“Göçebe aşiretlerde hayvancılık ve doğa kültür ilişkisi” konulu tezi için geçen yıl 17 Mayıs’ta çalışmalara başlayan Akgün, bu süre boyunca Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki birçok ilde yaklaşık 500 aileyle görüştü.
Yaylaları dolaşarak göçerlerin kurduğu çadırlarda kalan, kadınlarla yemek yapıp çocuklara ve hayvanlara bakan Akgün, at sırtında günlerce yolculuk yaparak günlük hayatı fotoğraf ve görüntülerle kayıt altına aldı.
Son olarak sürüleriyle Batman’dan Muş’un Malazgirt ilçesine gelen göçerlere eşlik eden Akgün, zorlu yolculuğa ortak oldu.
Elinden düşürmediği defter ve kalemiyle notlar alan, bu süreçte birlikte vakit geçirdiği çocuklara okuma yazma öğreten Akgün, geçen yıl başladığı tezi için yürüttüğü alan taramasını bitirdi.
“Göç inanılmaz zorlu bir süreç”
Akgün, AA muhabirine, göçerlerin yaşantılarıyla ilgili çok az bilimsel çalışma olduğu için bu konuda araştırma yapmaya karar verdiğini söyledi.
Çalışma boyunca tanıdıklarının aracılığıyla göçerlerin çadırına misafir olduğunu anlatan Akgün, şöyle konuştu:
“Göçerler beni tanıdıkça, araştırma yaptığımı anlayınca beni aralarına aldılar. Birbirimizi kabullendik. Tez çalışmalarım için çadırda kaldım. Bu şekilde daha çok bilgi ve veri elde ettim. Göçerler, her zaman göç sürecinde yaşadıkları zorluğu anlatıyordu. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde göçerlerin yanında kaldım. İlkbahar mevsiminde göçe katıldım. Atlarla yola çıktık. Anlattıkları gibi göç süreci inanılmaz zorlu bir süreç. Onlardan aldığım bilgilerle rapor düzenledim. Tarım ve Orman, Kültür ve Turizm ile Çevre ve Şehircilik bakanlıklarına ilettik. Burada olduğum sürece göçerler bana çok yardımcı oldu. Ben de onların sıkıntılarını bir şekilde duyurmak için uğraştım.”
Malazgirt ilçesinde tezinin alan araştırmasını tamamladığını belirten Akgün, göçerlerin inanışlarını, hikayelerini ve masallarını dinleyerek kayıt altına aldığını ifade etti.
Göçerlerin gündüz sürekli çalıştığını, gece de çadırda babalarından, dedelerinden duydukları hikayeleri anlattıklarını kaydeden Akgün, sözlerine şöyle devam etti:
“Aldığım kayıtları hem tezimde hem de akademik hayatımda kullanmayı düşünüyorum. Gezdiğim yaylalarda yaklaşık bir ay kalıyorum. Sabah kalktığımda onlara yardım ediyor, yemek yapıyorum. Akşam oturup sohbet ediyoruz. Bunların hepsini kayıt altına alıyorum. Çocukları uyandığında beşiğini sallıyorum, kadınlarla beraber su taşıyorum. Alan araştırmasının tamamlanmasıyla çadırdaki yaşamım da bitti. Artık kendi düzenime geçeceğim. Bu sürede en çok dikkatimi çeken şey zorlu yaşam koşulları ve kadınların karınca gibi sürekli çalışması oldu. Burada kızlar okuma yazma öğrenmek istiyordu, ben de boş zamanlarımda onlara okuma yazma öğrettim.”
“Onu kendi kızımız gibi sevdik”
Batman’ın Beşiri ilçesinden Malazgirt’e gelen göçerlerden Zoraf Temel ise Özlem Akgün’ün göçerlerin hayatını ele alan çalışması için yanlarında yaşadığını söyledi.
Akgün’ü çok iyi karşıladıklarını anlatan Temel, “Özlem hanım araştırmasını tamamladı. Allah yolunu ve bahtını açık etsin, çok temiz kalpli bir insan. Elinden geldiğince yaşantımızı dile getirdi. Bizim yaşamımıza ortak oldu. Bu süre boyunca her türlü fedakarlığı yaptı. Göçerlik çok zor bir meslek. Bu zor yaşama ayak uydurmaya çalıştı. Onu kendi kızımız gibi sevdik.” ifadelerini kullandı.
“Göçerlerin sayısı gittikçe azalıyor”
Ardahan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Toplumsal Yapı ve Değişme Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Türk de öğrencisinin daha önce bu alanda akademik çalışma olmadığı için göçerlerin yaşantılarını ele aldığını bildirdi.
Özlem Akgün’ün alan araştırmasını göçerlerle yaşayıp görerek tamamladığını vurgulayan Türk, “Bu konuda daha önce çalışma yapılmadı. Eksik bir alandı, o yüzden bu konuyu seçtik. Göçerlerin göç güzergahları var. Bu süreçte nasıl hazırlık yaptıklarını gözlemledi. Yolda onlara eşlik etti. Göçerlerin sayısı gittikçe azalıyor, yerleşik yaşama geçiyorlar. Dolayısıyla onların sorunlarını rapor edip bildirmemiz gerekiyor. Çalışmamız bu amaçla yapılıyor.” değerlendirmesini yaptı.