Dünyanın 7 milyardan 8 milyar nüfusa yükselmesi yaklaşık 12 yıl sürerken, bir sonraki milyara ulaşmanın yaklaşık 14,5 yıl (2037’ye kadar) sürmesi bekleniyor. Yüksek doğurganlık oranları dolayısıyla Sahra altı Afrika’daki nüfus artışının 2050’ye kadar küresel büyümenin yarısından fazlasını oluşturması öngörülüyor.
Nüfusun giderek daha fazla ülkede azalıyor olması yeni bir gerçeklik olarak ortaya çıkarken, gelecekte aktif nüfusun azalmasıyla karşı karşıya kalan ülke sayısında artış yaşanması tahmin ediliyor.
Bugün, 1990 yılındakinden daha az nüfusa sahip 17 ülke bulunurken, bu ülkelerin hepsi Doğu Avrupa’da yer alıyor. Güney Avrupa ve Doğu Asya’da da nüfusun azaldığı bazı ülkeler bulunuyor.Küresel olarak nüfus azalması, düşük ve giderek azalan doğurganlık oranı ile nüfus azalmasından en çok etkilenen Avrupa ülkelerindeki yüksek göç seviyelerinden kaynaklanıyor.
Dünya nüfusunun 7 milyardan 8 milyara kadar yükseldiği sürede nüfus artışının büyük çoğunluğu, alt-orta ve düşük gelirli ülkelerde meydana gelirken, sadece 250 milyonluk artış üst-orta ve yüksek gelirli ülkelerde gerçekleşti.
Dünya nüfusuna eklenen bir sonraki 8 ila 9 milyar arası kişiden 920 milyonunun, alt-orta ve düşük gelirli ülkelerde yaşaması öngörülüyor. Bugünün (15 Kasım), insanlık için hem dönüm noktası hem de farkındalık anı olduğunu vurgulayan BM, küresel toplumun karşı karşıya olduğu zorluklar ile fırsatlara da dikkati çekiyor.
BM, tüm ülkeleri, 8 milyarı oluşturan her bir bireyin aynı haklara ve seçimlere sahip olabileceği daha eşit bir dünya kurabilmek için birlikte çalışmaya davet ediyor.
8 milyarlık nüfusun arkasında bir başarı hikayesi olduğuna işaret eden BM, sağlık hizmetlerinde, yaşam kalite ve sürelerini uzatan, anne ve çocuk ölümlerinin azaltılması gibi konularda ilerlemeler kaydedildiğine değiniyor.
BM, teknolojik yeniliklerin hayatı kolaylaştırdığını ve insanları her zamankinden daha fazla birbirine bağladığını da vurguluyor. İklim değişikliği, şiddet ve ayrımcılık gibi, 11 yıl önce dünya 7 milyar nüfusa ulaştığında dile getirilen temel endişeler ve zorluklar hala sürüyor.
İklim krizi ve doğal kaynakların orantısız kullanımı, halihazırdaki eşitsizlikleri ve kırılganlıkları artırırken; silahlı çatışmalar ve göç, şiddeti ve ayrımcılığı besliyor. Bugün dünya çapında 100 milyondan fazla kişi zorla yerinden edilmiş durumda iken, sağlık alanında yaşanan gelişmelerden tüm toplumlar eşit ölçüde yararlanamıyor.