmeti, eser ve hizmet siyasetimizin ayrılmaz bir parçasıdır. Amacımız, 15 Temmuz’da milletin yazdığı destanı hukukla taçlandıran, darbecilerden millet adına hesap soran yargının daha iyi işlemesi ve hukuk devletinin tüm unsurlarıyla tahkim edilmesidir.”
Erdoğan, iktidara geldiklerinde millete verdikleri sözün dördüncü başlığı olan emniyet konusunda da tarihi başarılara imza attıklarını söyledi.
Terör örgütlerinin, suç çetelerinin, çeşitli görünümler altındaki uluslararası ajanların ve onların yerli işbirlikçilerinin cirit attığı Türkiye’yi, milletin başını huzurla yastığına koyabildiği güvenli bir ülke haline getirdiklerini vurgulayan Erdoğan, terör meselesini Türkiye’nin gündeminden çıkartabilmek için dünyada tecrübe edilmiş tüm yolları denediklerini anlattı.
Erdoğan, öncelikle terör örgütlerinin istismar ettiği sorun alanlarını ortadan kaldırdıklarına işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Adalet reformları ve idari düzenlemelerle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşlarının tamamının, tüm hak ve özgürlüklerden eşit düzeyde faydalanabilmesini sağlayacak zemini oluşturduk. Çözüm süreci diye hafızalara kazınan yöntemle, terör örgütünü suhuletle sınırlarımızdan çıkarmanın yollarını aradık. PKK terör örgütünün bu hasbi ve harbi yaklaşımımızı kendi hain emelleri için kullanmaya çalıştığını görünce de teröristlerin başını ezmekte tereddüt etmedik.
Bugün kendi sınırlarımızın içinde adeta felç ettiğimiz terör örgütünü, Irak ve Suriye sınırlarımızın ötesinde de tehdit olmaktan çıkartma aşamasına gelmiş bulunuyoruz. Terör örgütünün siyasi alandaki uzantılarını da demokratik hukuk devleti ilkesinden ayrılmadan yakın takip altında tutarak, örgütün hareket alanını tamamen ortadan kaldırıyoruz.”
Erdoğan, en sinsi ve tehlikeli terör örgütlerinden olan FETÖ’yü, devlet ve toplum hayatından kazıyıp atmak için yoğun çaba harcadıklarını, örgütün 17-25 Aralık emniyet-yargı darbe girişimiyle açığa çıkan, MİT TIR’ları hadisesiyle derecesi yükselen, 15 Temmuz darbe girişimiyle de zirveye ulaşan ihanetlerine karşı milletle şanlı bir mücadele yürütüldüğünü vurguladı.
Bugün Türkiye’nin, birliğine, beraberliğine, istiklaline, istikbaline sıkı sıkıya sahip çıkıyorsa bu mücadeleler sayesinde olduğunu belirten Erdoğan, aynı şekilde, irili-ufaklı pek çok terör örgütünü eylem yapamaz hale getirerek saf dışı bıraktıklarını anlattı.
“Suç örgütlerini 19 yıl boyunca çökerttik”
Suç örgütlerine karşı da tavizsiz bir mücadele yürütüldüğünü dile getiren Erdoğan, “Geçmişte siyaseti ve toplum hayatını yönetecek, yönlendirecek derecede etki sahibi olan suç örgütlerini 19 yıl boyunca ellerindeki tüm imkanları alarak birer birer çökerttik.” diye konuştu.
Erdoğan, hakkı gasbedilerek mağdur olan, canı ve malı tehdit altında bulunan vatandaşların tek başvuru merciinin güvenlik güçleri ve yargı kurumları olmasını sağladıklarını dile getirerek, şunları kaydetti:
“Bir dönem ülkenin dört bir yanında türemiş, kerameti kendinden menkul, cafcaflı lakaplarla anılan sözde babaların racon kestiği Türkiye’yi, hukuktan başka yöntemlerin geçerli olmadığı bir seviyeye getirdik. Özellikle uyuşturucu suçlarıyla mücadele ederken, kimsenin gözünün yaşına bakmadık. Dünyada, uyuşturucu suçlarına en ağır cezaların verildiği ülkelerin başında geliyoruz. Bugün ülkemizdeki cezaevlerinde tutuklu ve hükümlü olarak bulunan 283 bin kişinin 88 bini uyuşturucu ve bağlantılı suçlar sebebiyle oradadır. Sadece son 3,5 yılda 530 binin üzerinde operasyon yapılarak 750 bine yakın uyuşturucu suçu şüphelisi gözaltına alınmış, bunlardan 85 bini tutuklanmıştır. Bu operasyonlarda piyasa değeri 63 milyar lirayı geçen uyuşturucu malzeme ele geçirilmiştir.
Yürüttüğümüz kararlı mücadele sayesinde uyuşturucuya bağlı ölümler üçte bir oranında azalmıştır. Organize suç örgütlerine karşı son beş yılda 1700’e yakın operasyon yapılmış, 21 binin üzerinde kişi gözaltına alınmış, 8 bine yakın kişi tutuklanmıştır. Nisan 2020’de yürürlüğe giren ikinci yargı paketinde organize suç örgütü kuranlara verilen cezayı 4 yıldan 8 yıla, örgüt üyelerine verilen cezayı da 2 yıldan 4 yıla çıkardık.”
Kaçakçılık operasyonlarında da tarihi rekorlar kırıldığını ifade eden Erdoğan, yine 3,5 yılda 42 milyon paketten fazla kaçak sigara, 27 milyon litreden fazla kaçak akaryakıt ele geçirildiğini söyledi.
Erdoğan, asayiş olaylarındaki belirgin azalmanın da Türkiye’deki huzur ve güven ortamının ne derece kökleştiğinin en somut işareti olduğuna değindi.
Suç sayıları azalırken, suçların aydınlatılma oranlarının da giderek yükseldiğini vurgulayan Erdoğan, “Bu başarılar, AK Parti’nin 19 yıllık hükümetleri boyunca kesintisiz şekilde sürmüş, son dönemde daha da artmıştır.” değerlendirmesinde bulundu.
“Gelin hanıma memleketim Rize’de gayet güzel bir ders veriliyor”
Anlattığı konularla ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in Rize ziyaretiyle ilgili bir video gösteriminin ardından Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Terörle, çetelerle, suç örgütleriyle mücadelede elde edilen bu başarılar vatandaşımızın devletine olan güvenini arttırırken birilerini de rahatsız etmiştir. Gelin hanım beni Netanyahu’nun yanına koyuyor ve ardından da memleketim Rize’ye gidiyor ve gelin hanıma memleketim Rize’de, görüldüğü gibi gayet güzel bir ders veriliyor. Nerede, nasıl adım atılacağını çok iyi bilmek lazım. Burası Rize. Sen Rize’ye kalkıp da Rize’nin uşağına bu şekilde hakaret edip onu Netanyahu gibi bebek katillerinin yanına koymaya kalkarsan, işte yapılacak olan budur. Yine dua et ki, gelin hanıma çok ileri gitmeden bir ders verdiler. Bu da Rizeli’nin edebini, adabını gösterir. İkizdere yetmedi bir de Çayeli’ne gitti. Orada da zaten gerekeni yaptılar. Ondan sonra Trabzon’a gitmeye kalktın, Trabzon’da da hiç meydana çıkmadan, hemen uçağa geçip Ankara’ya döndün. Bu daha bir. Daha neler olacak neler. Daha dur bakalım. Bunlar iyi günler. Her şeyden önce bu ülkede ahde vefa denilen bir şey vardır. Eğer ahde vefa olmazsa bu millet affetmez. Bütün bunlarla beraber bizler hep bu ülkede gerçekten saygıya dayalı bir siyasetin yanında olduk. Saygıya dayalı bir siyasetin oturmasını istedik ve bunun çalışmasını yaptık, yapmaya da devam ediyoruz.”
“Hedef İçişleri Bakanımız değil”
Erdoğan, ülkede mikserler olduğunu ifade ederek, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu hedef alan saldırıların gerisinde, Türkiye’de sağlanan huzur ve güven ikliminden duyulan bir rahatsızlık bulunduğunu bildirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Terör örgütleri gibi suç örgütleriyle mücadelesinde de İçişleri Bakanımızın yanında olduk, yanındayız ve yanında olacağız. Hedefin İçişleri Bakanımız değil büyük ve güçlü Türkiye’nin inşası gayretleri olduğunu anlamak için kullanılan araçlara ve onları kullananların siluetlerine bakmak yeterlidir.
Ülkemizde yıllarca bakanlık, başbakanlık ve Meclis Başkanlığı yapmış, partimizin genel başkanlığını yürütmüş Binali Yıldırım arkadaşımızın da oğlu üzerinden hedefe alınması, asıl niyeti gösteren bir başka işarettir. Şimdiye kadar nasıl şahsımız, partimiz ve çalışma arkadaşlarımız üzerinden ülkemize yönelik hiçbir saldırıya eyvallah etmediysek, bu tezgahı da Allah’ın izniyle bozacağız, hiç endişeniz olmasın. Buradan sesleniyorum; Bay Kemal, Bayan Meral size buradan ekmek çıkmaz, boşuna uğraşmayın.”
“Ülkemize getirip, yargıya teslim edene kadar peşlerini bırakmayacağız”
Suç çetelerinin mensuplarını, dünyanın neresine kaçarlarsa kaçsınlar takip ettiklerini vurgulayan Erdoğan, tıpkı FETÖ’cüler, PKK’lılar gibi, bu suçluları da Türkiye’ye getirip yargıya teslim edene kadar peşlerini bırakmayacaklarını bildirdi.
Erdoğan, suç örgütü mensuplarının yalanlarına ve iftiralarına karşı gereken cevapların muhatapları tarafından zaten verildiğini belirterek, “Bununla kalınmamış, tarafların başvuruları üzerine Ankara ve İstanbul Anadolu Yakası Başsavcılıkları da gereken tahkikatlara başlamıştır. Geçmişten bugüne hiçbir iddia, hiçbir itham ortada bırakılmayacak, her şey yargı tarafından araştırılıp, tüm yalanlar, iftiralar ortaya dökülecektir. Türkiye’nin demokratik bir hukuk devleti olduğundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.” ifadesini kullandı.
Erdoğan, “İbn-i Haldun, ‘Geçmiş, geleceğe suyun suya benzediğinden daha çok benzer.’ diyor. Bugün kılıktan kılığa girerek ülkemizi ve milletimizi kara bir tablonun içine yerleştirmek isteyenler, aslında dünün tekrarından başka bir şey yapmıyor.” diye konuştu.
Suç örgütleri mensuplarını kullanarak, yalanları ve iftiralarıyla kamuoyunu esir almaya, yönlendirmeye, devleti ve siyaseti dizayn etmeye heveslenenlere, aradıkları fırsatı bugüne kadar vermediklerini, bugün de vermeyeceklerini vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Eski Türkiye’nin hastalığı olan siyaseti ve toplumu, suç çeteleri, terör örgütleri, medya mecraları, çeşitli isimler altındaki uluslararası kuruluşlar eliyle düzenleme gayretlerinin yeniden hız kazandığını görüyoruz. Bu yöntemi FETÖ de, güvenlik birimleri ve yargı içindeki mensupları vasıtasıyla elde ettiği malzemeleri dilediği gibi şekillendirmek suretiyle, uzunca bir süre sinsice ve pervasızca malum kullanmıştır. Biz, Gezi olaylarından beri ülkemizin kesintisiz olarak maruz kaldığı saldırılarda kullanılan araçları birer birer devre dışı bıraktıkça, yenileriyle karşımıza çıkılıyorlar.
Hatırlarsanız, Gezi olaylarını ‘çevre hassasiyetine dayalı masum eylemler’ gibi göstermeye çalışanlara, bunun toplumsal kaos çıkarma denemesi olduğunu söylediğimizde, şiddetli itirazlarla karşılaşmıştık. Yine 17-25 Aralık kumpaslarının doğrudan demokratik hukuk devletini, milli iradeyi hedef aldığını söylediğimizde de birileri ısrarla konuyu adli ve siyasi zeminde tutmaya çalışmıştı. Aylar boyunca Meclis’teki grup toplantılarını FETÖ’nün kasetlerine tahsis edenler, 15 Temmuz’u da ‘tiyatro’ olarak nitelemek suretiyle, kendilerine verilen senaryoya sadık kalma konusundaki ısrarlarını ortaya koymuşlardı. Ülkemize yönelik en büyük ihanet teşebbüslerinden biri olan MİT tırları hadisesinde, Türkiye’yi terör örgütlerine destek veren bir devlet gibi gösterme kampanyasına iştiyakla katılanların dertleri hiçbir zaman hukuk değildi. Meclis’te hükümet kuracak çoğunluğun oluşturulamadığı Haziran 2015 seçimlerinin sonuçları, ülkemizin PKK ve FETÖ’yle mücadelesini ortadan kaldırma, eski Türkiye’yi hortlatma vesilesine özellikle dönüştürmeye kalkmışlardı. Nice sinsi kumpasla, tuzakla, girişimle yapamadıklarını 15 Temmuz’da doğrudan silaha sarılarak başarmaya kalktıklarında ise karşılarında milletimizi buldular.”
Çukur eylemleriyle elde edemedikleri neticeye Suriye sınırlarIarı boyunca terör koridoru kurarak ulaşma hayallerini, gerçekleştirdikleri harekatlarla başlarına yıktıklarını ifade eden Erdoğan, Türkiye’yi ısrarla ve binbir dalavereyle DEAŞ parantezine alma girişimlerini de yine yürüttükleri sınır ötesi harekatlarla yerle bir ettiklerini vurguladı.
Ekonomiye yönelik, kendi dinamikleri ve gerçekleriyle ilgili olmayan pek çok gizli-açık saldırının da aynı oyunun bir parçası olduğunun şüphe götürmez bir hakikat olduğunu belirten Erdoğan, “Ülkemiz, tarihinin her döneminde uluslararası operasyonlara maruz kalmıştı, bugün de aynı durumun devam ettiğini anlamak için öyle çok derin analizlere ihtiyaç yoktur.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bu defa da ülkemizi, suç örgütleri üzerinden hem içeride hem uluslararası alanda kıskaca almak ve bundan siyasi sonuçlar üretmek peşindeler. Türkiye’de sosyal kaos denemeleriyle, terör örgütleriyle, darbe girişimleriyle, ekonomik tuzaklarla başarılamayan değişimin, siyasete müdahaleyle yapılacağını söyleyenler olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Ortada makul, mantıklı, sahici hiçbir sebep olmadığı halde, seçimin 2023’te yapılacağını defalarca tekrarlamış olmamıza rağmen, erken seçim teranesi tutturanların, sufleyi nereden aldıkları açıktır. Boşuna uğraşmayın. Seçim Haziran 2023’tür. Tabii, dışarıdan ve içeriden kendilerine verilen gazı fazla kaçırıp ‘seçimle veya seçimsiz iktidar’ sözü edenleri de unutmamak gerekiyor.”
“CHP genel merkezi tacizcilerin, onları koruyanların işgali altındadır”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Her dönemde olduğu gibi bugün de, yürütülen iftira ve yalan kampanyalarının esas amacı, milletin güvenlik ve adalet hassasiyetini kullanarak, iktidar yolunu zahmetsizce ve maliyetsizce açabilmektir. Ülkemizde, maalesef, dün vesayet güçlerinden, terör örgütlerinden, kirli ekonomik aktörlerden, bugün suç çetelerinden medet umacak kadar çapsız, sığ, ilkesiz, ufuksuz bir muhalefet anlayışı vardır. Kendini kullandırmaya, ülke düşmanlarının değirmenine su taşımaya, milletin umutlarını küçük hesaplarına meze etmeye bu kadar gönüllü bir muhalefetin olduğu yerde, terör örgütlerine de, çetelere de gün doğuyor. Cemaziyel evveli belli, cemaziyel ahiri de ortada olan AK Parti olarak, dün vesayete karşı nasıl mücadele ettiysek, siyaset ve toplum mühendislerine nasıl meydanı bırakmadıysak, uluslararası alanda ülkemizin başını nasıl dik tuttuysak, Türkiye’nin 81 vilayetinin her karışını nasıl eserlerimizle ve hizmetlerimizle donattıysak, terör örgütlerinin tamamının başını nasıl ezdiysek, demokrasiyi ve özgürlükleri nasıl gözümüz gibi koruyup geliştirdiysek, milletimizin her bir ferdinin hakkını, hukukunu, geleceğini nasıl gözettiysek, inşallah yarın da aynı şekilde halkımızın emrinde çalışmayı, mücadele etmeyi, yeni başarılara imza atmayı sürdüreceğiz.
Kifayetsiz muhterislerin tek yaptıkları, kendi içlerindeki taciz, tecavüz, hırsızlık, arsızlık hadiselerini örtmek için, kürsülerden cevapları belgeleriyle defalarca verilmiş yalanları, iftiraları tekrarlamaktan ibarettir. İşte daha burada geçenlerde malum bir tane CHP’linin yargı tarafından nasıl bir cezaya çarptırıldığı taciz sebebiyle ortada. Bunu biz söylemiyoruz. Her türlü medyada yerini aldı. Açık konuşmak gerekirse şu anda burayı Bay Kemal’in iyi dinlemesi lazım. CHP genel merkezi tacizcilerin, onları koruyanların işgali altındadır. Şu anda CHP genel merkezi tecavüzcülerin, onları koruyanların işgali altındadır. Şu anda CHP genel merkezi hırsızların, onları koruyanların işgali altındadır. Şu anda CHP genel merkezi terör örgütlerinin siyasi uzantılarının ve teröristleri koruyanların işgali altındadır. Şu anda CHP genel merkezi milletimizin değerlerine savaş açmış marjinallerin ve onları koruyanların işgali altındadır ve evet şu anda CHP genel merkezi suç örgütlerine payandalık ve piyonluk yapanların işgali altındadır. Millet ittifakı adı altında CHP yönetimiyle yol yürüyen herkes de bu utanç tablosunun ortağıdır. CHP’ye oy veren vatandaşlarımın da, bu tablolardan rahatsız olduğuna yürekten inanıyorum. Milletimiz, yularlarını terör örgütlerine, suç çetelerine, yeminli Türkiye düşmanlarına teslim edenlere hak ettikleri cevabı her zeminde ve her fırsatta vermektedir, vermeyi sürdürecektir.”
Erdoğan, milletin, kendilerine, hezeyanlarla uğraşma değil, ülkenin geleceğini inşa etme vazifesi verdiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Cumhurbaşkanı olarak kabinemizle, Cumhur İttifakı olarak Meclis çatısı altında milletvekillerimizle, AK Parti olarak da 19 yıllık müktesebatımız ve daha kimsenin aşamadığı vizyonumuzla bu vazifeyi hakkıyla yerine getirmekle mükellefiz.” diye konuştu.
Yaptıkları her açılışın, başlattıkları her yatırımın, ülkeye kazandırdıkları her eserin, milletin emrine sundukları her hizmetin gerisinde bu aşkın, şevkin ve heyecanın olduğunu dile getiren Erdoğan, “Aşkınan koşan yorulmaz. Onun için de yorulmuyoruz. Rahmetli Özal’ın meşhur sözüyle ifade edecek olursak, bizim icraatlarımıza onların hayalleri bile yetişemez.” ifadelerini kullandı.
Muhalefete her fırsatta kendileriyle yarışlarını, iftira ve yalan siyaseti değil, eser ve hizmet siyaseti üzerinden yapmaları çağrısında bulunduklarını belirten Erdoğan, “Maalesef karşımızdakiler, hayırda yarış diyebileceğimiz bu siyaset anlayışından fellik fellik kaçmaktadır. Tabii biz bunlara takılmıyor, kendi işimize bakıyoruz.” dedi.
Polonya’nın Türkiye’den SİHA alımı
Polonya Cumhurbaşkanı Andrzej Duda’nın Türkiye’yi ziyaret ettiğini, heyetiyle verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini hatırlatan Erdoğan, Türkiye’nin tarihin derinliklerine kadar inen ilişkilerinin bulunduğu Polonya ile yakın dönemde de önemli iş birliği olduğunu söyledi.
Özellikle savunma sanayisinde, bu iş birliğinin oldukça verimli sonuçlarının ortaya çıktığının görüldüğüne işaret eden Erdoğan, Türkiye’nin yurt dışına sipariş verdiği uçakların, 1934’te Hatay meselesindeki gelişmeler bahanesiyle teslim edilmemesi üzerine yardıma Polonya’nın yetiştiğini anımsattı.
Polonya’dan alınan uçakların yanında, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Türkiye’ye gelen 37 Polonyalı mühendisin yardımıyla, Türkiye’deki fabrikalarda imal edilmek üzere çeşitli uçak tasarımlarının da yapıldığını anlatan Erdoğan, Sovyetler Birliği’nin işgalinin ardından ülkelerini terk etmek zorunda kalan Polonyalı mühendislerin ortak uçak üretimi için yaptıkları başvurunun, dönemin Milli Savunma Bakanlığının olumsuz görüşü üzerine reddedildiğini ifade etti.
Erdoğan, buna rağmen Türkiye’de kurulan Türk Hava Kurumu uçak fabrikası ile İstanbul Teknik Üniversitesi uçak mühendisliği bölümünün, Polonyalıların katkılarıyla hayata geçtiğini belirterek, “Kendi uçaklarımızı yapma yolunda, Polonyalı dostlarımızın da gayretleriyle geldiğimiz aşamanın önü ise 1949’da, dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı tarafından, ‘Amerika’dan bedavaya alınacak uçaklar.’ bahanesiyle tamamen kesilmiştir.” şeklinde konuştu.
Erdoğan, bu şekilde kapatılan Türk Hava Kurumu fabrikasının, uçak yerine çocuk karyolası, masa, dikiş kutusu gibi malzemeler üreten bir atölyeye dönüştürüldüğünü kaydetti.
“Amacımız insansız savaş uçağına ilk kavuşan ülkelerden biri olmak”
Devrim otomobili başta olmak üzere pek çok projenin akıbetinin aynı olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
“Kendi imkanlarıyla uçak üreten Nuri Demirağ’ın bunları talep eden ülkelere satma teşebbüsü de ‘Yakarız ama yine de sattırmayız.’ denilerek engellenmiştir. Türkiye, işte bu ihanetlerden yaklaşık 70 yıl sonra, Polonya ile insansız hava araçları satışı konusunda anlaşma imzalamıştır. Tek fark, bu defa satıcının bizim, alıcının Polonya tarafı olmasıdır. Tabii bir başka güzel tarafı daha var: Bu anlaşma, Türkiye’nin NATO ve Avrupa Birliği üyesi bir ülkeye yaptığı ilk yüksek teknolojiye sahip insansız hava aracı satışı olması bakımından da çok önemlidir. Halihazırda Türkiye ile birlikte dört farklı ülkede, 180 adet Bayraktar insansız hava aracımız faaliyet göstermektedir.
Milli Teknoloji Hamlesi vizyonunun bir ürünü olan insansız hava araçlarımızın sahada gösterdiği başarılar, adeta savaş stratejilerinin yeni baştan yazılmasını gerektirecek sonuçlara yol açmıştır. Mevcut insansız hava araçlarımızın bir üst versiyonu olan Akıncı da devreye girdiğinde, bu tablo çok daha sarsıcı şekilde değişecektir. Amacımız, tamamen yapay zeka bilgisayarları ile kontrol edilen insansız savaş uçağına ilk kavuşan ülkelerden biri olmaktır. Böylece dünyanın halen peşinde koştuğu beşinci nesil savaş uçaklarının da ötesinde bir seviyeye ulaşacağız. Bu doğrultuda geliştirmeye başladığımız insansız savaş uçağımızı, inşallah 2023 yılında semalarımızda uçurmayı planlıyoruz.”
“Tek muhatabımız milletimizdir”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, savunma sanayinde elde edilen başarıları uzun uzun anlatmaya saatlerin yetmeyeceğini belirterek, partililere, Türk savunma sanayisinin tarihi gelişimini anlatan videoyu izlettirdi.
Gündemlerinde tasarlamak, geliştirmek, üretmek, ihraç etmek, istihdam oluşturmak, Türkiye’yi büyütmek, güçlendirmek ve hedeflerine bir an önce ulaştırmak olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları söyledi:
“Görüldüğü gibi burada sadece araç, gereç değil artık mühimmatımızı da tamamıyla kendimiz üretir hale geldik. Yani kim ne verir, ne yapar böyle bir derdimiz yok. Geçmişte özellikle de 1974 Kıbrıs Barış Harekatı bunun en güzel örneğidir. Bu istikamette attığımız her adımın önünün, akıl ve izan dışı iftiralarla, yalanlarla, provokatif ve sansasyonel operasyonlarla kesilmeye çalışılması, doğru yönde ilerlediğimizin işaretidir. Her zaman söylediğimiz gibi ölçümüz tek ve nettir: Bizim tek muhatabımız milletimizdir. Bakacağımız tek yer milletimizin kalbidir. Allah’ın emrinden başka emir, milletimizin iradesinden başka irade tanımayız.”
“Türkiye, bu oyunu da bozacak”
AK Parti üzerinden Türkiye’ye operasyon çekmeye çalışanları, milletin gayet iyi gördüğünü, tanıdığını ve defterine yazdığını söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Bu yolculukta AK Parti, Cumhur İttifakı ile birlikte inşallah ülkemizin geleceğini nakış nakış işleyecektir. Dün başaramayacaksınız demiştik, bugün de başaramayacaksınız diyoruz. Dün ülkemize diz çöktüremeyeceksiniz demiştik, bugün de ülkemize diz çöktüremeyeceksiniz diyoruz. Dün milletimizi esir alamayacaksınız demiştik, bugün de milletimizi esir alamayacaksınız diyoruz. Dün ezanımızı susturamayacaksınız, bayrağımızı indiremeyeceksiniz demiştik, bugün de aynısını söylüyoruz. Milletimiz, günü-saati geldiğinde, tıpkı vesayet güçleri gibi, tıpkı PKK gibi, tıpkı FETÖ gibi, tıpkı DEAŞ gibi, tıpkı ekonomik tetikçiler gibi, bugünkü operasyon aygıtlarına da hak ettiği dersi verecektir. Yeter ki biz kalbimizle, zihnimizle, hayatımızla, hayallerimizle milletimizden ayrı düşmeyelim. Biz doğru olalım, eğri zaten belasını bulur. Biz istikametimizi bozmayalım, yolunu şaşıranlar zaten yardan aşağı uçar. Biz itikadımıza ve ihlasımıza sahip çıkalım, fitneciler kendi kendilerini zaten imha eder. Biz eser ve hizmet siyasetimizden milim sapmayalım, yalan ve iftira siyasetinden medet umanlar zaten hüsrana uğrar. İşgalcilere de darbecilere de eyvallah etmeyen Türkiye, bu oyunu da bozacaktır.”
Recep Tayyip Erdoğan, yarın Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda tüm il başkanlarıyla birlikte şehit Başbakan Adnan Menderes ve arkadaşlarının hatırasını yad edecek, istiklale ve istikbale sahip çıkma iradelerini bir kez daha milletle paylaşacaklarını açıklayarak, “Cuma günü Taksim Camisi’nin açılışı vesilesiyle ezanlarımızın susmayacağı, İstanbul Fethinin 568’inci yıl dönümü olan cumartesi günü de Çamlıca Kulesi’nin açılışı vesilesiyle bayrağımızın inmeyeceği gerçeğini tüm dünyaya bir kez daha ilan haykıracağız.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, grup toplantısının ardından Asya Parlamenter Asamblesi Türk Grubu Başkanı ve AK Parti Ankara Milletvekili Asuman Erdoğan’ı ziyaret etti. Erdoğan’a, ziyarette TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ile bakan ve milletvekilleri eşlik etti.
Erdoğan, daha sonra Meclis’ten ayrıldı.