İran lideri Ayetullah Ali Hamaney’e yakınlığıyla bilinen Reisi’nin cumhurbaşkanlığına adaylığını açıklamasının ardından 18 Haziran’da yapılan seçimlerin sonucu sürpriz olmadı.
Oyların yüzde 62’sini alan Reisi ikinci tura gerek kalmadan İran’ın 8. Cumhurbaşkanı seçildi.
İran’da cumhurbaşkanı seçilen İbrahim Reisi’nin görevi devralmasından sonra Suudi Arabistan’la açılım politikası izlemesi öngörülüyor.
Reisi’nden Viyana müzakerelerine karşı olmadığı sinyali
Hasan Ruhani’nin ardından cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacak Reisi, 21 Haziran’da başkent Tahran’da yerli ve yabancı gazetecilerin katılımıyla düzenlediği basın toplantısında iç ve dış siyasetle ilgili açıklamalarda bulundu.
Reisi, İran’ın çıkarlarını gözettiği takdirde Viyana’daki müzakerelere ve 2015’teki nükleer anlaşmaya dönülmesine karşı olmadığı sinyalini verdi.
İran’ın yeni cumhurbaşkanı, ayrıca kendi hükümetinde dış siyasetin nükleer anlaşma ile sınırlı olmayacağını söyledi.
ABD Başkanı Joe Biden ile görüşüp görüşmeyeceği yönündeki soruya “Hayır” cevabını veren Reisi, “Biden neden önceki hükümetlerin taahhütlerine uymuyor? ABD yönetimine ciddi önerim taahhütlerine dönmesi ve yaptırımları kaldırmasıdır.” diye konuştu.
Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi’nin, İran lideri Ayetullah Ali Hamaney’e ve Tahran yönetimine yolladığı açık mesajlar sonrası Reisi döneminde Tahran’ın, Irak’ın iç işlerine müdahale seviyesini düşürmesi bekleniyor.
Halkın geçim sıkıntısı ve iş imkanlarının artırılmasının iç siyasetteki öncelikleri olacağını dile getiren Reisi, “Dünya artık yeni koşullarla karşı karşıyadır. Son seçimle birlikte İran’da şartlar değişmiştir. Maksimum baskı politikası başarılı olamamıştır. Bu siyaseti yeniden gözden geçirmeleri ve bundan dönmeleri gerekiyor. Dış siyasetimiz nükleer anlaşma ile başlamayacak ve nükleer anlaşma ile sınırlı kalmayacak.” ifadelerini kullandı.
Reisi, ABD’nin nükleer anlaşmayı ihlal ettiğini ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin taahhütlerine uymadığını dile getirirken, çıkarlarını temin eden her müzakereye destek vereceklerini söyledi.
Viyana’daki müzakere heyetinin gelişmelerle ilgili kendisine rapor sunduğunu aktaran Reisi, dış siyaset ekibiyle bunları değerlendirdiğini belirtti.
Reisi’nin tutumu Hamaney’inki ile örtüşüyor
Reisi’nin “İran’ın çıkarlarını gözettiği takdirde” Viyana’daki müzakerelere karşı olmadığı görüşü, Hamaney’in ABD’nin yaptırımları kaldırma yolunda pratik adımlar atması halinde İran’ın anlaşmaya dönebileceği yönündeki tutumuyla uyuşuyor.
İran’ın dış politikasını, Reisi cumhurbaşkanı olmadan önce ABD ile Viyana’daki müzakerelere ve Suudi Arabistan’la görüşmelere yeşil ışık yakan Hamaney’in şekillendirdiği biliniyor.
Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın görev süresinin son aylarında İran’ın bölge ülkeleriyle ilişkilerinde bazı açılımlar yaşandı. İran, Suudi Arabistan gibi çeşitli bölge ülkeleriyle ilişkilerinde daha açılımcı bir tutum sergiledi.
“Ilımlı” cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin görev süresinin dolmasına yakın son aylarda Irak’ın başkenti Bağdat’ta Suudi Arabistan ve İranlı yetkililer arasında ikili toplantılar yapıldı.
Suudi Arabistan’la açılım
Reisi’nin de görevi resmi olarak ağustos ayında devralmasından sonra Suudi Arabistan’la açılım politikası izlemesi, ayrıca Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi’nin, Hamaney’e ve Tahran yönetimine yolladığı açık mesajlar sonrası İran’ın, Irak’ın iç işlerine müdahale seviyesini düşürmesi bekleniyor.
Suudi Arabistan ve müttefiki Arap ülkeleri, ABD’nin 2015’teki anlaşmaya dönülmesi karşılığında İran’la yaptırımları aşamalı olarak kaldırma sinyallerinin, İran’a petrol ürünlerini satma ve bunun sonucu Suudi Arabistan’ın alt yapısını hedef alan Yemen’deki Husiler gibi çeşitli silahlı Şii gruplara destek için mali gücünü artırma imkanı vereceğini düşünüyor.
Suudi Arabistan, seçimleri kazanan Reisi’ye tebrik mesajı yollamayan tek Körfez ülkesi oldu.
Reisi, Suudi Arabistan’la ilişki kurulmasında ve iki ülkenin başkentlerinde büyükelçilikler açılmasında bir beis görmüyor.
Basın toplantında komşularla ilişkileri ele alan Reisi, “Komşularla ilişkiler hükümetimizin öncelikleri arasında olacaktır. Suudi Arabistan ile ilişkilerin kurulmasında ve büyükelçiliklerin açılmasında bizce hiçbir engel yoktur.” ifadelerini kullandı.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan, yaptığı açıklamada, ülkesinin yeni cumhurbaşkanının seçildiği İran’la realiteye bağlı olarak hareket edeceğine işaret etti.
Riyad, Viyana’da İran ile uluslararası grup arasındaki anlaşmanın daha kapsamlı olması, nükleer programın yanı sıra İran’ın füze geliştirme programı ile Irak, Suriye ve Yemen’deki silahlı gruplara desteğini de içermesi çağrısında bulunuyor.
Reisi ise seçimi kazanmasının ardından düzenlediği basın toplantısında füze programının müzakereye açık olmadığına işaret ederek, dünyanın artık yeni koşullarla karşı karşıya olduğunu,maksimum baskı politikasının başarılı olmadığını ve bu siyaseti yeniden gözden geçirmeleri gerektiğini ifade etmişti.
Reisi, ülkesinin Hamaney’le bağlantılı İran Devrim Muhafızlarının gözetimindeki “direniş ekseni” olarak dile getirdiği gruplarla güçlü ilişkileri olduğunu vurguluyor.
İsrail, Reisi’yi Hizbullah’ı desteklemekle suçluyor
Öte yandan İsrail, Reisi’yi yıllardır Lübnan’la kuzey sınırındaki bölgelerin güvenliğinde kendisi için tehdit olarak gördüğü Hizbullah’ı desteklemekle ve finanse etmekle suçluyor.
İsrail, Reisi’nin göreve gelmesinin ardından uluslararası toplumun İran’a nükleer programını durdurma ısrarına devam etmesi gerektiğini düşünüyor.
İsrail ordusundan 20 Haziran’da yapılan açıklamada, Genelkurmay Başkanı Aviv Kochavi’nin Washington’da ABD’li yetkililerle İran’ın nükleer programı tehdidi, Tahran’ın Orta Doğu’daki askeri nüfuzunu genişletme çabaları, Hizbullah’ın yeniden silahlandırılması ve İran füzelerinin tehlikeleri gibi ortak güvenlik meseleleri ele aldığı duyuruldu.
Reisi’nin Irak’la ilişkileri yeniden değerlendirmesi gerek
İran, İran Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin ardından yerine gelen İsmail Kaani’nin performansındaki düşüklük nedeniyle Irak’ta sıkıntı yaşıyor. İran müttefiki silahlı Şii grupların çoğunun Kaani’nin talimatlarını dikkate almadığı, ona tam bağlılığı bulunmadığı görünüyor.
Ayrıca Irak Başbakanı Kazımi’nin, seleflerinden farklı olarak devlet otoritesini güçlendirme ve İran müttefiki grupların nüfuzunu frenleme metodu izlemesi, Reisi’nin bu grupların da bir parçası olduğu “direniş eksenine” destek vizyonu önünde ayrı bir meydan okuma oluyor.
Bu nedenle Reisi’nin, Süleymani’nin öldürülmesinden sonra Irak’ta yaşanan değişimlerle uyumlu olarak İran Devrim Muhafızları ve Hamaney’le olan güçlü ilişkileri gölgesinde Irak’la ilişkilerini yeniden değerlendirmesi gerekecek.
Reisi, geçen şubat ayında İran Yargı Erki Başkanı olarak Irak’a yaptığı ziyaretin ardından “Irak ve İran halklarının Kasım Süleymani ile Ebu Mehdi el-Muhendis’in bayrağını beraber taşıyacağı, katillerden intikam alacağı ve bölgedeki ABD işgaline son vereceği” mesajı yollamıştı.
Reisi’nin ABD yaptırımlarının devam etmesi, nükleer dosyayla ilgili müzakereler, İran içindeki siyasi ve ekonomik krizler, İsrail’in Suriye’deki İran noktalarına saldırıları gibi çeşitli alanlarda meydan okumalarla mücadele etmesi gerekecek.
Seçim sonuçları Hamaney’in, nükleer müzakerelerin içinde bulunduğu kritik durum ve ABD ile İsrail’le gerginlikleri göz önüne alarak “radikallerin” karar merkezlerine daha fazla hakim olması yönündeki iradesiyle tamamen uyumluydu.
Bu, bölgesel dosyalarda ya da ABD ile ilişkilerde İran politikalarında köklü değişiklikler olacağı anlamına gelmiyor. Hamaney’in çizdiği genel politika, İran nüfuzunun Orta Doğu ve komşu ülkelerde dayatılması projesinde Devrim Muhafızlarının beklentilerine de cevap vermesi gerekiyor.