Polonya Devlet Başkanı Andrzej Duda’nın 2019 Haziran ayında ABD Başkanı Donald Trump’ı ziyareti esnasında Trump Duda’ya, Polonya’daki asker sayısını 4 binden 6 bine çıkarma sözü vermişti. Bunun öncesinde, ABD’nin eski Berlin Büyükelçisi Richard Grenell, ABD’nin Almanya’da bulunan askerlerini ve üslerde çalışanları finanse etmesini kendileri açısından hakaretamiz bulduklarını ifade etmiş, ekonomisi iyi olan Almanya’nın bütçe fazlalıklarını, Almanya’yı savunan ABD’li askerleri beslemek yerine milli çıkarları için kullanmasını eleştirmişti.
Askerlerin bir kısmının sevk edileceği İtalya’da bulunan ABD üslerinin Karadeniz’e yakın olmanın yanı sıra harekât ve ilgi sahasının hem Kuzey Afrika hem kaynayan kazan Akdeniz hem de Batı Balkanlar olduğunu ifade etmek gerekiyor.
Bunun yanı sıra Duda’ya verilen sözden önce ABD’nin Varşova Büyükelçisi Georgette Mosbacher de NATO üyesi olan Polonya’nın sorumluluklarını yerine getiren bir NATO üyesi olarak ABD’li askerler için uygun olduğunu ifade ederek, Almanya’da bulunan NATO bünyesindeki ABD askerlerinin konuşlanacağı alternatif yerin Polonya olduğunu savunmuştu.
Halihazırda reform ihtiyacı olan Almanya’nın savunma sistemlerinin ve ortak AB savunma politikalarının geliştirilmesi için bu durum bir fırsat olarak da görülebilir.
Kısa bir not daha ekleyelim; 2019 yılı başında Almanya’nın Münih kentinde yapılan uluslararası güvenlik konferansında ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Almanya’nın iktisadi faaliyetleriyle ilgili şu tehditvari cümleleri Almanya topraklarında kullanabilmişti: “Eğer bizim Batılı müttefiklerimiz, kendilerini Doğu’ya bağımlı hale getirirlerse, Batı’nın savunmasını garanti edemeyiz.”
Eylül 2019’da ise ABD Kuzey Akım 2 boru hattıyla ilgili yaptırım kararlarını uygulamaya koyarken Trump, Almanya’nın savunmasının ABD tarafından yapıldığını ve Almanya’daki ABD askerlerinin masraflarına Almanya’nın katkısı olmadığını söylemişti. Savunması ABD tarafından sağlanan bir Almanya’nın enerji açısından Rusya ile işbirliğine gitmesinin, ABD için kolay kabul edilemeyecek bir durum olduğunu ve Almanya’nın bunun sonuçlarına hazırlıklı olması gerektiğini adeta tehdit edercesine dünyaya duyurmuştu.
Trump’ın tehdidi gerçek oluyor
Kuzey Akım 2 ve Türk Akımı boru hatlarıyla ilgili yaptırım kararları geçtiğimiz yıl sonundan itibaren uygulamaya konulmuş, boru hattı inşasında çalışan uluslararası şirketler faaliyetlerini durdurmak zorunda kalmışlardı. 2019 sonunda tamamlanması planlanan Kuzey Akım 2 boru hattının, Almanya ve Rusya tarafından muhakkak tamamlanacağına ilişkin açıklamalar yapılsa bile, 2 bin 360 km olarak planlanan boru hattı şu anda Doğu Denizi tabanında 160 km eksiğiyle işlevsiz halde. 2019 Aralık ayından beri yapılan girişimlerle Rusya’nın elindeki imkanları kullanarak boru hattını Almanya ile tamamlama isteklerine karşın ABD yeni yaptırımlar ilan ederek bu faaliyetlere her ne surette olursa olsun yardımcı ve destek olacak şirketleri de hedefine koydu.
Bir yandan Kuzey Akım 2’nin inşasını engelleyerek iktisadi açıdan hem Almanya’ya hem Rusya’ya ağır kayıplar verdiren ABD, siyasi açıdan ise sürekli yeni kararlarla bilhassa Almanya’yı hedefine koymuş durumda. Kuzey Akım 2 hattının tamamlanamaması üzerine Rusya, 2019 yılı sonu itibarıyla tüm transit gaz faaliyetlerini durdurarak cezalandırmak istediği Ukrayna ile yeniden masaya oturmak zorunda kaldı. Hem Ukrayna’ya 2,5 milyar dolara yakın borcunu tahkim zoruyla ödemek zorunda kaldı hem de Avrupa’daki müşterilerine yeniden Ukrayna üzerinden gaz taşıyacak 5 yıllık yeni bir sözleşmeye imza attı.
İlk olarak Polonya Devlet Başkanı Duda tarafından istenen ve Almanya’dan Polonya’ya nakledilecek 2 bin kişilik bir asker sayısından bahsedilirken, Temmuz başında Trump’ın aldığı kararla ABD’nin Almanya’dan çekeceği asker sayısının 12 bin olacağı kamuoyuna yansıdı. Bizatihi bu karardan ziyade, çekilecek asker sayısının beklenenden çok fazla olması şaşırtıcı oldu.
Bu noktada ABD tarafından alınan kararın ABD’nin devlet olarak aldığı bir karar mı olduğu, yoksa Trump’ın baştan beri yaptığı tehditlerin çılgınca ve düşüncesizce hayata geçirilmesi mi olduğu tartışılmaya başladı. Trump, kararını açıklarken iki gerekçe öne sürdü: Birincisi yukarıdan beri izah etmeye çalıştığımız Kuzey Akım 2 boru hattının inşasında Almanya’nın geri adım atmaması ve hattın tamamlanması için halen uğraşı içerisinde olması, ikincisi ise NATO’nun öngördüğü savunma harcamalarının artırılması konusunda Almanya’nın yükümlülüklerini yerine getirmediği iddiası.
Trump NATO’nun çivisini mi söküyor?
NATO içerisinde alınan bir kararla, ittifaka üye ülkelerin askeri harcamalarını 2024 yılı sonuna kadar GSYİH’lerinin en az yüzde 2’si oranına kadar çıkarmaları öngörülüyor. Trump’ın, asker çekme kararını, “Biz onları koruyoruz, onlar ise masraflarını bize yüklüyor” dediği Almanya için “utanç verici” davrandıkları gibi ağır ifadeler kullanması, ayrıca kararı NATO ve Almanya’ya haber vermeden açıklaması, her iki ülkede de ciddi tepkilere yol açtı.
Almanya’da özellikle iktidar ortağı Sosyal Demokrat Parti (SPD) ve Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU)/Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) partilerinden farklı seslerin yükselmesi, Trump’ın asker çekme kararına karşı Almanya’da da kafaların karışık olduğunu ortaya koyuyor. SPD Federal Meclis Grubu Başkanı Rolf Mützenich’in, asker çekme kararına karşı ABD ile yürütülen ortak savunma sanayii projelerinin yeniden gözden geçirilmesi ve gerekirse iptal edilmesi teklifi, koalisyonun diğer ortağı CDU’lu siyasilerce saçma bulunurken, Almanya Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer’in askerlerin çekileceği eyaletlerle görüşmeler yapıp, bu eyaletlerdeki muhtemel ekonomik kayıpları, mali olarak destekleme imkanlarının araştırılacağını ifade etmesi, Trump’ın Almanya’dan 12 bin asker çekme kararının hükümet nezdinde zımnen kabul gördüğü ve tedbirler üzerinde çalışıldığı yorumlarına yol açtı.
ABD’de ise Cumhuriyetçi Parti’den bazı senatörlerin dahi karara sıcak bakmadığı ifade ediliyor ve Trump’ın bu kararının NATO’nun yapısını da zorlayacak bir seçim manevrası olduğu düşüncesi hâkim. Aynı şekilde düşüncesizce alınan bu kararla, Almanya’nın Rusya’nın kucağına itildiği iddiası da Amerikan siyasi çevrelerinde konuşuluyor. Hatta seçimi kaybedecek bir Trump’ın almış olduğu bu kararların da NATO hedefleri doğrultusunda uygulanmayacağı beklentileri hâkim.
Almanya, ABD’nin müttefiki mi rakibi mi?
Trump’ın, Almanya’dan asker çekme kararının seçim kampanyası kapsamında alınan bir karar olmasının yanı sıra, Trump’ın gözünde Almanya’nın bir müttefikten çok bir rakip olduğunun artık pekiştiği düşüncesi de hâkim. Geçtiğimiz yıllarda Büyükelçi Grenell ile başlayan ABD-Almanya ilişkilerindeki gerginliğin, artık saklanamaz bir boyutta bu derece kötüleşmesini Trump’ın fevri kararlarına bağlayanların yanı sıra, ABD-Almanya ilişkilerinin menfaat çatışmaları sebebiyle onarılmaz şekilde bozulmaya doğru gittiğini ifade edenler de her iki tarafta da azımsanmayacak sayıda.
Ancak, John Bolton yerine ABD başkanının güvenlik danışmanı olarak atanan Robert C. O’Brien’ın geçtiğimiz Haziran’da Wall Street Journal’da “ABD, Askerlerini Neden Almanya’dan Çekiyor” başlıklı makalesinde kullandığı ifadelerden, alınan kararın alışık olduğumuz fevri bir Trump kararından öte, planlı bir karar olduğu izlenimi doğuyor. Hatta ABD tarafının asker çekme kararının uygulamaya geçirilmesi konusunda acele ettiği izlenimi de dikkatlerden kaçmıyor.
Yazısında, değişen yeni soğuk savaş şartlarında, ABD’ye rakip olan Rusya ve Çin’e karşı daha etkin bir karşılık koyma maksadıyla hareket edildiğini ifade eden O’Brien, ABD askerlerinin değişen şartların da dikkate alınarak, ileriye yönelik olarak sevk ve idaresinin daha kolay gerçekleştirilmesi için daha uygun bir şekilde konuşlandırılması gerektiğini ifade ediyor. Bu açıdan ABD’nin yeni ilgi alanının Japonya, Guam, Hawaii, Alaska ve Avusturalya gibi ülkelerdeki üsler ve harekât merkezleri olduğunu ifade ediyor. O’Brien yazısında, aynı Trump’ın yaptığı gibi, Almanya’yı NATO’daki yükümlülüklerini yerine getirmemekle suçluyor.
Milyarlarca Amerikan dolarına mal olacak, ABD’nin Almanya’dan asker çekme operasyonunda, çekilecek askerlerin nerelere gideceği henüz tam belirlenmese de konuşulan ülkelerin yine Avrupa Birliği (AB) içerisinde olması dikkat çekiyor. ABD dışında en fazla ABD askerinin olduğu Almanya’nın Rheinland-Pfalz eyaleti bu çekilmeden en çok etkilenecek bölge. Eğer senato Trump’ın kararına onay verirse, Eylül ayı sonuna kadar on bine yakın asker Almanya’nın Rheinland-Pfalz eyaletindeki Spangdahlem, Baumholder Landstuhl ve küçük Amerika olarak bilinen Ramstein üslerini terk edecekler. [2] Buna ilave olarak Bavyera eyaletinde Vilseck, Grafenwöhr ve Wildflecken kışlalarındaki ABD askerleriyle Stuttgart’ta bulunan Afrika Kuvvetleri Komutanlığı (AFRICOM) ile Avrupa Kuvvetleri Komutanlığı’nın (EUCOM) Belçika’ya tahliyeleri konuşuluyor.
Toplamda 12 bin askerini çekecek olan ABD bu askerlerin yarıdan fazlasını ABD’ye geri gönderecek, geri kalan yaklaşık altı bin kişilik bir grup ise Avrupa ülkelerine yeniden dağıtılacaklar. Özellikle Ramstein ve Spangdahlem’den ayrılacak ABD hava kuvvetlerine ait birliklerin İtalya’ya nakli konuşuluyor. Askeri kaynakların açıklamalarına göre bu havacı birliklerin İtalya’ya naklinin temel gerekçesi Karadeniz’e yakın olmak ve Rusya’nın agresif politikalarına etkin bir caydırıcılık unsuru katmak. Ancak burada açıkça ifade edilmemekle birlikte, İtalya’da bulunan ABD üslerinin asıl ilgisinin sadece Karadeniz’e yakın olmak olmadığını, harekât ve ilgi sahasının hem Kuzey Afrika hem kaynayan kazan Akdeniz hem de Batı Balkanlar olduğunu ifade etmek gerekiyor.
Polonya’ya nakledilecek 2 bin ABD askerinin ise hayli stratejik bir önemi olduğunu göz ardı etmemek gerekir. Üzerinde pek durulmasa da sessiz sedasız Romanya’ya iyice yerleşen ABD, burada da büyük bir lojistik merkez oluşturmuş durumda. Diğer taraftan ABD Polonya ve Baltık ülkelerine kurduğu üslerle, Rusya ile olan siyasi-askeri sınırını, eski Varşova paktı sınırlarından, şimdilerde Rusya’nın siyasi sınırlarına kadar dayamış durumda. Kuzey Akım 2 hattının faaliyete geçmemesi sebebiyle, Ukrayna ile anlaşmak zorunda kalan bir Rusya’nın benzer bir oldubittiyi son yaşanan gelişmeler ışığında Beyaz Rusya’da yaşaması ve Beyaz Rusya’nın Rus doğal gazı için transit ülke olarak yeniden Rusya ile masaya oturması söz konusu olacaktır.
Amerikasız Avrupa (mı?)
İki Almanya birleştikten sonra 2000 yılına kadar Almanya’da bulunan 250 bin ABD askerinin çekilmesinden sonra, aslında geri çekilmesine karar verilen 12 bin askerin üzerinde pek tartışma olmaması beklenir. Ancak Almanya’dan çekilen askerlerin konuşlanacakları ülkelerin yine Avrupa, hatta AB ülkeleri olması, Trump’ın yeni danışmanı O’Brien’in Wall Street Journal’da yer alan ifadelerini doğrular nitelikte. ABD, Avrupa’daki kuvvetlerinin harekât merkezlerini değiştirerek, Rusya’ya karşı Avrupa’da ve Çin’e karşı da Pasifik okyanusunda hızlı hareket edebilmeyi amaçlıyor.
Çekilme sonrası dahi Almanya’da 25 bin askerlik bir güç bırakacak olan ABD, NATO angajmanları çerçevesinde hareket ettiği düşüncesini de güçlendiriyor. Bunun yanı sıra, artık sadece Fransa ve Almanya’dan oluşan çekirdeğin AB’nin savunma planlarını ve politikalarını gözden geçirmesi için fırsat doğuyor. Özellikle Almanya, Rusya ile olan askeri sınırlarını kendi sınırlarından uzağa taşımış oluyor.
Halihazırda reform ihtiyacı olan Almanya’nın savunma sistemlerinin ve ortak AB savunma politikalarının geliştirilmesi için bu durumun bir fırsat olarak görülmesi gerektiğini de ifade etmek gerekiyor. Bu bakımdan ABD’nin Almanya’dan asker çekmesi, bu askerlerin Avrupa’da kaldığı sürece kabul edilebilir bir zarar olarak da görülebilir. Kararın bir görünmez etkisinin de sürekli savunma harcamalarında dengeli bir politika izlediği iddia edilen Almanya’ya, barışçıl savunma politikaları geliştirmek için zaman ve zemin sağladığını da söylemek mümkün.
Son olarak ABD’nin asker çekmesinin doğrudan hedefinin Rusya olduğunu kabul etmek, ayrıca Almanya’ya da Rusya ile olan ekonomik ilişkilerinde yeniden düşünme payı vermek olarak kabul etmek gerekiyor. Özellikle Kuzey Akım 2 ve Türk Akım üzerinden Avrupa’ya doğalgaz sevkiyatını önleme gayreti içerisinde olan, bunu her fırsatta dile getiren ve gerekli tedbirler almaktan çekinmeyen ABD, askeri kuvvet merkezlerini Avrupa içerisinde değiştirerek Rusya’ya karşı hem caydırıcı olmak hem de harekât önceliği kazanmak istiyor. Bu bakımdan, ABD’nin Avrupa sathında askeri merkezlerde yaptığı değişikliklerin hedefinde olan bölgeler olarak, Kuzey Afrika, Akdeniz, Batı Balkanlar ile Ukrayna ve Beyaz Rusya ekseninde ortaya çıkacak yeni karışıklıkların Türkiye açısından da ciddiyetle takip edilmesi gerekiyor.
[Muhterem Dilbirliği Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü’nde çalışmalarını sürdürmektedir]