Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) Peşmerge güçlerine karşı terör örgütü PKK’nın saldırılarını artırdığı son günlerde IKBY yetkililerinden örgüte yönelik her geçen gün tonu daha da yükselen sert açıklamalar geliyor. Öte yandan PKK’nın IKBY’deki saldırılarının asıl sebebinin Türkiye’nin Irak’ın kuzeyinde örgüte karşı yürüttüğü operasyonlardan kaynaklandığına yönelik söylem geliştiriliyor. IKBY’de işgal ettiği yaklaşık 800 köyün yeniden yapılandırılmasını engelleyen, peşmerge, polis, memur ve sivillere yönelik öldürme ve kaçırma eylemlerinde bulunan, Sincar’daki varlığını konsolide etmeye çalışan, IKBY’deki hükümet karşıtı protestoları şiddete kışkırtan ve IKBY’nin enerji hatlarına sabotajlarıyla bölge ekonomisini yıpratmaya çalışan PKK’nın Irak Kürtlerine yönelik çok yönlü eylemleri hatırlandığında, PKK’nın IKBY’deki eylemlerini Türkiye’nin operasyonlarına bağlamak, esasında IKBY’nin yıllardır göz yumduğu kendi PKK sorunuyla yüzleşmekten kaçınmasının bir yolu. Bu görmezden gelme hali, bölgede uzun yıllar sürebilecek bir istikrarsızlığa neden olabileceği gibi kalıcı dış müdahalelere de kapı aralayabilir.
PKK’nın bölgede Irak Kürtleri için yıllardır oluşturduğu tehdidi doğru değerlendiremeyen IKBY’nin, PKK varlığını sonlandırmaya yönelik geçmişte gerekli hamleleri yapmamış olması nedeniyle örgütün işgal ettiği alanlarda Erbil yönetimine karşı hak iddia eder pozisyona geldiği görülüyor.
IKBY’nin PKK sorunu
IKBY’de özellikle Barzani ailesince yönetilen Erbil merkezli Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ile PKK arasındaki tarihsel olarak kısa süreli konjonktürel temaslar haricinde gerginlik ve çatışma yüklü ilişkilerin arka planına bakıldığında; PKK’nın Kürtlerin olduğu her coğrafyada kendisi dışındaki yapıları tanımayarak mutlak hegemonya ve liderlik arayışını IKBY’de de uygulamaya çalıştığı gözlemleniyor. Öte yandan örgüt, ABD’nin 2003 Irak işgali sonrası 2005 Irak Anayasası’nda yasal statü kazanan IKBY’nin kazanımlarını, komşu ülkelere terör eylemleri düzenlediği üsleri ve eleman tedariki için tehdit olarak görüyor. Yine IKBY yönetiminin egemenliğini yıpratarak buralarda alternatif bir aktör olması ve Suriye’nin kuzeyindeki kanton projelerini Irak’ın kuzeyine taşımaya çalışması da PKK’nın temel hedefleri arasında.
2013’te duyurduğu “Siyasi Tutum Belgesi”nde IKBY’de alternatif aktör olmayı amaçlayan, eski IKBY Başkanı ve KDP lideri Mesut Barzani’yi geçmişte “diktatör” olmakla ve KDP’yi de “DEAŞ’la işbirliği yapmakla” suçlayan PKK, terör örgütü DEAŞ’ın Ağustos 2014’te Musul’un Sincar ilçesine saldırısı sonrası “Peşmerge güçlerinin Ezidileri DEAŞ saldırısı karşısında yalnız bıraktığı” söylemiyle bölgeye yerleşti. Suriye’nin kuzeyinde rejimin boşalttığı alanlarda kantonlar kuran PKK, Irak’ın kuzeyine de yaymak üzere “Sincar İnşa Meclisi” adlı yapısı üzerinden Ocak 2015’te bölgede “kanton” ilan etti.
PKK, Irak’taki milis güçlerin çatı oluşumu Haşdi Şabi bünyesindeki İran yanlısı milislerle yakın teması olduğu bilinen ve maaşlarını Haşdi Şabi’den alan yerel militanları ve ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde YPG’ye verdiği silahlar üzerinden Irak’ın kuzeyinde IKBY yönetimine karşı terör eylemlerini artırdı. Nitekim IKBY Peşmerge Bakan Yardımcısı Serbest Lezgin, PKK/YPG’nin 15 Aralık 2020 gecesi Suriye sınırı üzerinden Peşmerge güçlerine ağır silahlarla saldırdığını belirterek, ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyon güçlerinin DEAŞ ile mücadele adı altında yıllardır örgüte silah ve çeşitli yardımlarda bulunduğunu söyledi. Lezgin’in bu açıklaması Erbil yönetiminin, ABD tarafından PKK’ya verilen silahların Peşmerge’ye karşı kullanıldığına vurgu yapması açısından önem arz ediyor.
Öte yandan, Sincar’daki varlığını sonlandırma hedefiyle imzalanan 9 Ekim 2020 tarihli Bağdat-Erbil anlaşmasından rahatsız olan PKK, İran destekli milislerle işbirliği içerisinde konuşlu bulunduğu Sincar’dan dikkatleri başka yöne çekmek ve anlaşmanın uygulanması konusunda baskı yapan IKBY’de istikrarsızlık yaratmak için özellikle anlaşma sonrası Erbil yönetimine bağlı peşmerge, polis ve sivillere yönelik saldırılarını genişletti.
KDP ve KYB başta olmak üzere Erbil ve Süleymaniye merkezli tüm siyasi partiler PKK’ya karşı ortak hareket etmediği ve IKBY kendi PKK sorunuyla yeterince yüzleşmediği takdirde Erbil yönetiminin egemenlik söylemi ve peşmergenin halk nezdindeki güvenilirliği zarar görebilir.
IKBY ne yapmalı?
PKK’nın Türkiye ve İran’a karşı Irak’ın kuzeyinden yıllardır düzenlediği saldırılarda üs olarak kullandığı bölgelerden uzaklaştırılmasını sağlayamayan IKBY’nin, yine bu üsler ve işgal edilen köylerden yapılan saldırılarda birçok peşmergenin, polisin ve sivilin hayatını kaybetmeye başlamasıyla PKK ile sık sık çatıştığı ve örgütle uzun soluklu bir çatışmanın eşiğine geldiği görülüyor. Nitekim PKK, kontrolündeki bölgelere hizmet götürmek ya da örgütün etkinliğini kırmak için söz konusu bölgelere yaklaşan IKBY yetkilileri ve peşmergelerini hedef alıyor. IKBY hükümetini ve egemenliğini tanımayarak işgal ettiği alanları koruma-genişletmeye, kendi tabanını konsolide etmeye, buralardan komşu ülkelere saldırmaya çalışan PKK’nın, buna karşı çıkan IKBY’yi çok yönlü saldırılarıyla askeri, siyasi ve ekonomik olarak istikrarsızlaştırma arayışında olduğu gözlemleniyor. PKK’nın, Aralık 2020’de Süleymaniye’de hükümet karşıtı olarak başlayan ve KDP/Barzani ailesi karşıtlığına dönüşen protestoların alanını genişletmesinde ve şiddete bürünmesinde rol aldığı da iddia edilmişti. Yine PKK’nın, 2020’nin sonunda petrol boru hattına yaptığı saldırının IKBY hükümetine yaklaşık 100 milyon dolara mal olduğu açıklanmıştı.
PKK’nın bölgede Irak Kürtleri için yıllardır oluşturduğu tehdidi doğru değerlendiremeyen IKBY’nin, bölgedeki PKK varlığını sonlandırmaya yönelik geçmişte gerekli hamleleri yapmamış olması nedeniyle örgütün işgal ettiği alanlarda Erbil yönetimine karşı hak iddia eder pozisyona geldiği görülüyor. Özellikle de PKK artık Suriye’nin kuzeyinde ABD ve Sincar’da Haşdi Şabi ile ilişkileri üzerinden edindiği gelişmiş askeri ekipmanları nedeniyle de peşmerge açısından daha büyük bir sorun haline geldi.
Öte yandan, PKK’nın Irak’ın kuzeyindeki varlığı ve terör eylemlerinin yanı sıra örgüte karşı Türkiye ve İran’ın uluslararası hukuktan kaynaklanan operasyonları nedeniyle bölgede mutlak egemenlik sağlayamayacağını fark eden IKBY’nin, Türkiye’de eylem kabiliyeti sınırlanan ve Irak’ın kuzeyindeki operasyonlarda da ciddi kayıplar veren PKK’nın buralardan çıkartılması için en doğru zamanın geldiğini değerlendirdiği düşünülebilir. Bu nedenle PKK’nın işgali altındaki bölgelere peşmerge ve özel kuvvetlerini sevk eden IKBY’nin önümüzdeki süreçte örgütle daha uzun soluklu çatışmalara gireceği ya da bundan kaçınmak için PKK’nın varlığı ve eylemlerine katlanma seçeneğini değerlendireceği söylenebilir.
PKK’nın tarihsel ve ideolojik olarak çatışma içerisinde olduğu ve hak iddia ettiği IKBY’de onlarca peşmerge, polis, memur ve sivilin ölümüyle sonuçlanan saldırılarını Türkiye’nin bölgedeki geçici operasyonlarıyla ilişkilendirmek, örgütün uzun yıllardır IKBY’de oluşturmaya çalıştığı düzeni ve varlığını yok saymaya, dolayısıyla da IKBY’nin kendi PKK sorununun çözümünü ertelemeye yol açabilir. Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki askeri varlığını PKK’nın buralarda bulunmasına bağlayan ancak bölgede hiçbir yabancı gücün bulunmaması gerektiğini dile getiren IKBY yetkililerinin, kendi PKK sorununun çözümü için hem Irak hem de Türkiye ve İran ile örgüte karşı daha sıkı işbirliği içerisine girmesi gerekir. Ayrıca, Erbil yönetimi PKK’nın, IKBY’nin yasal güvenlik güçlerine ve sivillere yönelik eylemlerini terör faaliyeti olarak değerlendirip örgütün Irak’ta terör örgütü olarak kabul edilmesi için Irak hükümeti ve Birleşmiş Milletler nezdinde de girişimler başlatarak örgüte baskı uygulama seçeneğini değerlendirebilir. Fakat başta KDP ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) olmak üzere Erbil ve Süleymaniye merkezli tüm siyasi partiler PKK’ya karşı ortak hareket etmediği ve IKBY kendi PKK sorunuyla yeterince yüzleşmediği takdirde Erbil yönetiminin egemenlik söylemi ve peşmergenin halk nezdindeki güvenilirliği zarar görebilir. Ayrıca bu sorunla yüzleşilmemesi halinde PKK’nın bölgedeki istikrarsızlaştırıcı eylemleri sürebilir ve komşu ülkelerin iç güvenliklerini sağlamak üzere PKK’ya karşı operasyonları nedeniyle bölgeye dış müdahaleler kalıcı bir hal alabilir.