Milli Görüş’ün önde gelen isimlerinden Milli Nizam Partisi’nin kurucularından, Milli Selamet Partisi Genel Başkan Vekilliğini yapmış olan İsmail Müftüoğlu’ndan çok sert bir Abdullah Gül çıkışı geldi. Independent Türkçe için ‘Tercih yanlış’ başlıklı bir yazı kaleme alan eski Adalet ve İçişleri Bakanı İsmail Müftüoğlu, Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Temel Karamollaoğlu’nun, ‘altılı masa’ya cumhurbaşkanı adayı olarak, içlerinden bir tanesini değil, Abdullah Gül’ü önermeye çalışmasının son derece yanlış bir tercih olduğunu ifade etti.
“Abdullah Gül, Milli Görüşte’ki kırılmanın baş aktörüdür. Nitekim cumhurbaşkanı olmadan, kendi lehine ve merhum Necmettin Erbakan aleyhine, yaptığı temaslarla içte ve dışta zemin aramaya başlayan kişi olduğu cümlenin malumudur” diyen İsmail Müftüoğlu, “Bu temaslar sonucunda ‘Yenilikçiler’ türemeye başladı. Güç haline geldikten sonra da, Erbakan’a başkaldırdılar. Bu başkaldırı sonucunda da, AK Parti’yi kurmada başarılı oldular.” diye yazdı. İsmail Müftüoğlu, Abdullah Gül’ün Milli Görüş’ün kırılmasındaki aktif çalışmalarını ise şöyle özetledi:
– Amerikan Müslim Council (Amerikan Müslüman Konseyi) genel sekreteri Abdurrahman Alamond, “Genç, dinamik ve İngilizceye hâkim RP’liler, liderlerinden ayrı olarak ABD’ye sık sık gelmeli. Örneğin bu gezide Erbakan’a eşlik eden Abdullah Gül’le çalışmak istiyoruz…” görüşünü ileri sürmüş, böylece Milli Görüş içinden Abdullah Gül’ü öne çıkarmaya çalışmış; Abdullah Gül de yaptığı konuşmalar ve tavırlarıyla bunlara teşne olmuştur.
Abdullah Gül, 27 Ağustos 2001 tarihinde Milliyet gazetesi yazarlarından Derya Sazak’a “Dini ağırlıklı siyaset yapmanın dindar insanlara ve Türkiye’ye bir faydası olmadığını gördük… Doğrusu bir iktisatçı olarak hiçbir zaman ‘Adil Düzen’i işleyebilir bir model olarak görmedim” açıklamasında bulunmuştur. Böylece Milli Görüşü ciddiye almadığını göstermiştir.
Diğer taraftan Anti-Defamation League (ADL) Yahudi kuruluşu başkanı Foxman Türkiye’yi ziyareti esnasında Abdullah Gül ile yaptığı görüşmede, ABD yönetiminin önemli taleplerini iletmiştir. Bunun üzerine Abdullah Gül “Türk halkı Yahudi vatandaşlarına karşı hoşgörülü ve dosttur. Antisemitik çalışmalar kıyıda köşede kalmıştır, halk arasında yankı bulmamaktadır” beyanında bulunmuş, böylece Yahudi kuruluşlarına kendisini kabul ettirmek için selam çakmış, Milli Görüş’ün iç ve dış politikalarına karşı da tavır sergilemiştir.
Bu özellikleri taşıyan ve Milli Görüş’ün parçalanmasını isteyen Abdullah Gül, üzerine aldığı görevleri ziyadesiyle yerine getirmiş, böylece yılların Milli Görüş birikimleri berhava edilmiştir dedi.