Güney Kafkasya’da Azerbaycan’ın kesin zaferiyle sonuçlanan 44 günlük savaşın ardından taraflar arasında hem cephede hem de diplomatik müzakerelerdeki bilek güreşi devam ediyor. Savaş sonrası dönemde bir taraftan Azerbaycan ile Ermenistan arasında sınır harbi devam ederken -ki bu aynı zamanda diplomasi masasında elini kuvvetlendirme amacı taşıyor- diğer taraftan diplomatik müzakereler devam ediyor. Taraflar nihaî barış anlaşmasından önce ilk iki aşamayı büyük oranda tamamladılar ve üçüncü aşamanın şartlarını tartışıyorlar. Bu kapsamda birinci aşama Ermenistan ve Azerbaycan arasındaki 44 günlük savaşı bitiren 10 Kasım bildirisiydi. İkinci aşama 11 Ocak’ta iletişim ve ulaşım hatlarının karşılıklı olarak açılmasına ilişkin anlaşma oldu. Üçüncü aşama ise bugünlerde müzakere konusu olan Ermenistan-Azerbaycan sınırlarının belirlenmesi anlaşması. 10 Kasım anlaşması bir savaş sonucu imzalanmış olsa da diğer iki anlaşmanın diplomatik müzakereler yoluyla kararlaştırılması barışın sağlanmasına yönelik umut veriyor.
Görünen o ki Ermenistan iç siyasetindeki bazı aktörler, dışardan aldıkları destekle, sınırda provokasyon yapma eğilimindeler. Bu konuda uluslararası toplum dikkatli olmalı. Azerbaycan’ın nihaî bir barış konusundaki şartları ortadadır: iki ülkenin toprak bütünlüğünün karşılıklı olarak tanınması.
Birinci aşama: Ermeni işgalinin bitirilmesi
44 günlük savaşı bitiren 10 Kasım bildirisi aslında sadece bir ateşkes bildirisi değil, sorunun çözümüne ilişkin önemli bir belgedir. Zira bu bildiri ile 300’den fazla yerleşim yerinin Azerbaycan ordusu tarafından işgalden kurtarılmış olduğu Ermenistan tarafından onaylanmış oldu. Ayrıca bildirinin ikinci ve altıncı maddeleri ile Ermenistan’ın işgal altında tuttuğu Ağdam, Kelbecer ve Laçın rayonlarından çekilmesi kararlaştırıldı. Dördüncü madde ile Karabağ’da Rus barış birliklerinin kontrolüne geçen bölgelerdeki Ermeni silahlı birliklerinin geri çekilmesi kararlaştırıldı. Üçlü bildirinin beşinci maddesiyle Azerbaycan’ın Karabağ bölgesinde ateşkesin yerine getirilmesini gözlemlemek için Türkiye-Rusya gözlem merkezi kuruldu. Sekizinci madde gereği taraflar cesetleri ve esirleri değiştirdiler. Bu çerçevede Azerbaycan bin 600’den fazla Ermeni askerinin cesedini ve 70’e yakın esirini geri verdi. Altıncı madde gereği ise önümüzdeki üç yıl içinde Laçın koridoru Azerbaycan’a verilecek ve yeni bir koridor yapılacak. Bildirinin yedinci maddesiyle, göçmenlerin Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde yurtlarına geri dönmesi kararlaştırıldı. Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e göre bu konu zamanla çözüme kavuşturulacak.
İkinci Karabağ savaşını kaybetmekle suçlanan Paşinyan, rakipleri tarafından daha fazla taviz vermekle suçlanıyor ve bu durum seçim sürecinde onun aleyhine kullanılıyor. Aslında Ermenistan açısından yapılacak başka bir şey zaten bulunmuyor ve muhalifler bunu yalnızca bir seçim malzemesi olarak kullanmaktalar.
Birinci aşamanın tamamlanmasının önündeki en önemli sorun, Ermenistan’ın işgal altında tuttuğu topraklara döşediği mayınların haritasını hâlâ vermemiş olması. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un son Azerbaycan ziyaretinde Ermenistan’ın bu haritayı vereceği söylense de bu konu henüz çözülmüş değil. Birinci aşamadan geri kalan diğer bir mesele ise 10 Kasım bildirisinden sonra Azerbaycan topraklarına giren Ermeni askerlerinin Azerbaycan yasaları gereği terörist olarak değerlendirilmesidir. Zira bu askerler 10 Kasım bildirisini ihlal ederek Azerbaycan topraklarına girmiş ve Azerbaycanlı asker ve sivilleri şehit etmişlerdir. Ermeni tarafı bu askerlerin esir olduğunu ve üçlü bildiri gereği geri verilmesi gerektiğini iddia ediyor.
Ermeni uzmanlardan George Vanyan’a göre Ermeni toplumu nihaî barış anlaşmasına henüz hazır değil. Bu aslında son 30 yıldır Ermenistan’ı yönetenlerin ülkede yaratmış olduğu radikal ve milletçi ruh halinin bir sonucu.
İkinci aşama: Ulaşım ve iletişim hatlarının açılması
İkinci aşama birincinin devamı şeklinde oldu. Üçlü bildirinin dokuzuncu maddesine göre taraflar arasında iletişim ve ulaşım hatlarının açılması gerekiyor. Bunun için taraflar arasında ayrıca 10 Ocak tarihinde bir bildiri daha imzalandı ve Azerbaycan, Ermenistan ve Rusya başbakan yardımcıları düzeyinde bir komisyon kuruldu. Komisyon ilk toplantısını 1 Mart tarihinde yaptı ve edinilen son bilgilere göre toplamda 8 toplantı gerçekleştirdi.
Burada üç yönde ulaşım hatlarının açılması konuşuluyor. Birincisi Azerbaycan anakarası ile Nahçıvan Özerk Bölgesi arasındaki demir ve kara yollarının açılması; ikincisi Ermenistan ile Rusya arasındaki demiryolunun Azerbaycan üzerinden açılması; üçüncüsü ise Türkiye, İran ve Gürcistan’ın da katılacağı bölgesel bir ulaşım ağının oluşturulması.
Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’e göre bu hatlar bölgede barış ihtimalini artıracak ve yeni savaşların yaşanmasını engelleyecektir. Bölge devletlerinden Türkiye, İran ve aynı zamanda arabulucu Rusya’nın destek verdiği bu husus Ermenistan’da seçim öncesi ciddi tartışmalara neden olmakta. Uzmanlar bölgesel iletişim ağlarını geliştirme girişiminin seçimlerden önce muhalifler tarafından siyasileştirildiğini düşünüyorlar. Fakat Ermenistan’da muhalefetin gereksiz itirazlarına rağmen bu konuda da süreç devam ediyor. Nikol Paşinyan parlamentoda yaptığı konuşmada “Biz onlara yol vermezsek onlar da bize yol vermeyecektir” diyerek rakiplerine diplomasideki karşılıklılık ilkesini hatırlatmış oldu. Azerbaycan bu yolların yapılması için kendi üzerine düşen altyapı çalışmalarına başladı. Bu durumun aynı zamanda Türkiye-Ermenistan sınırlarının açılmasına yönelik de olumlu etkileri olacaktır.
Üçüncü aşama: Azerbaycan-Ermenistan sınır hatlarının belirlenmesi
Üçüncü aşamayı ise Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki sınır hatlarının belirlenmesi hususunda bir anlaşmanın imzalanması teşkil ediyor. Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki asıl sınırlar son 30 yıldır Ermenistan’ın işgali altındaydı. Toprakların işgalden kurtarılmasından sonra iki ülke arasında 500 kilometre civarında yeni bir sınır hattı ortaya çıktı.
Bu konu özellikle 12 Mayıs tarihinde Azerbaycan’ın Laçın rayonu ile Ermenistan’ın Sisyan rayonu arasında bulunan Karagöl bölgesinde yaşanan gerginlikten sonra daha çok gündeme geldi. Bu gerginlik Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un bölgeye ziyareti sırasında yaşandı ve basına yansıyan bilgilere göre bu ziyaret esnasında sınırların belirlenmesi için taraflar arasında taslak bir anlaşma hazırlandı. Basında yer alan söz konusu taslak anlaşmaya göre taraflar arasında sınırların belirlenmesi için bir komisyon kurulacak. Komisyon ilk toplantısını 30 Haziran’da Ermenistan’daki erken seçimlerden sonra gerçekleştirecek. Bu bilgilere göre, taraflar arasındaki sınırlar Sovyet dönemine ait olan 1975-1976 askerî haritalarına göre belirlenecek. Ermenistan’ın hâlâ işgal altında tuttuğu sekiz Azerbaycan köyü var. Ermenistan çoğunlukla “anklav” [1] özelliğine sahip olan bu köylerden de çekilecek.
Fakat bu konuda da Ermenistan’dan farklı seslerin yükseldiği görülüyor. Ermenistan uzun zamandır Azerbaycan topraklarını işgal etmesi nedeniyle derin bir “güvenlik” platformu oluşturmuştu. Maalesef işgalin verdiği rahatlıktan dolayı, Ermenistan birçok Azerbaycan köyünü gayrihukuki bir şekilde Ermenistan yasalarıyla kendi sınırlarına kattı ve oralara nüfus yerleştirdi. Azerbaycan ordusu halihazırda bu “Ermeni” köyleriyle doğrudan karşı karşıya gelmiş gibi olduğundan, sınırların belirlenmesinde sadece mevcut haritaların kullanılması da sorun yaratıyor.
Bu durumun Ermenistan’daki seçimin öncesine denk gelmesi ise işi daha da zorlaştırıyor. İkinci Karabağ savaşını kaybetmekle suçlanan Paşinyan, rakipleri tarafından daha fazla taviz vermekle suçlanıyor ve bu durum seçim sürecinde onun aleyhine kullanılıyor. Aslında Ermenistan açısından yapılacak başka bir şey zaten bulunmuyor ve muhalifler bunu yalnızca bir seçim malzemesi olarak kullanmaktalar.
Sadece muhalifler değil, hükümet içinde de pragmatik bir anlaşmaya karşı çıkanlar mevcut. Radikal söylemleriyle bilinen eski Dışişleri Bakanı Ara Ayvazyan sınırların netleştirilmesine ilişkin belgeyi imzalamaktan kaçınırken Cumhurbaşkanı Armen Sarkisyan Ermeni kolluk kuvvetlerini sınırların belirlenmesi sürecinde Azerbaycan ordusuna karşı sert önlemler almaya davet etti. Dolayısıyla bu mesele Ermenistan’da bir iç mücadele konusu haline geldiği için, yeni gerginliklerin çıkmasına neden oluyor ve sorunun kısa dönemde barışçıl yolla çözülmesini engelliyor.
Nihaî barış anlaşması önündeki engeller
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev nihaî barış anlaşmasının şartları için Ermenistan’a tekliflerin iletildiğini, fakat Ermenistan tarafından cevap verilmediğini bildirdi. Aliyev Ermenistan’la nihaî barış anlaşmasının şartlarını konuşmaya hazır olduklarını da söylüyor. Ermeni uzmanlardan George Vanyan’a göre Ermeni toplumu nihaî barış anlaşmasına henüz hazır değil. Bu aslında son 30 yıldır Ermenistan’ı yönetenlerin ülkede yaratmış olduğu radikal ve milletçi ruh halinin bir sonucu. Ermenistan’ın eski Cumhurbaşkanı Levon Ter-Petrosyan’a göre, bu durumdan en fazla zarar gören taraf Ermenistan’ın kendisidir. Petrosyan bu konudaki görüşlerini şöyle ifade ediyor: “Ermenistan’da ve diasporada geçmişten hâlâ ders çıkarılmamıştır… Bu ise Ermeni halkını tekrar kayıpların ve üzüntülerin beklediği anlamına geliyor”.
Dolayısıyla taraflar arasında nihaî barış anlaşmasının imzalanması için, Ermenistan yöneticileri ve kamuoyu önderleri bir an evvel toplumu barışa hazırlamalı ve seçimlerden önce toplumu daha fazla radikalleştirmemeli. Fakat görünen o ki Ermenistan iç siyasetindeki bazı aktörler, dışardan aldıkları destekle, sınırda provokasyon yapma eğilimindeler. Bu konuda uluslararası toplum dikkatli olmalı. Azerbaycan’ın nihaî bir barış konusundaki şartları ortadadır: iki ülkenin toprak bütünlüğünün karşılıklı olarak tanınması.
[Dr. Cavid Veliyev Azerbaycan Uluslararası İlişkiler Analiz Merkezi’nde şube müdürü olarak çalışmaktadır]
[1] Bir ülkenin sınırları içinde kalmasına rağmen başka bir ülkenin egemenliğinde olan topraklar.