Bir otelde muhasebe müdürlüğü yapan Yüksel Taktak, geçen yıl kasımda yaklaşık 25 yıldır sürdürdüğü işini bırakıp Ağlı ilçesi Selmanlı köyünde hayvancılık yapmaya karar verdi.
Akrabası Muharrem Dinç ile köyünde büyükbaş hayvan çiftliği kuran Taktak, 60 hayvan alarak bakmaya başladı.
Taktak, AA muhabirine, İstanbul’da doğup büyüdüğünü söyledi.
Anne ile babasının o zamanlar hayvancılıktan, çiftçilikten para kazanılmadığını düşünüp genç yaşta İstanbul’a gittiğini anlatan Taktak, “Bizi İstanbul’da büyüttün, çok güzel imkanlar sundun diye babama çok dua ettim ama sonra ona içten içe kızmaya başladım. ‘Neden bizi buraya getirdin.’ diye kızıyordum. Pandemi, köye gelmem için bir fırsat oldu.” dedi.
Taktak, salgınla birlikte büyük şehirlerde hayatın iyice zorlaştığını vurgulayarak, “Aklıma köyüme dönmek geldi. Köyümde amcazademiz daha önce hayvancılık yapmıştı. Bana bazı fikirler vermişti, aklıma yattı ve birlikte hayvancılık yapmaya karar verdik. Bu işe 5-0 önde başladım. Köyde evim var, anam babam başımızda, ahırımız var.” ifadelerini kullandı.
Şehir hayatından yorulduğunu dile getiren Taktak, şöyle devam etti:
“İstanbul’daki korna sesinden, trafikten, her şeyden kaçarak kurbanlık işine girdik. 1 Kasım’da hayvanlarımızı topladık. Çobanlığını, her şeyini kendimiz yapıyoruz. Bu mesleğin duayenleri, ‘Köyü olan köyüne dönsün, 2 ineği, 30-40 tavuğu olan asgari ücret kadar kazanır.’ dedi, ben de köyüme dönüş yaptım. Bana deseniz ‘Bugün günlerden ne, ayın kaçı?’, bir seferde cevap veremem. İnsanlar terapi almaya gidiyor ama bana göre burası terapi yeri. İmkanı olan köyüne dönsün. Severek bu işi yapan para kazanır. 50 yaşından sonra köyüme döndüm, hayatımı yaşıyorum. Oksijeni tüm bedenime kadar yaşıyorum. Çok mutluyum. İstanbul’da baktığım her yer gri, beton. Burada her yer yeşil.”
Taktak, “Kızım ve eşim İstanbul’da. Eşim devlet memuru. Onları da buraya almayı düşünüyorum. O da köy hayatını seviyor. Geleceğimizi burada görüyoruz.” diye konuştu.
Hayvancılık yapmanın kendisini hiç yormadığını anlatan Taktak, şunları kaydetti:
“Saat 08.00’de kalkar, ahıra gelir, önce hayvanın altını temizlerim. Ardından meramıza çıkar, hayvanları otlatırım. Akşam saatlerine kadar yayılırlar. Akşam yemleri verilir, bakımı yapılır. Hayvanın peşinde gezerken muhasebe müdürlüğü yaptığım dönemler aklıma geliyor. O zamanlar saat 09.00’da uyanamıyordum. İşime giderdim ve insanlarla uğraşmak beni çok yorardı. Burada bunların hiçbiri yok. Keşke 10, 20 sene önce köyüme dönseydim de çobanlık yapsaydım. Karagümrük’te büyüdüğüm için burada bana ‘Karagümrüklü çoban’ diyorlar.”
Muharrem Dinç ise birbirlerini teşvik ederek bu işe başladıklarını belirterek, “Asıl amacım örnek olmak, teşvik etmekti. İnsanların burada bu işin yapıldığını görmesini istiyordum. Yüksel kardeşimin gelmesi ve onunla üretiyor olmamız daha güzel. Ülke ekonomisine minicik de olsa bir katkımız var.” dedi.